Kelime Analizi 132: Zemzem

kenz-i mahfi

Sorumlu
ZEMZEM (Arapça) (زمزم)
Kabe yakınlarında bulunan bir kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu, zemzem kuyusu manalarına gelmektedir.
Kelime olarak Arapça'da "gürültüyle kaynadı" manasına gelmektedir. Kâbe yakınındaki kuyudan çıkan, müslümanların büyük değer verdiği sudur.
Suya bu ismin verilmesinin sebebi "bol ve akıcı olma, Cebrail'in konuşma sesi, akarken çıkardığı ses, şimşek sesi, nereden geldiği belli olmayan ses" manalarındaki "zemzem" ile "zemzeme, zemmezem, zümmezim, zemmizem" kelimeleri arasındaki bağlantıdan dolayıdır. Hazret-i İsmail'in annesi Hacer'in uzun arayışlardan sonra İsmail'i bıraktığı yerde suyun kaynağından fışkırarak aktığını görünce "Yavaş yavaş ak, dur!" yani kendi lisanınca (Süryanice) Zem! Zem! demesi veya etrafa yayılmaması için çevresini kumla çevirmesinden dolayı bu ad verildiği ileri sürülmüştür. Fakat bu görüşün zayıf olduğunu ve kelimenin Yunanca veya Kıptice bir kelime olduğunu söyleyenler de vardır.

Hazret-i İbn-i Abbas (RA "zemzem"e, "su sesi" manasını vermiştir. Farsça'da "atların su içerken çıkardığı ses" manasına gelen "zemzeme" kelimesinden geldiği de rivayet edilmektedir. Fakat "zemzem" kelimesinin Arapça asıllı bir kelime olduğu rivayeti daha kuvvetlidir.

"Zemzem" kelimesi Arapça bir kelime olup "alçak sesle konuşmak, yüksek olmayan ve belirsiz gök gürültüsü, titreme" manalarına gelmektedir. Ayrıca "ez-zemzemetü ve zemzeme", "uzaktan anlaşılmayan vızıltı, belirsiz ses, uzaktan mırıldanmak, atların burunlarından çıkardığı ses, özel isim ve insanlardan bir topluluk" manalarına gelmekle beraber "bereketli, bol, doyurucu ve kaynağı zengin su" manalarına da gelmektedir. Diğer bir mana ise tatlı ve tuzlu arasında bulunduğu zamanki durumudur.

