müdavim
Üye Sorumlusu
BAHAR geldi. Ağaçlar filiz vermeye başladı. Kainat yeşillendi. Her şey ve her varlık kendi dilince Allah’ı anıyor. Belki de bu zikirden en uzak olanı biz insanlarız.
Geçenlerde bütün bunları düşünürken aklıma şu soru geldi: Kendi kendime sordum, acaba kainattaki bu sessizliği bir an sustursak ve eşyaya kendi lisanınla konuş desek neler anlatacak?.. Mesela desek ki, hadi, kendi dilince dua et. Acaba her varlık Allah’tan ne isteyecek?.. Nasıl dua edecek?.. Nelerden Allah’a sığınacak?.. Dilerseniz kulak verelim.
Kainat duaya kalkarsa bakalım neler diyecek:
Ceninin duası: Allah’ım, vefasız bir dünyaya beni mahkûm etme. Kadir ve kıymet bilmez bir dünyaya beni salma.
Yağmurun duası: Ya Rabbi, zalimlerin ve cimrilerin değil, hakseverlerin, cömert ve hak bilenlerin toprağına indir beni.
Çiçeklerin duası: Ya Rabbi, bizi zalim bahçıvana düşürme. Kolumuzu, kanadımızı kıracak çocukların elinde bizi rezil ettirme.
Karın duası: Ya Rabbi, bizi zalimlere payanda etme. Bizimle, zulüm mekânlarındaki karanlıkları örtme. Bizi temiz beldelerin örtüsü yap.
Güneş’in duası: Rabbim, temiz yüzleri aydınlatmayı bana nasip et.
Ay’ın duası: Ya Rabbi, benim dolunay halimi Hz. Peygamber’e benzetmişlerdi. Ben ise benim aydınlığımda işlenen günahlardan dolayı mahcubum. Önüme bir bulut gelse de mahcubiyetimi örtse.
Gecenin duası: Ya Rabbi, güneş bir an doğsa da, benim karanlık yüzümden yararlanıp da kötülüklerini saklayanların içyüzü bir an önce ortaya çıksa. Ya Rabbi, sen beni örtü olarak yarattın. Lakin insanlar benim üzerimdeki örtüyü sıyırıp attılar. İnsanların bende işledikleri günahlardan Sana sığınıyorum.
Gündüzün duası: Ya Rabbi, beni öğle ve ikindi ezanlarından mahrum etme.
Mezarların duası: Ya Rabbi, şu demin ölmüş olan, sağlığında ise hak yemiş, vurgun vurmuş, insanlara zulmetmiş, Seni hiç bilmemiş, hayra eli hiç uzanmamış kötü insanı bizim buraya gömdürme. Kötü komşudan Sana sığınırım. Vefasız komşudan Sana sığınırım. Azap görecek komşudan Sana sığınırım.
Taşların duası: Ya Rabbi, bazı insanların yüreği bizden daha katı hale geldi. Bizi Hz. Peygamber’in elinde tespih eden taşların hürmetine, kalbi katılaşmış insanlardan uzak eyle.
Minarelerin duası: Ya Rabbi, Hz. Bilal yüreklileri çoğalt. Çoğalt ki bu camilerde Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali soluklular yetişsin.
Duvarların duası: Ya Rabbi, keşke kör, sağır ve dilsiz olsaydım da yüzüme karşı işlenen günahları ve zulümleri görmeseydim. Şu suçlu ve günahkârın kahkahalarını, şu zulmen işkenceyle öldürülmüş olan masumun feryadını keşke duymasaydım. Yemin olsun ki, beni mahşere getirirsen yüzüme karşı işlenen bütün suçlara ve günahlara şahitlik edeceğim.
Kuşların duası: Ya Rabbi, şu kışın karlar yere inip de yiyeceğimiz tahıllar karın altında kalınca, biz yiyebilelim diye ekmek kırıntılarını sokağa bırakan -yiyeceğimiz tahtanın üzerine serpiştiren- şu Ayşe Nine’ye rahmet et. O nasıl bizi doyurduysa Sen de ahirette onu doyur.
Suyun duası: Ya Rabbi, insanları doyururken, bitkileri sularken, kainatı temizlerken çok mutluyum. Ama en çok içi tertemiz, başkasına kin beslemeyen, herkese merhamet eden, sözü özü bir olan, insanlara sevgi ve merhametle bakan şu Müslüman’ın yüzüne abdest suyu olarak değdiğimde çok mutluyum. Beni abdestten mahrum etme Rabbim...
Rüzgârın duası: Ya Rabbi, bazı milletleri azgın ve aşkın rüzgârlarla altüst etmiştin. Bize merhamet et ve bizi rahmet rüzgârı olarak kainata sal.
Etrafınıza bakınız. Her zerre kendi dilince derdini anlatıyor. Lisanı olsa kainattaki her zerre günahlara nasıl darlandığını, rahmete ne kadar sevindiğini anlatacak. Şu çiçeğin açması, şu dalların yeşillenmesi, şu yağmurun yukarılardan aşağıya inişi, şu güneşin gülümseyerek sabahla kucaklaşması hepsi birer dua ve birer mesaj değil mi?.. Yeter ki duyacak kulak, görecek göz, ibret alacak yürek bulsun.
Bilmek lazım ki, kainattaki her zerre ahiret gününe şahit olarak gelecek. İyilik ve kötülüklerimize tanıklık etmek için gelecek. Dillerin susacağı o çetin günde kainat dile gelecek...
Nihat HATİPOĞLU