İtikadi meselelerin tasnifatı

saidmansur

New member
GİRİŞ

İtikadın temelini iman etmek teşkil eder. Yani başlangıçta icmali deliller neticesinde Allah kelamı olduğuna inandığımız Kur'an'ın ve Allah rasulu olduğuna inandığımız Peygamber'in (asm) sözlerine, Allah'ın hakkı söyleyeceğine ve Peygamber'in (asm) ismet sıfatına "güvenerek inanmak" itikadın temelini teşkil eder. Bununla beraber Kur'an ve sünnet zaruri olarak inanılmasına davet ettiği hakikatlerin akli delillerini de va'zetmişlerdir. İşte şer'i hakikatleri yine şer'in va'zettiği akli delillerle isbat etme ilmine kelam ilmi diyoruz. yine şer'i hakikatleri aklın va'zettiği delillerle isbat etme ilmine felsefi kelam ilmi diyoruz. şer'i hakikatleri gözetmeksizin aklın va'zettiği delillerle aklın ulaştığı sonuçları isbat etmeye çalışma ilmine felsefe diyoruz. Hiç şüphesiz bu ilimler içerisinde en kısası, en salimi ve en genele hitap edeni ve dolayısıyla makbul olanı -tarif ettiğimiz vechile- kelam ilmidir. Bu itibarla kelam ilminin konusunu, zaten Kur'an ve sünnet yani Şari' tarafından va'zedilmiş olan hakikatler ve yine Kur'an ve sünnette işaret edilen deliller oluşturmalıdır. yani kelam ilmi yeni bir önerme ve delil ortaya koymuyor bilakis zaten va'z edilmiş hakikatleri ve delilleri ortaya koyuyor. Burada akla kısıtlama manası değil, aklı inşa manası anlaşılmalıdır. Aklı zincire vurmak değil bilakis aklı tek başına bırakmayarak terbiye etmek ve neticede Kur'ani bir akıl inşa etmek manası anlaşılmalıdır. Elhamdulillahi haza min fadli rabbi.

Burada asıl üzerinde durmak istediğimiz itikadın usulüdür. Zira bu mesele çok yanlış anlamalara maruz kalmış, ümmetin ihtilafının derinleşmesinde mühim rol oynayan nihayet derecede de hassas bir meseledir. Bizler dolaylı olarak kalemimizi eksik-hatalı ve zararlı şu önkabul üzerine çevireceğiz: İtikadın konusunu yalnızca sübutu ve delaleti kat'i olan meseleler teşkil eder. Bu bir tefrittir. Tefrit varsa tarih ve nass göstermiştir ki mutlaka ifratı da vardır. işte bu önermenin mukabili olan ve ifrat kanadını teşkil eden önerme de Şar'i haricinde itikada delil teşkil edecek kaynaklar vardır. Ortaya koymaya çalışacağımız usul dolaylı olarak bu iki önkabulu elbet Allah'ın tevfikiyle merkeze çekecek kanaatindeyiz.

İLİMLERİN TASNİFİ

İlimler öncelikle ikiye ayrılır: şer'i olan ilimler, şer'i olmayan ilimler. Kaynağı Kur'an ve sünnet olan ilimler şer'i ilimlerdir. Şer'i olmayan ilimler de ikiye ayrılır: Akli ilimler, tecrübi ilimler. Dayanağı akli önermeler olan ilimler akli ilimlerdir. Dayanağı tecrübe ve gözlem olan ilimler tecrübi ilimlerdir. Bu itibarla, keşf, keramet, makam-ı hızır ve üveys, gavs, kutub gibi meseleler de şer'i ilimlerin dışındadır. Zira bunların dayanakları tecrübedir. Yaşanarak tecrübe edilmiş ve anlaşılmıştır. Burada Şari'in sarahaten bahsetmediği fakat tecrübe ile idrak edilmiş kavramları kastediyoruz. Şu kadar var ki şer'i olmayan ilimlerin şeriatla münasebettar oldukları noktalarda şeriat bunları kabul edebilir, kabul etmeyebilir veya reddedebilir.

Bu tasnifat neticesinde üç tür ilim ortaya çıkmış olur. Şer'i ilimler, akli ilimler ve tecrübi ilimler. Şüphesiz ve kaçınılmaz olarak bu ilimlerin sınırlarının birbirine geçtiği alanlar vardır. Bu alanlarda ihtilaf vukuunda şer'i ilimlere nasıl itibar edileceği tafsili gereken bir konudur fakat yeri burası değildir.

ŞER'İ MESELELERİN TASNİFİ

Şer'i ilimleri teşkil eden meseleler galiben üçe ayrılır: İtikadi meseleler, ahlaki meseleler, ameli meseleler.

İTİKAD USULU

Giriş kısmında belirtildiği üzere iman etmek birisinin sözüne güvenerek söylenene inanmak demektir. Buna, akli delillerini idrak etmek suretiyle tahkik etmek de eklenirse, buna iman-ı tahkiki denilir ve matlup ve maksud olan da budur. Akla hitap eden ve delil va'zeden bütün ayetler bu iddiamızın şer'i gerekçelerini teşkil eder.

