Muhterem okuyucularım! Geçtiğimiz Ramazan-ı Şerif'in sonunda endişe ile bu günlerimize bakmış, acaba gelecek Ramazan-ı Şerif'e Rabbimiz bizi eriştirecek mi diye sızlanarak dua etmiştik...
Şükürler olsun, işte size bir Ramazan-ı Şerif daha... Bizleri böylesine özel ve güzel günlere bir daha ulaştıran Rabbimize ağaçların yaprakları, meyveleri sayısınca hamd ve şükürler ediyor, bugünlere erişemeyen dost ve yakınlarımıza da Ramazan-ı Şerif'in feyzinden hisseler diliyoruz.
Aziz okuyucularım! hepimiz biliyoruz ki, her ay özel ve güzeldir. Ancak Ramazan ayı bir başka... Her ayda yapılan ibadetler, gerçekleştirilen hayır hasenatlar kabule şayan olur. Ancak Ramazan ayı bir başka. Çünkü diğer aylardaki iyilik ve ibadetlere bire on, belki bire yüz sevap söz konusu olurken, Ramazan ayında gönül derinliğine göre bire yedi yüzden başlar, yedi bin ve daha yukarılara doğru yükselip gider sevap ikram ve ihsanları. Bunun içindir ki, zekâtlar da, fitreler de, birçok hayır hasenat da bu ayda daha çok yerini bulur, diğer aylardan farklı bir yardımlaşma sağanağı ve ibadet artması bu ayda daha çok görülür. Müminlerde uhrevî duygular bu ayda daha çok coşar, dünyanın faniliği, ahiretin bakiliği bu ayda daha çok düşünülür. Herkes ihmal ettiği ahiretini bu ayda daha çok imar etmeye yönelir. Nitekim bir zat sorar:
- Yâ Resûlallah, nedense ahirete ciddî bir meyil duyamıyor, orayı pek arzulamıyorum, der. Efendimiz (sas ) Hazretleri:
- Malın var mı? diye sorar. Var deyince:
- Öyle ise der, malından da ahiret için harca. Senin orayı arzulamayışın, burayı imar edip orayı harap bırakışındandır. Sen ihmal ettiğin ahiretini ibadetinle, hayra harcadığın imkânınla imar et de bak nasıl ilgi duyacaksın imar ettiğin yere...
Benzeri bir değerlendirmeyi maneviyat büyüğü Sehl bin Abdullah'dan da dinlemekteyiz:
- Sen derler, elinde avucunda ne varsa hep İslâm'a hizmet için harcıyor, geride bir şey bırakmıyorsun. Halbuki yaşlı bir adamsın. Bu harcadıklarına senin ihtiyacın var!..
- İyi ya, der, ben de o ihtiyacımı karşılamak için yapıyorum bu harcamaları.. Ben der, artık yola çıkmış kimseyim. Akıllı yolcular mallarını bulundukları yere bırakmazlar, belki varacakları yere önceden gönderirler. Ben de burada bırakmıyor, oraya gönderiyorum. Ta ki ben varınca ibadetlerimi, iyiliklerimi orada yanımda hazır bulayım. Burayı imar edip de orayı ihmal edenlerden olmayayım!..
İşte büyüklerin imar ve ihya anlayışları böyle. İnsan büyüklerin bu türlü anlayışlarından kendi dünyasına işaretler bulur, kendi hayatına örnekler alır. Kendi çapında varacağı yer için bir imar ve ihya hareketine girer. Elbette şu mübarek Ramazan-ı Şerif ayı geçmeden, şu sayılı günlerin getirdiği fırsatlar da kaçmadan...
Ramazan-ı Şerif'in ahiretimizi imar için mühim bir fırsat ayı olduğuna dikkatinizi çekerken, bir başka mühim fıkıh konusuna daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Şöyle ki:
1- Bununla beraber, orucunu mutlaka 30'a tamamlamak isteyenler olursa, baştan bir gün önce nafile! oruca niyet edebilirler. Şayet o gün Ramazan'sa, zaten yememiş, oruç tutmuşlardır. Tuttukları nafile oruç Ramazan orucu yerine geçer. Ramazan değilse, nafileye niyet ettiklerinden dolayı farz olan Ramazan orucunun başlangıcına şüphe düşürmemiş olurlar. Çünkü açıkça nafileye niyet etmişlerdir. 2- Niyette tereddüt caiz olmadığından, (Bugün Ramazan'sa Ramazan'a, değilse nafileye niyet ediyorum) dememeli, Ramazan'ın başlama gününe şüphe düşürmemek için, mutlaka nafileye niyet etmelidir. Zaten Ramazan'sa, hangi niyetle tutulursa tutulsun Ramazan orucu yerine geçer.. Yeter ki bir orucumuzu baştan yediriyorlar diye bir huzursuzluk çıkarılmasın, birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu mübarek günlerin başında...
