Livza
Well-known member
En olumlu ruh haline sahip hanımlar da döngüler halinde ara ara negatif iklimlere kapılır, gereksiz ağlama ihtiyacı duyabilirler. Bir kadın çok mutlu bir yaşantıya sahipken dahi kendini üzecek bir şeyler bulabilir. Üzüntüsünü paylaşan ve hanımına böyle anlarda her türlü desteği sağlayan erkek, bir daha hanımının böyle gereksiz kuruntulara kapılmayacağından artık emindir. Fakat ne yazık ki daha üzerinden bir ay dahi geçmeden hanımı tekrar aynı mutsuz ve hüzünlü tabloyu sergileyecektir. Erkek bu defa hanımına “sorunlu kadın” nazarıyla bakmaya, ne yaparsa yapsın hanımını mutlu etmenin zor olduğuna inanmaya başlar.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SUNMAK YERİNE DİNLEYİN
Evdeki hanımın neşesi erkeği mutlu eder, zira onun mutluluğunda kendi katkısının olduğunu düşünür; kendisini hanımını mutlu edebilen başarılı bir erkek olarak algılar. Öte yandan hanımın hüzünlü anlarında yine bu durumdan kendisini sorumlu hissedeceğinden suçluluk duygusuna kapılır; başarısız erkek olduğu zannına kapılır. Oysa hanımlar bazı dönemler hiçbir nedene dayanmaksızın hüzünlenme, üzülme hakkına sahip olmak isterler. Özellikle de böyle anlarda “Takma kafana, sorunları büyütme, aklını kullan, şu şekilde davran, şöyle düşün” türünden verilen akılları duymak istemezler. O an ihtiyaç duydukları tek şey dinlenilmek, anlaşılmak ve sevilip desteklendiklerini bilmektir.
Erkek ise hanımını bu halet-i ruhiyeden kurtarmak için var gücüyle ona çözüm önerileri sunmaya çalışır. Tüm çabalarına rağmen hanımındaki hüznün yok olmadığını görünce sinirlenir, eşinin sorunlu bir tip olduğunu düşünür. Burada erkeğin zihninde tutması gereken en önemli bilgi şudur: Hanımını yorumsuz dinleyip anlamaya çalıştığında ve desteğini, sevgisini hissettirdiğinde hemen o an olmasa da kısa bir süre sonra eşi tekrar olumlu ruh halini yakalayabilecektir. Erkek bunu yapmayıp akıl verdiğinde, çözüm önerileri sunduğunda ve yaşanan neyse o olayı büyütmeyip üzülmemesi gerektiğini anlattığında kadın, anlaşılamadığı, üzüntüsünün gereksiz olduğu ve sorunlu olduğu duygusuna kapılır. Hatta bir sonraki sefer, eşi kendisini sorunlu görmesin diye duygularını, hüznünü iç dünyasına gömmeye çalışabilir. Bu kez kadın için için eşini anlayışsızlıkla suçlar ve olumsuz duygular zamanla içinde kabarır. Sonuç daha yıkıcı tartışmalara doğru gidebilir.
ERKEĞİN EŞİNİN ÜZÜNTÜSÜNE TEPKİSİ
Erkek hanımının ruh halindeki ani değişimlerin kendi davranışlarından kaynaklandığını sanır. Daha o ana kadar hanımı mutludur; nasıl olmuş da ansızın bu hale gelmiştir? Hanımındaki duygusal dalgalanmalar kafasını karıştırır. Nasıl davranacağını bilemez. Bir erkek olarak zihin yapısı, sorunları konuşmaya değil de çözmeye odaklandığı için hanımına doğrudan çözüm önerileri getirmeye çalışır. Oysa ki kadının o anda en son duymak istediği şey, neden moralini bozmaması gerektiğinin söylenmesidir. Kadının ihtiyaç duyduğu, onu dinleyecek ve anlayış gösterecek biridir. Erkek hanımının neden bu kadar sıkıntılı hissettiğini anlayamasa bile sevgisini, ilgisini ve desteğini sunabilir. Böylesi kırılgan bir dönemde olumlu ve doğru davranışı gösterebilen erkeğe, hanımının hayranlığı kat kat artacaktır. Eşi en olumsuz halinde dahi onu kabullenmiş, desteğini sunmuştur. Erkeğin hanımına böyle yaklaşabilmesinin önemli bir sonucu da kadının eşine karşı her ortamda rahat ve açık olabileceğini anlamasıdır. Bundan sonra da kadın yaşadıklarını içine atmadan, kendini güvende hissederek eşiyle paylaşabilecektir. Biliyordur ki eşi onu koşulsuz seven ve müdahale etmeden, eleştirmeden, akıl vermeden dinleyebilen biridir. Bu duygu onu ilişkilerinde rahatlatır. Böylece pek çok önemsiz konuyu dışarıdan kimselerle paylaşmasına gerek dahi kalmayabilir.
