Kelime Analizi 191: Enfal, Bedir

kenz-i mahfi

Sorumlu
ENFAL (Arapça) (انفال)

"Enfâl" kelimesi "nefel" kelimesinin çoğuludur. "Nefel" kelimesi ise "asıl üzerine bir şey eklemek" demektir. Bu kelime genellikle "ganimet" olarak çevrilmektedir. "Ganimet" kelimesi "zahmetsiz olarak mal, başarı elde etmek" manasında kullanılmaktadır.

Enfal Suresi, Hicretin ikinci yılı içinde Bedir Savaşı'ndan sonra inmiştir. Sure ismini birinci ayetinde 2 defa geçen "Enfâl" kelimesinden almaktadır. Enfal Suresi’nin 1. ayetinin meali şöyledir: “Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygambere aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin. Allah ve Resûlüne itaat edin.”

Bedir Savaşı sonrasında ele geçirilen ganimetlerin taksimi konusunda ihtilaf meydana gelince Enfâl Suresi nazil olmuştur.

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (ASM), Bedir Savaşında elde edilen ganimetlerden hem Bedir Savaşına katılanlara, hem de savaşa mazeretleri dolayısıyla katılamayanlara pay vermiştir. Bedir Savaşına katılmadığı halde ganimetlerden pay alanlardan 3 kişi muhacirlerden, 5 kişi ise ensardandı.

Muhacirlerden olanlar;
1.Hazret-i Osman (RA) idi. Eşi hasta olduğu için, Hazret-i Muhammed (ASM) onu, eşinin yanında kalması için bırakmıştı.
2.ve 3.kişi ise Hazret-i Talha ile Sa'îd bin Zey (RA) idi. Bu iki sahabiyi, Hazret-i Muhammed (ASM), müşriklerin kervanlarını gözetlemeleri için göndermişti.
Ensardan olanlar;
1.Ebu Lubâbe Mervan bin Abdulmünzir idi. Hazret-i Muhammed (ASM), onu Medine'de kendi yerine vekil tayin ederek bırakmıştı.
2.Hazret-i Âsim (RA) idi. Peygamberimiz (ASM) onu da"Âliye"de vekil olarak bırakmıştı.
3.Hâris bin Hatib idi. Hazret-i Muhammed (ASM) onu, Revha'dan kendisine bir haber ulaştırmak üzere Amir bin Avf'a göndermişti.
4.Hâris bin es-Samt idi. O da hasta olduğundan katılamamıştır.
5.Huvât bin Cübeyr'dir.
Bedir Savaşına katılamayan ensar ve muhacirlere Peygamberimiz (ASM) ganimetlerden pay vermiştir. Diğer müslümanlar arasında bu hususta ihtilaf çıktığından dolayı Enfâl suresi nazil olmuştur.
Bir rivayette, Bedir Savaşında genç olan sahabiler, önde savaştılar ve esir aldılar. Yaşlı olan müslümanlar ise Hazret-i Muhammed (ASM) ile birlikte gerideki saflarda beklediler. Bundan dolayı genç sahabiler "Ganimetler bize aittir. Çünkü biz vuruştuk, kâfirleri biz hezimete uğrattık" dediler. Yaşlı sahabiler ise "Biz, sizin gerideki destekçileriniz idik. Eğer bozguna uğrasaydınız, bizim yanımıza gelip toplanacaktınız. Binaenaleyh ganimetleri, bizi dışta bırakarak almayın" dediler. Aralarındaki bu ihtilaftan dolayı Enfâl suresi nazil olmuştur.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
BEDİR (Arapça) (بدر)

Kelime manası olarak "Bedir", bugün Medine bölgesi sınırları içerisinde, Medine'ye yaklaşık 160 kilometre ve Mekke'ye yaklaşık olarak 340 kilometre mesafede Kızıldeniz'e yakın küçük bir şehirdir. Bedir Huneyn olarak da bilinmektedir. Bu küçük şehir, Baharat Yolu konak yerlerinden birisi idi. Günümüzde 15.000 nüfuslu küçük bir yerleşim yeridir. Bu yerleşim yerine yakın mesafede bulunan Bedir Kuyuları mevkiinde tarihte Müslümanlar ile müşrikler arasında cereyan eden ilk savaş yapılmıştır. Mekke müşrikleri yaklaşık 1000 kişilik bir ordu ile, Müslümanlar ise yaklaşık 300 kişilik bir ordu ile Bedir Kuyularının bulunduğu yerde savaşmışlardır. 13 Mart 624(17 Ramazan) günü müslümanlar, müşrik ordusunu yenmiştir. Müslümanlardan 14 kişi şehid edilmiş, müşriklerden 70 kişi öldürülmüştür. Yaklaşık 70 kişi de esir edilmiştir.

"Bedir" kelime manası olarak "olgun, tamam kâmil" manasına gelmektedir. Ayın en parlak halini ifade etmek için kullanılmaktadır. Türkçe'de "dolunay" denilmektedir. Bedir, ayın en iri, en ışıklı zamanıdır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
“Enfâl” kelimesi Risale-i Nur Külliyatı’nda sadece 1 yerde geçmektedir. “enfal-i ganimet” terkibi suretinde ise yine 1 defa geçmektedir. Yani toplam 2 defa “enfâl” kelimesi geçmektedir. Aynı şekilde Kur’an-ı Kerim’de “Enfâl” kelimesi de sadece Enfal Suresi’nin 1. ayetinde 2 defa geçmektedir. Bu noktadan adet yönüyle tevafuk etmiştir.
Bunlar;
1.Hem mesela; Baştaki beş surenin Lafz-ı Celal adedi; Sure-i A’raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Hud’daki Lafz-ı Celal adedinin iki mislidir. (Mektubat, sayfa 407)
2.Elbette bu keyfiyet bana hacc-ı ekber, râh-ı saadet, ömr-ü ebed, tay-ı devlet, enfal-i ganimet sebebi olunca, sürurumdan ne kadar kabarsam ve siz halaskâr ve hekim-i derdime ne kadar teşekkür ve izhar-ı mahmidet eylesem hakkım olmaz mı? (Barla Lahikası, sayfa 376)
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
“Bedir” kelimesi Risale-i Nur’da toplam 38 defa zikredilmiştir. Bunlardan 5 yerde “dolunay” manasında zikredilmiştir. Bu bahislerde Bedir Muharebesi, Gazve-i Bedir, Gaza-i Bedir, Gazve-i Meşhure-i Bedir, Gazve-i Kübra-yı Bedir, Ashab-ı Bedir, Gazve-i Bedr, bedr-i münevver, bedr-i tam ve Bedr şekillerinde kullanılmıştır.

Risale-i Nur’da “dolunay” manasına gelen “bedir” kelimesinin geçtiği yerler;
1.Adeta sen, manen tecerrüd cihetiyle Küre-i Arz kadar büyüyüp, hava gibi ruhen inbisat edip ve Kamer kadar yükselip, bedir gibi mukabil geldikten sonra bizzat perdesiz onunla görüşüp, bir derece yanaşmak dava edebilirsin. (Sözler, sayfa 198)
2.Perdesiz, vasıtasız Kur’an’a bakınca, zülâl gibi hakaikın tecelli ettiği, bulutsuz havada güneş ve böyle bir havada yıldızlarla süslenmiş semada bedirlenmiş kamer gibi müşahede olunuyor. (Barla Lahikası, sayfa 296)
3.Ondokuzuncu Söz’de tarif edilen ve kitab-ı kebirin âyet-i kübrası ve o Kur’an-ı Kebirdeki ism-i a’zamı ve şecere-i kâinatın çekirdeği ve en münevver meyvesi ve o saray-ı âlemin güneşi ve Âlem-i İslâmın bedr-i münevveri ve rububiyet-i İlahiyenin dellâl-ı saltanatı ve tılsım-ı kainatın keşşafı zîhikmeti olan Seyyidimiz Muhammedü’l-Emin Aleyhissalatü Vesselâm.... (Sözler, sayfa 307)
4.Felillahilhamd Hazre-i Fatıma’nın nesl-i mübareki, Hasan ve Hüseyin gibi iki nurani silsilenin bedr-i münevveri, Şems-i Nübüvvet’in manevî ve maddî neslini idame ediyorlar. (Sözler, sayfa 413)
5.Kamer bu hızla çıkışı esnasında, bir hadde geldi ki parladı, büyüdü. Bedr-i tam halinin birkaç misli cesamet arzetti. (Barla Lahikası, sayfa 202)

Risale-i Nur’da “Bedir” kelimesi “Bedir Muharebesi” manasında olarak şu yerlerde geçmektedir.
1.Resul-i Ekrem (Aleyhissalatü Vesselam) Efendimiz, dünyanın en muazzam siyasî hâdisesi olan Bedir Muharebesinde; sahabe-i kirama, nöbet nöbet cemaatla namaz kıldırmıştır. (Sözler, sayfa 756)
2.Mesela Hazret-i Cebrail ve Mikail, iki muhafız yaver hükmünde Gazve-i Bedir’de yanında bulunan bir Zât-ı Mübarek... (Mektubat, sayfa 97)
3.Hem -nakl-i sahih-i katî ile- Gazâ-i Bedir’den evvel ferman etmiş. (Mektubat, sayfa 102)
4....Şu hadise Gazve-i Meşhure-i Bedir’de vuku bulmuş. (Mektubat, sayfa 124)
5....Gazve-i Bedir’de, şu ayet haber veriyor ki... (Mektubat, sayfa 135)
6... Gazve-i Huneyd’de, -Bedir gibi- küffar, şiddetle hücum ederken... (Mektubat, sayfa 136)
7.İşte Bedir’de ve Huneyn’deki harika olan şu hadise, esbab-ı âdi ve kudret-i beşer dâhilinde olmadığından... (Mektubat, sayfa 136)
8.Bir menba-i garaib olan Gazve-i Kübra-yı Bedir’de, Ukkaşe İbni’l-Mihnasi’l-Esedi’nin müşriklerle döğüşürken kılıncı kırıldı. (Mektubat, sayfa 137)
9....fakat İbn-i Vehb gibi bir imam tashih etse, Gazve-i Bedir gibi bir menba-i mu’cizat olan bir gazvede olsa, hem bu iki vakıayı andıracak çok misaller bulunsa; elbette şu iki vakıa, kat’i ve vaki’dir denilebilir. (Mektubat, sayfa 139)
10.İbn-i Mes’ud der ki: Kasem ederim, o bed muameleyi yapan ve onun bedduasına mazhar olanların, Gazve-i Bedir’de birer bire lâşelerini gördüm. (Mektubat, sayfa 147)
11. Hattâ rüesa-yı Kureyş’ten, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’ın eli ile Gazve-i Bedir’de öldürülen, Übeyy İbn-i Halef mağaraya bakmış. (Mektubat, sayfa 152) (Aynı bahis Emirdağ Lahikasında da geçmektedir. )
12.Gazve-i Bedir’de beşbin melaike, -nass-ı Kur’an ile- önde, sahabeler gibi ona hizmet edip, asker olmuşlar. Hatta o melekler, melaikeler içinde, Ashab-ı Bedir gibi şeref kazanmışlar. (Mektubat , sayfa 156)
13.”Gazve-i Bedir’de, gök ile yer arasında, beyaz libaslı atlı zâtları gördük.” (Mektubat, sayfa 157)
14.Hem şu hadise gibi, Gazve-i Bedir’de bir münafık, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’ı bir gaflet vaktinde kimse görmeden, tam arkasından kılınç kaldırıp vururken, birden Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam bakmış. O titreyip, kılınç elinden yere düşmüş. (Mektubat, sayfa 159)
15.Ve elfazıyla, sahabenin evsafını ifade ettikleri gibi, hurufatıyla ve o âyetteki hurufatın tekerrür-ü adediyle yine Ashab-ı Bedir, Uhud, Huneyn, Suffe, Rıdvan gibi tabaka-i meşhure/i Sahabede bulunan zatlara işaret ettikleri gibi.. (Lem’alar, sayfa 33)
