Kelime Analizi 123: Meşaiyyun

kenz-i mahfi

Sorumlu
MEŞAİYYUN (Arapça) (مشائيون)
Meşşailer, derslerini gezerek veren, peygamberlere uymayarak yalnız akıl ve fikir ile hakikatı bulmaya çalışan ehl-i dalalet, dinsizlik yolunu açanlar, sadece akla itimad eden ve vahye tabi olmayan imansızlar manalarına gelmektedir.
Meşaiyyun kelimesi Arapça'da "yürümek, yaya gitmek, adım atmak, ilerlemek" gibi manalara gelen "meşeve" مشو ve "meşâ" مشى kelimesinden türetilmiştir. "Meşâ" kelimesi Arapça'da çok kullanılan bir kelimedir. Bu kelimeden ism-i mensub kalıbında "meşaiyyun" kelimesi türetilmiştir. Bu kelimenin manası "yürüyenler" veya "yürüyenlere mensub" manalarına gelmektedir. "Lise" kelimesinin analizini yaparken bahsedildiği gibi Aristoteles tarafından M.Ö.336 yılında Atina'ya fazla uzak olmayan bir mesire yeri olan Lykeion'da kendi okulunu kurar ve burada ders vermeye başlar. Platon'un Akademia'sına rakip olarak kurduğu Lykeion ya da diğer adıyla Peripatos'ta 12 sene boyunca ders vermiştir. Derslerini ise öğrencileri içinde dolaşarak tartıştıkları bir tür çevresi sütunlarla çevrili avluda ya da galeride vermiştir. Aristoteles, felsefi konuşma ve tartışmaları, Platon gibi otutarak değil de bir yukarı bir aşağı gezinerek yaptığı için bu okula Peripatos yani "Gezginler" adı verilmiştir. Derslerini yürüyerek veren Aristoteles'in felsefe ekolüne atfen Arapça'da "yürüyenler" manasına gelen Meşşaiyyun ismi verilmiştir. İslam dünyasında Aritsoteles ve onun hocası olan Platon (Eflatun)'un görüşlerinden etkilenen Kindi, Farabi, İbn-i Sina ve İbn-i Rüşt gibi dahiler bu ekolden etkilenmişlerdir.
Aristo, eserleri ve düşünceleriyle kendisinden sonra gelen bilim adamlarını ve filozofları etkilemiştir. Felsefe ile uğraşan İslam hükeması da Aristo'dan etkilenmiştir. Hicri 8.yüzyıldan başlamak üzere 3 asır boyunca yabancı dillerdeki eserler Arapça'ya tercüme edilmiştir. Bunlar içinde Yunanlıların meşhur eserleri de yer almaktaydı. Bilhassa Hükema-yı Yunani'nin eserleri itinayla Arapça'ya tercüme edildi. Bu eserleri okuyup inceleyen İslam alimleri, Aristo ve diğer filozofların etkisinde kaldılar ve fikirlerinden önemli ölçüde etkilendiler. Aristo'yu takip eden ve onun fikirlerinden etkilenen kişilere İslam dünyasında Meşşaiyyun denilmiştir.
Aristo ve diğer Helenistik çağ filozoflarının en etkili oldukları, diğer bir deyimle İslam alimlerinin ve filozoflarının eskisinde kaldıkları ilim dallarından biri mantık olmuştur. İnsanlık tarihi boyunca iki görüş insanları büyük ölçüde etkilemiştir. Bunlardan birisi nübüvvetin yani peygamberliğin temsil ettiği vahye dayanan silsile halindeki düşünce; diğeri de felsefecilerin temsil ettiği akla dayanan akım olmuştur. Bazen birlikte bazen de farklı seyreden bu iki düşünce akımı her alanda etkisini göstermiştir.

Aristo, Eflatun, İbn-i Sina ve Farabi gibi büyük dahiler insanın esas vazifesi ve enenin mahiyeti konusunda büyük hataya düşmüşlerdir. "İnsaniyetin gàyetü'l-gàyâtı, 'teşebbüh-ü bilvâcib'dir, yani Vâcibü'l-Vücuda benzemektir' deyip, Firavunâne bir hüküm vermişler ve enâniyeti kamçılayıp, şirk derelerinde serbest koşturarak, esbâbperest, sanemperest, tabiatperest, nücumperest gibi çok enva-ı şirk tâifelerine meydan açmışlar. İnsaniyetin esâsında münderic olan acz ve zaaf, fakr ve ihtiyaç, naks ve kusur kapılarını kapayıp, ubûdiyetin yolunu seddetmişler. Tabiata saplanıp, şirkten tamamen çıkamayıp, şükrün geniş kapısını bulamamışlar."

Buna karşın nübüvvet silsilesinin insaniyete bakışı ve eneye yaklaşımı farklıdır. "Nübüvvet ise, 'Gàye-i insaniyet ve vazife-i beşeriyet, ahlâk-ı İlâhiye ile ve secâyâ-i hasene ile tahallûk etmekle beraber aczini bilip kudret-i İlâhiyeye ilticâ, zaafını görüp kuvvet-i İlâhiyeye istinat, fakrını görüp rahmet-i İlâhiyeye itimad, ihtiyacını görüp gınâ-i İlâhiyeden istimdâd, kusurunu görüp afv-ı İlâhîye istiğfar, naksını görüp kemâl-i İlâhîye tesbihhan olmaktır' diye, ubûdiyetkârâne hükmetmişler."
 
Üst