Kelime Analizi 192: Dehr, Dehriyyûn

kenz-i mahfi

Sorumlu
DEHR (Arapça) (دهر)

Kelime manası olarak zaman, çok uzun zaman, ebedi, bin yıllık zaman, dünya gibi manalara gelmektedir.

“Dehr” kelimesinin çoğulu “edhûr” ve “duhûr” kelimeleridir. Klasik Arap dili sözlüklerinde genellikle “uzun zaman” olarak tanımlanmıştır. Klasik Arapça’da bir insanın hayat süresini ifade etmek için “dehrü fülân” denilmiştir. Aynı şekilde mecazi olarak yaşlı insanı ifade etmek için de “racülün duhriyyûn” denilmiştir. Yeni bir insanın bütün hayatı boyunca devam eden adet ve huyları istiare yoluyla “dehr” kelimesiyle ifade edilmiştir.

“Dehr” ile “zaman” kelimeleri arasında fark olduğu genel kabul görmüştür. Bir görüşe göre “zaman belli bir süreyi, dehr ise bölünemeyen bir zaman sürecini ifade eder” denilmiştir. Buna göre zaman, uzunluk ve kısalık gibi yönlerden bölünebilir bir mahiyette iken, dehr ise bu tür bölümlemelere tabi değildir.

"Zaman" kelimesi Kur'an-ı Kerimde geçmemekle birlikte zaman için kullanılan kelimeler geçmektedir.

"Dehr" kelimesi Kur'an-ı Kerim'de 2 yerde geçmektedir. Bunlar;
1.Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar. (Casiye Suresi, 24.ayet)
2. İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? (İnsan Suresi, 1.ayet)

Casiye Suresi'nin 24.ayetinde bahsedildiği gibi "Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder" diyen ve Dehriyyun veya Dehrîler diye bilinen materyalist felsefi bir akım vardır. İslam aleminde 10.yüzyılda ortaya çıkan ve dehrin ve maddenin ilksiz ve sonsuz olduğunu iddia eden materyalist felsefe akımıdır. Ravend'de doğup Bağdatta yetişen İbni Ravendi'nin kurduğu, yalnız duyularla anlaşılabilen maddi dünyanın varlığını kabul edip, bunun dışında kalan dünyanın varlığına inanmamışlardır. Her şeyin maddeden meydana geldiğini ve yine maddeye dönüşeceğini savunmuşlardır. İslam alimleri tarafından Dehriyyun fikri, çok sert bir şekilde eleştirilmiştir. Dehriyyun düşüncesinde olanlar bazen Zenadıka, Melahide, İlhadiye gibi batıl düşüncelerle birlikte anılmıştır. Zamanı asıl olarak gören Dehriler, bir akım olarak varlığını koruyamamış olup, daha çok çeşitli batıni akımlar içinde varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Dirilmeyi ve ahiret hayatını inkar eden Dehriler (materyalistler), ölümü "dehr" denen sürekli zamana veya tabiata bağlayarak, onun dışında ve üstündeki hakiki müessiri, Allah'ı tanımadıklarını ifade etmektedirler. Dehrilere göre ölümü, gece ve gündüz, yani zaman hazırlar. Ruhları alan bir ölüm meleği yoktur. Bütün olaylar zamana dayandırılır. Ama onlar bu inancı beslerken zandan başka hiçbir delile sahip değillerdir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
"Dehr” kelimesi hadis-i şeriflerde geçmektedir. Bunlara misal olarak;
“Cahiliye dönemi insanları bizi gece ve gündüzden başkası helâk etmiyor. Bizi helâk eden, öldüren ve bize hayat veren odur, diyorlar ve Dehre sövüyorlardı. Yüce Allah’da şöyle buyurdu; “Ademoğlu Dehre söverek bana eziyet ediyor. Halbuki Dehr Benim, iş Benim elimdedir. Geceyi ve gündüzü Ben evirip çeviriyorum. (Taberi, İbni Kseir, Müslim, Buhari, Ebu Davut, Müsned)
“Dehre sövmeyiniz, çünkü Allah Dehrin kendisidir” (Buhari, Müslim)

Hadis-i şeriflerde geçen “Dehr benim” ve “Allah Dehrin kendisidir” ibareleri için İbni Hazm Dehr’in Esmaü’l-Hüsna’dan olduğunu ve İbni Arabi de Dehr’in Allah’ın isimlerinden birisi olduğunu söylemelerine rağmen bu görüş pek iltifat görmemiştir. Halbuki Cenab-ı Hakkın kendisi için seçtiği birincil tekil ifadenin ilki “Allah” ise ikincisi de “Dehr”dir.