ERKEK DİNLEYEMEDİĞİNDE
Bazı dönemler ise erkekler için kabuğuna çekilme, biraz kafa dinlemeyi isteme zamanlarıdır. Böyle zamanlarda evin reisi, hanımını da çocukları da dinlemek istemiyor olabilir. Kadın acil anlaşılma ve dinlenilme ihtiyacında, üzüntülü ruh hali içindeyken erkek de kendi kendisiyle baş başa kalmak istiyordur. İhtiyaçların çatıştığı böylesi vakitlerde erkeğin, hanımına yardım etme niyetiyle kendisini zorlaması daha olumsuz sonuçlar doğurabilir. Zira hanımını dinleyebilecek, onun olumsuz ifadelerine, içini döküp rahatlamasına sabredebilecek ruh haline sahip değildir. Ya eşini yargılayarak dinleyecek, öfkeyle yaklaşacaktır veya bitkin ve dalgın haliyle iyi bir dinleyici olmayı başaramayacaktır.
Bunun yerine hanımına kendi ruh halinden bahsetmeli “Üzgün olmanı, can sıkıntını çok iyi anlıyorum. Şu an biraz kafamı toparlamaya, günün yorgunluğunu üzerimden atmaya ihtiyacım var. Seni daha candan ve daha olumlu ruh halimle dinlemek istiyorum” gibi sözlerle hanımına gerçekçi yaklaşmalı. Kadın buna rağmen ısrarcı olursa sonuç tartışma veya münakaşa zeminine yaklaşacaktır. Kadın konuşma için zamanlamanın önemini dikkate almalı ve eşinin her zaman o kadar da anlayışlı bir ruh halinde olmayacağını bilmelidir. Fakat eşine kafasını toparlama imkanı tanıdığında, bir süre sonra onun bu anlayışlılık karşısında çok daha büyük bir ilgi ve sevgiyle iletişim kurabileceğini bilmelidir. Fakat kadın o anda gerçekten kötü durumda ise ve mutlaka dinlenilmeye, dertleşmeye ihtiyacı varsa yakın arkadaşına veya akrabasına açılabilir. Normal şartlarda da gerektiğinde hanımların birbirlerine sevgi ve destek verebilmeleri eşlerini rahatlatır. Zira kadınların konuşma ve dertleşme ihtiyacı erkeklere göre daha fazladır. Tüm ihtiyacını eşiyle gidermek istediğinde ona taşıyabileceğinden fazlasını yüklemiş olabilir. Fakat yakınlarıyla paylaştığı konunun yalnızca ailesini ilgilendiren mahrem bir konu olmamasına itina gösterilmelidir. Bu tarz konuları eşle paylaşmak her zaman daha emniyetlidir.
BUNDAN BÖYLE EŞİMİ KIRACAK HİÇBİR ŞEY YAPMAYACAĞIM
Bir seferinde Hz. Ali (r.a) Fatıma (r.a) annemize sert davranmıştı. Eşine çok kırılan annemiz onu şikayet etmek için Efendimiz’in (s.a.v) yanına gitti. Onun, babasının yanına gittiğini gören Hz. Ali (r.a) hemen peşinden gitti. Hz. Fatıma (r.a) eşini Allah Rasulü’ne (s.a.v) şikayet edince, Allah Rasulü (s.a.v) kızına öğüt vererek “Kızım eşinle konuş, ona sıkıntını anlat, onun da seninle konuşmasına müsaade et, onu dinle! Akıllı ol! Bir kadın eşinin makul isteklerini yapmazsa kendini büyük bir sıkıntıya atmış olur” buyurdu. Devamla, eşinin iyi bir insan olduğunu, onun ile iyi geçinmesini, isteklerini yerine getirmesini söyledi. Güzel sözler söyleyerek kızını sakinleştirdi. Allah Rasulü’nü (s.a.v) sessizce dinleyen Hz. Ali (r.a), bu nasihatlerden payına düşeni fazlası ile aldı. Kendi kendine “Bundan böyle eşimi kızdıracak, onu kıracak hiçbir şey yapmayacağım” diye söz verdi. Bu olaydan sonra annemiz vefat edinceye kadar onu hiç kırıp incitmedi. (Aile Reisi Olarak Peygamber Efendimiz (s.a.v), Semerkand)
FİZYOLOJİK NEDENLER DE HÜZNÜ TETİKLER
Adet döngüsü değişimleri, gebelik, düşük yapma, doğum sonrası hali, menopoz gibi hormonal etkenler kadınlarda hüzünlenmeyi hatta depresyonu tetikleyen durumlardır. Çalışan hanımların sorumluluklarının evde de bitmeyişi, ev hanımlarınınsa yaptıkları işin somut olarak görünmemesi gibi nedenler de kadını yıldırabilir. Fakat her türlü olumlu tabloya rağmen, görünürde hiçbir neden yoksa dahi kadının hormonal yapısı onun düzenli olarak ara sıra hüzünlenmesine, acı çekmesine neden olabilir.
