"Lillahilhamd" şu ISPARTA vilayeti, eski zamanın Şam-ı Şerifinin mübarekiyeti ve âlem-i İslâmın medrese-i umumîsi olan Mısır'ın Câmi-ül Ezher'i mübarekiyeti nev'inden, kuvvet-i imaniye ve salabet-i diniye cihetinde bir mübarekiyet makamını Risale-i Nur vasıtasıyla kazanarak (Lem’alar 169)
Ben, sizin yüzünüzden ISPARTA'yı ve havalisini taşıyla, toprağıyla seviyorum. Hattâ diyorum ve resmen de diyeceğim: ISPARTA hükûmeti bana ceza verse, başka bir vilayet beni beraet ettirse, yine burayı tercih ederim (Şualar 295)
ISPARTA talebeleri hatırları için, ben ISPARTA'yı kendi karyem Nurs ile beraber duamda dâhil ediyorum. Hattâ emvatına, Nurs emvatı gibi dua ediyorum. Hakikî vatanım ve memleketim nazarıyla o vilayete bakıyorum. (Kastamonu L.9)
Fakat Cenab-ı Erhamürrâhimîn o medresenin manevî hüviyetini ISPARTA Vilayetinde tesis eyledi, Risale-i Nur'u tecessüm ettirdi. İnşâallah istikbalde Risale-i Nur şakirdleri, o âlî hakikatın maddî suretini de tesis etmeye muvaffak olacaklar.
(Kastamonu Lâhikası 79)
İşte bu dakik sırrı, senin ISPARTA'lı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumun keskin kalbleri görmüş ki; benim gibi bîçare, günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı, müçtehidlere dahi tercih ettiler. Bu hakikata binaen, bu şehre bir kutub, bir gavs-ı a'zam gelse, seni on günde velayet derecesine çıkaracağım dese, sen Risale-i Nur'u bırakıp onun yanına gitsen, ISPARTA kahramanlarına arkadaş olamazsın. (Kastamonu L.)
ISPARTA'nın Hâfız Ali'si (Kâtib Osman) elhak ikinci bir Hüsrev olduğuna, benim de kanaatım geldi. Cenab-ı Hak onu ve Mehmed Zühdü gibi çok fedakârları ve Risale-i Nur'un hakikî sahiblerini ISPARTA'ya ihsan eylesin, âmîn. (Kastamonu Lâhikası 100)
Yalnız bu kadar var ki, ISPARTA havalisinde yüzer genç Said'ler ve Hüsrev'ler yetişmişler. Bu ihtiyar ve zaîf Said, dünyadan kemal-i istirahat-ı kalble veda etmeye hazırdır (Kastamonu Lâhikası 101)
Bu vilayeti, nuranî kalemlerinizle inşâallah ISPARTA'ya benzettireceksiniz. (Kas. L.126)
Feyzi diyor ki: "Biz bu memleket talebeleri, ISPARTA kahramanlarının küçük kardeşleri, belki onların talebeleriyiz. Dersi, hizmeti ve ciddiyeti onlardan alıyoruz. Herbirisi, bizim için birer üstaddır. Onların ellerinden öper, arz-ı hürmet ederiz. Cenab-ı Hak, o kahramanlardan ebeden razı olsun, âmîn." diyorlar. (Kastamonu Lâhikası 129)
Ya Rab! Madem ISPARTA Risale-i Nur'un bir Medreset-üz Zehrasıdır, sen oradaki fena memurları dahi ıslah eyle ve hüsn-ü akibet ver" diye dua eyledim. (Kastamonu Lâhikası 139)
ISPARTA kahramanlarının gösterdikleri hârikalar ve cihanpesendane hidemat-ı nuriyenin esası, hârika sadakatları ve fevkalâde metanetleridir. Bu metanetin birinci sebebi: Kuvvet-i imaniye ve ihlas hasletidir. İkinci sebebi: Cesaret-i fıtriyedir." (Kastamonu L.144)
Lillahilhamd ISPARTA ve havalisi kahramanları demir gibi bir metanet göstermesiyle, başka yerlere de hüsn-ü misal oldu. (Kastamonu L.200)