Casiye Suresi’nin 24.ayetinde geçen “Onlar derler ki ölürüz ve yaşarız, bizi ancak Dehr helâk eder” ifadesine iki ayet sonra “Allah sizi diriltiyor, sonra öldürüyor, sonra kıyamet günü sizi toplayacak” şeklinde cevap verilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de “dehr” kelimesinin geçtiği İnsan Suresi’nin diğer adı Dehr Suresi’dir. Yukarıda bahsedildiği gibi “Dehr” kelimesinin Esmaü’l-Hüsna’dan olduğunu kabul edenler olmuştur.

Dehr kelimesi Rağıb’ın beyanına göre “alemin vücudunun başlangıcından (ibtida) son bulmasına (inkıraz) kadar olan müddetin veya sürenin ismine” denir. Elmalılı Hamdi Yazır’ın verdiği bilgilere göre Dehr, zamandan daha geniştir. Zaman geçmiş, şimdi ve gelecek kısımlarına ayrılır. Dehr ise zaman-ı küll anlamında bütün sürece verilen isimdir.

Müşriklerin “biz ölürüz ve yaşarız, bizi ancak dehr helak eder” sözüyle insanı yok oluşa sürükleyen tek faktörün dehr olduğunu, dehrin insan bedenini yıpratması ve böylece biyolojik hayatın son bulması olduğu ifade edilmiştir. Arap müşriklerinin yaşam, ölüm ve ölümden sonraki hayat hakkında inkarcı düşünceleri ayetlerde beyan edilmiştir.

Müşrik Araplardan bir kısmı, yaratıcının varlığını ve ölüm sonrası hayatı inkar ettikleri, bir kısmının ise Allah’ın varlığını ve ilk yaratılışı kabul etmekle birlikte, ahiretteki dirilişe inanmamışlardır. Bu fikirde olanlara “Muattıla” denilmiştir. Müşriklerden Allah’ı ve ahireti inkar edenler, varlık alemine çıkarıp yaşatan gücün tabiat olduğunu, yok oluşa sürükleyen sebebin ise dehr olduğunu kabul etmişlerdir. Dehriyyun fikri daha çok bedevi Araplarda kabul görmüştür.

Cahiliye dönemi Arapları herhangi bir musibet ve bela ile karşılaştıkları zaman bunun sebebinin dehr olduğunu düşünerek dehre sövmektedirler. Cahiliye Araplarından birisi bir şiirinde bu hususu “dehrin musibetleri bana göremediğim bir yerden okunu fırlattı” şeklinde beyan etmiştir. Bunun için “dehr” kelimesine “musibet ve bela” manası da yüklenmiştir. Cahiliye Arapları arasında dehrin yıkıcı ve yok edinci gücü kabul edilmiştir. Her şeyi mahveden, insanı hayatı boyunca her türlü acı, üzüntü, felaket ve sefalete duçar kılan yegane gücün dehr olduğunu kabul etmişlerdir.

Antere’nin meşhur bir sözü “Bizim hoşumuza giden eski veya yeni hiçbir yaşantı var mı ki, zaman onu çürütmüş olmasın.”



Risale-i Nur’da “dehr” kelimesinden türetilen “Dehriyyun” kelimesi toplam 3 yerde geçmektedir. Bunlar;
1.İşte diyanet silsilesine itaat etmeyen silsile-i felsefe ki, bir şecere-i zakkum suretini alıp, şirk ve dalalet zulümatını etrafına dağıtır. Hatta kuvve-i akliye dalında; Dehriyyun, Maddiyyûn, Tabiiyyûn meyvelerini, beşer aklının eline vermiş. (Sözler, sayfa 538)
2.Kuvve-i akliye dalında, alem-i insaniyetin dimağına Dehriyyun, Maddiyyun, Tabiiyyun gibi meyveleri vermiş; beşerin beynini bin parça etmiştir. (Sözler, sayfa 541)
3.Kuvve-i akliyeden dehriyyun, maddiyyun, felasife çıkmışlardır ki... (Mesnevi-i Nuriye, sayfa 200)


Risale-i Nur’da “dehr” kelimesi ise toplam 7 defa zikredilmiştir. Bunlar;
1....aynen öyle de, dehrî ve dünya hayatı cihetiyle yine meyveleri ahiret pazarına gönderilen bir muntazam ağaçtır. (Asa-yı Musa, sayfa 35) Aynı ibare Şualar ve Tarihçe-i Hayatı kitabında da geçmektedir.
2....hem senevî, hem asrî, hem dehrî, kudretin mu’cizatını ve rahmetin hedâyâsını hatırlatır. (Sözler, sayfa 42)
3.Sutûr-u hâdisât-ı dehrdir âsâr-ı nâ ma’dud. (Şualar, sayfa 164)
4.Acaba şu zaman ve dehrin şikayetindeki, hattâ büyük zâtlar ve evliyalar dahi felekten ve zamandan şikayet ediyorlar. (Kastamonu Lahikası, sayfa 220)
5.1335 senesi Eylülünde, dehrin hâdisatının verdiği yeis ile şiddetle muzdarib idim. (Tarihçe-i Hayatı, sayfa 129)
 
Üst