Güvenerek inanma mevzuuna tekrar dönecek olursak; Allah yalan söylemez ve Rasulullah (asm) ilahi koruma ve teyide mazhar olduğundan yani ismet sıfatı nedeniyle aldanmaz ve aldatmaz olduğundan, Allah'ın kelamı ve Rasulullah'ın (asm) sözü, başka hiçbir söyleyenin olmasına bakılmaksızın güvenerek inanmayı yani iman etmeyi icab eder. Fakat malumdur ki Şari'nin sözleri bizlere dolaylı yollarla, aracı şahıslardan (ravilerden) silsile yoluyla gelmektedir. Zorunlu olarak bu silsilelerin sayısı ve silsileyi oluşturan ravilerin adalet ve zapt sıfatlarının dereceleri itibariyle haberin sübut derecesi orantılı olarak değişecektir.

1. İtikadi meselelerin sübut ve delaletlerine göre tasnifi:

Öncelikle Şari'den gelen haberlerin sübutu ya kat'idir ya da zannidir.

a. Eğer sübutu kat'i ve delaleti de kat'i ise, bu haberin yeri kabuldür. Akli delillerinin idraki ile iman-ı tahkikiye dönüşebilir.

b. Eğer sübutu kat'i ve delaleti zanni ise bu haberin yeri teslimi kabuldür. Yani haber haktır fakat manası Şari'ye havale edilmiştir. Daha sonra müfesser unsurlar elde etmek suretiyle önceki kategoriye döner.

Bu kategori genelde Kurandaki müteşabih ayetlere bakıyor. Sübut ka'ti olduğundan haberin doğruluğunda şüphe yoktur. fakat mana anlaşılamadığından ve anlaşılana kadar, Al-i İmran:7 ayetine de dayanarak ayetin doğru olduğunu kabul eder fakat manasını Allaha havale ederiz manasında kabul-u teslimi dedik.

c. Eğer Şari'den gelen haberlerin sübutu zanni fakat delaleti kat'i ise bunun yeri zann-ı galibtir. Yani doğruluğu kuvvetle muhtemeldir fakat kat'i değildir. Kat'i olmadığı için iman da vacib değildir. Ancak vacib olmaması, mendub veya mübah olmasına mani olmadığı gibi, inkar edilmesine de delil olamaz. Zira inkar, aksini gösteren sübutu kat'i bir delil ister.

d. Eğer sübutu zanni olduğu gibi delaleti dahi zanni ise, bu haberin yeri reddetmemek ve tevakkuf etmektir. Zira kabul etmemek başkadır, inkar etmek başkadır. Delili olmadığında kabul etmeyiz fakat inkar da edemeyiz. Çünkü inkar kesin olarak yanlış olduğuna dair delil ister. O halde kabul etmek başkadır, kabul etmemek başkadır ve inkar etmek bütün bütün başkadır. Temyiz şarttır. Bu kategoriye genel olarak manası anlaşılamamış, müteşabih ve çoğunlukla mevzu/münker ithamına ma'ruz kalmış hadisler girer. Bunlar da müfesser unsurlar elde edildiğinde önceki kategoriye döner.

Sonuç olarak:

1. Kabul
2. Teslimi Kabul
3. Galib Zann
4. Tevakkuf

şeklinde 4 farklı itikadi kategori elde edilir.

2. İtikadi meselelerin hükümlerine göre tasnifi:

Ameli meseleler zaruriyat, haciyat ve tahsiniyat gibi üç ana grupta değerlendirildiği gibi itikadi meseleler de böyle üç ana grupta değerlendirilmelidir. Zira ameli meseleleri bu tasnife tabi tutmayı gerektiren sebebler aynen itikadi meseleler için de geçerlidir. O halde tasnifatı aşağıdaki şekilde yaparız:

a. Zaruriyat (1. ve 2. itikadi kategoriler):
Sübutu kat'i olan haberler ikiye ayrılır: Kuran ve mütevatir sünnet. İtikadın temel esas ve umdelerini Kuran beyan etmiştir. bunlar zaruridir, itikadı vacibtir ve inkarı asla kabil değildir. o yüzden Kurandaki itikada dair muhkem ayetler zaruriyattandır. bunlardan bir meseleyi dahi kabul etmeyen imandan çıkıp küfre girer.

b. Haciyat (1. ve 2. itikadi kategoriler):
Mütevatir sünnetle gelen ilmi meseleler ise haciyyat sınıfındadır. Yani akideye ilişkin haci unsurlar mütevatir sünnet yoluyla bize gelmiştir. Bunlara iman ise zaruriyat derecesinde olmamakla beraber vacibtir. Bunların terkinde imandan çıkma yoktur. Fakat daire içinde olmakla beraber bid'ata girmiş olur. Zira sünnetten ayrılan küfre girmese de bid'ata girer. Bid'at ise dalalettir ve dalalet ise ateştir.

c. Tahsiniyat (3. ve 4. itikadi kategoriler):
Şeri ilmi meselelerden tahsini unsurlar ise haberi vahidle bize gelmiştir. Bunlara iman ümmetin geneli üzerine zaruri olmadığı gibi vacib de değildir fakat mendup denilebilir (3.kategori). Hiç olmazsa hükmü tevakkuftur (4.kategori).

S.M.
 
Üst