GuLSerbeti
Well-known member
İyiliği emredip
kötülükten nehyetme adabı...
İyiliği emretmek dinin güzel gördüğü şeyleri insanlara anlatmak, onlara öğretmektir. Kötülükten nehyetmek ise, dinin çirkin gördüğü ve yasakladığı şeyleri insanlara bildirmek ve insanların bu şekilde o kötülüklerden sakınmasını sağlamaktır.
Bir mümin insanlar arasında yaşayan İslam'a aykırı her hangi bir şey gördüğünde gücü yeterse eliyle, buna gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalben buğz etmek (kınamak) suretiyle o kötülüğü gidermeye çalışması gerekir.
Bu konuda Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
"İçinizden her kim İslam'a aykırı bir hareket görürse, eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle değiştirsin! Artık bunu da yapamazsa bunun ötesinde imandan bir hardal tanesi kadar bir şey bile yoktur."(1)
Bu konuda Allah Celle Celaluhu şöyle buyuruyor:
"Siz insanlık içinde çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten nehyedersiniz. Allah'a da iman edersiniz."(2)
Bu ayetin tefsirinde, bu ümmetin en hayırlı ümmet olmasının sebebi, ümmete yüklenen vasıflardır. Tebliğ yanı iyilik emretmek, kötülükten sakındırmak peygamber mesleğidir. İşte bu ümmet peygamber mesleği ile anıldığı için en hayırlı ümmettir.
Bir başka ayet de "Sizin içinizden iyiliği emreden, kötülükten nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir."(3) buyurulmakta ve iyiliği emredip kötülükten nehyetme vazifesinin farzı kifaye olduğuna işaret olunmaktadır. Yani bu vazife bütün ümmet üzerine farz olmakla birlikte bir kısım Müslümanların yapmasıyla diğer Müslümanların üzerinden bu vazife düşer.
Ancak hiçbir Müslüman bu vazifeyi yapmazsa bütün Müslümanlar günahkâr olur.
İyiliği emredip kötülükten nehyetme vazifesini yapmanın üç şartı vardır.
1–Allah–u Teala'nın buyruğunu yükseltme gayreti içinde olmak.
2–Anlattığı konuda delilin, dört temel delilden (kitap, sünnet, icma, kıyas) hangisine dayandığını bilmek.
3–Bu görevi yaparken çektiği sıkıntılara katlanmak.
Bu dini vazifeyi yapmanın bir takım usül ve adabı vardır.
1–Son derece yumuşak sözle ikaz etmek. Çünkü sert konuşmak, bağırarak azarlamak nefrete sebep olur. Yapılan ikazın yararı olmaz. Hatta belki de zarara vesile olur.
2–Bu görevi yapacak olan kişinin öncelikle kendi nefsine öğüt vermesi gerekmektedir. Kişinin bir şeyi önce kendisi uygulayıp daha sonra başkasına anlatması halinde, anlatacakları daha tesirli olur.
Bir ayet–i kerime de: "İnsanlara iyiliği emreder de, kendiniz unutur musunuz?"(4) buyurularak, kişinin başkalarına doğruları anlatmazdan önce kendisinin yaşamasının gerekliliği beyan edilmiştir.
Yine Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir hadis–i şeriflerinde:
"Nefsim kabza–i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, elbette iyiliği emredeceksiniz ve mutlaka kötülükten men edeceksiniz. Ya da yakında Allah–u Teala sizlerin üzerine kendi tarafından bir azap gönderecektir. Sonra siz O'na dua edeceksiniz de dualarınız kabul olunmayacaktır."(5) buyurarak bu vazifenin önemini en açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.
adem şener
kötülükten nehyetme adabı...
İyiliği emretmek dinin güzel gördüğü şeyleri insanlara anlatmak, onlara öğretmektir. Kötülükten nehyetmek ise, dinin çirkin gördüğü ve yasakladığı şeyleri insanlara bildirmek ve insanların bu şekilde o kötülüklerden sakınmasını sağlamaktır.
Bir mümin insanlar arasında yaşayan İslam'a aykırı her hangi bir şey gördüğünde gücü yeterse eliyle, buna gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalben buğz etmek (kınamak) suretiyle o kötülüğü gidermeye çalışması gerekir.
Bu konuda Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:
"İçinizden her kim İslam'a aykırı bir hareket görürse, eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle değiştirsin! Artık bunu da yapamazsa bunun ötesinde imandan bir hardal tanesi kadar bir şey bile yoktur."(1)
Bu konuda Allah Celle Celaluhu şöyle buyuruyor:
"Siz insanlık içinde çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten nehyedersiniz. Allah'a da iman edersiniz."(2)
Bu ayetin tefsirinde, bu ümmetin en hayırlı ümmet olmasının sebebi, ümmete yüklenen vasıflardır. Tebliğ yanı iyilik emretmek, kötülükten sakındırmak peygamber mesleğidir. İşte bu ümmet peygamber mesleği ile anıldığı için en hayırlı ümmettir.
Bir başka ayet de "Sizin içinizden iyiliği emreden, kötülükten nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir."(3) buyurulmakta ve iyiliği emredip kötülükten nehyetme vazifesinin farzı kifaye olduğuna işaret olunmaktadır. Yani bu vazife bütün ümmet üzerine farz olmakla birlikte bir kısım Müslümanların yapmasıyla diğer Müslümanların üzerinden bu vazife düşer.
Ancak hiçbir Müslüman bu vazifeyi yapmazsa bütün Müslümanlar günahkâr olur.
İyiliği emredip kötülükten nehyetme vazifesini yapmanın üç şartı vardır.
1–Allah–u Teala'nın buyruğunu yükseltme gayreti içinde olmak.
2–Anlattığı konuda delilin, dört temel delilden (kitap, sünnet, icma, kıyas) hangisine dayandığını bilmek.
3–Bu görevi yaparken çektiği sıkıntılara katlanmak.
Bu dini vazifeyi yapmanın bir takım usül ve adabı vardır.
1–Son derece yumuşak sözle ikaz etmek. Çünkü sert konuşmak, bağırarak azarlamak nefrete sebep olur. Yapılan ikazın yararı olmaz. Hatta belki de zarara vesile olur.
2–Bu görevi yapacak olan kişinin öncelikle kendi nefsine öğüt vermesi gerekmektedir. Kişinin bir şeyi önce kendisi uygulayıp daha sonra başkasına anlatması halinde, anlatacakları daha tesirli olur.
Bir ayet–i kerime de: "İnsanlara iyiliği emreder de, kendiniz unutur musunuz?"(4) buyurularak, kişinin başkalarına doğruları anlatmazdan önce kendisinin yaşamasının gerekliliği beyan edilmiştir.
Yine Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir hadis–i şeriflerinde:
"Nefsim kabza–i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, elbette iyiliği emredeceksiniz ve mutlaka kötülükten men edeceksiniz. Ya da yakında Allah–u Teala sizlerin üzerine kendi tarafından bir azap gönderecektir. Sonra siz O'na dua edeceksiniz de dualarınız kabul olunmayacaktır."(5) buyurarak bu vazifenin önemini en açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.
adem şener