Kýrýk Testi
Well-known member
Türkiye’nin en büyük ve en kalabalık şehri olan İstanbul, Marmara Bölgesinde yer alır ve içinde onlarca ilçeyi barındırır. Yüz ölçümü 5 712 km2; 2000 yılı itibariyle nüfusu 10 milyon 33 bindir. Tarihte Doğu Roma İmparatorluğu ile Osmanlı Devletine başşehir görevini görmüştür. İstanbul geçmişte olduğu gibi, hâlâ ilmî, kültürel ve ekonomik açılarından en büyük merkez olma özelliğini korumaktadır.
Üstad Bediüzzamanın İstanbul'daki hayatı, ilmî çalışmalar şeklinde geçti; İslâmiyete hizmet adına burada siyasetle de meşgul oldu.
İstanbul’a 1907 yılında, eğitimle ilgili projesini padişaha sunmak için geldi. Daha bu ilk gelişinde aydın kesimin ilgi odağı oldu. Doğudaki ilim ve irfana dikkat çekmek amacıyla burada ilim adamlarını münazaraya davet etti. İstanbul'un meşhur âlimleri gruplar hâlinde yanına geldiler ve sorularıyla münâzaraya katıldılar. Üstad Bediüzzaman da kendisine sorulan bütün soruları doğru bir şekilde cevapladı.
1909’da 31 Mart hadisesi münasebetiyle, İstanbul’dan ayrıldı ve İzmit’e gitti. Sonra Kocaeli’nden İstanbul’a döndü ve burada askerî mahkemede yargılandı. Onlarca kişinin idam edildiği bu mahkemeden beraat etti.
Birinci Dünya Savaşı esnasında Ruslara esir düşen Bediüzzaman, bir süre sonra buradan firar ederek İstanbul’a geldi. Bir süre, kendilerine tahsis edilen Çamlıca tepesindeki bir köşkte ikàmet etti. 1918’de devrin en büyük akademisi olan Dârü'l-Hikmeti’l-İslâmye’ye girdi ve toplumun mânevî yaralarını tedavî için burada çeşitli hizmetlerde bulundu. Sonra bir süre Reşadiye Otelinde kaldı ve oradan da Vezneciler'de bir eve geçti. Bu esnâda Dârü'l-Hikmeti’l-İslâmiye' deki hizmeti bıraktı. Toplumun siyasî problemlerine çözüm arayışı içinde olmaktan çok, iman meseleleri üzerinde yoğunlaştı. Bir ara Yûşâ Tepesine çekilip orada yalnız kaldı (1921). Ayrıca l9l8-l922 yılları arasında zaman zaman Sarıyer'in Fıstıklıbağlar semtinde mütevazı ahşap bir evde de ikàmet ettiği olurdu. Üstad Bediüzzaman esaret dönüşü yaşadığı bu İstanbul hayatında, hayatını yeni baştan gözden geçirme imkânı bulmuş—kendi ifadesiyle—“Risale-i Nur’un fidanlığı” hükmünde olan Mesnevî-i Nuriye’yi burada telif ederek, Yeni Said dönemine geçiş dönemini yaşamıştı.
1925-1926 yıllarında, hiç ilgisi olmadığı hâlde Şeyh Said İsyanı sebebiyle Van’dan sürgün edildi ve bu esnada İstanbul’a gelerek, 20-25 gün kadar kaldı.
l952'de İstanbul’da basılan Gençlik Rehberi hakkında kendisine dava açıldı ve muhakeme için yine İstanbul'a geldi. Muhakeme süresince Sirkeci'de Akşehir Palas'ta kaldı.
1959’da Ankara ve Konya gibi şehirleri de içine alan bir vedâ seyahati için İstanbul’a son bir kez daha uğradı.
Üstad Bediüzzamanın İstanbul'daki hayatı, ilmî çalışmalar şeklinde geçti; İslâmiyete hizmet adına burada siyasetle de meşgul oldu.
İstanbul’a 1907 yılında, eğitimle ilgili projesini padişaha sunmak için geldi. Daha bu ilk gelişinde aydın kesimin ilgi odağı oldu. Doğudaki ilim ve irfana dikkat çekmek amacıyla burada ilim adamlarını münazaraya davet etti. İstanbul'un meşhur âlimleri gruplar hâlinde yanına geldiler ve sorularıyla münâzaraya katıldılar. Üstad Bediüzzaman da kendisine sorulan bütün soruları doğru bir şekilde cevapladı.
1909’da 31 Mart hadisesi münasebetiyle, İstanbul’dan ayrıldı ve İzmit’e gitti. Sonra Kocaeli’nden İstanbul’a döndü ve burada askerî mahkemede yargılandı. Onlarca kişinin idam edildiği bu mahkemeden beraat etti.
Birinci Dünya Savaşı esnasında Ruslara esir düşen Bediüzzaman, bir süre sonra buradan firar ederek İstanbul’a geldi. Bir süre, kendilerine tahsis edilen Çamlıca tepesindeki bir köşkte ikàmet etti. 1918’de devrin en büyük akademisi olan Dârü'l-Hikmeti’l-İslâmye’ye girdi ve toplumun mânevî yaralarını tedavî için burada çeşitli hizmetlerde bulundu. Sonra bir süre Reşadiye Otelinde kaldı ve oradan da Vezneciler'de bir eve geçti. Bu esnâda Dârü'l-Hikmeti’l-İslâmiye' deki hizmeti bıraktı. Toplumun siyasî problemlerine çözüm arayışı içinde olmaktan çok, iman meseleleri üzerinde yoğunlaştı. Bir ara Yûşâ Tepesine çekilip orada yalnız kaldı (1921). Ayrıca l9l8-l922 yılları arasında zaman zaman Sarıyer'in Fıstıklıbağlar semtinde mütevazı ahşap bir evde de ikàmet ettiği olurdu. Üstad Bediüzzaman esaret dönüşü yaşadığı bu İstanbul hayatında, hayatını yeni baştan gözden geçirme imkânı bulmuş—kendi ifadesiyle—“Risale-i Nur’un fidanlığı” hükmünde olan Mesnevî-i Nuriye’yi burada telif ederek, Yeni Said dönemine geçiş dönemini yaşamıştı.
1925-1926 yıllarında, hiç ilgisi olmadığı hâlde Şeyh Said İsyanı sebebiyle Van’dan sürgün edildi ve bu esnada İstanbul’a gelerek, 20-25 gün kadar kaldı.
l952'de İstanbul’da basılan Gençlik Rehberi hakkında kendisine dava açıldı ve muhakeme için yine İstanbul'a geldi. Muhakeme süresince Sirkeci'de Akşehir Palas'ta kaldı.
1959’da Ankara ve Konya gibi şehirleri de içine alan bir vedâ seyahati için İstanbul’a son bir kez daha uğradı.