PIRLANTA SERİSİ...
PERDE ÖNÜ VE PERDE ARKASI GERÇEKLER KADİR, KUDRET VE BEDİR
Bedir, Mekke ile Medine arasında bir mevkinin adıdır. Belki de ay oradan çok iyi temâşâ edildiği için, bu yer “Bedir” diye anılmıştır. Bu çerçevede, gökteki Bedir ile gökler ötesinden gelen Kadir birbirine benzeyebilir. Kur’ân-ı Kerim’de, meleklerin yeryüzüne indiği açıkça ifade edilir. Onların, Bedir Savaşı’nda Müslümanları teşci’ ve kuvve-i maneviyelerini artırmak için, başlarında Cebrail (a.s) olduğu halde indikleri de yine Kur’ân-ı Kerim’de sarahaten zikredilmektedir. Melekler, rantabl çalışırlar; daha doğrusu çalıştırılırlar. Bu itibarla da Kadir Gecesi ile onların Bedir Savaşı’nda inmeleri aynı güne rastlamış olabilir.. evet bu hususta kesin bir şey söylemek mümkün olmasa da, Bedir Savaşı, Kadir’e tevafuk etmiş olabilir.
Kadir Gecesi’nin geceler içinde ayrı bir yeri olduğu gibi; Bedir Savaşı’nın İslâm tarihinde, Bedir Ashabı’nın Sahabe arasında ve Bedir’e iştirak eden meleklerin de bütün melekler arasında husûsî bir yeri vardır. O kadar ki, Efendimiz (s.a.s) Mekke’nin fethine hazırlanırken, Hatıb b. Ebi Beltaa, fetih hazırlığını Mekke’de Kureyş’in ileri gelenlerine bildirmeğe teşebbüs eder. Bir kadınla onlara mektup gönderir. Ama Allah, Efendimiz’i bundan haberdar eder. O da gidip mektubu getirmeleri için Hz. Ali, Hz. Zübeyr, Hz. Mikdad’ı gönderir. Derken mektup getirilir. Mektup Hatıb b. Ebi Beltaa’dandır. Hatıb b. Ebi Beltaa’nın yaptığı, normal ölçülere göre nifak sayılır. Bu yüzden, Hz. Ömer (r.a), “Ya Rasûlallah, bırak şu münafığın kellesini alayım” der; ama Efendimiz (s.a.s), “Ne biliyorsun? Belki Cenâb-ı Allah, Bedir Harbi’ne katılmış bulunanlara savaş günü bakıp ‘Siz istediğinizi yapınız, Ben sizi affetmişimdir. Cennet size vacib olmuş, siz de cennete girmeye hak kazanmışsınız’ buyurmuştur” diye cevap verir...
İşte İlâhî kıstaslarla Bedir ve Bedir Ashabı budur!
Kadir Gecesi, semavî tâkların kurulduğu, sultanların gelip geçtiği ve meleklerin kutladığı gecedir. Bu gecede melekler ceste ceste inerler. Kadir sûresinde bu iniş anlatılırken, zorluk ifade eden bir fiil sigası (kip) kullanılır: “Tenezzelü” yani o kadar çok melek, o kadar ciddi bir arzu ile iner ki, hep birlikte bir turnikeden geçiyorlarmış gibi bir sıkışıklık ve zorluk yaşanır. Ve bu iniş şafak atıncaya kadar devam eder.
Ayrıca Kadir; değer, kıymet ve ölçü mânâlarına da gelir. Bu kelimenin kudretle de münasebeti vardır. Allah, nasıl ahirette hikmetinden daha çok kudretiyle muamele eder; öyle de Kadir Gecesi’nde de hikmetten daha çok kudret hakimdir. O gecenin kadrini bilenlere İlâhî varidat dolu dolu gelir; hem de ahirette müminlere mükâfat verilmesi ölçüsünde gelir. Bunları elde etmek için, Kadr’in kıymetini bilmek, semâvî vericilerden yağan vâridâtı alabilmek için Kadir Gecesi’ni bir alıcı gibi kullanabilmeye bağlıdır. Bu gecede, insan melekî yanının inkişafıyla, meleklerle şu veya bu şekilde temasa da geçebilir.
KADİR GECESİ
Soru: Kadir Gecesi, ismini nereden alır?
Cevap: Bu gecede kaderin bir çeşit istinsahı yapıldığı anlaşılıyor. Yani İmam-ı Mübîn’den, Kitâb-ı Mübîn’e istinsahı. Nazarı oraya ulaşanlar, kaderin bu kısmına da muttali olabilirler. Efendimiz (sav)’in Mi’raç’ta seslerini duyduğu kalemler de bunlar olsa gerek...