Ahmet ŞAHİN
Şükürler olsun, işte size bir Ramazan-ı Şerif daha... Bizleri böylesine özel ve güzel günlere bir daha ulaştıran Rabbimize ağaçların yaprakları, meyveleri sayısınca hamd ve şükürler ediyor, bugünlere erişemeyen dost ve yakınlarımıza da Ramazan-ı Şerif'in feyzinden hisseler diliyoruz.
Aziz okuyucularım! hepimiz biliyoruz ki, her ay özel ve güzeldir. Ancak Ramazan ayı bir başka... Her ayda yapılan ibadetler, gerçekleştirilen hayır hasenatlar kabule şayan olur. Ancak Ramazan ayı bir başka. Çünkü diğer aylardaki iyilik ve ibadetlere bire on, belki bire yüz sevap söz konusu olurken, Ramazan ayında gönül derinliğine göre bire yedi yüzden başlar, yedi bin ve daha yukarılara doğru yükselip gider sevap ikram ve ihsanları. Bunun içindir ki, zekâtlar da, fitreler de, birçok hayır hasenat da bu ayda daha çok yerini bulur, diğer aylardan farklı bir yardımlaşma sağanağı ve ibadet artması bu ayda daha çok görülür. Müminlerde uhrevî duygular bu ayda daha çok coşar, dünyanın faniliği, ahiretin bakiliği bu ayda daha çok düşünülür. Herkes ihmal ettiği ahiretini bu ayda daha çok imar etmeye yönelir. Nitekim bir zat sorar:
- Yâ Resûlallah, nedense ahirete ciddî bir meyil duyamıyor, orayı pek arzulamıyorum, der. Efendimiz (sas ) Hazretleri:
- Malın var mı? diye sorar. Var deyince:
- Öyle ise der, malından da ahiret için harca. Senin orayı arzulamayışın, burayı imar edip orayı harap bırakışındandır. Sen ihmal ettiğin ahiretini ibadetinle, hayra harcadığın imkânınla imar et de bak nasıl ilgi duyacaksın imar ettiğin yere...
Benzeri bir değerlendirmeyi maneviyat büyüğü Sehl bin Abdullah'dan da dinlemekteyiz:
- Sen derler, elinde avucunda ne varsa hep İslâm'a hizmet için harcıyor, geride bir şey bırakmıyorsun. Halbuki yaşlı bir adamsın. Bu harcadıklarına senin ihtiyacın var!..
- İyi ya, der, ben de o ihtiyacımı karşılamak için yapıyorum bu harcamaları.. Ben der, artık yola çıkmış kimseyim. Akıllı yolcular mallarını bulundukları yere bırakmazlar, belki varacakları yere önceden gönderirler. Ben de burada bırakmıyor, oraya gönderiyorum. Ta ki ben varınca ibadetlerimi, iyiliklerimi orada yanımda hazır bulayım. Burayı imar edip de orayı ihmal edenlerden olmayayım!..
İşte büyüklerin imar ve ihya anlayışları böyle. İnsan büyüklerin bu türlü anlayışlarından kendi dünyasına işaretler bulur, kendi hayatına örnekler alır. Kendi çapında varacağı yer için bir imar ve ihya hareketine girer. Elbette şu mübarek Ramazan-ı Şerif ayı geçmeden, şu sayılı günlerin getirdiği fırsatlar da kaçmadan...
Ramazan-ı Şerif'in ahiretimizi imar için mühim bir fırsat ayı olduğuna dikkatinizi çekerken, bir başka mühim fıkıh konusuna daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Şöyle ki:
1- Bununla beraber, orucunu mutlaka 30'a tamamlamak isteyenler olursa, baştan bir gün önce nafile! oruca niyet edebilirler. Şayet o gün Ramazan'sa, zaten yememiş, oruç tutmuşlardır. Tuttukları nafile oruç Ramazan orucu yerine geçer. Ramazan değilse, nafileye niyet ettiklerinden dolayı farz olan Ramazan orucunun başlangıcına şüphe düşürmemiş olurlar. Çünkü açıkça nafileye niyet etmişlerdir. 2- Niyette tereddüt caiz olmadığından, (Bugün Ramazan'sa Ramazan'a, değilse nafileye niyet ediyorum) dememeli, Ramazan'ın başlama gününe şüphe düşürmemek için, mutlaka nafileye niyet etmelidir. Zaten Ramazan'sa, hangi niyetle tutulursa tutulsun Ramazan orucu yerine geçer.. Yeter ki bir orucumuzu baştan yediriyorlar diye bir huzursuzluk çıkarılmasın, birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu mübarek günlerin başında...
Ahmet ŞAHİN