KADININ ÜZÜNTÜSÜ NASIL ANLAŞILIR?
Erkek, hanımının olumsuz bir havaya büründüğü, koşulsuz sevgiye ve desteğe ihtiyaç duyduğu ve belki de gereksiz üzüntü içerisinde bulunduğu anı nasıl fark eder?
Kadın bezgin, özgüven eksikliği içinde, öfkeli, bitkin, kaygılı bir hava içinde şu sözleri sarf edebilir: “İşler üstüme üstüme geliyor”, “Kendimi çok mutsuz hissediyorum”, “Hayat o kadar zor ki…”, “Ben bunların hiçbirini yapamam”, “Neden her zaman böyle oluyor?”, “Nasıl davranacağımı, ne yapacağımı bilemiyorum”…
Bazen de umutsuz, eleştirici, fazla isteyen, pasif, inatçı ruh hali içerisinde şöyle konuşabilir: “Hiçbir şey iyiye gitmiyor”, “Galiba seni mutlu edemiyorum”, “Ne yaparsan yap umurumda değil”, “Bunu nasıl unutabildin?”, “Hayır, istemiyorum”…
Bu sözler ve sizin daha iyi bildiğiniz benzeri yakınmalar hanımınızın acil yardıma ihtiyaç duyduğunun işaretleridir. Yardımınızın en doğru yolu onu eleştirmeden, yargılamadan, akıl vermeden sadece sevgi ve şefkat dolu sözlerle desteklemenizdir. Depresyona daha eğilimli olan hassas kadın ruhu, bu duygu hallerini daha sık yaşamaya elverişli ise de eşinden böyle güzel destek buldukça artık olumsuz anlarını da daha kolay atlatabilecek ve tekrar neşeli, sevgi ve mutluluk saçan güzel hallerine dönebilecektir. Zamanla kendi duygulanmalarını daha iyi fark ederek aşırılıklardan da korunabilecektir.
Neslihan BEYHAN
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SUNMAK YERİNE DİNLEYİN
Evdeki hanımın neşesi erkeği mutlu eder, zira onun mutluluğunda kendi katkısının olduğunu düşünür; kendisini hanımını mutlu edebilen başarılı bir erkek olarak algılar. Öte yandan hanımın hüzünlü anlarında yine bu durumdan kendisini sorumlu hissedeceğinden suçluluk duygusuna kapılır; başarısız erkek olduğu zannına kapılır. Oysa hanımlar bazı dönemler hiçbir nedene dayanmaksızın hüzünlenme, üzülme hakkına sahip olmak isterler. Özellikle de böyle anlarda “Takma kafana, sorunları büyütme, aklını kullan, şu şekilde davran, şöyle düşün” türünden verilen akılları duymak istemezler. O an ihtiyaç duydukları tek şey dinlenilmek, anlaşılmak ve sevilip desteklendiklerini bilmektir.
Erkek ise hanımını bu halet-i ruhiyeden kurtarmak için var gücüyle ona çözüm önerileri sunmaya çalışır. Tüm çabalarına rağmen hanımındaki hüznün yok olmadığını görünce sinirlenir, eşinin sorunlu bir tip olduğunu düşünür. Burada erkeğin zihninde tutması gereken en önemli bilgi şudur: Hanımını yorumsuz dinleyip anlamaya çalıştığında ve desteğini, sevgisini hissettirdiğinde hemen o an olmasa da kısa bir süre sonra eşi tekrar olumlu ruh halini yakalayabilecektir. Erkek bunu yapmayıp akıl verdiğinde, çözüm önerileri sunduğunda ve yaşanan neyse o olayı büyütmeyip üzülmemesi gerektiğini anlattığında kadın, anlaşılamadığı, üzüntüsünün gereksiz olduğu ve sorunlu olduğu duygusuna kapılır. Hatta bir sonraki sefer, eşi kendisini sorunlu görmesin diye duygularını, hüznünü iç dünyasına gömmeye çalışabilir. Bu kez kadın için için eşini anlayışsızlıkla suçlar ve olumsuz duygular zamanla içinde kabarır. Sonuç daha yıkıcı tartışmalara doğru gidebilir.
