Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
İslami Kütüphane
Tasavvufi Kütüphane
Kalbin zümrüt tepeleri-TASAVVUF
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="kab-ý kavseyn" data-source="post: 305639" data-attributes="member: 1014327"><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Tasavvuf; sofî ve mutasavvıfların Hakk’a ulaşma yollarına verilen bir isimdir. Tasavvuf, hakikat yolunun nazarî yanını, dervişlik de amelî cephesini ifade eder. Ayrıca, tarikatın nazarî tarafına “ilm-i tasavvuf”, amelî yanına da “dervişlik” denilmiştir. Erbâb-ı hakikatten bazılarına göre tasavvuf, Cenâb-ı Hakk’ın insanı nefis ve enaniyet cihetiyle öldürmesi ve envâr-ı zâtiyesiyle ayrı bir diriliğe ulaştırmasıdır. Diğer bir ifadeyle, insanı kendi iradesiyle yok edip, irade-i hâssası ve ihtiyâr-ı ehadiyyesiyle hareket ettirmesidir. Tasavvufa bir diğer yaklaşım da, insanın her türlü ahlâk-ı zemîmeyi gidermesi ve ahlâk-ı âliyeyi ikame etmesi istikametinde sürekli mücâhede ve murâkabe şeklindedir.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Tasavvuf mevzuunda, Hz. Cüneyd’in ifadesi; “fenâ-fillâh” ve “bekabillâh”ı hatırlatır mâhiyettedir. Şiblî’nin sözleri ağyar endişesine kapılmadan maiyyet-i ilâhiyede bulunabilme şeklinde hülâsa edilebilir. Ebû Muhammed Cerîr’in beyanı ise, her zaman kötü huylara karşı tavır almak ve ahlâk-ı haseneyi avlamak, sözleriyle özetlenebilir.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Tasavvufu, eşya ve varlığın ruhuna nüfûz etmek, hadiseleri mârifet eksenli yorumlamak ve Cenâb-ı Hakk’ın her icraatını O’nu rasat etmeye bir menfez kabul edip, kemmiyet, keyfiyet ve tasavvurlar üstü bir iç müşâhede ile, ömrünü, O’nu temâşâ edebilme peşinde geçirmek ve her hâlükârda O’nun, bizi görüyor olma mülâhazasıyla hep iki büklüm yaşamak, diye yorumlayanlar da olmuştur.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Bu ayrı ayrı tariflerden şöyle toplu bir netice çıkarmak da mümkündür: Tasavvuf, bir ölçüde beşerî sıfatlardan sıyrılarak, melekî vasıflar ve ilâhî ahlaka bürünerek, mârifet, muhabbet ve zevk-i rûhânî yörüngeli yaşamaktır.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Tasavvufun esası, zâhiren şeriat âdâbına riâyet, bâtınen de o âdâba vukuftur ki, bu iki kanadı da sıhhatli kullanan sâlik, zâhirde olan ahkâmı bâtından görür, bâtında olan ahkâmı da zâhirde duyar ve yaşar. Böyle bir müşâhede ve duyuş sayesinde o, hedefe hep edeple yürür ve yakın dolaşır.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Tasavvuf, mârifet-i rabbâniyeye açık bir yol ve bir ciddiyet mesleğidir. Onda lâubâlilik ve hezlin yeri yoktur. Nasıl olabilir ki, o mesleğin esası, çiçek-kovan arası gelip giden arılar gibi sürekli mârifet nakşetmeye.. ağyârdan kalbi temizlemeye.. nefsi tabiî temâyüllerinden alıkoymaya.. bedenî ve cismânî arzulara karşı olabildiğince kapanmaya.. her zaman rûhâniyata açık bulunmaya.. ömrünü, Hz. Ruh-i Seyyidi’l-Enâm’ın çizgisinde sürdürmeye.. Hakk’ın istekleri karşısında kendi murâdâtından vazgeçmeye.. Hakk’a intisâbı en büyük pâye bilip O’nun huzurunu soluklamaya dayanır.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Burada, tasavvufun; temeli, mevzuu, fâidesi, esası ve erkânı üzerinde durmak da îcâb eder:</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Tasavvufun temeli, dînin esaslarına sımsıkı sarılıp, emir ve yasaklarına da hassasiyetle riâyet ederek, açlığa, uyanıklığa mülâzemette bulunup, elden geldiğince nefsin haz duyduğu şeylerden mücânebettir.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Tasavvufun mevzuu; insanın, kalbî ve rûhî hayat seviyesine çıkarılması, kalbin tasfiyesi ve letâifin merci-i aslîlerine yönlendirilmesidir.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Tasavvufun fâidesi; insanın melekî yanlarının inkişaf ettirilmesi, icmâlî ve müptediyâne îmânın bir kere de keşfen ve zevken duyulup yaşanmasıdır.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Tasavvufun esası; ibadet ü taate devamla, sathî olan kulluk şuurunun, derinleştirilerek insan tabiatının önemli bir yanı haline getirilmesi ve insan için ikinci bir fıtrat sayılan rûhânîliğin elde edilmesiyle, dünyanın kendisine ve bizim heveslerimize bakan fâni yüzüne karşı bütün bütün kapanarak, ukbâya ve esmâ-i ilâhiyeye bakan çehresine uyanmaktır.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Tasavvufun erkânına gelince, onları da şöyle sıralamak mümkündür.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>1-Nazarî ve amelî yollarla hakiki tevhide ulaşmak..</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>2-Hz. Kelâm’ı dinleyip anlamanın yanında Hz. Kudret ve İrâde’nin emirlerini de okuyup temâşâ etmek..</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>3-Hakk sevgisiyle dolup-taşmak ve O’ndan ötürü de, bütün varlığa “mehd-i uhuvvet” nazarıyla bakarak herkesle ve herşeyle hüsn-ü muâşerette bulunmak..</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>4-Her zaman îsâr ruhuyla hareket ederek, elden geldiğince başkalarını nefsine tercih etmek..</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>5-Murâd-ı ilâhîyi kendi murâdâtının önünde tutarak, ömrünü “fenâfillâh”, “bekabillâh” zirvelerinde sürdürmeye çalışmak..</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>6-Aşk u vecd ve cezb u incizâba açık bulunmak..</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>7-Simalarda sineleri duyup anlamak ve hadiselerin çehresinde ilâhî esrârı okumak..</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>8-Mânevî sefer niyetli ve hicret mülâhazalı uhrevîlikleri çağrıştıracak yerlere seferler tertip etmek..</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>9-Meşrû dairede zevk ve lezzetlerle iktifâ edip, gayr-i meşrû daireye adım atmama mevzuunda kararlı olmak..</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>10-Tûl-i emel ve onun menşei olan tevehhüm-i ebediyete karşı sürekli mücadele ve mücahede içinde bulunmak..</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>11-Dîne hizmet ve bütün insanlığı Hakk’a ulaştırma yolunda bile olsa, kurtuluşun, yakîn, ihlas ve rızâ yolundan geçtiğini bir an dahi hatırdan çıkarmamaktır.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Ayrıca bu hususlara şunları da ilâve edebiliriz: Zâhir ve bâtın ilimlerle mücehhez olma ve bir kâmil insanın rehberliğine sığınma.. bu son iki husus Nakşîler arasında ayrı bir önem arzeder.</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Burada “tasavvuf” deyip, tasavvuf düşünüp, tasavvufu yazarken, dervişlik ruhunun icmâlî ma’nâsını ihtivâ eden; ve ahlâk, edep, zühd kitaplarının da esası sayılan, hatta bir ma’nâda kalplerin Hakikat-i Ahmediye ile iltika noktası kabul edilen, seyr u sülûk-i rûhânînin işaret kristalleri de diyebileceğimiz aşağıdaki hususlara temas etmeden geçemeyeceğiz:</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"><span style="font-family: 'palatino linotype'"><strong>Bu hususların başında, “Benim gözlerim uyur, ama kalbim uyanıktır” beyânıyla irtibatlandıracağımız.. ve “İnsanlar uykudadırlar, öldükleri zaman uyanırlar” beyânına esas teşkil eden “yakaza” gelir. Sonra da onu