Konuya cevap cer

Evet, mevcudatın hiçbir cihette Vâcibü'l-Vücuda karşı hakları yoktur ve hak dâvâ edemezler.


Belki hakları daima şükür ve hamd ile, verdiği vücut mertebelerinin hakkını edâ etmektir.


Çünkü verilen bütün vücut mertebeleri vukuattır, birer illet ister.


Fakat verilmeyen mertebeler imkânattır. İmkânat ise ademdir, hem nihayetsizdir. Ademler ise illet istemezler. Nihayetsize illet olamaz.

Meselâ madenler diyemezler: "Niçin nebâtî olmadık?" Şekvâ edemezler; belki vücud-u madenîye mazhar oldukları için, hakları Fâtırına şükrandır.


Nebâtat, "Niçin hayvan olmadım?" deyip şekvâ edemez. Belki, vücut ile beraber, hayata mazhar olduğu için, hakkı şükrandır.


Hayvan ise, "Niçin insan olmadım?" diye şikâyet edemez. Belki, hayat ve vücut ile beraber, kıymettar bir ruh cevheri ona verildiği için, onun üstündeki hakkı, şükrandır. Ve hâkezâ, kıyas et.


Ey insan-ı müştekî!


Sen mâdum kalmadın,


vücut nimetini giydin,


hayatı tattın,


câmid kalmadın,


hayvan olmadın,


İslâmiyet nimetini buldun,


dalâlette kalmadın,


sıhhat ve selâmet nimetini gördün, ve hâkezâ...


Ey nankör! Daha sen nerede hak kazanıyorsun ki,


Cenâb-ı Hakkın sana verdiği mahz-ı nimet olan vücut mertebelerine mukabil şükretmeyerek,


imkânat ve ademiyat nevinde ve senin eline geçmediği


ve sen lâyık olmadığın yüksek nimetlerin sana verilmediğinden, bâtıl bir hırsla Cenâb-ı Haktan şekvâ ediyorsun ve küfrân-ı nimet ediyorsun?


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst