Kalpte Allah Sevgisi ve korkusu dengesi nasıl kurulmalıdır?

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ


İslâma göre, kul, Allah’ı hem sevmeli hem de Ondan korkmalıdır.

Cenab-ı Hakk, insan ruhunda korku ve sevgi denilen iki mühim his yaratmıştır. İnsan bu hisleri yaratılış gayesine uygun kullandığı takdirde dünya ve ahiret saadetine nail olur. Cenab-ı Hakk’ın Cemal ve Rahmeti muhabbeti icap ettiği gibi, Celal ve Azameti de korkuyu iktiza eder.

Kul, Cenab-ı Hakk’ı sevmekle rahmetine mazhar olduğu gibi Ondan korkmakla da azabından kurtulur.

Allah’ı sevmenin ölçüsü emirlerine riayet etmek, korkunun ölçüsü ise yasaklarından sakınmaktır. Bunların her ikisi de insanın saadet ve necatına vesile olurlar. Böylece insan ne Allah’ın rahmetinden ümit keser, ne de azabından emin olur.

İnsan Allah’ı sevmekle kalben tatmin olur ve vicdanen huzur bulur. Muhabbetin en önemli üç kaynağı “kemal, cemal ve ihsandır”. Cenab-ı Hakk’ın bütün sıfatları hem sonsuz kemalde, hem de nihayet derecede güzeldir; ihsan ve keremi ise sonsuzdur. Buna göre, aklen ve vicdanen, insan muhabbetini ancak Allah’a hasretmelidir. Onun yarattığı mahlukatı sevmek ise Onun namına olduğu takdirde Allah katında makbuldür.

İnsan, korku hissini de ancak Allah’a hasretmelidir. Çünkü Allah nihayetsiz celal, azamet ve kudret sahibidir. Öyle ise Allah’tan korkmak da hem aklın, hem de vicdanın gereğidir. Bir insanın kalbinde, Allah korkusu kemaliyle hakim olunca başka türlü korkulara mahal kalmaz. Zira Allah’tan korkan bir adam, hiçbir zaman başkasının hukukuna tecavüz etmez, hiç kimsenin canına, malına namusuna dokunmaz.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bu konuda şöyle buyururlar: “Hikmetin başı Allah korkusudur.” (El-Münâvî, Feyzü’l-Kadir-3:574)

Toplum hayatının nizam ve ahengi Allah korkusuyla kaimdir ve onunla devam eder. Hak ve hukuk tanımamanın cezası, dünyada zillet ve ahirette İlâhî azaptır.




Mehmet Kırkıncı
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
ALLAH SEVGİSİ:

Ey Allah (c.c)’ın kulu! Bil ki: Gayelerin en üstünü, Allah (c.c) sevgisidir. Bu ise Allah (c.c)’ın kulları üzerindeki hakkıdır. Bu sebeble hiçbir gaye bu gayeden üstün tutulmamalıdır. Eğer Allah (c.c) sevgisi ile vatan, aile, aşiret, mal ve bunlara benzer dünya zinetlerinden herhangi birinin sevgisi arasında bir seçim yapmak söz konusu olursa kesinlikle Allah (c.c) sevgisini seçmelisin. Allah (c.c) yolunda herşey feda olsun! Zira Allah (c.c) yolunda kaybedilen dünyevi değerlerin pek önemi yoktur. Dünyevi değerler için hiç bir şey feda edilmez. Zira onlar geçici değerlerdir ve mutlak sevgiyi hakedecek üstün bir vasfa sahip değillerdir.


Biz müslümanlar dışında kalan kafir ve müşrikler, herşeylerini tagut için feda ederler. Öyleyse, sahip olduğumuz tüm değerlerimizi biz neden Allah (c.c) için ve Allah (c.c) yolunda feda etmeyelim ki? Bilakis biz bunu yapmaya daha evlayız. Zira bizim Allah (c.c)’tan ümidimiz var. Fakat taguta kulluk edenlerin ise hiç bir ümitleri yoktur. Allah (c.c) sevgisi için Allah (c.c) yolunda herşeyi feda etmek, iman ve tevhidin gereklerindendir. Her müslümanın bunu bilmesi gerekir. Böyle yapılmadığı müddetçe İslam iddiası gerçek ve doğru olamaz.


Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
“De ki: “Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaretiniz ve hoşunuza giden evleriniz Allah’tan, rasulünden ve onun yolunda cihaddan daha sevgili ise Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Şüphe yokki Allah fasık olan kavme hidayet etmez.” (Tevbe: 24)


 
Üst