kenz-i mahfi
Sorumlu
PİYANGO (İtalyanca)
Düzenleyenlerce bastırılmış numaralı kağıtları satın alanlar içinden, kazananların kura ile belirlendiği talih oyunu, beklenmedik olay veya durum manalarına gelmektedir.
Kelime kökü olarak İtalyanca'da beyaz manasına gelen "bianco" kelimesinden gelmektedir. Herhalde talih oyununda beyaz kağıdı seçenin kazanmasından dolayı bu isim verilmiş olabilir.
Fransızca'da ve Katalanca'da "beyaz" kelimesinin karşılığı "blanc" kelimesidir. İspanyolca'da ve Portekizce'de "blanco", Esperanto'ca "blanka", Galiçya'ca "branco" kelimeleri "beyaz" demektir.
Haksız kazanç çeşitlerinden olan bu oyunlar yasaklanmıştır.
Piyango kelimesi yerine Osmanlı'da, Fransızca'da "şans oyunu" manasına gelen "loterie" kelimesinden gelen "lotarya" kelimesi kullanılmaktadır. Pek çok dilde "piyango" kelimesi Fransızca "loterie" kelimesine benzer kelimelerle ifade edilmektedir. Mesela;
İtalyancada lotteria,
Almancada lotterie,
İspanyolcada loteria,
Rusçada lotereya,
Yunancada lacheio,
Gürcücede latariis,
Azericede lotereya,
Dancada lotteri,
Hintçede latari,
Hırvatçada lutrija,
Arnavutçada lotari,
Yine İtalyanca'da "kader, kısmet" manasına gelen "lotto" kelimesinden dilimize geçen "Loto" kelimesi şans oyunları için sıklıkla kullanılmaktadır. Bu da piyangonun diğer bir türüdür.
Piyango kelimesinin dolayısıyla bu şans oyunu yani kumar türünün içimizde açtığı en büyük yara ise "Milli Piyango" denilen bir kurumun ülkemizde mevcut olmasıdır. Ne aciptir ki hiç bir ülkede böyle bir kurum mevcut değildir. Öncelikle "piyango" kelimesi tamamen ithal olup "milli" kelimesini hiç hak etmemesidir. Sonra bu şans oyunu yani kumarın kültürümüzle hiç bağdaşmamasından dolayı yine "Milli" kelimesini hak etmemesidir. Yani hem kelime hem kültür bakımından tamamen bizden uzak bir şey olmasına rağmen ülkemizde bu kumar meşrulaştırılmış ve adeta devlet tarafından teşvik edilmiştir. Daha önce tahlilini yaptığımız fantaziye kelimesinin içerisine sanırım bu zamanda çok masum olarak bize gösterilen piyango kelimesi de girmektedir. İnsanlar bu kumara birbirini teşvik etmektedirler ve bu fantaziyeyi işlemekte adeta eşler birbiriyle yarışmaktadırlar.
Dinimizde, kültürümüzde alınteriyle kazancın önemi çok büyüktür. Onun için emek harcamadan kazanılan paraya faiz denildiği gibi yine emek harcamadan para kazanmaya da kumar denilmiştir. Osmanlı devleti zamanında piyango kelimesi yerine lotarya kelimesi kullanılmıştır. Milli Piyango'nun milli şuurumuzla en çok zıtlaşan kısmı ise yine kültürümüzde hiç bir yeri olmayan ve tamamen bize yabancı olan yılbaşı eğlencesinde "size de çıkabilir" denilerek milyonlarca insana umut vadedilmekle "umut istismarı" yoluna gidilen büyük çekiliş yani büyük piyangodur. Ne aciptir ki bu yol ile bir kaç kişi sevinirken milyonlar kişi üzülmektedir. Devlet, bir kaç kişiyi mesut ederken milyonları mahrum etmekle çağdaş devlet ilkesine tamamen zıt bir iş yapmaktadır. Her ne kadar devlet, piyangodan hasıl olan paranın bir kısmı ile kamu harcaması yapsa da bu iş onun helal olduğunu göstermez. Zira devlet alkollü içkilerin satışından da gelir elde ediyor. Bu ise alkollü içkilerin helal olması manasına gelmez. Devletin para kazanırken, milletin zarar etmesi ise gerçekten tezat bir durumdur.