"Ez-Zemzeme" kelimesi "çokluk, fazlalık ve toplanmak" manalarına gelmektedir. Hazret-i Hacer'in suyu toplayıp bir araya getirdiği ve havuz haline getirmeye çalıştığı için "zemzem" denilmiştir. Bazı rivayetlerde ise "zemzem" isminin türelerinin olmadığı ve özel bir isim olduğu, suyun çıktığı sese "zemzeme" denildiği, ayrıca Cebrail (AS)'in çıkardığı ses ile su içilirken genizden çıkarılan sese de "zemzeme" denildiği belirtilmiştir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Zemzem suyu;
1-şifa,
2-şubâe (doyurucu)
3-nafia (faydalı)
4-büşra (müjde),
5-safiye (temiz),
6-mürviye (susuzluğu giderici),
7-lâ tünzef (tükenmez) gibi bir çok isimle anılmaktadır.
"Zemzem"in en meşhur adı her ne kadar zayıf görülse de Yunanca veya Kıptice dilinde "dur dur" manasına gelen kelimedir. Bunların yanında;
- mu'zibe (tatlı, güzel ve temiz su)
- meymûne (bereketli, hayırlı)
- bereketün ve mübaraketün (artmak, çok hayırlı ve bereketli)
- berre (suyu bol ve çokça faydalı olan)
- meknûne, tektüm ve mektûme (gizlenen ve gizlenmiş)
- hâfiretü Abdülmuttalib (Abdülmattalib çukuru, kuyusu)
- hezmetü Cibrîl, hezmetü Cibrîl, rakdetü Cibrîl, vat'atü Cibrîl (Cibrîl'in topuğu, Cibrîl'in dokunması, vurması, topuğuyla işaretlemesi veya kanadıyla eşmesi)
- taamü tu'm (içeni yemek gibi doyuran, gıda olan)
- tayyibe, tibe (iyi, lezzetli, temiz)
- şarabül ebrâr (iyi ve halis kulların içeçeği, hayır ve salah ehli insanların zemzemi içmek için yarışmaları ve onu çok arzu etmeleri)
- bedda (azar azar akan)
- sikâyetül hâc (hacıların içeceği su)
- madnûne (sakınılan, cimrilik yapılan, herkese nasip olmayan, pahalı, paha biçilmez)
- Haremiyye (Harem'e ait, Harem-i Şerif'de olması veya Allah (CC) katında çok değerli olması)
- sâbık (öne geçen, önde olan, fazilet bakımından diğer sulara göre önceliği olan)
- sukyallahi İsmail (Allah'ın (CC) Hazret-i İsmail'e (AS) sunduğu su)
- seyyide (bütün suarın efendisi, en değerlisi)
- şabaatül iyâl (açları doyuran, susuzluğu gideren)
- şifaü sukmin (birçok hastalığa şifa olan)
- zahire (ortaya çıkan, faydası açık ve görünür olan)
- zabye (suyu veya hayırları toplayan kuyu)
- salime, afiye (selamet, afiyet)
- isme, asime (ismet, açlıktan koruyan)
- avne, gıyâs (yardım, destek, imdat, zemzem, Hacer ve oğlu İsmail'e yardım ve imdat için gelmiş)
- kâfiye (ihtiyaçlara kafi gelen, yeten)
- me'seretül Abbas (sikâye hakkının Hazret-i Abbas'a verilmesi)
- mücliyetül bi'r (kuyunun apaçıklığı, keşfi)
- mücliyetül basar (zemzeme bakıldığında göze cila ve ışık veren)
- muğziye (cismi ve bedeni ayakta tutan gıdaları ihtiva eden, besleyici)
- mifdah (feda etmek, kurban etmek, karşılığında fidye verilen kıymetli ve değerli şey)
- mû'nise (iyi huylu, iyi geçinen, ünsiyet edilen, kendisinden kaçılmayan, ülfet edip sevilen) gibi pek çok isim ve nitelendirmeler mevcuttur. Bunların bir kısmı Cahiliye döneminden gelen farklı vasıf ve özellikleri ihtiva eden kelimelerdir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Zemzemin çıkışı ile ilgili rivayetler İslami kaynakların yanı sıra Kitab-ı Mukaddes'te de geçmektedir. Zemzemin bulunmasıyla birlikte Mekke şehri ihya olmuş ve bu mübarek su Allah (CC)'ın apaçık nişan ve alametlerinden birisi sayılmıştır. Zemzemin ortaya çıkması, kaynağı ve sürekli olarak akması ise ayrı bir mucize olarak kabul edilmektedir. Zemzem suyunun faziletiyle ilgili bir çok rivayet nakledilmiştir. Mübarek olarak kabul edilen bu su, çok kaliteli ve kendine has özellikte yaratılmıştır. Yapılan tahliller neticesinde zemzemin dünya yüzünde bulunan içilebilir ve sağlıklı suların en iyisi olduğu anlaşılmıştır. İçinde hiçbir mikroorganizma ve bakteri bulunmayan bir sudur. Cibril-i Emin vasıtasıyla en mukaddes yerde Hazret-i İsmail'in susuzluğunun giderilmesi için çıkarılmıştır. Rabbani bir ikram olan zemzem suyunda gıda, şifa, hayır ve bereket vardır. Diğer bütün sulardan ayrı ve ayrıcalıklı bir yeri vardır. Onun bereketli ve nitelikti bir su olduğu konusunda İslam'ın ilk günlerinden bu yana genel bir kabul vardır. Sahabe ve Selef'ten gelen rivayetlerde alimler, zemzem suyunun en hayırlı ve faziletli su olduğuna dair görüş birliğine varmışlardır.
Zemzem suyu saf, temiz ve berraktır. Tadı ve rengi yoktur. Kendine özgü bir tada saliptir. Kokusuz ve az tuzludur. Mikroorganizmalardan arındırılmıştır. Sağlığa zararlı herhangi bir unsur ve bakteri içermemektedir. Tadının değişmesi için doğalın dışında özel bir sebep yoktur. Bakteri ve hiçbir mikrobu içermediği yapılan ilmi çalışmalar ile ispatlanmıştır. Nitekim içilen sudan hacıların hastalanmaması da bu sonucu doğrulamaktadır.
Zemzem suyu gazlı ve hazmettirici özelliktedir. Dünyada en gazlı suyun bulunduu Fransa'nın Evian bölgesinde, 1 litrede 357 miligram bikarbonat tespit edilmesine rağmen, bu oran zemzemde 366 miligram değerindedir.