Eski Said çok zaman Medreset-üz Zehra'yı gaye-i hayal ederek çalışmış. Cenab-ı Hak kemal-i merhametinden, ISPARTA'yı o Medreset-üz Zehra hükmüne getirdi. Ve nahiyemiz olan küçücük ISPARTA'nın mahdud akraba ve ahbab yerine, mübarek ISPARTA Vilayetini verip binler kardeşi ihsan eyledi. Belki muhtemeldir ki, o küçük ISPARTA'nın aslı, bu büyük ISPARTA'dan gitmiş. Benim vatan-ı aslîm, bu ISPARTA olmak caizdir. Hattâ ISPARTA'lı kim olursa olsun, başkalara nisbeten benimle ve Risale-i Nur'la fazla alâkadar görüyorum. (Kastamonu L.206)
ISPARTA Vilayeti manevî Medreset-üz Zehra olduğunu ve ISPARTA şakirdleri sebatta ve sadakatta her yere faik olduklarını gösteren... (Kastamonu L.238)
kardeşlerimizin kalemleriyle bize yardımları ve Risale-i Nur'la iştigali her şeye tercih etmeleri ve Hüsrev'in de mütemadiyen geleliden beri çalışması isbat ediyor ki; ISPARTA tamamıyla Risale-i Nur'a sahib olmuş ve bir Said yerinde, bin Said'i bulmuş. (Kastamonu L.238)
Yalnız ben değil, belki zannediyorum ki hakikata muttali' olan herkes tasdik eder ki; ISPARTA ve havalisindeki Risale-i Nur şakirdlerinde fevkalâde bir sadakat ve sebat ve uhuvvet ve ihlas ve kahramanlık var ki; bu acib zamanda binler esbab-ı fesad ve ifsad içinde vahdetlerini ve ittifaklarını ve hizmette ciddiyetlerini muhafaza ediyorlar. Bu kadar fırtınalı hâdiseler içinde, Risale-i Nur'u muattal bırakmadınız, söndürmediniz; belki öyle parlattırdınız ki bizi de ışıklandırıp gayrete getirdiniz. (Kastamonu L.243)
İki asker, kemal-i sevinçle gayet dostane "Sen ISPARTA'lısın, bizim hemşehrimizsin." Ben de dedim: "Maaliftihar, her cihetle ISPARTAlıyım. ISPARTA, taşıyla toprağıyla benim nazarımda mübarektir, benim vatanımdır. Ve herbiri yüze mukabil, yüzer ve binler hakikî kardeşlerimin meskat-ı re'sleridir." Evet bu havaliye gelen ISPARTA'lılar asker olsun başkalar olsun, ekseriyet-i mutlaka ile beni hemşehri biliyorlar. Hangisi benimle görüşüyor, "Sen ISPARTA'lı mısın?" Ben de diyorum: Maaliftihar, ben ISPARTA'lıyım. Ve ISPARTA'da o kadar hakikî kardeşlerim ve akariblerim var ki, meskat-ı re'sim olan Nurs Karyesine pek çok cihetlerle tercih ediyorum. Ve büyük ISPARTA'nın bir küçük evlâdı hükmünde olan ISPARTA Nahiyemize, büyük ISPARTA'nın bir tek köyünü tercih ediyorum. O kadar hâlis, kahraman kardeşleri bana veren ISPARTA taşı da, toprağı da, bana ve belki Anadolu'ya mübarek olmuş. İnşâallah hem Anadolu'ya, hem Âlem-i İslâm'a neşrettikleri nur tohumları birer rahmete mazhar olur, sünbül verir. Hem gıda, hem ziya, hem deva olup; manevî galâ ve veba ve zulmü ve zulmeti dağıtır. (Kastamonu Lâhikası 254)
Denizli, nazarımızda ikinci bir ISPARTA hükmüne geçtiği gibi, hapishanesini dahi bir Medrese-i Nuriye manasında biliyoruz. (Emirdağ Lâhikası-1 59)
Kastamonu Vilayetindeki kardeşlerimiz, ISPARTA'lılara ihlas ve tesanüdde benzemeye mecburdurlar. (Emirdağ L.I.80)
Bir zaman Küçük ISPARTA namını alan ve her yerden ziyade, geçen mes'elemizde hapis musibetini çeken İnebolu ve civarı (Emirdağ Lâhikası-1 89)
ISPARTA medresesindeki tesanüdünüz; hem Risale-i Nur'u, hem şakirdlerini, hem bu memleketin yüzünü ak etmiş. Ve her tarafta Risale-i Nur'a çalıştıran ehemmiyetli...
