Anadolu’da yetişen büyük velilerden “Ankaravî İsmail Rusuhî Efendi”ye bir gün bazı sevdikleri gelip;
-
sevgisi kalbe nasıl girer? diye sordular.
Cevabında;
- Kalpten dünya sevgisi çıkınca,
sevgisi kendiliğinden girer, buyurdu.
Ve sordu onlara:
- Su dolu bir şişe düşünün mesela.Suyu boşaltırsanız ne olur?
- Yerine hava girer.
- Yani hem su, hem de hava bir arada bulunamaz değil mi?
- Evet efendim, bulunamaz.
- İşte kalp de böyledir, buyurdu. Orada iki sevgi bir anda bir arada bulunamaz. Onda ya “Dünya sevgisi” vardır, ya da “
sevgisi”. Kalpten dünya sevgisi çıkarsa,
sevgisi kendiliğinden gelir.
Kalpten nasıl çıkar?
Dinleyenler;
- Peki efendim, kalpten dünya sevgisi nasıl çıkar? diye sordular.
- Kalbinde dünya sevgisi olmayan bir mübarek zatın sohbetiyle, buyurdu.
- Öyle zatlar yoksa? dediler.
- O zatların hayatta olmaları şart değil ki, buyurdu. Vefat etmiş olsalar da onları sevmek, kalpten söküp atar dünya sevgisini.
Ve ilave etti.
- Onları sevebilmek için de tanımak lazım tabii.
- Nasıl tanıyacağız? dediler.
- Kitaplarını ve hayat hikâyelerini okumak suretiyle, buyurdu. Bunlar okununca, sevgileri kalbe yerleşir.
***
Bir gün de, cemaatine;
- İnsanın en büyük düşmanı kimdir, biliyor musunuz?diye sordu.
- Bilmiyoruz, dediler.
Nefsin düşmanı!..
- En büyük düşman nefs-i emmaredir, buyurdu. Ama bu, ölmez ve yok olmaz. Çünkü nefis lazım.
- Nefis lazım mı? dediler.
- Evet, buyurdu.Çünkü o işe yarıyor.
- Ne işe yarıyor efendim?
- Mesela insan neslinin devamı ve düşmanla harp ve cihat, nefisle oluyor, buyurdu. Hem bu cihat sayesinde insan melekten bile yüksek olabiliyor.
- Peki efendim, nefis ölmese de zayıflamaz mı? dediler.
- Tabii zayıflar, buyurdu.
- Ne ile zayıflar efendim?
- İbadet yapmakla. Nefsin en büyük düşmanı ibadettir çünkü.
- Hangi ibadet mesela?
- Nefse en zor gelen ibadet, namazdır. Nefis kahrolur her namazda. Öyle zayıflar ki, insanı aldatamaz olur.