ERKEĞİN EŞİNİN ÜZÜNTÜSÜNE TEPKİSİ
Erkek hanımının ruh halindeki ani değişimlerin kendi davranışlarından kaynaklandığını sanır. Daha o ana kadar hanımı mutludur; nasıl olmuş da ansızın bu hale gelmiştir? Hanımındaki duygusal dalgalanmalar kafasını karıştırır. Nasıl davranacağını bilemez. Bir erkek olarak zihin yapısı, sorunları konuşmaya değil de çözmeye odaklandığı için hanımına doğrudan çözüm önerileri getirmeye çalışır. Oysa ki kadının o anda en son duymak istediği şey, neden moralini bozmaması gerektiğinin söylenmesidir. Kadının ihtiyaç duyduğu, onu dinleyecek ve anlayış gösterecek biridir. Erkek hanımının neden bu kadar sıkıntılı hissettiğini anlayamasa bile sevgisini, ilgisini ve desteğini sunabilir. Böylesi kırılgan bir dönemde olumlu ve doğru davranışı gösterebilen erkeğe, hanımının hayranlığı kat kat artacaktır. Eşi en olumsuz halinde dahi onu kabullenmiş, desteğini sunmuştur. Erkeğin hanımına böyle yaklaşabilmesinin önemli bir sonucu da kadının eşine karşı her ortamda rahat ve açık olabileceğini anlamasıdır. Bundan sonra da kadın yaşadıklarını içine atmadan, kendini güvende hissederek eşiyle paylaşabilecektir. Biliyordur ki eşi onu koşulsuz seven ve müdahale etmeden, eleştirmeden, akıl vermeden dinleyebilen biridir. Bu duygu onu ilişkilerinde rahatlatır. Böylece pek çok önemsiz konuyu dışarıdan kimselerle paylaşmasına gerek dahi kalmayabilir.
ERKEK DİNLEYEMEDİĞİNDE
Bazı dönemler ise erkekler için kabuğuna çekilme, biraz kafa dinlemeyi isteme zamanlarıdır. Böyle zamanlarda evin reisi, hanımını da çocukları da dinlemek istemiyor olabilir. Kadın acil anlaşılma ve dinlenilme ihtiyacında, üzüntülü ruh hali içindeyken erkek de kendi kendisiyle baş başa kalmak istiyordur. İhtiyaçların çatıştığı böylesi vakitlerde erkeğin, hanımına yardım etme niyetiyle kendisini zorlaması daha olumsuz sonuçlar doğurabilir. Zira hanımını dinleyebilecek, onun olumsuz ifadelerine, içini döküp rahatlamasına sabredebilecek ruh haline sahip değildir. Ya eşini yargılayarak dinleyecek, öfkeyle yaklaşacaktır veya bitkin ve dalgın haliyle iyi bir dinleyici olmayı başaramayacaktır.
Bunun yerine hanımına kendi ruh halinden bahsetmeli “Üzgün olmanı, can sıkıntını çok iyi anlıyorum. Şu an biraz kafamı toparlamaya, günün yorgunluğunu üzerimden atmaya ihtiyacım var. Seni daha candan ve daha olumlu ruh halimle dinlemek istiyorum” gibi sözlerle hanımına gerçekçi yaklaşmalı. Kadın buna rağmen ısrarcı olursa sonuç tartışma veya münakaşa zeminine yaklaşacaktır. Kadın konuşma için zamanlamanın önemini dikkate almalı ve eşinin her zaman o kadar da anlayışlı bir ruh halinde olmayacağını bilmelidir. Fakat eşine kafasını toparlama imkanı tanıdığında, bir süre sonra onun bu anlayışlılık karşısında çok daha büyük bir ilgi ve sevgiyle iletişim kurabileceğini bilmelidir. Fakat kadın o anda gerçekten kötü durumda ise ve mutlaka dinlenilmeye, dertleşmeye ihtiyacı varsa yakın arkadaşına veya akrabasına açılabilir. Normal şartlarda da gerektiğinde hanımların birbirlerine sevgi ve destek verebilmeleri eşlerini rahatlatır. Zira kadınların konuşma ve dertleşme ihtiyacı erkeklere göre daha fazladır. Tüm ihtiyacını eşiyle gidermek istediğinde ona taşıyabileceğinden fazlasını yüklemiş olabilir. Fakat yakınlarıyla paylaştığı konunun yalnızca ailesini ilgilendiren mahrem bir konu olmamasına itina gösterilmelidir. Bu tarz konuları eşle paylaşmak her zaman daha emniyetlidir.