(Emirdağ Lâhikası-1 108)
Asıl fikir sahibi, sizler ve Risale-i Nur'un has şakirdleri ve müdakkik naşirleri meşveretle, hususan ISPARTAdakiler ile, maslahat ne ise yaparsınız. (Emirdağ Lâhikası-1 109)
Perde altındaki düşmanımız münafıklar, şimdiye kadar yaptıkları gibi, adliyeyi ve siyaset ve idareyi zahirî dinsizliğe âlet edip, bize hücumları akîm kaldığı; ve Risale-i Nur'un fütuhatına menfaati olan eski plânlarını bırakıp, daha münafıkane ve şeytanı da hayrette bırakacak bir plân çevirdiklerine dair buralarda emareleri göründü. O plânların en mühim bir esası; has, sebatkâr kardeşlerimizi soğutmak, fütur vermek, mümkün ise Risale-i Nur'dan vazgeçirmektir. Bu noktada o kadar acib yalanları ve desiseleri istimal ediyorlar ki, ISPARTA ve havalisi, gül ve nur fabrikasının kahraman şakirdleri gibi, çelik ve demir gibi bir sebat ve sadakat ve metanet lâzım ki dayanabilsin. (Emirdağ Lâhikası-1 125)
Hayatım müddetince ona yakın olmak bütün canımla istedim ve vefattan sonra onların mezaristanında defnolmamı arzuladım. Birden ihtar edildi ki: "Gerçi Medreset-üz Zehra'nın merkezi olan ISPARTA vilayetinde maddeten bulunmak çok cihetle faideli, saadetlidir; fakat Nur'un mesleği ve Nurcuların meşrebi cihetiyle daima berabersiniz. Zaman ve mekân, perde olamazlar. Şarkta, garbda, şimalde, cenubda, dünyada, berzahta bulunsanız, manen bir mecliste beraber sayılırsınız. Onların manevî yardımları daima birbirine oluyor ve sana da gelir." diye beni teskin etti. (Emirdağ Lâhikası-1 170)
ISPARTA'nın acib yangınında musibetzedelerin elemlerine ben cidden iştirak ediyorum. Çünki müteaddid vecihle ben ISPARTA'lı olduğum gibi; o mübarek şehir, taşıyla toprağıyla nazarımda çok ehemmiyeti var ve Nurların Câmi-ül Ezher'i ve Medreset-üz Zehra'sının merkezi hükmündedir. (Emirdağ Lâhikası-1 175)
Nurları himaye etmeye, her yerden ziyade Nurların menbaı ve medresesi olan ISPARTA borçludur ve vazifesidir. Ve sefahetlere karşı şeair-i İslâmiyeyi muhafaza etmekle mükelleftir.
(Emirdağ Lâhikası-1 175)
İnşâallah ISPARTA nasıl Nurların medresesi olmuş, başka vilayetlere de ders veriyor, inşâallah şeair-i İslâmiyede de birinci hüsn-ü misal ve nümune-i imtisal olacak. (Emirdağ Lâhikası-1 191)
ISPARTA Vilayetini merhum Hâfız Mustafa'nın vefatıyla ta'ziye ile Hâfız Mustafa'yı tam vazifesini yapmasıyla yirmi senede ikinci bir Hâfız Ali olarak yirmi seneden beri usanmadan, sarsılmadan Nurların neşrine çalışmasını, bütün ruh u canımızla tebrik, hem onu, hem ISPARTA Vilayetini, hem Medreset-üz Zehra'yı tebrik ediyoruz. Hakikaten bu merhum kahraman kardeşimiz aynen Hâfız Ali gibi vazifesini bitirdi; âlem-i nura ve berzaha Hâfız Ali ve Hasan Feyzi gibi kardeşlerinin yanına gitti. Cenab-ı Hak Risale-i Nur'un hurufatı adedince onun defter-i hasenatına hayırlar yazsın ve ruhuna rahmet eylesin, âmîn! (Emirdağ Lâhikası-2 12)
Benim son hayatımı ISPARTA havalisinde geçirmek büyük bir arzumdur. Ve Nur Efesinin dediği gibi demiştim: "ISPARTA, taşıyla toprağıyla benim için mübarektir. Hattâ yirmibeş seneden beri beni işkence ile tazib eden eski hükûmete kalben ne vakit hiddet etmişsem, hiçbir zaman ISPARTA hükûmetine hiddet etmeyip o mübarek vatandaki hükûmetin hatırı için ötekileri de unutuyordum. (Emirdağ Lâhikası-2 20)
Bu mübarek ISPARTA dahi âlem-i İslâm nazarında Mısır Câmi-ül Ezher'i ve eski Şam-ı Şerif mübarekiyetine mazhar olduğundan (Emirdağ Lâhikası-2 203
Ben, sizin yüzünüzden ISPARTA'yı ve havalisini taşıyla, toprağıyla seviyorum. Hattâ diyorum ve resmen de diyeceğim: ISPARTA hükûmeti bana ceza verse, başka bir vilayet beni beraet ettirse, yine burayı tercih ederim (Şualar 295)
ISPARTA talebeleri hatırları için, ben ISPARTA'yı kendi karyem Nurs ile beraber duamda dâhil ediyorum. Hattâ emvatına, Nurs emvatı gibi dua ediyorum. Hakikî vatanım ve memleketim nazarıyla o vilayete bakıyorum. (Kastamonu L.9)
Fakat Cenab-ı Erhamürrâhimîn o medresenin manevî hüviyetini ISPARTA Vilayetinde tesis eyledi, Risale-i Nur'u tecessüm ettirdi. İnşâallah istikbalde Risale-i Nur şakirdleri, o âlî hakikatın maddî suretini de tesis etmeye muvaffak olacaklar.
