Kelime Analizi 122: Lise

kenz-i mahfi

Sorumlu
LİSE (Fransızca) (ليسه)

Türk eğitim sisteminde sekiz yıllık mecburi ilköğretimini bitirmiş öğrencileri en az dört yıllık bir eğitimle yüksek öğretime hazırlayan ortaöğretim kurumunun adıdır. Lise, ilköğretimin ardından ülkemizde zorunlu eğitim sınıfına alınmıştır.

Fransa'nın meşhur imparatoru Napolyon Bonapart tarafından 1801 yılında kurulan ve üniversite hazırlık okullarına verilen isimdir. Fransızca "lycee" kelimesinden gelmektedir. Bu kelimenin tarihi gelişimine bakıldığında Aristoteles'in M.Ö. 336 yılında Atina'da kurduğu okulun adıdır. M.Ö. 340 yılında Büyük İskender'in yanından Atina'ya dönen Aristoteles'in, Akademia'nın başına getirilmemesi üzerine, şehrin yakınında kendi okulu olan Lykeion'u kurmuştur. Atina'da şehir merkezine fazla uzak olmayan bir mesire yerinin adı olan Lykeion, Aristoteles'in ilk derslerini burada vermesi üzerine okulun adı olarak anılmaya başlanmıştır.
"Lykeion" kelimesi Yunanca'da "kutsal orman" anlamına gelmektedir. Aynı zamanda Yunan tanrılarından Apollon'un sıfatlarından birisi olup "kurtlardan koruyan" manasına da gelmektedir. Aristoteles tarafından kurulan ve ilk derslerini verdiği bu okul tarihteki ilk lise olarak kabul edilmiş ve günümüzde de bu tür eğitim veren kurumlara "lykeion" kelimesinden türetilmiş ve Latince'de "Aristoteles Okulu" manasına gelen "lyceum" kelimesi Fransızca'ya "lycee" olarak geçmiştir. Dilimizde kullandığımız "lise" kelimesi ise Fransızca olan "lycee" kelimesinin dilimizde okunuşudur.

Eflatun (Platon) tarafından kurulan "Akademia" tarihte bilinen ilk uzman yetiştirme okuludur. Akademia, dünyadaki ilk üniversite olarak kabul edilmektedir. Eflatun'un ölümünden sonra Aristoteles'in Akademia'nın başına geçememesi üzerine, Aristoteles kendi okulunu kurmuştur. Akademia, M.Ö.387 yılında Platon tarafından kurulan felsefe okulunun adıdır. Akademi kelimesi, Atina yakınlarındaki Akademeia adlı bir zeytinlikten gelmektedir. Bu zeytinlikte Platon, matematik, doğa bilimleri ve yönetim biçimi gibi çeşitli konularda öğrencilerine ders vermekteydi. Günümüzde Akademi, en geniş manasıyla yükseköğretim kurumu demektir. Bilim, edebiyat ve sanat konularını tartışmak için bir araya gelen üyelerin oluşturduğu kurumlara da akademi denilmektedir. Platon tarafından kurulan bu felsefe okulunun günümüzde Üniversite kavramını oluşturan bileşenlerden birisi olduğu kabul edilmektedir. Bu okulun girişinde "Matematiksel olanı kavramamış olan, buraya girmesin!" yazılıdır. Buna göre Akademia, matematiksel ve akılcı bir düşünceyle temellendirilmiş demektir.

Osmanlılarda eğitimin ilk basamağı Sıbyan Mektebi idi. Bunlara “Mahalle Mektebi” de denilirdi. Hemen her mahallede, her caminin yanında bir Sıbyan Mektebi vardı. Sıbyan mekteplerinde eğitim karma ve ücretsizdi. Bu okullar vakıflar eliyle yönetilirdi. Din bilginleri, kadı, doktor, matematik ve astronomi bilginleri gibi Osmanlı aydınlarının büyük kesimi medreseden yetişiyordu.