Madeni sulardaki tuz oranı, litre başına 150-300 miligram arasında iken zemzemde bu oran litre başına 2000 miligram değerindedir. Bu sebeple halsiz ve bitkin düşen hacılar bu suyu içinde rahatlamaktadırlar. Zemzem suyu vücuttaki kemiklerin gelişmesi için zengin kalsiyom ve magnezyum minerallerini içerir. Bu maddeler, insan sağlığı için önemli olan tuz ihtiyacını karşılar. Yine zemzem suyunun sodyum oranı da yüksektir. Daha da önemlisi zemzem suyu, mikropları yok eden ve dişlerin sağlığı için önemli oranda flor ihtiva etmektedir. Madeni suların romatizmal hastalıklara iy geldiği bilinmektedir. Midedeki tahrişleri, müzminleşmiş ishal ve hazımsızlığı giderir. Ayrıca vücuttaki maden eksikliğini gidermede yardımcı olmaktadır. Zemzem suyunun bileşenleri bilindiği halde, buna denk bir maden suyunun yapılamaması zemzemin kendine has özelliklerinden dolayıdır. Zemzemde tuz oranı yüksek olmasına rağmen kendine has özelliğinden dolayı tatlı bir sudur. İçildiğinde tuz tadı alınmaz. Eğer zemzemde bulunan tuz oranı, normal bir suda bulunmuş olsaydı, bu suyu kesinlikle içemezdik. Zemzem suyu, içeriğinde bulunan pek çok mineralden ötürü, tüm dünyadaki sulardan farklı yaratılmıştır. Zemzem suyunun aynı zamanda mayalama özelliği mevcuttur. Bir bardak zemzem suyu, bir kova şebeke suyuna katıldığında bir süre sonra şebeke suyunu temizlediği gözlemlenmiştir. Bundan dolayıdır ki içine katılan suyu temizleme ve zemzem haline getirme özelliği vardır. Zemzem Kuyusu konik bir şekle sahip olduğundan, bu şekil suyun debisini düzenlemektedir. Bilim adamlarına göre, zemzem suyunun uzun sürede bitme ihtimali söz konusu değildir. Zemzem Kuyusu'ndan binlerce yıldır milyonlarca metreküp su çekilmesine rağmen kuyunun kaynağı hala su vermeye devam etmektedir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Rivayete göre Hazret-i İbrahim (AS)'in kendilerine bıraktığı az miktardaki su ve erzakın tükenmesi üzerine ıssız Mekke Vadisi'nde oğlu İsmail'in susuzluktan ölmesinden endişe eden Hazret-i Hacer, Safa ile Merve tepeleri arasında su aramaya başlamış, gidiş gelişlerinin sayısının yediye ulaşması üzerine Merve tepesinde iken oğlunu bıraktığı yerden bir ses işiterek Cebrail tarafından kazılan topraktan su kaynadığını farketmiştir. Çıkan su ile İsmail'in oynadığını görmüş ve suyun önünü keserek bir gölcükoluşturmaya çalışmıştır. Kur'an-ı Kerim'de İbrahim Suresi'nde "ekin bitmeyen bir vadi" olarak nitelenen çorak Mekke vadisinde kendilerine su ihsan ettiği için Allah'a şükreden Hâcer, avucu ile suyu kabına doldururken aynı zamanda etrafını çevirmeye uğraşıyordu. Hazret-i Peygamber (ASM) "Allah (CC) İsmail'in annesine rahmet eylesin; eğer suyun önünü kapatmasaydı zemzem şırıl şırıl akıp giden bir ırmak olurdu" demiştir. (Müsned, I, 347; Buhari, Enbiya 9,Müsakat, 10) Hacer ile İsmail'e yerden su çıkması olayına başta Kitab-ı Mukaddes olmak üzere Hristiyan ve Yahudi kaynaklarında da yer verilmiştir.
Zemzem, toprak üstünde akan tek gözeli bir kaynak iken Hazret-i İbrahim (AS) tarafından kuyu haline getirilmiştir. Hazret-i Hacer ile oğlu birlikte kuyunun çevresinde yaşamaya başladılar. Zemzem aynı zamanda Mekke'de hayat emarelerinin görülmesini de sağlamıştır ve Yemen-Suriye güzergahında seyahat edenlerin dikkatini çekmiştir. Anayurtları Yemen olan Cürhümlüler'den bir kafile, yolculukları esnasında Mekke'nin kurulduğu yerde mola verdikleri bir sırada uzakta bir yerin üzerinde kuşların uçuştuğunu görünce bunun bir su kaynağına işaret olabileceğini düşünerek aralarından iki kişiyi oraya gönderdiler. Böylece suyun varlığından haberdar oldular ve Mekke'ye yerleşmeye karar verip Hacer'e başvurdular. Hazret-i Hacer, zemzemden faydalanmaları dışında su üzerinde hak iddia etmemeleri şartıyla onların Mekke'ye yerleşmesine izin verdi. Mekke'de çoğalan Cürhümlüler, zamanla ataları İbrahim ile oğlu İsmail'in sünnetini terk edip Allah'ın evine saygısızlık göstermeye, dışarıdan şehre gelenlere karşı kötü davranmaya başladılar. Rivayete göre bu yüzden zemzem bir süre sonra çekildi. Cürhümlüler seylü'l-arim dolayısıylabölgeye gelen Huzaa ve onları destekleyen Kinaneoğulları'yla giriştikleri mücadeleden mağlup oldular. Bunun üzerine Hacerülesved'i yerinden söküp bir yere gömdükten sonra içine kıymetli eşyalar atılan Zemzem Kuyusu'nu kapatıp yerini belirsiz duruma getirdiler ve ardından Yemen tarafına gittiler. Asırlarca üzerinden sel sularının geçtiği kuyu tamamen kapandı. Daha sonra Zemzem Kuyusu, Hazret-i Muhammed (ASM)'in dedesi Abdülmuttalip tarafından yeniden ortaya çıkarıldı.
Kabeyi ziyarete gelenler zemzemden faydalanıyor ve memleketlerine de götürüyorlardı. İslam öncesinde yılda 1 defa Zemzem Kuyusunun etrafında törün düzenlenir, böylece suyun yıl boyunca eksilmeyeceğine inanılırdı. Mekkeliler'in inancına göre Şaban ayının ortalarındaki bir gece kuyunun su seviyesi yükselir, tadı çok güzel olurdu, bu gecede herkesin katıldığı törenler yapılırdı.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Zemzem tarih boyunca Kabe'yi ziyaret edenlerin su ihtiyacını karşılamıştır. Zemzemin susuzluğun yanı sıra yemek ihtiyacını da giderdiğine dair İslam öncesine ve sonrasına ait çok sayıda örnek vardır. Hazret-i Peygamber'in (ASM) dadısı Ümmü Eymen onun sabahleyin zemzem içerek güne başladığını, bazen gün boyunca yemek yemediğini söylemiştir. Ebu Talib'in kızı Ümmü Hani'nin evinde içine zemzem konan kova "aç doyuran" diye meşhur olmuştur. Mekke'de zemzem dışında hiçbir su kaynağı halktan ilgi görmüyordu.

Zemzem Kuyusu birincisi ağızdan itibaren 12,80 m., ikincisi kayalar içine oyulmuş haliyle 17,20 m. uzunluğunda iki bölümden meydana gelir, derinliği de 30 metredir. 9. yüzyıldan itibaren bilinen kayıtlara göre 1,5 ile 2,5 m. arasında değişen kuyunun çapı, örülmemiş ve kaya içinde kazılmış olan yerinde bir insanın içine girip çalışmasına yetecek genişliktedir. Zemzemin biri Hacerülesved, diğeri Ebûkubeys dağı ve Safâ tepesi, bir diğeri Merve tepesi hizasından 13 m. aşağıdan çıkıp kuyuyu besleyen üç kaynağı vardır. Hacerülesvedin karşısında bulunan, ağzı 45 cm. uzunluğunda ve 30 cm. yükseklikteki kaynak zemzemin ana kaynağıdır. Zemzemin kutsiyetiyle ilgili haberlerde de Hacerülesved tarafındaki kaynak öne çıkarılmaktadır. Muhtemelen 1027 (1618) yılındaki çalışmalar, Ebûkubeys dağı ile Safâ tepesi tarafındaki kaynakları işlevsiz hale getirmiş ve bunlardan sayıları yirmi bire kadar ulaşan küçük çatlaklardan su sızmaya başlamıştır. Zemzemin su seviyesi mevsimlere, hatta günlere göre değişiklik arzeder. Abbâsî döneminden itibaren su seviyesini yükseltmek için en çok kullanılan yöntem kuyunun tabanını genişletmek olmuştur. 223 (838) ve 224 yıllarında kuyudaki su miktarının çok azaldığına bizzat şahit olan Ezrak kuyunun tabanını genişleterek suyun arttırılmasına çalışıldığını ve 225te (840) yağan yağmurlarla, gelen sellerle tekrar eski seviyesine çıktığını kaydeder. 1068 yılı Zilkadesinde de (Ağustos 1658) benzer bir durum ortaya çıkmış, su seviyesi ciddi oranda azalarak Zilhicce (Eylül) ayında en düşük seviyeye inmiştir.

Abdülmuttalib devrinden itibaren zemzem bazan hurma veya kuru üzümle tatlandırılarak içiliyordu. Abdülmuttalib develerini sağar ve sütlerini balla karıştırıp zemzemle beraber hacılara dağıtırdı. Evliya Çelebi, dünya suları lezzetini taşımayan ve biraz tuzlu olan zemzemin gün içinde bile farklı özellikler gösterdiğini ve sabahtan itibaren yatsıya kadar gül, menekşe, yasemin gibi çiçeklerin yanında saf süt kokusu hissedildiğini kaydeder. Eyüp Sabri Paşa, zemzem binasının açılmasından sonra ilk alınan suyun çok güzel olduğunu söyler ve bunu su kaymağı diye niteler. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başta İngilizler olmak üzere bazı Batılı devletler, Osmanlı Devletinin Mekkedeki etkinliğini azaltmak ve hac ziyaretini engellemek kastıyla sözde tahliller yaptırarak zemzemin koleranın ana maddesini teşkil ettiğini ileri sürmüşlerse de Osmanlı Devleti zemzemi tahlil ettirip bu iddiaların asılsızlığını ortaya koymuş ve bu husus Batılı seyyahlar tarafından da doğrulanmıştır.

Sahâbî Ebû Râfinin kuyunun yanına ağaçtan oyduğu su tasları zemzemin bilinen en eski su kaplarıdır. Zamanla zemzem taşımak ve ikram etmek üzere çeşitli eşyalar imal edildi. Topkapı Sarayı Müzesinde sergilenen, kıymetli taşlarla süslü altın zemzem ibrikleri bunların en gelişmiş örnekleri arasında sayılabilir. Mekkede, zemzem koymaya mahsus sırça kap veya şişeye zevrakâ denir, Osmanlı döneminde hacılara zemzem dağıtan görevlilere yollanan hediyeleri bildiren mektuba da zevrak adı verilirdi. Hz. Peygamber zamanından itibaren, Abdülmuttalibin yaptırmış olduğu iki havuzdan Hacerülesvedin önündeki içmek, kuyunun arka tarafındaki ise abdest almak için kullanılırdı. Üzerinde herhangi bir korunak bulunmayan kuyudan çıkrık veya makara ile çıkarılan zemzem kovalarla bu iki havuza dökülürdü. Velîd b. Abdülmelik zamanında Mekke valisi olan Hâlid b. Abdullah el-Kasrî, Hacerülesvedin karşısına bir direk diktirerek üzerine koydurduğu kandillerle hac aylarında tavaf edenlerin çevrelerini ve kuyuyu aydınlattı. Yine bu dönemde, Mekkenin fethinden sonra sadece zemzemle ilgili işlere bakan sikaye görevlisi için kuyunun yakınında özel bir yer inşa edildi.

