Livza
Well-known member
Gönül penceresinin, uyumadan ve ölmeden melekût âlemine açılmayacağı zannedilmemelidir. İşin hakikati bu değildir; belki, uyanıklık halinde bile bir kimse, nefsini riyazete (az yemek, içmek) alıştırır; kalbini gazap, şehvet ve kötü huylardan temizler; ıssız bir yerde oturur; gözlerini yumar, duyularını çalıştırmaz; kalbiyle melekût âlemi arasında münasebet kurar; daima Allah'ı anıp sadece diliyle değil, kalbinin içinden Allah, Allah der ve bu hâl, Allah'tan başka herşeyden ve hattâ kendinden bile habersiz olacak mertebeye varırsa, gönül penceresi açılır ve başkalarının uyku halinde gördüklerini o, uyanıklık halinde görür. Yerdeki ve gökteki melekût ona açılmaya başlar.
Kendisine bu yol açılan kimse, her türlü tarif ve ifadeye sığmayan büyük haller görür.
Resûlüllah sallallahû aleyhi ve sellem'in buyurduğu:
"Yeryüzü benim için toparlandı, doğusunu batısını gördüm." hadîsi şerifi, Allah Teâlâ'nın buyurduğu:
"Yakînen bilenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin hükümdarlığını şöyle gösteriyordu." (En'âm sûresi, âyet: 75) âyet-i kerîmesi bu hâli beyân ediyor. Belki bütün peygamberlerin ilmi, duyular ve öğretim yoluyla değil, bu yol ile idi. Hepsinin başlangıcı mücahededir. Bunun için Allah Teâlâ buyurur:
"Rabbinin adını an; herşeyi bırakıp yalnız O'na yönel!.." (Müzzemmil sûresi, âyet: 8) Yani, bütün dünya meşgalesini bırak, her yönden kendini Allah'a havalet et, dünya ile uğraşma. Allah, işine kâfidir. Yine Allah Teâlâ buyurur:
"O, doğunun ve batının Rabbidir; O'ndan başka ilâh yoktur." (Müzzemmil sûresi, âyet: 9) Yani, O'nu vekil et, kalbini dünyadan temizle, insanlara karışma ve onlara gönül bağlama.
"Putperestlerin söylediklerine sabret, yanlarından güzellikle ayrıl" (Müzzemmil sûresi, âyet: 10) âyet-i kerimesinin anlamı da budur.
Bunlar tamamen mücahede yolunu ve riyazet tarzını öğretmektir.
Böylelikle kalp, insanların düşmanlığından, duyusal varlıklarla uğraşmaktan insanı temizler. Tasavvufçulann yolu budur ve peygamberliğin başlangıcı da budur. Öğretim yolu ile ilim öğrenmek ise, âlimlerin yoludur. Bu da büyük bir yol ise de, peygamberlik yoluna nisbeten basittir. Peygamberlerin ve velilerin ilmine nazaran az birşeydir. Zira peygamberlerin ve velilerin ilmi, insanların öğretmesi vasıtasıyla değildir. Belki, Hazret-i Hak ve Feyyaz-ı Mutlak tarafından onların kalbine taşar. Bu yolun doğruluğu bütün insanlara tecrübe ile malum ve aklî deliller ile sabit olmuştur. Eğer sen bu mertebeye erişmemişsen, bari bu yolun gerçekliğine inanıp bu üç derecenin birinden mahrum kalmamaya gayret et ki, bunun hakikatini inkâr edenlerden olmayasm. Zikr edilen ilimler, kalbin garip hallerindendir ve ancak bu mertebe ile insanın üstünlüğü anlaşılır.
KİMYA-YI SAADET
İMAM GAZALİ
Kendisine bu yol açılan kimse, her türlü tarif ve ifadeye sığmayan büyük haller görür.
Resûlüllah sallallahû aleyhi ve sellem'in buyurduğu:
"Yeryüzü benim için toparlandı, doğusunu batısını gördüm." hadîsi şerifi, Allah Teâlâ'nın buyurduğu:
"Yakînen bilenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin hükümdarlığını şöyle gösteriyordu." (En'âm sûresi, âyet: 75) âyet-i kerîmesi bu hâli beyân ediyor. Belki bütün peygamberlerin ilmi, duyular ve öğretim yoluyla değil, bu yol ile idi. Hepsinin başlangıcı mücahededir. Bunun için Allah Teâlâ buyurur:
"Rabbinin adını an; herşeyi bırakıp yalnız O'na yönel!.." (Müzzemmil sûresi, âyet: 8) Yani, bütün dünya meşgalesini bırak, her yönden kendini Allah'a havalet et, dünya ile uğraşma. Allah, işine kâfidir. Yine Allah Teâlâ buyurur:
"O, doğunun ve batının Rabbidir; O'ndan başka ilâh yoktur." (Müzzemmil sûresi, âyet: 9) Yani, O'nu vekil et, kalbini dünyadan temizle, insanlara karışma ve onlara gönül bağlama.
"Putperestlerin söylediklerine sabret, yanlarından güzellikle ayrıl" (Müzzemmil sûresi, âyet: 10) âyet-i kerimesinin anlamı da budur.
Bunlar tamamen mücahede yolunu ve riyazet tarzını öğretmektir.
Böylelikle kalp, insanların düşmanlığından, duyusal varlıklarla uğraşmaktan insanı temizler. Tasavvufçulann yolu budur ve peygamberliğin başlangıcı da budur. Öğretim yolu ile ilim öğrenmek ise, âlimlerin yoludur. Bu da büyük bir yol ise de, peygamberlik yoluna nisbeten basittir. Peygamberlerin ve velilerin ilmine nazaran az birşeydir. Zira peygamberlerin ve velilerin ilmi, insanların öğretmesi vasıtasıyla değildir. Belki, Hazret-i Hak ve Feyyaz-ı Mutlak tarafından onların kalbine taşar. Bu yolun doğruluğu bütün insanlara tecrübe ile malum ve aklî deliller ile sabit olmuştur. Eğer sen bu mertebeye erişmemişsen, bari bu yolun gerçekliğine inanıp bu üç derecenin birinden mahrum kalmamaya gayret et ki, bunun hakikatini inkâr edenlerden olmayasm. Zikr edilen ilimler, kalbin garip hallerindendir ve ancak bu mertebe ile insanın üstünlüğü anlaşılır.
KİMYA-YI SAADET
İMAM GAZALİ