Osmanlılarda ilköğretim II. Mahmut zamanında zorunlu hale getirilerek 1847 yılında Sıbyan Mektepleri Talimnamesi yayınlandı. Bu talimnameye göre eğitim ve öğretimin süresi dört yıl olarak belirlenerek öğrencilerin okula devam etmesi zorunlu hale getirildi Tanzimat’tan sonra Avrupa’dan örnek alınarak yeni ilköğretim okulları açıldı. İlköğretim Sıbyan Mektepleri (Ana Okulu), İptidailer (İlkokul) ve Rüştiyeler (Ortaokul) olmak üzere üçe ayrıldı. 1869’da yayınlanan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile her köy ve mahallede Sıbyan Mektebi kurulması kararlaştırıldı

Osmanlı Devleti’ndeki genel amaçlı orta öğretim kurumlarının belli başlıcaları “İdadiler (Ortaokul), Sultaniler (Lise) ve Darulmaarif (Rüştiyeler ile Darülfünün arasında eğitim veren lise dengi okul)’tir”.

Osmanlı Devleti’ndeki yüksek öğretim kurumları ise Darülfünündür. 1871 yılında kapatılan Darülfününlar zaman zaman açılmışsa da istenilen sonucun alınmaması üzerine 1933 yılında kapatılarak yerine üniversiteler açılmıştır.

Medreseler 3 Mart 1924 yılında çıkarılan “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ile kapatılmışlardır.