Mes’elenin diğer bir yüzü de, Kadir Gecesi “kadr” den gelir. Yani o gece bir kadirşinaslık rûh ve ma’nâsı nümayandır. Öyle ise o gecenin kadrini bilin ki, kadriniz bilinsin. Ayrıca Allah (cc)’ın fevkalâdeden atâsının verildiği şeyler de olabilir bu gecede. Tıpkı ulûfe gibi...
Bu gece, bin aydan hayırlı olmasına gelince bu kesretten kinayedir ve herkes için de söz konusu değildir, belki her geceyi Kadir bilenler içindir. Evet sanki o, her geceyi ihyâ etmiş de, bu gecede bardağı taşıran rahmet damlayıvermiş... Derken kul, damla ile deryaya ermiş... Gizli olmasında da ayrı bir sır vardır. Efendimiz (sav) onu önce biliyordu, sonra unutturuldu. Ta ki, ihyâ edilsin. Sadece bu geceyi ihyâ eden de belki hissemend olabilir ama, her geceyi Kadir bilip ihyâ edenin nasibdar olacağından şüphe yoktur.
O KADİR BİLMİŞLERİN GECESİDİR
Bir feyiz, yümün, bereket ayı idi. Bir devlet kuşu gibi o devlet kuşuna başı açık olanların başına kondu ve şimdi gerilimi içinde kalkmaya, uçmaya, uzaklaşmaya hazırlanıyor. Hazreti sadık-ı masdukun dilinde “yazıklar olsun ona ki, Ramazanı idrak etti de Allah’ın mağfiretine mazhar olmadı” mevhumu muhalifini arz edeyim ne mutlu onlara ki, ramazanı idrak ettiler Allah’ın mağfireti, hediyesi ve behiyesiyle ramazandan ayrılıyorlar. Öyle ayrılın inşallah ramazandan.
Bu sene ramazanı halet-i neznini yaşıyor. Size hayat üfledi, yirmi altı yirmi yedi gün size hayat üfledi. Solukları bitti ve o tükenme dakikaları içinde, tükenme günleri içinde üflediği hayatı, nefk ettiği hayatı teneffüs edip iliklerinize sindirmiş iseniz siz bir sene yaşayacaksınız. Ve öbür tarafa Allah uzun versin, intikal ettiğiniz zaman seneler yaşayacaksınız. Asırlar yaşayacaksınız.
Zira içinde bir gece var ki, yine sadık-u masdukun ifadesiyle “leyletül kadr” kadri yüce o gece, kadri bilinmesi gerekli olan o gece “hayrun min el fişehr” seksen seneden, seksen küsür seneden daha hayırlıdır. Ha bir ömür yaşamışsınız. Ha ramazan yaşamışsınız. O ramazan içinde kadrini bildiğiniz, takdir ettiğiniz, ona karşı kadir şinas davrandığınız bir leyle-i kadri idrak etmişiniz.
Ve onun sath-ı mahilinde bulunuyoruz. Veya onu arkada bıraktık bayrama doğru gidiyoruz. Zira yine sadık-u masduk -doğru sözlü- bize buyuruyor ki, “onu ramazanın son on gününde arayın” yirmi birinde, yirmi üçünde –eyvah onlar arkada kaldı- yirmi beşinde ve bu akşamda yirmi yedi bağrını açmış, bari bende diyor. Ben bağrımı açtım, siz de kanatlarınızı açın, açın ve uveyk gibi şahlanın.
Bu uçuşla Allah’a ulaşacaksınız, Resulullah’a ulaşacaksınız. Siz böyle bir sahile çadırlarınızı kurmuş âram ediyorsunuz. Sizi bekleyenler var. Sübrizler. İki adım ileride bekleyen sübrizler var. Melekler sokakların başında karşınıza çıkacak. Selam size diyecekler. Her türlü mihnet ve meşakkatten, sıkıntı ve darlıktan, küfrün tazyikinden, delaletin boğuculuğundan kurtuluş olsun size emana eresiniz, diyecek. Köşe başlarında size selam çakacaklar.
Bu onların dünyadaki selamları. Bende mübalağa yok, bunu Kur’an diyor. “tenezzelü melaiketü ve ruhu fiha biizni rabbihim min külli emrin selam hiye hatta fetlahil fecr” önünüzdeki şafakta yeni bir aydınlık şafakla sökerken karanlık gecesini yaşayan sizlere Allah şafak ihsan eylesin.
Yeni bir şafak sökünceye kadar melekler size selam diyecekler. İyi bir gece yaşamışsanız, yaşamış olun inşallah. Ötede bir adım daha atacaksınız meleklerin selamıyla karşılaştığınız yamaçların arkasından bir adım daha atacaksınız. Yeni bir ses yeni bir nefes duyacaksınız. Cennet kapıları ardına kadar açılmış “selamun aleykum tıbtüm fethuluna halidin” diyecekler size.