tevbe, inâbe, muhasebe, tefekkür, firar, i’tisâm, halvet, uzlet, hâl, kalb, hüzün, havf, recâ, huşû, zühd, takvâ, verâ, ibadet, ubûdiyet, murâkabe, ihlas, istikamet, tevekkül, teslim, tefvîz, sika, hulûk, tevazu, fütüvvet, sıdk, hayâ, şükür, sabır, rızâ, inbisat, kasd, azim, irade, mürîd, murâd, yakîn, zikir, ihsan, basîret, firâset, sekîne, tuma’nîne, kurb, bu’d, mârifet, muhabbet, aşk, şevk, iştiyak, cezbe, incizab, dehşet, hayret, kabz, bast, fakr, gınâ, riyâzât, tebeddül, hürriyet, hürmet, ilim, hikmet, himmet, gayret, velâyet, seyr, gurbet, istiğrak, gayb, kalak, vakit, safâ, sürûr, telvin, temkin, mükâşefe, müşâhede, tecellî, hayat, sekr, sahv, fasl, vasl, fenâ, beka, tahkîk, telbîs, vücud, tecrîd, tefrîd, cem‘, cem‘u’l-cem’ ve tevhid takip eder ki, bu kitapçıkta icmâlî ma’nâlarıyla dahi olsa bunları tanımak mümkün olacaktır.</strong></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="kab-ý kavseyn, post: 305639, member: 1014327"] [COLOR=#000000][FONT=palatino linotype][B]Tasavvuf; sofî ve mutasavvıfların Hakk’a ulaşma yollarına verilen bir isimdir. Tasavvuf, hakikat yolunun nazarî yanını, dervişlik de amelî cephesini ifade eder. Ayrıca, tarikatın nazarî tarafına “ilm-i tasavvuf”, amelî yanına da “dervişlik” denilmiştir. Erbâb-ı hakikatten bazılarına göre tasavvuf, Cenâb-ı Hakk’ın insanı nefis ve enaniyet cihetiyle öldürmesi ve envâr-ı zâtiyesiyle ayrı bir diriliğe ulaştırmasıdır. Diğer bir ifadeyle, insanı kendi iradesiyle yok edip, irade-i hâssası ve ihtiyâr-ı ehadiyyesiyle hareket ettirmesidir. Tasavvufa bir diğer yaklaşım da, insanın her türlü ahlâk-ı zemîmeyi gidermesi ve ahlâk-ı âliyeyi ikame etmesi istikametinde sürekli mücâhede ve murâkabe şeklindedir. Tasavvuf mevzuunda, Hz. Cüneyd’in ifadesi; “fenâ-fillâh” ve “bekabillâh”ı hatırlatır mâhiyettedir. Şiblî’nin sözleri ağyar endişesine kapılmadan maiyyet-i ilâhiyede bulunabilme şeklinde hülâsa edilebilir. Ebû Muhammed Cerîr’in beyanı ise, her zaman kötü huylara karşı tavır almak ve ahlâk-ı haseneyi avlamak, sözleriyle özetlenebilir. Tasavvufu, eşya ve varlığın ruhuna nüfûz etmek, hadiseleri mârifet eksenli yorumlamak ve Cenâb-ı Hakk’ın her icraatını O’nu rasat etmeye bir menfez kabul edip, kemmiyet, keyfiyet ve tasavvurlar üstü bir iç müşâhede ile, ömrünü, O’nu temâşâ edebilme peşinde geçirmek ve her hâlükârda O’nun, bizi görüyor olma mülâhazasıyla hep iki büklüm yaşamak, diye yorumlayanlar da olmuştur. Bu ayrı ayrı tariflerden şöyle toplu bir netice çıkarmak da mümkündür: Tasavvuf, bir ölçüde beşerî sıfatlardan sıyrılarak, melekî vasıflar ve ilâhî ahlaka bürünerek, mârifet, muhabbet ve zevk-i rûhânî yörüngeli yaşamaktır. Tasavvufun esası, zâhiren şeriat âdâbına riâyet, bâtınen de o âdâba vukuftur ki, bu iki kanadı da sıhhatli kullanan sâlik, zâhirde olan ahkâmı bâtından görür, bâtında olan ahkâmı da zâhirde duyar ve yaşar. Böyle bir müşâhede ve duyuş sayesinde o, hedefe hep edeple yürür ve yakın dolaşır. Tasavvuf, mârifet-i rabbâniyeye açık bir yol ve bir ciddiyet mesleğidir. Onda lâubâlilik ve hezlin yeri yoktur. Nasıl olabilir ki, o mesleğin esası, çiçek-kovan arası gelip giden arılar gibi sürekli mârifet nakşetmeye.. ağyârdan kalbi temizlemeye.. nefsi tabiî temâyüllerinden alıkoymaya.. bedenî ve cismânî arzulara karşı olabildiğince kapanmaya.. her zaman rûhâniyata açık bulunmaya.. ömrünü, Hz. Ruh-i Seyyidi’l-Enâm’ın çizgisinde sürdürmeye.. Hakk’ın istekleri karşısında kendi murâdâtından vazgeçmeye.. Hakk’a intisâbı en büyük pâye bilip O’nun huzurunu soluklamaya dayanır. Burada, tasavvufun; temeli, mevzuu, fâidesi, esası ve erkânı üzerinde durmak da îcâb eder: Tasavvufun temeli, dînin esaslarına sımsıkı sarılıp, emir ve yasaklarına da hassasiyetle riâyet ederek, açlığa, uyanıklığa mülâzemette bulunup, elden geldiğince nefsin haz duyduğu şeylerden mücânebettir. Tasavvufun