BUNDAN BÖYLE EŞİMİ KIRACAK HİÇBİR ŞEY YAPMAYACAĞIM
Bir seferinde Hz. Ali (r.a) Fatıma (r.a) annemize sert davranmıştı. Eşine çok kırılan annemiz onu şikayet etmek için Efendimiz’in (s.a.v) yanına gitti. Onun, babasının yanına gittiğini gören Hz. Ali (r.a) hemen peşinden gitti. Hz. Fatıma (r.a) eşini Allah Rasulü’ne (s.a.v) şikayet edince, Allah Rasulü (s.a.v) kızına öğüt vererek “Kızım eşinle konuş, ona sıkıntını anlat, onun da seninle konuşmasına müsaade et, onu dinle! Akıllı ol! Bir kadın eşinin makul isteklerini yapmazsa kendini büyük bir sıkıntıya atmış olur” buyurdu. Devamla, eşinin iyi bir insan olduğunu, onun ile iyi geçinmesini, isteklerini yerine getirmesini söyledi. Güzel sözler söyleyerek kızını sakinleştirdi. Allah Rasulü’nü (s.a.v) sessizce dinleyen Hz. Ali (r.a), bu nasihatlerden payına düşeni fazlası ile aldı. Kendi kendine “Bundan böyle eşimi kızdıracak, onu kıracak hiçbir şey yapmayacağım” diye söz verdi. Bu olaydan sonra annemiz vefat edinceye kadar onu hiç kırıp incitmedi. (Aile Reisi Olarak Peygamber Efendimiz (s.a.v), Semerkand)
FİZYOLOJİK NEDENLER DE HÜZNÜ TETİKLER
Adet döngüsü değişimleri, gebelik, düşük yapma, doğum sonrası hali, menopoz gibi hormonal etkenler kadınlarda hüzünlenmeyi hatta depresyonu tetikleyen durumlardır. Çalışan hanımların sorumluluklarının evde de bitmeyişi, ev hanımlarınınsa yaptıkları işin somut olarak görünmemesi gibi nedenler de kadını yıldırabilir. Fakat her türlü olumlu tabloya rağmen, görünürde hiçbir neden yoksa dahi kadının hormonal yapısı onun düzenli olarak ara sıra hüzünlenmesine, acı çekmesine neden olabilir.
KADININ ÜZÜNTÜSÜ NASIL ANLAŞILIR?
Erkek, hanımının olumsuz bir havaya büründüğü, koşulsuz sevgiye ve desteğe ihtiyaç duyduğu ve belki de gereksiz üzüntü içerisinde bulunduğu anı nasıl fark eder?
Kadın bezgin, özgüven eksikliği içinde, öfkeli, bitkin, kaygılı bir hava içinde şu sözleri sarf edebilir: “İşler üstüme üstüme geliyor”, “Kendimi çok mutsuz hissediyorum”, “Hayat o kadar zor ki…”, “Ben bunların hiçbirini yapamam”, “Neden her zaman böyle oluyor?”, “Nasıl davranacağımı, ne yapacağımı bilemiyorum”…
Bazen de umutsuz, eleştirici, fazla isteyen, pasif, inatçı ruh hali içerisinde şöyle konuşabilir: “Hiçbir şey iyiye gitmiyor”, “Galiba seni mutlu edemiyorum”, “Ne yaparsan yap umurumda değil”, “Bunu nasıl unutabildin?”, “Hayır, istemiyorum”…
Bu sözler ve sizin daha iyi bildiğiniz benzeri yakınmalar hanımınızın acil yardıma ihtiyaç duyduğunun işaretleridir. Yardımınızın en doğru yolu onu eleştirmeden, yargılamadan, akıl vermeden sadece sevgi ve şefkat dolu sözlerle desteklemenizdir. Depresyona daha eğilimli olan hassas kadın ruhu, bu duygu hallerini daha sık yaşamaya elverişli ise de eşinden böyle güzel destek buldukça artık olumsuz anlarını da daha kolay atlatabilecek ve tekrar neşeli, sevgi ve mutluluk saçan güzel hallerine dönebilecektir. Zamanla kendi duygulanmalarını daha iyi fark ederek aşırılıklardan da korunabilecektir.
Neslihan BEYHAN