Niçin? Çünkü seksen küsür sene Hz. Muhammed Mustafa’nın 8s.a.s) ümmetinin ömrü budur. Sekseni geçen azdır. Seksenin sağında solunda altında üstünde dökülenler çoktur. Bir insan yaşasa ancak seksen sene yaşar. Doksan da yaşasa onun rüşte erme çağıdır. Onun on beşi rüşte erme çağıdır.
Demek ki, hayatında yakalayıp ihya ettiği kadir gecelerinden bir tanesine zafer tahtını kurmuşsa onda başarılı olmuşsa bir ömrü nurani yaşamıştır.
Allah’ın lütfundan beklenir bu. İmam Rabbani diyor ki, “bir anı seyyale vücud-u enver binler sene vücud-u ebtere müreccahtır.” Bir dakika aydın hayat yaşadınız, bin sene boş ve karanlık yaşamadan bin defa, yüz bin defa daha hayırlıdır.
Siz bir gece yaşıyorsunuz. Güne soluklarınızı kattı iseniz, mızrabınızı inilti ile “Allah’ım senin için vuruyorum” dediyseniz. Ve ikinci defa elinizi kaldırıp mızrapla bamteline dokunmak üzere bu gece hazırlanıyor iseniz, bir seksen sene dağarcıkta hazır sizin için. Bir seksen seneyi yakalarsanız “selamun aleykum tıbtüm fethuluha halidin” sizin için hazır. Hazır olsun, Allah benim için de hazır etsin.
...Ya ona giriş noktasını tutmuş bulunuyoruz veya çıkış noktasını tutmuş bulunuyoruz. Dilerim siz ciddi bir metafizik gerilimle onu yakalayın. Onu tam halledin, ondan tam istifade edin, tam sağın. Sütün damlasını bırakmayın, kadir gecesinin memelerinde. Emin eme bildiğiniz kadar. Zerresi kalmasın. Öyle doyun ki, bundan sonra kıyamete kadar bir yudum süt almasanız, feyizden, feyzi aktesten bir yudum süt alamazsanız manevi hayatınızın devamı için yetsin size o. Öyle emin öyle değerlendirin.
Bir vesile ile arz etmiştim. Mümin yapacağı her şeyi veda ediyor gibi yapmalı. Hazreti sadık-u masdukun, Muhammed Mustafa’nın (s.a.s.) hayatı yaşadığı gibi yaşayın. Ne olur ne olmaz deyin, önümüzde bir gece var. Böyle bir gece ya nasip olur ya da olmaz. İyisi mi nasip olmaz diye hesabımızı ona göre yapalım. Yapalım ve onu öyle değerlendirelim.
Öyle bir kadir gecesi değerlendirelim ki, eğer şu ana kadar hayatımızda böyle bir kadir gecesi değerlendirmediysek bir kere hayatımızda kadir gecesi değerlendirmiş olalım. Bir kere değer olsun.
Kadir zaten takdir demektir. Kadir Allah’ın sizin hakkınızda yapacağı takdirler, ister kader defteri, kader kitabı olsun, isterse taktir bakışı olsun. Ama takdir bakışları takdir bakışlarıyla karşı karşıya gelir, iç içe girer, mütekabil hale gelirse o zaman istifadeli olur. Yani siz kadir şinas olarak hareket ederseniz, kadri bulmuşluğu çok iyi değerlendirirseniz, kadrin kadrini bilirseniz Allah kadri hakkınızda kadir yapar.
Kadir şinaslığa bağlıdır. Onun için koca imam, ihlas imamı Ebu Hanife der ki “kadir gecesi senenin üç yüz altmış beş günü içersindedir.” O senenin her gecesini kadir bilenlere bağrını açar, gel ben seni bekliyordum. Nitekim sen de beni bekliyordun. Her gece zulmet eteklerini insanlığın başına saldığı zaman ben ağımı gerip sizi bekliyordum yakalamak için siz de beni bekliyordunuz. Ve şimdi beklemeler iç içe giriyor kadir sizi bekliyor siz de kadri bekliyorsunuz.
O kadir bilmişlerin gecesidir. Kadir şinasların gecesidir. Ama öyle düşünüyor, öyle bir zan besliyor. Daha doğrusu öyle bir zan besleme lüzumunu duyuyorum. İnşallah siz hayatınızın her gecesine aydınlık alemden iki rekat teheccüd namazı, bir vitir namazı hiç olmazsa bir yatsı namazı ve arkasından sabah namazını eda niyeti eklemiş o gecenizi aydınlatmışınızdır. Geceyi ihya etmiş sayılırsınız. İhya ettiğinizden dolayı da kadir gecesiyle inşallah buluşacağınız gecede o muarefe gösterecek size tanış çıkacaktır. Sizde her geceyi ihya ettiğinizden onu tanıyacaksınız. Tanıyacak ve o geceyle inşallah birleşecek, bütünleşecek ve tam istifade edeceksiniz.