(Kastamonu Lâhikası 79)
İşte bu dakik sırrı, senin ISPARTA'lı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumun keskin kalbleri görmüş ki; benim gibi bîçare, günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı, müçtehidlere dahi tercih ettiler. Bu hakikata binaen, bu şehre bir kutub, bir gavs-ı a'zam gelse, seni on günde velayet derecesine çıkaracağım dese, sen Risale-i Nur'u bırakıp onun yanına gitsen, ISPARTA kahramanlarına arkadaş olamazsın. (Kastamonu L.)
ISPARTA'nın Hâfız Ali'si (Kâtib Osman) elhak ikinci bir Hüsrev olduğuna, benim de kanaatım geldi. Cenab-ı Hak onu ve Mehmed Zühdü gibi çok fedakârları ve Risale-i Nur'un hakikî sahiblerini ISPARTA'ya ihsan eylesin, âmîn. (Kastamonu Lâhikası 100)
Yalnız bu kadar var ki, ISPARTA havalisinde yüzer genç Said'ler ve Hüsrev'ler yetişmişler. Bu ihtiyar ve zaîf Said, dünyadan kemal-i istirahat-ı kalble veda etmeye hazırdır (Kastamonu Lâhikası 101)
Bu vilayeti, nuranî kalemlerinizle inşâallah ISPARTA'ya benzettireceksiniz. (Kas. L.126)
Feyzi diyor ki: "Biz bu memleket talebeleri, ISPARTA kahramanlarının küçük kardeşleri, belki onların talebeleriyiz. Dersi, hizmeti ve ciddiyeti onlardan alıyoruz. Herbirisi, bizim için birer üstaddır. Onların ellerinden öper, arz-ı hürmet ederiz. Cenab-ı Hak, o kahramanlardan ebeden razı olsun, âmîn." diyorlar. (Kastamonu Lâhikası 129)
Ya Rab! Madem ISPARTA Risale-i Nur'un bir Medreset-üz Zehrasıdır, sen oradaki fena memurları dahi ıslah eyle ve hüsn-ü akibet ver" diye dua eyledim. (Kastamonu Lâhikası 139)
ISPARTA kahramanlarının gösterdikleri hârikalar ve cihanpesendane hidemat-ı nuriyenin esası, hârika sadakatları ve fevkalâde metanetleridir. Bu metanetin birinci sebebi: Kuvvet-i imaniye ve ihlas hasletidir. İkinci sebebi: Cesaret-i fıtriyedir." (Kastamonu L.144)
Lillahilhamd ISPARTA ve havalisi kahramanları demir gibi bir metanet göstermesiyle, başka yerlere de hüsn-ü misal oldu. (Kastamonu L.200)
Eski Said çok zaman Medreset-üz Zehra'yı gaye-i hayal ederek çalışmış. Cenab-ı Hak kemal-i merhametinden, ISPARTA'yı o Medreset-üz Zehra hükmüne getirdi. Ve nahiyemiz olan küçücük ISPARTA'nın mahdud akraba ve ahbab yerine, mübarek ISPARTA Vilayetini verip binler kardeşi ihsan eyledi. Belki muhtemeldir ki, o küçük ISPARTA'nın aslı, bu büyük ISPARTA'dan gitmiş. Benim vatan-ı aslîm, bu ISPARTA olmak caizdir. Hattâ ISPARTA'lı kim olursa olsun, başkalara nisbeten benimle ve Risale-i Nur'la fazla alâkadar görüyorum. (Kastamonu L.206)
ISPARTA Vilayeti manevî Medreset-üz Zehra olduğunu ve ISPARTA şakirdleri sebatta ve sadakatta her yere faik olduklarını gösteren... (Kastamonu L.238)