Günümüzde hemen herkes piyangonun bir şans oyunu olduğunu bildiği halde bu işi severek yapması ise gerçekten acınacak bir durumdur. Yılbaşındaki en büyük fantaziyelerimizden birisi herhalde bu piyango olsa gerektir.
Peki de bu “piyango” hikâyesi nereden çıktı, ne zamandan beri var, ninelerimizle dedelerimiz de mi piyango bileti alıp köşe dönme rüyaları görüyordu?
Tabii ki hayır! Osmanlı’nın yükselme devrinde hiç bir “talih oyunu” (çoğunluğu mağdur ettiğinden bu oyun aslında talihsiz bir oyun) yoktur. Osmanlı insanı varlığını “şans”a değil “kadere” emanet eden bir anlayış içinde gecesini gündüzüne katıp çabalamakta, alın teri dökmekte ve sadece alın terine saygı duymaktadır. Bozulma süreci, pek çok “doğru” ile birlikte Osmanlı insanının bu doğrusunu da kemirdi. 1889 Şubat’ında ilk piyango düzenlendi. Büyük ikramiye 15 bin 500 kuruştu.
14 Mart 1890 tarihinde düzenlenen ikinci piyangoda ise toplam ikramiye 7 bin 100 lira olmuştu. Biletler 12 Mecidiye’den satılıyordu. Kayıtlara göre, İzmir Osmanlı Mektebi ve Maarif-i Umumiye Mektepleri menfaatine mahsus olmak üzere 1890’lı yıllarda başlatılan ve gelirinin bir kısmı bu mekteplere verilmek üzere düzenlenen piyango ile 1899 yılı sonlarında Vali Kemal Paşa’nın izniyle yedişer keşideli tertipler halinde ve nakit para ödüllü “İzmir Hamidiye Sanayi Mektebi Piyangosu” Osmanlı Devleti’ndeki piyango uygulamalarının ilginç örnekleridir.Cumhuriyetin ilanından sonra, piyango düzenleme hakkı Tayyare Cemiyeti’ne (Şimdiki Türk Hava Kurumu) verildi. 5 Temmuz 1939’da ise Maliye Bakanlığı’na bağlı, tüzel kişiliği haiz, özel hukuk hükümlerine tabi ve her türlü tasarrufa yetkili, Türkiye’de karşılığı nakit olmak üzere piyango keşidesi hakkına sahip “Milli Piyango İdaresi” kuruldu. O gün bugündür faaliyettedir. O gün bugündür pek çok insana “büyük ikramiye” çıkmıştır. Fakat o parayla mutlu olmuş tek bir kişi bile yoktur.
Osmanlı Arşivi’ndeki belgelere göre Abdülmecit döneminde ilk kez piyango yasakla karşılaşıyor. 1855 yılındaki yasak 1857 yılındaki Danıştay kararı ile ‘külliyen men’ uygulamasına dönüştü. 300 kadar ruhsatlı piyangocu mağdur duruma düştü ve hükümetten tazminat talep etti.
1861’de tahta çıkan Abdülaziz’in ilk icraatlarından biri ise piyangoyu serbest bırakmak oldu. 1865’e gelindiğinde kolera salgını gerekçe gösterilerek piyango tekrar yasaklandı. Genç Türkiye Cumhuriyeti de ilk yıllarında piyangonun milli savunma üzerindeki etkisini kullanmak istedi ve 1926’dan 1939’a kadar devletin düzenlediği Tayyare Cemiyeti Piyango’larının geliri ile uçak alımı yapıldı. 1939’dan sonra ise Cemiyet’e ağır maddi yükler getirdiğinden Milli Piyango İdaresi kuruldu.
