FaKiR
Meþveret Bþk.
İSLAM’I DÜNYAYA İLAN EDECEĞİM
Van’da talebesi Molla Hamid anlatıyor:
Bir gün Erek Dağı’ndaki Zernebat Suyu yanında beni çağırdı. Bana dedi ki:
“Ben, bir zaman Ayasofya’da vaaz veriyordum. Cami tıklım tıklım doluyordu. Kapıdan içeriye girmek mümkün değildi. İşte o cemaate verdiğim kıymeti aynen size de veriyorum.
Sakın demeyin: “Bize niçin bu kadar ehemmiyet veriyor? Niçin nefes tüketecek? Biz kimiz ki? diye kendinizi küçük görmeyin. Ben size o cemaat kadar ehemmiyet veriyorum. Nazarımda birsiniz.”
Sonra Van Gölü’ndeki Akdamar Adası’nı kasdederek, “Bu adada on sene kalarak elli tane talebe yetiştirsem, o talebelerle İslam’ı bütün dünyaya yayıp, Kur’an-ı Kerim’in hakkaniyetini dünyaya ilan edeceğim” diyordu.
NEREYE GİDİYORSUN?
(Sene 1986)
Erzincan milletvekili müftü Osman Feyzi Efendi’nin talebesi Molla Hüseyin Efendi ile aralarında şu hadise cereyan etmiştir. Hüseyin Efendi:
“Bir gün bizim medreseye 22 yaşlarında ayağında çizme, başında puşi, belinde de kaması olan buğday tenli bir genç geldi. Selam vererek içeri girdi. Elinde bir mektup vardı.
“Osman Feyzi Efendi kimdir?” diye sordu. Hocamız hemen ayağa kalkarak: “Gel bakalım Molla Said Efendi” diyerek ona yer gösterdi ve pek çok hürmette bulundu.
Namaz vakti girince, Molla Said abdest almaya çıktı. Ben de onun eline su dökmek için beraber çıktım. Abdest aldıktan sonra ona hitaben:
“Nereye gidiyorsun?” dedim.
“İstanbul’a gidiyorum” dedi.
“İstanbul’a gitmekteki maksadınız nedir?” deyince,
“Senin dilin çok bezik. Madem hep soruyorsun, bak sana anlatayım. Ben Anadolu’yu geziyorum. Memleketin ahvalini yakından görüyorum. İstanbul’a gidip padişahla görüşeceğim.
Hüseyin Efendi,
“Pekiyi maksadınız nedir?” deyince,
Molla Said Efendi:
“Padişahla görüşüp, mekteplerde din dersleri; medreselerde ise müspet fenler okutulmasını teklif edeceğim.”
Hüseyin Efendi:
“Pekiyi bundan ne elde edilecek?” diye sorar.
Molla Said Efendi:
“Bu şekilde tedris yapılınca mektepliler dinsiz olmaktan, medreseliler de taassuptan kurtulacaktır” diye cevap verir.
Van’da talebesi Molla Hamid anlatıyor:
Bir gün Erek Dağı’ndaki Zernebat Suyu yanında beni çağırdı. Bana dedi ki:
“Ben, bir zaman Ayasofya’da vaaz veriyordum. Cami tıklım tıklım doluyordu. Kapıdan içeriye girmek mümkün değildi. İşte o cemaate verdiğim kıymeti aynen size de veriyorum.
Sakın demeyin: “Bize niçin bu kadar ehemmiyet veriyor? Niçin nefes tüketecek? Biz kimiz ki? diye kendinizi küçük görmeyin. Ben size o cemaat kadar ehemmiyet veriyorum. Nazarımda birsiniz.”
Sonra Van Gölü’ndeki Akdamar Adası’nı kasdederek, “Bu adada on sene kalarak elli tane talebe yetiştirsem, o talebelerle İslam’ı bütün dünyaya yayıp, Kur’an-ı Kerim’in hakkaniyetini dünyaya ilan edeceğim” diyordu.
NEREYE GİDİYORSUN?
(Sene 1986)
Erzincan milletvekili müftü Osman Feyzi Efendi’nin talebesi Molla Hüseyin Efendi ile aralarında şu hadise cereyan etmiştir. Hüseyin Efendi:
“Bir gün bizim medreseye 22 yaşlarında ayağında çizme, başında puşi, belinde de kaması olan buğday tenli bir genç geldi. Selam vererek içeri girdi. Elinde bir mektup vardı.
“Osman Feyzi Efendi kimdir?” diye sordu. Hocamız hemen ayağa kalkarak: “Gel bakalım Molla Said Efendi” diyerek ona yer gösterdi ve pek çok hürmette bulundu.
Namaz vakti girince, Molla Said abdest almaya çıktı. Ben de onun eline su dökmek için beraber çıktım. Abdest aldıktan sonra ona hitaben:
“Nereye gidiyorsun?” dedim.
“İstanbul’a gidiyorum” dedi.
“İstanbul’a gitmekteki maksadınız nedir?” deyince,
“Senin dilin çok bezik. Madem hep soruyorsun, bak sana anlatayım. Ben Anadolu’yu geziyorum. Memleketin ahvalini yakından görüyorum. İstanbul’a gidip padişahla görüşeceğim.
Hüseyin Efendi,
“Pekiyi maksadınız nedir?” deyince,
Molla Said Efendi:
“Padişahla görüşüp, mekteplerde din dersleri; medreselerde ise müspet fenler okutulmasını teklif edeceğim.”
Hüseyin Efendi:
“Pekiyi bundan ne elde edilecek?” diye sorar.
Molla Said Efendi:
“Bu şekilde tedris yapılınca mektepliler dinsiz olmaktan, medreseliler de taassuptan kurtulacaktır” diye cevap verir.