kardeşlerimizin kalemleriyle bize yardımları ve Risale-i Nur'la iştigali her şeye tercih etmeleri ve Hüsrev'in de mütemadiyen geleliden beri çalışması isbat ediyor ki; ISPARTA tamamıyla Risale-i Nur'a sahib olmuş ve bir Said yerinde, bin Said'i bulmuş. (Kastamonu L.238)
Yalnız ben değil, belki zannediyorum ki hakikata muttali' olan herkes tasdik eder ki; ISPARTA ve havalisindeki Risale-i Nur şakirdlerinde fevkalâde bir sadakat ve sebat ve uhuvvet ve ihlas ve kahramanlık var ki; bu acib zamanda binler esbab-ı fesad ve ifsad içinde vahdetlerini ve ittifaklarını ve hizmette ciddiyetlerini muhafaza ediyorlar. Bu kadar fırtınalı hâdiseler içinde, Risale-i Nur'u muattal bırakmadınız, söndürmediniz; belki öyle parlattırdınız ki bizi de ışıklandırıp gayrete getirdiniz. (Kastamonu L.243)
İki asker, kemal-i sevinçle gayet dostane "Sen ISPARTA'lısın, bizim hemşehrimizsin." Ben de dedim: "Maaliftihar, her cihetle ISPARTAlıyım. ISPARTA, taşıyla toprağıyla benim nazarımda mübarektir, benim vatanımdır. Ve herbiri yüze mukabil, yüzer ve binler hakikî kardeşlerimin meskat-ı re'sleridir." Evet bu havaliye gelen ISPARTA'lılar asker olsun başkalar olsun, ekseriyet-i mutlaka ile beni hemşehri biliyorlar. Hangisi benimle görüşüyor, "Sen ISPARTA'lı mısın?" Ben de diyorum: Maaliftihar, ben ISPARTA'lıyım. Ve ISPARTA'da o kadar hakikî kardeşlerim ve akariblerim var ki, meskat-ı re'sim olan Nurs Karyesine pek çok cihetlerle tercih ediyorum. Ve büyük ISPARTA'nın bir küçük evlâdı hükmünde olan ISPARTA Nahiyemize, büyük ISPARTA'nın bir tek köyünü tercih ediyorum. O kadar hâlis, kahraman kardeşleri bana veren ISPARTA taşı da, toprağı da, bana ve belki Anadolu'ya mübarek olmuş. İnşâallah hem Anadolu'ya, hem Âlem-i İslâm'a neşrettikleri nur tohumları birer rahmete mazhar olur, sünbül verir. Hem gıda, hem ziya, hem deva olup; manevî galâ ve veba ve zulmü ve zulmeti dağıtır. (Kastamonu Lâhikası 254)
Denizli, nazarımızda ikinci bir ISPARTA hükmüne geçtiği gibi, hapishanesini dahi bir Medrese-i Nuriye manasında biliyoruz. (Emirdağ Lâhikası-1 59)
Kastamonu Vilayetindeki kardeşlerimiz, ISPARTA'lılara ihlas ve tesanüdde benzemeye mecburdurlar. (Emirdağ L.I.80)
Bir zaman Küçük ISPARTA namını alan ve her yerden ziyade, geçen mes'elemizde hapis musibetini çeken İnebolu ve civarı (Emirdağ Lâhikası-1 89)
ISPARTA medresesindeki tesanüdünüz; hem Risale-i Nur'u, hem şakirdlerini, hem bu memleketin yüzünü ak etmiş. Ve her tarafta Risale-i Nur'a çalıştıran ehemmiyetli...