Osmanlı Devleti döneminde halka yönelik eğitim öğretim temel olarak medrese sistemine dayanırdı. Klasik dönem Osmanlı eğitim sisteminde eğitimin birinci basamağı Sıbyan okulları idi. Hemen her mahallede bulunan bu okullar günümüzdeki ilk okulların karşılığıdır. Genellikle 4 yıllık bir eğitimin yapıldığı bu okullarda erkek ve kız çocuklar beraber okurlardı. Bu okullarda alfabe, Kuran okuma, dini bilgiler, güzel yazı gibi temel eğitim verilirdi. Sıbyan okullarında temel eğitimi alan öğrenciler mesleki eğitsme ya da genel eğitime devam ederlerdi. Osmanlı”da genel eğitimin ikinci ve üçüncü basamağının adı medreseydi. İkinci basamak medreseler Orta okul ve lise düzeyinde eğitim yapardı. Ülkenin hemen her şehrinde her kasabasında yaygın bir şekilde bulunan bu ikinci basamak medreseler daha çok dini bilgilerin öğretildiği okullardı. İkinci basamak medreseleri başarı ile bitirenler imam, hatip, müftü ve sıbyan mektebi öğretmenliği gibi görevlere atanırlardı.
Üçüncü basamak medreseler ise Yüksek öğrenimin yapıldığı eğitim merkezleriydi. İkinci basamak medreselerde başarılı olan öğrenciler isterlerse İstanbul, Edirne, Bursa gibi şehirlerde bulunan medreselerde eğitimlerine devam ederlerdi. Yüksek öğrenim veren bu medreselerin arasında en iyileri Süleymaniye ve Fatih medreseleri idi. Bu medreseleri bitirenler kadı, müderris olarak atanırlar ya da devlet dairelerinde görev alırlardı.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Klasik dönemdeki bu eğitim öğretim tarzı Tanzimat döneminde geniş çaplı bir düzenleme geçirmiştir. 1839 yılında Maarif Teşkilatının yaptığı bir düzenleme ile eğitim sistemi şu şekilde belirlendi :
I. Kademe İbtidailer: Klasik dönemin Sıbyan okullarıdır. Her mahallede bulunması gerektiği ifade edilen bu kullarda eğitim öğretim süresi 4 yıl olarak belirlenmişti. Okula devam mecburiyeti erkekler için 6-10, kızlar için 7-11 yaşları arasındaydı.
II. Kademe Rüştiyeler : Sıbyan okullarından mezun olan öğrenciler isterlerse Rüştiyelere devam edebilecekti. Bu okullarda dini ilimler,matematik,coğrafya,yazı,resim ,müzik gibi dersler okutulmuştur. 4 yıllık bir eğitimin verildiği rüştiyeler 500 haneden fazla olan her kasabada açılma hedefiyle kuruldu. Rüştiyeyi bitiren öğrenciler sınava tabi tutularak İdadilerde eğitimlerine devam edebileceklerdi.
III.Kademe İdadiler- Sultaniler: Lise düzeyinde eğitim yapan bu okullar yüksek okullara öğrenci yetiştirecekti. Müslim ve gayrimüslim çocukların bir arada eğitim göreceği bu okulların eğitim süresi 3 yıl olarak belirlenmişti. Türkçe,Fransızca,mantık,coğrafya,tarih,matematik,kimya resim dersleri okutulmuştur. İdadiler seviyesinde kurulan Sultaniler Fransızca ve Türkçe eğitim yaparlardı. Galatasaray Sultanisi bunun ilk örneğiydi. Daha sonra Darüşşafaka ve Robert Koleji de sultani tipi açılan okullardır. Bu okullarda Türkçe, Fransızca, Grekçe, ahlak, Latince, tarih, coğrafya, matematiktik, kozmografya, mekanik, fizik, kimya, ekonomi, güzel konuşma sanatı ve resim dersleri okutulurdu.
Mekteb-i Sultani, Tanzimat uygulamalarının Osmanlı Devletindeki yansımalarındandır. Bu eğitim kurumu 1 Eylül 1868 yılında Sultan Abdülaziz'in katıldığı törenle açılmıştır. O zamana kadar uygulanan geleneksel eğitim sisteminin dışına çıkılarak batılı eğitim standartlarını uygulamak suretiyle sosyal, hukuksal, siyasal alanlarda gerçekleştirilecek yenilikleri Osmanlı Devleti'nde yaşama geçirecek kadronun yetiştirilmesi amaçlanmıştır. Bu eğitim kurumunun adı Galata Sarayı Humayun Mektebi idi. Enderun'a üst düzeyde eğitimli görevli yetiştirmek için kurulmuştur. Bu yüzden de Mekteb-i Sultani adıyla anılmıştır. Okulun kurulmasındaki amaç, batılı metodlara göre eğitim yapmak, batı kültürünü ve bilhassa Fransız kültürünü tanıtmak ve azınlıklara mahsus talebeyi aynı çatı altında toplamaktır. Günümüzde lise dengi okul olarak açılaın bu kurum, 1856 Paris Antlaşması sırasında Babıali Hükümeti'nin kabul ettiği şartlar sonucu kararlaştırılmıştır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
1868 yılında açılan bu eğitim kurumu içeriden ve dışarıdan çok tepki almıştır. Okul hem yatılı hem de gündüzlü olarak faaliyet gösteriyordu. Okulda dersler, Türkçe ve Fransızca olarak veriliyordu. Ders programlarına göre Arapça ve Farsça dilleri ile İslam tarihi ve din dersleri de okutuluyordu. Hem Türkçe hem Fransızca'dan imtihan veren talebeler "Mekteb-i Sultani" mezunu olarak diploma alırlardı. Yalnız Türkçe veya Fransızca kısmını bitirenlere "ehliyetname" verilirdi.
Okulun ilk müdürü Fransız Mösyö de Salve idi. Okulun müdürlüğünü yapanlar arasında meşhur Ali Suavi ile Türkçe Öğretmenliği yapan Tevfik Fikret de vardır. Bu şahıslar okulu, batı kültürünün kalesi olarak görmüşlerdir. 1927 yılında Galatasaray Sultanisi'nin adı Galatasaray Lisesi olarak değiştirilmiştir. Galatasaray Lisesi, ülkemizde uzun yıllar batı kültür ve yaşayışının öncülüğünü yaparak bu kültürün yerleşmesine çalışmış ve bu kültüre vakıf fakat kendi öz kültürüne yabancı insanların yetişmesine sebep olmuştur. Dilimizdeki çok sayıda Fransızca kelimenin olması ve bunların ise çok kullandığımız kelimeler arasına girmesi tesadüfî değildir.
O zamana kadar kullanılan "İdari ve Sultani" kelimeleri 1923 yılında toplanan Heyeti İlmiye tarafından değiştirilerek bu eğitim kurumlarına "lise" denilmeye başlanmıştır. Cumhuriyetin ilanından bir kaç ay önce 15 Temmuz - 15 Ağustos 1923 tarihleri arasında toplanan ve devam eden yıllarda 2 defa daha toplanan Heyet-i İlmiyelerde eğitim sistemimizi derinden etkileyen konular görüşülmüş ve bunlar birer birer hayata geçirilmiştir. Zamanın Maarif Vekili İsmail Safa Özler idi. Tevhid-i Tedrisat Kanunu da yine bu şahıs zamanında çıkarılmıştır.
Risale-i Nur Külliyatı'nda "lise" kelimesi 23 defa zikredilmiştir. "Lise" kelimesinin kullanılmaya başlandığı 1923 tarihiyle tevafuk etmiş diyebiliriz.
 
Üst