Japonya

Kýrýk Testi

Well-known member
Asya’nın doğusunda yer alan bir adalar ülkesidir. Dördü büyük olmak üzere, irili ufaklı yaklaşık 1000 kadar ada üzerine kuruludur. Başkenti Tokyo’dur. En önemli şehirleri Osaka, Kyoto, Hiroşima, Kobe, Fukuoka, Nagoya, Sapporo’dur. Tek meclisli anayasal monarşiyle yönetilen ülkenin yüz ölçümü 377.835 km2’dir. Nüfusu 2000 yılı sayım sonuçlarına göre 128 milyondur. Şintoizm ve Budizm en yaygın dinlerdir. Japonca resmî dildir. Çok gelişmiş bir eğitim sistemine sahip olan ülkede okur-yazar oranı %100’dür.

Kuzeyinde Ohotsk Denizi, doğusunda ve güneyinde Pasifik Okyanusu, güneyinde yine Pasifik Okyanusu ve Çin Denizi, batısında Kore Boğazı ve Japon Denizi ile çevrilidir. Hokkaido, Honşu, Şikoku ve Kyuşu Japonya’nın genel görüntüsünü oluşturur. Başkenti ve aynı zamanda en büyük şehri olan Tokyo, Honşu adası üzerinde yer alır.

Japonya topraklarının yüzde 80’i dağlıktır. Ülkede hâlen 60 faal, 165 sönmüş yanardağ bulunmaktadır. Ülkenin en meşhur dağı 3776 metre yüksekliğindeki Fuji’dir. Bu dağ zarif görünüşü ve muhteşem güzelliği ile dünyaca meşhurdur. Ülkenin dörtte biri yanardağ döküntü ve külleriyle kaplıdır.

Birinci Dünya Savaşında Almanlara karşı savaşan Japonya, 1939’da Almanya ve İtalya ile askerî bir ittifak kurdu. 7 Aralık 1941’de Hawai Adalarına baskın yaparak Amerikan donanmasını yok etti. Savaşın ilk yıllarında üstün görünen Japonlar, sonraki yıllarda ağır kayıplara uğradılar. Amerikan uçaklarının 6 Ağustos 1945’te Hiroşima ve 9 Ağustosta Nagasaki’ye attıkları atom bombalarıyla İkinci Dünya Savaşı sona erdi.

Japonların bir din olarak İslâmiyet ile tanışması 19. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşti. Burada bir İslâm toplumunun oluşması Birinci Dünya Savaşı ve Bolşevik İhtilâli (bk. Bolşevizm maddesi) sırasında Rusya’dan kaçan Orta Asya ve Kafkas Türklerinin ülkeye yerleşmesinden sonra gerçekleşti. İkinci Dünya Savaşı sırasında İslâma yoğun bir ilgi olduğu görüldü. Günümüzde, bu ülkede yaşayan Müslümanların sayısı 30.000’den fazla olduğu tahmin edilmektedir.

1907 yılında Japonya’nın Başkumandanı, İslâm âlimlerinden dinî bazı sorular sormuştu. İstanbul’daki hocalar da bu soruları Bediüzzaman’a yönelttiler. Bediüzzaman bu sorulara gayet ikna edici bir cevaplar verdi.
 
Üst