mevzuu; insanın, kalbî ve rûhî hayat seviyesine çıkarılması, kalbin tasfiyesi ve letâifin merci-i aslîlerine yönlendirilmesidir. Tasavvufun fâidesi; insanın melekî yanlarının inkişaf ettirilmesi, icmâlî ve müptediyâne îmânın bir kere de keşfen ve zevken duyulup yaşanmasıdır. Tasavvufun esası; ibadet ü taate devamla, sathî olan kulluk şuurunun, derinleştirilerek insan tabiatının önemli bir yanı haline getirilmesi ve insan için ikinci bir fıtrat sayılan rûhânîliğin elde edilmesiyle, dünyanın kendisine ve bizim heveslerimize bakan fâni yüzüne karşı bütün bütün kapanarak, ukbâya ve esmâ-i ilâhiyeye bakan çehresine uyanmaktır. Tasavvufun erkânına gelince, onları da şöyle sıralamak mümkündür. 1-Nazarî ve amelî yollarla hakiki tevhide ulaşmak.. 2-Hz. Kelâm’ı dinleyip anlamanın yanında Hz. Kudret ve İrâde’nin emirlerini de okuyup temâşâ etmek.. 3-Hakk sevgisiyle dolup-taşmak ve O’ndan ötürü de, bütün varlığa “mehd-i uhuvvet” nazarıyla bakarak herkesle ve herşeyle hüsn-ü muâşerette bulunmak.. 4-Her zaman îsâr ruhuyla hareket ederek, elden geldiğince başkalarını nefsine tercih etmek.. 5-Murâd-ı ilâhîyi kendi murâdâtının önünde tutarak, ömrünü “fenâfillâh”, “bekabillâh” zirvelerinde sürdürmeye çalışmak.. 6-Aşk u vecd ve cezb u incizâba açık bulunmak.. 7-Simalarda sineleri duyup anlamak ve hadiselerin çehresinde ilâhî esrârı okumak.. 8-Mânevî sefer niyetli ve hicret mülâhazalı uhrevîlikleri çağrıştıracak yerlere seferler tertip etmek.. 9-Meşrû dairede zevk ve lezzetlerle iktifâ edip, gayr-i meşrû daireye adım atmama mevzuunda kararlı olmak.. 10-Tûl-i emel ve onun menşei olan tevehhüm-i ebediyete karşı sürekli mücadele ve mücahede içinde bulunmak.. 11-Dîne hizmet ve bütün insanlığı Hakk’a ulaştırma yolunda bile olsa, kurtuluşun, yakîn, ihlas ve rızâ yolundan geçtiğini bir an dahi hatırdan çıkarmamaktır. Ayrıca bu hususlara şunları da ilâve edebiliriz: Zâhir ve bâtın ilimlerle mücehhez olma ve bir kâmil insanın rehberliğine sığınma.. bu son iki husus Nakşîler arasında ayrı bir önem arzeder. Burada “tasavvuf” deyip, tasavvuf düşünüp, tasavvufu yazarken, dervişlik ruhunun icmâlî ma’nâsını ihtivâ eden; ve ahlâk, edep, zühd kitaplarının da esası sayılan, hatta bir ma’nâda kalplerin Hakikat-i Ahmediye ile iltika noktası kabul edilen, seyr u sülûk-i rûhânînin işaret kristalleri de diyebileceğimiz aşağıdaki hususlara temas etmeden geçemeyeceğiz: Bu hususların başında, “Benim gözlerim uyur, ama kalbim uyanıktır” beyânıyla irtibatlandıracağımız.. ve “İnsanlar uykudadırlar, öldükleri zaman uyanırlar” beyânına esas teşkil eden “yakaza” gelir. Sonra da onu tevbe, inâbe, muhasebe, tefekkür, firar, i’tisâm, halvet, uzlet, hâl, kalb, hüzün, havf, recâ, huşû, zühd, takvâ, verâ, ibadet, ubûdiyet, murâkabe, ihlas, istikamet, tevekkül, teslim, tefvîz, sika, hulûk, tevazu, fütüvvet, sıdk, hayâ, şükür, sabır, rızâ, inbisat, kasd, azim, irade, mürîd, murâd, yakîn, zikir, ihsan, basîret, firâset, sekîne, tuma’nîne, kurb, bu’d, mârifet, muhabbet, aşk, şevk, iştiyak, cezbe, incizab, dehşet, hayret, kabz, bast, fakr, gınâ, riyâzât, tebeddül, hürriyet, hürmet, ilim, hikmet, himmet, gayret, velâyet, seyr, gurbet, istiğrak, gayb, kalak, vakit, safâ, sürûr, telvin, temkin, mükâşefe, müşâhede, tecellî, hayat, sekr, sahv, fasl, vasl, fenâ, beka, tahkîk, telbîs, vücud, tecrîd, tefrîd, cem‘, cem‘u’l-cem’ ve tevhid takip eder ki, bu kitapçıkta icmâlî ma’nâlarıyla dahi olsa bunları tanımak mümkün olacaktır.[/B][/FONT][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Eğitim ve Kültür
Kütüphane
İslami Kütüphane
Tasavvufi Kütüphane
Kalbin zümrüt tepeleri-TASAVVUF
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst