“Kavl-i Leyyin”

Leyli_Efruz

Well-known member
M. Ali KAYA


“Kavl-i Leyyin”, yumuşak ve tatlı şekilde konuşmak anlamına gelmektedir. Peygamberimizin (asv) konuşma metodu ve peygamberlerin tebliğ usulünü ifade eden bir terimdir. Yüce Allah Hz. Musa (as) ve Harun’a (as) Firavun’un yanına gittikleri zaman nasıl konuşmalarını gerektiğini ders verirken şöyle buyurur: “Firavuna gidin. Çünkü o azmış ve yoldan çıkmıştır. Ona ‘kavl-i leyyin” ile konuşun ve yumuşak söz söyleyin ta ki öğüt alsın ve korksun.” (Taha, 20:43-44)

Leyyin, huşunet ve sertliğin zıddıdır. Peygamberimizin (asv) tebliğ metotlarının başında “kavl-i leyin” gelmektedir. Nitekim yüce Allah peygamberimize (asv) “Allah’ın rahmeti ile ey resulüm sen onlara yumuşak davrandın. Şayet kaba ve katı yürekli olmuş olsaydın onlar senin etrafından dağılırlardı. Sen yine onları affet. Onlar için Allah’tan af dile. İş konusunda onlarla istişare et. Bir de karar verdiğin zaman artık Allah’a güvenerek kararlı şekilde hareket et. Şüphesiz Allah kendisine güvenenleri sever” buyurur. (Âl-i İmran, 3:159) Bu ayet Uhut savaşında peygamberimizin (asv) sözünü dinlemeyerek yerlerini terk eden okçuları affetmesi üzerine nazil olmuştur.


Musa (as) kavl-i leyyin ile Firavun’a şöyle nasihatte bulundu: “Biz Rabbinin elçileriyiz. Rabbimizden deliller ile geldik. Allah bana vahiyle bildirdi ki, selam ve kurtuluş hidayete tabi olanlaradır. Hak ve hakikatten yüz çevirenlere ise azabım çetindir.” Bunun üzerine Firavun Hz. Musa’ya “Ya Musa! Sizin Rabbiniz kimdir?” diye anlattıklarına değer verdiğini gösterdi. Musa (as) onun dinlediğini görünce şöyle devam etti: “Rabbim, her şeyi yaratan ve her şeye fıtratının gereği hakkını veren ve onları hayra sevk edendir” şeklinde cevap verdi. Firavun o zaman şöyle dedi: “Peki öncekilerin durumu ne olacak?” Musa (as) cevap verdi: “Onların durumu Allah’a kalmıştır. Allah hiçbir zaman yanılmaz ve asla hiçbir şeyi ihmal etmez ve unutmaz. Elbette onların durumu da katındaki bir kitapta yazılı olduğu şekildedir. Görmez misiniz Rabbim yeryüzünü size beşik yapmıştır. Her nevi rızkınızı buradan vermektedir. O Allah size gökten yağmur yağdıran ve yeryüzünü o yağmur ile dirilterek her çeşit bitkileri çıkarandır. Siz de hayvanlarınız da bunları kendinize rızık edinirsiniz. Allah bizi topraktan yaratmıştır. Sonra tekrar toprağa inkılâp ettirecektir. Sonra tekrar ilk yarattığı gibi yeniden diriltecektir.” dedi. (Tâhâ, 20:44-55) Hz. Musa (as) bu şekilde “kavl-i leyin” ile deliller getirerek nasihatlerde bulundu ama Firavun bütün bu sözleri işitip mucizeleri gördüğü halde yalanladı, kabul etmedi ve reddetti.” (Taha, 20:56) Musa’ın (as) bu şekilde hak ve hakikati tebliğ etmesi her ne kadar Firavunun kalbini yumuşatmamış ise de sarayda bulunan başkalarına tesir etmiştir. Firavun’un eşi Âsiye ve amcası Hz. Musa’ya (as) iman etmişlerdir. (Mü’min, 40:28) Yine Hz. Musa’ya karşı sihirlerini gösteren sihirbazlar da Hz. Musa’nın (as) ortaya koyduğu deliller ile iman etmişler ve Firavunun öfkesini çekmişlerdir.

Demek ki “kavl-i leyyin” yumuşak bir üslup ile deliller getirerek akıl ve kalbe hitap ederek konuşmaktır. Musa (as) böyle hareket etmiştir. Peygamberimiz (asv) de sahabelerine Uhut Savaşı gibi stratejik önemi büyük olan ve Müslümanların büyük bir mağlubiyet yaşamalarına sebep olan durumlarını dahi affederek onlara yumuşak davranmıştır.

Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Risale-i Nur'un mesleği, nezihâne ve nazikâne ve kavl-i leyyindir” (Lem’alar, 2005, s. 420) buyurarak peygamberimizin (asv) bu tebliğ metodunu ve mesleğini takip ettiğini beyan etmiştir. Nur talebelerine de “Envâr-ı Kur’âniyenin suhûlet-i intişarı için irşad ve nasihatinde “Kavl-i Leyyin” ayetini kendilerine esas almalarını” tavsiye etmiştir. (Barla Lâhikası, 2006, s.405)
 
Üst