Kefeni fırlattı

tuncerr

Active member
Hamdi Sağlamer anlatıyor:

Bir defasında Ankara’daydık. Bize, “Temyiz’de mahkeme var; birlikte gidelim.” dedi. Öğretmen kardeşimiz Konyalı merhum Mustafa Özsoy’la beraberdik. Temyiz’deki duruşmalara, avukatlar dışında kimse alınmıyordu.

Bekir Ağabey, bana bir çanta verdi, Mustafa’nın eline de bir dosya tutuşturdu. Bizi, stajyer veya yardımcı avukat süsü vererek mahkeme salonuna girdirdi.

Manzara müthişti: Yuvarlak bir masa etrafında 27 Mayıs İhtilâlinin karanlık yüzlü adamları çöreklenmişlerdi. O Egesel’ler, Başol’lar hep oradaydı. İhtilâlde oynadıkları başarılı (!) rollerine mükâfat olsa gerek, bu makama atanmışlardı. Bekir Ağabeyi Yassıada’dan da tanıyorlardı. Kin ve nefret do­lu gözlerle bizi süzüyorlardı. Âdeta yiyecek gibi bakıyorlardı. Egesel, Bekir Ağabeyin moralini bozacak şeyler yapıyordu. Eliyle masaya vuruyor, dinlemez gibi görünüyordu.

Bekir Ağabey, hiç aldırış etmeden 40 dakika savunma yaptı. Elindeki bütün belgeleri sundu ve sonunda bunların zabta geçmesini istedi. Zabta geçme talebi, Egesel’i kızdırdı. İki eliyle masayı tutup yüksek sesle:

“Neye güveniyorsun Bekir Bey!” diye açıkça tehdit etti.

Bekir Ağabey, tehdide pabuç bırakacak adam mıydı? He­men, “Ver şunu!” deyip hızla çantayı elimden kaptı. Başka bir evrak çıkarıp gösterecek sandım. Bir de baktım ki sürekli çantasında taşıdığı kefenini çıkarıp masanın ortasına fırlatıverdi. Adamların gözleri fal taşı gibi açıldı. Ardından gür bir sesle:

“İşte buna güveniyorum!” dedi ve konuşmaya başladı. Öy­le yüksek sesle konuşuyordu ki âdeta salon çınlıyordu. Vallahi billahi yeminle söylüyorum, o anda o adamların masaya dayalı ellerine baktım, tir tir titriyorlardı. O zaman gerçekten, Bekir Ağabeyin arkasında bir kuvve-i maneviye olduğunu, müdafaa sırasında başka bir şahsiyete büründüğünü anladım!
 
N

nergiz

Misafir
İŞTE BURDANDA ANLIYORUZ RABBİME GÜVEN GERİSİNİ MERAK ETME SEN....ALLAH RAZI OLSUN..
 

ensar-i

Member
Kefeni firlatti
İHamdi Sağlamer anlatıyor:
Bir defasında Ankara’daydık. Bize, “Temyiz’de mahkeme var; birlikte gidelim.” dedi. Öğretmen kardeşimiz Konyalı merhum Mustafa Özsoy’la beraberdik. Temyiz’deki duruşmalara, avukatlar dışında kimse alınmıyordu.
Bekir Ağabey, bana bir çanta verdi, Mustafa’nın eline de bir dosya tutuşturdu. Bizi, stajyer veya yardımcı avukat süsü vererek mahkeme salonuna girdirdi.
Manzara müthişti: Yuvarlak bir masa etrafında 27 Mayıs İhtilâlinin karanlık yüzlü adamları çöreklenmişlerdi. O Egesel’ler, Başol’lar hep oradaydı. İhtilâlde oynadıkları başarılı (!) rollerine mükâfat olsa gerek, bu makama atanmışlardı. Bekir Ağabeyi Yassıada’dan da tanıyorlardı. Kin ve nefret do­lu gözlerle bizi süzüyorlardı. Âdeta yiyecek gibi bakıyorlardı. Egesel, Bekir Ağabeyin moralini bozacak şeyler yapıyordu. Eliyle masaya vuruyor, dinlemez gibi görünüyordu.
Bekir Ağabey, hiç aldırış etmeden 40 dakika savunma yaptı. Elindeki bütün belgeleri sundu ve sonunda bunların zabta geçmesini istedi. Zabta geçme talebi, Egesel’i kızdırdı. İki eliyle masayı tutup yüksek sesle:
“Neye güveniyorsun Bekir Bey!” diye açıkça tehdit etti.
Bekir Ağabey, tehdide pabuç bırakacak adam mıydı? He­men, “Ver şunu!” deyip hızla çantayı elimden kaptı. Başka bir evrak çıkarıp gösterecek sandım. Bir de baktım ki sürekli çantasında taşıdığı kefenini çıkarıp masanın ortasına fırlatıverdi. Adamların gözleri fal taşı gibi açıldı. Ardından gür bir sesle:
“İşte buna güveniyorum!” dedi ve konuşmaya başladı. Öy­le yüksek sesle konuşuyordu ki âdeta salon çınlıyordu. Vallahi billahi yeminle söylüyorum, o anda o adamların masaya dayalı ellerine baktım, tir tir titriyorlardı. O zaman gerçekten, Bekir Ağabeyin arkasında bir kuvve-i maneviye olduğunu, müdafaa sırasında başka bir şahsiyete büründüğünü anladım!
"Hayatını Davasına Adayan Adam: Bekir Berk" kitabındanİhsan Atasoy
 


Bu alana bir cevap yazın...
Üst