Abbâsî Halifesi Ebû Ca'fer el-Mansûr döneminde zemzem işlerine bakanlardan birinin kuyuya düşmesi üzerine etrafı taştan örülmüş kısa bir duvarla çevrili olan Zemzem Kuyusuna ilk ızgara yapıldı ve çevresine mermer döşendi. Izgara sayısını ikiye çıkaran Mehdî-Billâh, Hâcerin İsmâili yanına bıraktığı ağacı merkeze alıp basit bir çardakla kapatılan kuyunun üzerine bir kubbe yaptırdı. 220de (835) Mutasım-Billâh bu kubbeyi kaldırarak, sac ağacından iç kısmı altınla kaplanan ve dönemin en güzel süslemelerini içeren bir tavanın yer aldığı büyük kubbeli hale getirdi. Tavanın saçaklarına hac zamanlarında Zemzem Kuyusunu aydınlatacak kandiller koydurdu ve havuzların bulunduğu yerin tavanını mozaikle kaplattı. Abbâsîler zemzem binasının görünmesine özel önem veriyorlardı. Onların başlattığı bu çalışmalar daha sonra da sürdürüldü. Osmanlılara kadar zemzem binasında bazı tamirat ve tâdilât yapıldı. Osmanlı devrinde, gerek yerli halkın gerekse hac mevsimlerinde hacıların zemzemden rahatça faydalanmaları için çeşitli tedbirler alındı. 933te (1527) başlayan zemzem binasını yenileme faaliyetleri 948 (1541) yılında Emîr Hoşgeldi tarafından tamamlandı. Kuyunun üzerine bir saçak, onun üzerine de kurşunla kaplanmış bir kubbe inşa edildi; ahşap tavan süslemeleri ve zemin mermerleri yenilendi. 1021de (1612) Sultan I. Ahmed kuyunun giriş kısmına demir bir kafes koydurarak daha emniyetli hale getirdi. Kuyunun demir ağızlığı üzerine çıkan dört kişi, buradaki demir kafeslere dayanıp demir makaralar ve demir çatal kovalarla devamlı su çekerlerdi. Evliya Çelebi, su çekmede elleri ayakları kınalı Araplardan kırk kişinin dörder kişilik gruplar halinde nöbetleşe görev yaptığını kaydeder. Sultan I. Abdülhamid zamanında zemzem binası yenilendi, zemzemle ilgili hadisler binanın çeşitli yerlerine yazıldı. Kitâbesinde, I. Abdülhamidin bu işi gerçekleştirmekten duyduğu sevinç ve kuyunun İsmâil ile annesi Hâcerin zamanındaki özelliklerinin aynen korunduğu vurgulanmaktadır.

Sikaye görevlisi tek başına hacıların ihtiyacını karşılayamaz duruma gelince Mescid-i Harâmın çeşitli yerlerinde sakalar görevlendirildi. Osmanlı döneminde İslâm ülkelerinin her vilâyetinden gelen hacılar için bir saka görevlendirildi. Bunların başkanlığı da genellikle Âl-i Zübeyrden bir kişiye veriliyordu. Zemzem üzeri açık olan havuzlarda depolanır, hacılar buradaki musluklardan zemzem içerlerdi. Osmanlı Devletinin sonlarına doğru iki kapalı depo yapıldı ve su çekmek için pompa yerleştirildi. Tamîrât-ı âliye müdürlüğü göreviyle Hicaza gönderilen Hezarfen Edhem Efendinin, ziyaretçilerin içine düşmesini önlemek maksadıyla Zemzem Kuyusunun üstünü kafes şeklinde yekpâre kurşun dökerek kapatması Osmanlıların kuyuyla ilgili son icraatı olmalıdır. Mekkenin idaresi Suûdî ailesine geçtikten sonra, zemzem binası izdihama yol açtığından Mescid-i Harâmın genişletilmesi esnasında ortadan kaldırılıp suyun akıtıldığı sebil önce Mescid-i Harâmın altındaki kısma alındı, merdivenlerle aşağıya açılan girişi de revakların önüne doğru çekildi. Bunun tavafı engellemesi üzerine giriş tamamen kapatılarak Mescid-i Harâmın çeşitli yerlerine konulan soğutma özelliğine sahip sebillerle zemzem dağıtımı yoluna gidildi. Zemzemî denilen görevlilerin sayısı arttırılıp Mekke, Mina ve Arafatta hacılara düzenli biçimde zemzem dağıtılmaya ve ziyaretçilerin zemzem binasına gelmeden ihtiyaçları karşılanmaya çalışıldı.
 
Son düzenleme:

kenz-i mahfi

Sorumlu
Risale-i Nur Külliyatı'nda "zemzem" kelimesi için bazı yerlerde "zemzeme" kelimesi kullanılmıştır. Buna misal olarak Barla Lahikası'nın sonlarında geçen "bi'r-i zemzeme" ibaresi misal olarak verilebilir. "Zemzem" manasında olan "zemzeme" kelimesi ile birlikte toplam 24 defa zikredilmiştir. "nağme hoş ses" manasına gelen ve bazı rivayetlerde "zemzem" kelimesine de kaynaklık eden "zemzeme" kelimesi Risale-i Nur Külliyatı'nda 19 defa zikredilmiştir. Dolayısıyla "zemzem" ve "zemzeme" kelimelerinin toplamı 43 etmektedir.
 
Üst