Konuya cevap cer

"İnsan, seyyiâtından tamamen mes’uldür. Çünkü seyyiâtı isteyen odur. Seyyiât, tahribat nev’inden olduğu için, insan bir seyyie ile çok tahribat yapabilir, müthiş bir cezaya kesb-i istihkak eder: bir kibritle bir evi yakmak gibi..." izahı?


Yazar: Sorularla Risale, 31-5-2010


Kur’an bize iki şeyi kesin olarak bildirmektedir.


1 - Hayrıyla – şerriyle her şeyi yaratan Allah’tır. Allah’tan başka yaratıcı ve etki sahibi yoktur. Aksini düşünmek Kur’an’ın en temel prensibi olan “Tevhit” inancıyla bağdaşmaz ve şirk tanımına girer.


2 - İnsan neden olduğu şerlerden sorumludur.


Bu ikisi nasıl bağdaşır. İnsan hiçbir etki sahibi değilken nasıl sorumlu olur? Bunun çözümü şöyledir: İnsanda hayrı veya şerri seçme hürriyeti (cüz’i iradesi) vardır. Biz seçiyoruz Allah yaratıyor. Basit bir örnekle anlatmak gerekirse: Gözü ve görmeyi yaratan Allah’tır, göz de görmek de güzeldir. Dolayısıyla görmenin yaratılışında şer yoktur. Fakat biz yasaklanmış şeylere bakmayı seçersek - ki, bu bir şerdir - bu kötü seçimimizden dolayı sorumlu oluruz. Yani şerri Allah yaratmıştır, ama şerri biz seçmişizdir. Üstad bunu “şerri yaratmak şer değildir, şerri kesbetmek (şerre azmetmek-kasdetmek) şerdir” diye formüle ediyor. Bütün organ ve onların fonksiyonlarına aynı şekilde bakılabilir.


Bir de “şart-ı âdi “ kavramı var. Buna bir örnekle bakarsak haylaz bir çocuğun bir tekstil fabrikasına girip bir düğmeye bastığını ve bir cihazın çalışıp ve birkaç dakika içinde harika bir kazağı önümüze koyduğunu düşünün. Şimdi bu haylaz bir düğmeye basmak ile o kazağı ben yaptım diyebilir mi? O kazağın gerisinde neler var: Muazzam barajlar ve o barajlarda mühendislik harikası dev tribünler kurulmuş, burada üretilen elektrik, devletin kurduğu kilometrelerce elektrik hatları ve trafolardan geçip fabrikaya ulaştırılmıştır. Fabrikada yine mükemmel bir elektrik sistemi döşenmiştir. O harika tekstil cihazının arkasında da dev bir bilimsel ve teknolojik birikimini de görmemiz lazım. Ayrıca rengarenk iplerin imal edilip oraya getirilmesi gerek. Ayrıca muhteşem bir bilgisayar programcısının bir kazak tasarımı lazım. Yani tüm sistem kurulmuş, sadece düğmeye dokunmak kalmış. Düğmeye basınca kurulu sistemdeki devre tamamlanıyor. Yani sıradan küçücük bir şart. Üstat buna “şart-ı âdi” diyor.


İşte bizi yaratan , bize beyin gibi harika bir bilgi işlem merkezi veren, boğazda çok sayıda özel fonksiyonlu kaslar, dil ve ses telleri gibi muhteşem bir sistem kuran ve bunların müthiş bir organizasyon ile çalışmasıyla gerçekleşen konuşma kabiliyeti veren Rabbimiz, az önceki fabrikadaki cihazın düğmesine dokunmak gibi küçük bir şart olarak cüz’i irademize itibar etmektedir.


Biz yine Allah’ın talebi üzerine “Elhamdulillah diyoruz” şimdi dilimizden dökülen bu “Elhamdulillah” üzerinde ne kadar hak sahibiyiz? Biz istiyoruz Rabbimiz, bizim isteğimiz üzerine kendisinin yaratıp kendisinin organize ettiği bu sistemi kendi kudretiyle işletiyor. Böylece hamd cümlesini söylüyoruz . Şimdi, bu hamd sözü üzerinde, o aciz ve cahil çocuğun o kazak üstündeki hakkından daha mı fazla hak sahibi oluruz.?


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst