Mürşid-i kâmile eylersen hizmet
Riyadan kurtulur alırsın himmet
Kendini bilmezle eyleme ülfet
Arif ol mekteb-i irfane yürü
Ehlullah yoludur râh-ı tarikat
Erişir maksuda edenler hizmet
Ey kardeş var ise sende bir niyet
Mert olup bu yolda merdane yürü
Erer marifetle dillerin sâfî
Eğer saf dil isen bu sözler kâfi
Dinle sen beyhude eyleme lafı
Hemen var gayret-i imane yürü
Tarik-i Halvetî’den al haberi sen
Şeytana yüz verme huzur ararsan
Nefsinle cenk eyle eğer er isen
İki alem içre mestane yürü
Dinle bu kıssadan hisse al bari
Takmadan boynuna İblis yuları
Bîçare taşradan eyleme zâri
Durma gel şu bezm-i canane yürü
Deryay-ı ulûmun bulunmaz dibi
Böyle buyurmuştur Sultan-ı Nebi
Sîretin pak ise suretin gibi
Ol zaman tevhid-i devrane yürü
Emrahî her kâra eylemez heves
Eğer arif isen söyle bir nefes
Muhabbet riştesin masivadan kes
Var kendi halinde mestane yürü
ERZURUMLU EMRAH (Ö. 1860 [?])
Himmet: Yardım, ihsan, lütuf
Ülfet: Arkadaşlık
Rah: Yol
Ehlullah: Allah adamı, evliya
Maksud: Hedef, gaye
Merdane: Mertçe, sapmadan, geri dönmeden
Marifet: Kalbe doğan ilâhi bilgi, irfan
Dil: Gönül
Sâfî: Halis, Temiz
İki alem: Dünya ve ahiret
Mestane: Kendinden geçmiş halde
Bîçare: Çaresiz
Taşra: Dışarı
Zâri eylemek: Ağlamak, inlemek
Bezm-i canan: Sevgilinin meclisi
Derya-yı ulûm: İlim deryası
Sîret: Ahlâk, hal ve gidiş
Tevhid-i devran: Dünya ve ahireti bir kılmak, iç içe yaşamak; bazı tarikatlarda halka şeklinde dizilerek çekilen zikir
Kâr: İş
Rişte: Bağ
Masiva: Dünya ile ilgili şeyler; Allah’tan başka her şey
Riyadan kurtulur alırsın himmet
Kendini bilmezle eyleme ülfet
Arif ol mekteb-i irfane yürü
Ehlullah yoludur râh-ı tarikat
Erişir maksuda edenler hizmet
Ey kardeş var ise sende bir niyet
Mert olup bu yolda merdane yürü
Erer marifetle dillerin sâfî
Eğer saf dil isen bu sözler kâfi
Dinle sen beyhude eyleme lafı
Hemen var gayret-i imane yürü
Tarik-i Halvetî’den al haberi sen
Şeytana yüz verme huzur ararsan
Nefsinle cenk eyle eğer er isen
İki alem içre mestane yürü
Dinle bu kıssadan hisse al bari
Takmadan boynuna İblis yuları
Bîçare taşradan eyleme zâri
Durma gel şu bezm-i canane yürü
Deryay-ı ulûmun bulunmaz dibi
Böyle buyurmuştur Sultan-ı Nebi
Sîretin pak ise suretin gibi
Ol zaman tevhid-i devrane yürü
Emrahî her kâra eylemez heves
Eğer arif isen söyle bir nefes
Muhabbet riştesin masivadan kes
Var kendi halinde mestane yürü
ERZURUMLU EMRAH (Ö. 1860 [?])
Himmet: Yardım, ihsan, lütuf
Ülfet: Arkadaşlık
Rah: Yol
Ehlullah: Allah adamı, evliya
Maksud: Hedef, gaye
Merdane: Mertçe, sapmadan, geri dönmeden
Marifet: Kalbe doğan ilâhi bilgi, irfan
Dil: Gönül
Sâfî: Halis, Temiz
İki alem: Dünya ve ahiret
Mestane: Kendinden geçmiş halde
Bîçare: Çaresiz
Taşra: Dışarı
Zâri eylemek: Ağlamak, inlemek
Bezm-i canan: Sevgilinin meclisi
Derya-yı ulûm: İlim deryası
Sîret: Ahlâk, hal ve gidiş
Tevhid-i devran: Dünya ve ahireti bir kılmak, iç içe yaşamak; bazı tarikatlarda halka şeklinde dizilerek çekilen zikir
Kâr: İş
Rişte: Bağ
Masiva: Dünya ile ilgili şeyler; Allah’tan başka her şey