(Emirdağ Lâhikası-1 108)
Asıl fikir sahibi, sizler ve Risale-i Nur'un has şakirdleri ve müdakkik naşirleri meşveretle, hususan ISPARTAdakiler ile, maslahat ne ise yaparsınız. (Emirdağ Lâhikası-1 109)
Perde altındaki düşmanımız münafıklar, şimdiye kadar yaptıkları gibi, adliyeyi ve siyaset ve idareyi zahirî dinsizliğe âlet edip, bize hücumları akîm kaldığı; ve Risale-i Nur'un fütuhatına menfaati olan eski plânlarını bırakıp, daha münafıkane ve şeytanı da hayrette bırakacak bir plân çevirdiklerine dair buralarda emareleri göründü. O plânların en mühim bir esası; has, sebatkâr kardeşlerimizi soğutmak, fütur vermek, mümkün ise Risale-i Nur'dan vazgeçirmektir. Bu noktada o kadar acib yalanları ve desiseleri istimal ediyorlar ki, ISPARTA ve havalisi, gül ve nur fabrikasının kahraman şakirdleri gibi, çelik ve demir gibi bir sebat ve sadakat ve metanet lâzım ki dayanabilsin. (Emirdağ Lâhikası-1 125)
Hayatım müddetince ona yakın olmak bütün canımla istedim ve vefattan sonra onların mezaristanında defnolmamı arzuladım. Birden ihtar edildi ki: "Gerçi Medreset-üz Zehra'nın merkezi olan ISPARTA vilayetinde maddeten bulunmak çok cihetle faideli, saadetlidir; fakat Nur'un mesleği ve Nurcuların meşrebi cihetiyle daima berabersiniz. Zaman ve mekân, perde olamazlar. Şarkta, garbda, şimalde, cenubda, dünyada, berzahta bulunsanız, manen bir mecliste beraber sayılırsınız. Onların manevî yardımları daima birbirine oluyor ve sana da gelir." diye beni teskin etti. (Emirdağ Lâhikası-1 170)
ISPARTA'nın acib yangınında musibetzedelerin elemlerine ben cidden iştirak ediyorum. Çünki müteaddid vecihle ben ISPARTA'lı olduğum gibi; o mübarek şehir, taşıyla toprağıyla nazarımda çok ehemmiyeti var ve Nurların Câmi-ül Ezher'i ve Medreset-üz Zehra'sının merkezi hükmündedir. (Emirdağ Lâhikası-1 175)
Nurları himaye etmeye, her yerden ziyade Nurların menbaı ve medresesi olan ISPARTA borçludur ve vazifesidir. Ve sefahetlere karşı şeair-i İslâmiyeyi muhafaza etmekle mükelleftir.
(Emirdağ Lâhikası-1 175)
İnşâallah ISPARTA nasıl Nurların medresesi olmuş, başka vilayetlere de ders veriyor, inşâallah şeair-i İslâmiyede de birinci hüsn-ü misal ve nümune-i imtisal olacak. (Emirdağ Lâhikası-1 191)
ISPARTA Vilayetini merhum Hâfız Mustafa'nın vefatıyla ta'ziye ile Hâfız Mustafa'yı tam vazifesini yapmasıyla yirmi senede ikinci bir Hâfız Ali olarak yirmi seneden beri usanmadan, sarsılmadan Nurların neşrine çalışmasını, bütün ruh u canımızla tebrik, hem onu, hem ISPARTA Vilayetini, hem Medreset-üz Zehra'yı tebrik ediyoruz. Hakikaten bu merhum kahraman kardeşimiz aynen Hâfız Ali gibi vazifesini bitirdi; âlem-i nura ve berzaha Hâfız Ali ve Hasan Feyzi gibi kardeşlerinin yanına gitti. Cenab-ı Hak Risale-i Nur'un hurufatı adedince onun defter-i hasenatına hayırlar yazsın ve ruhuna rahmet eylesin, âmîn! (Emirdağ Lâhikası-2 12)
Benim son hayatımı ISPARTA havalisinde geçirmek büyük bir arzumdur. Ve Nur Efesinin dediği gibi demiştim: "ISPARTA, taşıyla toprağıyla benim için mübarektir. Hattâ yirmibeş seneden beri beni işkence ile tazib eden eski hükûmete kalben ne vakit hiddet etmişsem, hiçbir zaman ISPARTA hükûmetine hiddet etmeyip o mübarek vatandaki hükûmetin hatırı için ötekileri de unutuyordum. (Emirdağ Lâhikası-2 20)
Bu mübarek ISPARTA dahi âlem-i İslâm nazarında Mısır Câmi-ül Ezher'i ve eski Şam-ı Şerif mübarekiyetine mazhar olduğundan (Emirdağ Lâhikası-2 203