16.... Ashab-ı Suffe, Bedir, Rıdvan gibi mümtaz zevata işaret ederek... (Lem’alar, sayfa 34)
17.Mesela Bedir gibi bazı gazalarda Ashab-ı Kiram’a yardım etmek üzere küffar ile muharebe etmek için melaikenin semadan inzalini iktiza eden isim.... (Mesnevi-i Nuriye, sayfa 205)
18.... sahabenin tabakat-ı meşhuresinin ki Ashab-ı Bedir, Şüheda-i Uhud, Ashab-ı Suffa, Ehl-i Biat-ı Rıdvan gibi şöhretgir-i alem tabakatın esmasının adedine işaret ediyor ve şu ayetten evvelki “hüvellezi ersele rasulühu” ayeti altmışüç harf olduğundan ömr-ü nebeviyeye işaret ettiği gibi, bahsettiğimiz ayetle beraber Ashab-ı Bedir ve Suffa ve Uhud ve Ehl-i Beyt-i Nebevi’nin adedini gösterir. İşte ahirdeki ayetin adedi ikiyüz altmıştır. Ashab-ı Bedir, Şühedai Uhud ile beraber, Bedir ve Uhud Şühedasından bulunan bir tek sayılmak, hem isimleri bir olanlar bir sayılmak şartıyla ikiyüz altmıştır. Aynı ayetteki hurufat gibi Ashab-ı Bedir, Ashab-ı Suffa ile söylediğimiz şart ile beraber, ikiyüz altmışdört eder. Ayetten dört fazladır ki, Hulefa-i Erbaa veya Hamse-i Al-i Aba’dan dördüne işaret vardır. Ayette herbir harfin ne kadar tekerrür ettiği ve Ashab-ı Bedir ve Uhud ve Suffa’nın esmasına ne derece muvafık aded göstermesine, gelecek hurufata dikkat et. (Barla Lahikası, sayfa 273)
19.İşte bu hurufatın yarısı Ashab-ı Bedir ve Suffa ve Uhud’da muvafık gelmesiyle gösteriyor ki, gayr-i muvafık olanlar başka tabakatın adedine muvafıktır. (Barla Lahikası, sayfa 274)
20. Ashab-ı Huneyn ve Feth, Uhud ve Bedir’deki Sahabelerin namdar yiğitlerine işaret ettiği gibi... (Barla Lahikası, sayfa 275)
21.... Cercis Aleyhisselam gibi ve Bedir ve Uhud muhaberelerinde çok cefa çekenler gibi sabır ve rıza ile karşıladım. (Emirdağ Lahikası II, sayfa 241)
22.Alem-i İslamiyetin en acib harbi olan Bedir Harbinde namaz vaktinde cemaatten hissesiz kalmamak için, düşmanın hücumu ile beraber mücahidlerin yarısı silahını bırakıp, cemaat hayrına şerik olmak, iki rek’at sonra onlar da hissedar olsun diye Fahr-i Âlem Aleyhissalatü Vesselam bir hadis-i şerifiyle emretmiş olmasıdır. (Emirdağ Lahikası II, sayfa 246)
23....Bedir, Uhud muharebelerinin ehemmiyeti nev’inden... (Tarihçe-i Hayatı, sayfa 159)
24.Gazve-i Bedr’in ondört şehidinden birisi olan Muavviz İbn-i Afra’ Ebu Cehil ile döğüşürken, Ebu Cehil-i Lain, o kahramanın bir elini kesmiş. (Mektubat, sayfa 139)
 
Üst