Düzenleyenlerce bastırılmış numaralı kağıtları satın alanlar içinden, kazananların kura ile belirlendiği talih oyunu, beklenmedik olay veya durum manalarına gelmektedir.
Kelime kökü olarak İtalyanca'da beyaz manasına gelen "bianco" kelimesinden gelmektedir. Herhalde talih oyununda beyaz kağıdı seçenin kazanmasından dolayı bu isim verilmiş olabilir.
Fransızca'da ve Katalanca'da "beyaz" kelimesinin karşılığı "blanc" kelimesidir. İspanyolca'da ve Portekizce'de "blanco", Esperanto'ca "blanka", Galiçya'ca "branco" kelimeleri "beyaz" demektir.
Haksız kazanç çeşitlerinden olan bu oyunlar yasaklanmıştır.
Piyango kelimesi yerine Osmanlı'da, Fransızca'da "şans oyunu" manasına gelen "loterie" kelimesinden gelen "lotarya" kelimesi kullanılmaktadır. Pek çok dilde "piyango" kelimesi Fransızca "loterie" kelimesine benzer kelimelerle ifade edilmektedir. Mesela;
İtalyancada lotteria,
Almancada lotterie,
İspanyolcada loteria,
Rusçada lotereya,
Yunancada lacheio,
Gürcücede latariis,
Azericede lotereya,
Dancada lotteri,
Hintçede latari,
Hırvatçada lutrija,
Arnavutçada lotari,
Yine İtalyanca'da "kader, kısmet" manasına gelen "lotto" kelimesinden dilimize geçen "Loto" kelimesi şans oyunları için sıklıkla kullanılmaktadır. Bu da piyangonun diğer bir türüdür.
Piyango kelimesinin dolayısıyla bu şans oyunu yani kumar türünün içimizde açtığı en büyük yara ise "Milli Piyango" denilen bir kurumun ülkemizde mevcut olmasıdır. Ne aciptir ki hiç bir ülkede böyle bir kurum mevcut değildir. Öncelikle "piyango" kelimesi tamamen ithal olup "milli" kelimesini hiç hak etmemesidir. Sonra bu şans oyunu yani kumarın kültürümüzle hiç bağdaşmamasından dolayı yine "Milli" kelimesini hak etmemesidir. Yani hem kelime hem kültür bakımından tamamen bizden uzak bir şey olmasına rağmen ülkemizde bu kumar meşrulaştırılmış ve adeta devlet tarafından teşvik edilmiştir. Daha önce tahlilini yaptığımız fantaziye kelimesinin içerisine sanırım bu zamanda çok masum olarak bize gösterilen piyango kelimesi de girmektedir. İnsanlar bu kumara birbirini teşvik etmektedirler ve bu fantaziyeyi işlemekte adeta eşler birbiriyle yarışmaktadırlar.
Dinimizde, kültürümüzde alınteriyle kazancın önemi çok büyüktür. Onun için emek harcamadan kazanılan paraya faiz denildiği gibi yine emek harcamadan para kazanmaya da kumar denilmiştir. Osmanlı devleti zamanında piyango kelimesi yerine lotarya kelimesi kullanılmıştır. Milli Piyango'nun milli şuurumuzla en çok zıtlaşan kısmı ise yine kültürümüzde hiç bir yeri olmayan ve tamamen bize yabancı olan yılbaşı eğlencesinde "size de çıkabilir" denilerek milyonlarca insana umut vadedilmekle "umut istismarı" yoluna gidilen büyük çekiliş yani büyük piyangodur. Ne aciptir ki bu yol ile bir kaç kişi sevinirken milyonlar kişi üzülmektedir. Devlet, bir kaç kişiyi mesut ederken milyonları mahrum etmekle çağdaş devlet ilkesine tamamen zıt bir iş yapmaktadır. Her ne kadar devlet, piyangodan hasıl olan paranın bir kısmı ile kamu harcaması yapsa da bu iş onun helal olduğunu göstermez. Zira devlet alkollü içkilerin satışından da gelir elde ediyor. Bu ise alkollü içkilerin helal olması manasına gelmez. Devletin para kazanırken, milletin zarar etmesi ise gerçekten tezat bir durumdur.
Günümüzde hemen herkes piyangonun bir şans oyunu olduğunu bildiği halde bu işi severek yapması ise gerçekten acınacak bir durumdur. Yılbaşındaki en büyük fantaziyelerimizden birisi herhalde bu piyango olsa gerektir.
Peki de bu “piyango” hikâyesi nereden çıktı, ne zamandan beri var, ninelerimizle dedelerimiz de mi piyango bileti alıp köşe dönme rüyaları görüyordu?
Tabii ki hayır! Osmanlı’nın yükselme devrinde hiç bir “talih oyunu” (çoğunluğu mağdur ettiğinden bu oyun aslında talihsiz bir oyun) yoktur. Osmanlı insanı varlığını “şans”a değil “kadere” emanet eden bir anlayış içinde gecesini gündüzüne katıp çabalamakta, alın teri dökmekte ve sadece alın terine saygı duymaktadır. Bozulma süreci, pek çok “doğru” ile birlikte Osmanlı insanının bu doğrusunu da kemirdi. 1889 Şubat’ında ilk piyango düzenlendi. Büyük ikramiye 15 bin 500 kuruştu.
14 Mart 1890 tarihinde düzenlenen ikinci piyangoda ise toplam ikramiye 7 bin 100 lira olmuştu. Biletler 12 Mecidiye’den satılıyordu. Kayıtlara göre, İzmir Osmanlı Mektebi ve Maarif-i Umumiye Mektepleri menfaatine mahsus olmak üzere 1890’lı yıllarda başlatılan ve gelirinin bir kısmı bu mekteplere verilmek üzere düzenlenen piyango ile 1899 yılı sonlarında Vali Kemal Paşa’nın izniyle yedişer keşideli tertipler halinde ve nakit para ödüllü “İzmir Hamidiye Sanayi Mektebi Piyangosu” Osmanlı Devleti’ndeki piyango uygulamalarının ilginç örnekleridir.Cumhuriyetin ilanından sonra, piyango düzenleme hakkı Tayyare Cemiyeti’ne (Şimdiki Türk Hava Kurumu) verildi. 5 Temmuz 1939’da ise Maliye Bakanlığı’na bağlı, tüzel kişiliği haiz, özel hukuk hükümlerine tabi ve her türlü tasarrufa yetkili, Türkiye’de karşılığı nakit olmak üzere piyango keşidesi hakkına sahip “Milli Piyango İdaresi” kuruldu. O gün bugündür faaliyettedir. O gün bugündür pek çok insana “büyük ikramiye” çıkmıştır. Fakat o parayla mutlu olmuş tek bir kişi bile yoktur.
Osmanlı Arşivi’ndeki belgelere göre Abdülmecit döneminde ilk kez piyango yasakla karşılaşıyor. 1855 yılındaki yasak 1857 yılındaki Danıştay kararı ile ‘külliyen men’ uygulamasına dönüştü. 300 kadar ruhsatlı piyangocu mağdur duruma düştü ve hükümetten tazminat talep etti.
1861’de tahta çıkan Abdülaziz’in ilk icraatlarından biri ise piyangoyu serbest bırakmak oldu. 1865’e gelindiğinde kolera salgını gerekçe gösterilerek piyango tekrar yasaklandı. Genç Türkiye Cumhuriyeti de ilk yıllarında piyangonun milli savunma üzerindeki etkisini kullanmak istedi ve 1926’dan 1939’a kadar devletin düzenlediği Tayyare Cemiyeti Piyango’larının geliri ile uçak alımı yapıldı. 1939’dan sonra ise Cemiyet’e ağır maddi yükler getirdiğinden Milli Piyango İdaresi kuruldu.