Konuya cevap cer

Soru 4: Allah ayet-i kerimede "Allah kimi dilerse onu dalalete atar; kimi dilerse de sıratı müstakim üzere kılar." (6/39) ve "Eğer Rabb'in dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi topyekün iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mü'min olsunlar diye insanları zorlayacaksın?" (10/99) buyuruyor. Bu ayetler insanın elinden iradenin alındığını göstermiyor mu? Bu ayetlere bakınca Cebriye düşüncesinde haklı değil mi?



Cevap 4: Öncelikle ayetlerin sadece meallerinden veya daha doğru bir ifadeyle zahiri manalarından hareketle hüküm çıkartmak doğru değildir. Daha önceki bir yazımızda da teferruatlıca ifade ettiğimiz gibi, İlahi muradın anlaşılması için Kur'an bir rehberdir ama hem onu okumanın bir usulü vardır. Usul-ü tefsir adını verdiğimiz metodoloji ilmi bunun için ortaya konmuş kurallar ve kaideleri ihtiva eder.

İkincisi; Kur'an ayetleri çeşitli tasniflere konu edilmiştir öteden bu yana. Bunlardan birisi muhkem ve müteşabih ayırımıdır. Soruda zikredilen ayetler de müteşabih ayetlerdendir. Müteşabih denmesinin sebebi; zikredilen ayetleri meşiet ekseninde ele aldığınızda iman etme veya etmemeyi insanın irade ve ihtiyarına bırakan başka ayetlerle çatışmaktadır. Mesela "De ki: İşte Rabb'iniz tarafından gerçek geldi. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin."(Kehf, 18/29) İlahi beyanda çatışma söz konusu olmayacağı ve ayetlerin sübutunda da yani Allah kelâmı olduğunda şüphe bulunmadığına göre, o zaman bu ayetlerde yer alan 'kimi dilerse' ve "Rabb'in dileseydi" beyanları farklı şekilde anlaşılmalıdır. Nitekim ilk dönemlerden itibaren Müslüman alimler buradaki İlahi meşiet hakkında birçok yorumda bulunmuşlardır.

Hatırlarsanız bir önceki yazımızda kaza ve kaderi ikiye ayırmış, bunlardan birincisinin insan iradesine taalluk etmeyen alanda, ikincisinin ise insan iradesine baktığını söylemiştik. Buna göre insanın ne zaman, nerede, hangi cinste yaratılacağına sadece Allah karar verir. İşte ayetlerde geçen İlahi meşiet bu çerçevedeki meşiettir. Yani Allah bizi dileseydi insan olarak değil, hayvan, bitki veya cemadat olarak da yaratabilirdi. Ya da bütün insanlığı kendisine itaat eden melekler şeklinde yaratabilirdi. Ama bunu irade etmemiş, aksine insan olarak yaratmayı murad buyurmuş.

İnsana gelince; o iman etme veya etmemede kendi özgür iradesine sahip bir varlıktır. Nitekim ikinci ayetin devamında bu hakikat bütün çıplaklığı ile beyan buyurulmuştur: "Allah'ın izni olmadan hiç kimsenin inanması mümkün değildir. O akıllarını kullanmayanları iğrenç bir duruma sokar."(10/100) Burada Allah'ın izni olmadan demek, iman etme noktasında konulmuş kaide ve kurallara uymaksızın demektir ki birkaç kelime sonra zikredilen "akıllarını kullanmayan" cümlesi bunu açıkça belirtmektedir.

Öyleyse insan akıl nimetini kullanacak, kâinata ibretle bakacak, önyargılardan sıyrılacak, zulüm ve kibirden uzak duracak yani insanın iman etmesini engelleyen bütün faktörlerden uzak durarak akıl ve iradesinin hakkını verecek, Allah da ona hidayet edecektir. En basit şekliyle iman yolunda konulan kaide budur ve ayette anlatılan da bundan ibarettir. Bu ayetlere getirilen bir başka yorum; Allah'ın irade ve meşietinin hiçbir sınırlama ve kayd altına alınamayacağı gerçeğidir. Mutlak hüküm sahibidir O. Mülk O'na aittir ve mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Ama O, defalarca söylediğimiz gibi insan ve insanın amelleri söz konusu olunca, bunları yaratmayı insanın irade ve ihtiyarına bağlamıştır. Zaten bu çizginin dışına çıkan yaklaşımlar haşa ve kella Allah'ı zalim, gaddar, plansız, hikmetten uzak bir Vacibu'l vücud olarak tanımlama manasını taşır ki, böyle bir sonuç tek kelime ile yanlıştır. Allah adildir, adaletle muamele eder. Allah hakimdir. Yaptığı her işte biz görmesek de, anlamasak da bin bir hikmet numayandır. (ahmet kurucan-zaman)


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst