Kelime Analizi 93: Tâğût-Tuğyân

kenz-i mahfi

Sorumlu
TÂĞÛT (Arapça) (طاغوت)
İnsanları Allah'a (CC) karşı isyana sevkeden, isyankar, her bâtıl mâbud, şeytan, İslamiyetten önce Kabedeki putlardan birisinin ismidir.

Bu kelime Arapça "( طغو ve طغى ) kelimesinden türetilmiştir. "Sınırı ve haddi aşmak/geçmek, denizin dalgalanması, köpürmesi; nehirin taşması, sel basmak, su kaplamak, zulmetmek, eziyet etmek, zalimce davranmak, üstün olmak, galip gelmek; baskın gelmek, ağır basmak, baskın çıkmak" gibi manalara gelmektedir. Çoğulu "Tâğûn" kelimesidir.
İsm-i tafdili "edğâ" kelimesi olup "çok azgın, en azgın, pek azgın" demektir.
"tâğiye" kelimesi "taşan, haddini aşan olay" manasına gelip "taşkınlık" manasında kullanılmaktadır. Hakka Suresi'nin 5.ayetinde bu kelime kullanılmıştır. Semud Kavminin helak olması onların taşkınlıklarından yani tuğyanlarından dolayıdır.
"Put, putlaştırılmış şey, ayartan, kötü yola sürükleyen" manasında "tâğût" kelimesi kullanılmaktadır.

"Tâğût" kelimesi Kur'an-ı Kerim'de 8 defa zikredilmiştir. "Tâğût" kelimesinin geçtiği ayetlerin mealleri şöyledir:
1-2- "...Her kim tağutu inkar edip Alla'a inanırsa, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah işitendir, bilendir. Allah inananların velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfredenlere gelince onların dostları da tağuttur. Onları aydınlıktan çıkarıp karanlığa götürür. İşte onlar cehennem ashabıdır, orada ebediyen kalırlar. (Bakara Suresi, 256-257.ayetler)
3- "Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri görmedin mi? Onlar cibte (sihire) ve tağuta iman ediyorlar ve kafirler için: "Bunlar (Allah'a) iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar." (Nisa Suresi, 51.ayet)
4- "Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Kendilerine tağutu inkar etmeleri emrolunduğu halde hakem olarak tağuta başvurmak istiyorlar. (Nisa Suresi, 60.ayet)
5- "İman edenler Allah yolunda savaşırlar, küfredenler ise tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın! Şüphe yok ki şeytanın tuzağı zayıftır." (Nisa Suresi, 76.ayet)
6- "De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah'ın lanetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tağuta tapanlar çıkardığı kimseler, yeri daha kötü ve doğru yoldan daha fazla sapmış olanların ta kendileridir." (Maide Suresi, 60.ayet)
7- "Andolsun ki biz 'Allah'a kulluk edin ve tağuttan sakının' diye her ümmete bir resul gönderdik..." (Nahl Suresi, 36.ayet)
8- "Dinleyip de sözün en güzeline uyan, tağuta kulluktan sakınıp Allah'a yönelen kullarımı müjdele! Onlara müjde vardır." (Zümer Suresi, 17.ayet)

İsm-i tafdili "edğâ" kelimesi olup "çok azgın, en azgın, pek azgın" demektir. Necm Suresi'nin 52.ayetinde Nuh (AS) Kavminin diğer kavimlerden daha azgın olduğu beyan edilmiştir. Çünkü bu kavim daha azgın ve daha zalim olup sürekli Hazret-i Nuh (AS)'a eziyet etmişlerdir.

Tağut, şeytan gibi hakkı tanımayan azgın, sapkın her kişi ve güce verilen bir isimdir. Allah (CC) ve Resulü'nün (ASM) hükümleri nerede kabul edilmiyorsa, orada bir tuğyan, bir isyan vardır ve bunları kabul etmeyen de tağuttur. Nitekim şeytana da haktan uzaklığı ve temerrüdü sebebiyle şeytan denilmiştir. İnsi ve cinni şeytanlar arasında daima bir irtibat vardır.
Kur'an-ı Kerim'in ayetlerinden anlaşıldığı üzere tağutlar çoktur. Şöyle bir taksim yapacak olursak tâğût;
1- İnsanları saptırıp Allah (CC)'tan başkasına ibadete çağıran şeytandır.
2- Allah (CC) ile beraber kendisine ibadet edilen veya Allah (CC)'tan başka ibadet edilip de kendisinin de bu duruma razı olan şahıstır.
3- İsmi ne olursa olsun Allah (CC)'tan başka ibadet edilen ve kendisi de buna razı olan her şeydir.
4- Allah (CC)'ın hükümlerini değiştiren ve Allah (CC)'ın indirdiğinin gayrisiyle hüküm veren zalim idareciler.
5- İslamiyete uymayan bütün tarzlar, düşünce ve haller.
6- Gaybi ilimleri bildiğini iddia eden kişidir. Kahin, müneccim, falcı, sihirbaz vb.
7- Kendisine ibadet edilmeye çağırarak kendisinin yüceltilmesini ve büyütülmesini kabul eden kişidir. Firavun, Nemrut vb.
8- Allah (CC)'ın indirdiği hükümler dışında başka bir hükümle hükmetmektir.
İmam-ı Kurtubi'ye göre tağut, "put ve şeytan" demektir.
Enes bin Malik'e göre tağut, "Allah (CC)'tan başka kendisine ibadet edilen her şey"dir.
Hazret-i Ömer'e göre tağut, "şeytan"dır.
El-Cevherî'ye göre tağut, "kahin, şeytan veya sapıklıkta başı çeken kimse"dir.

Bu kelimeden türetilen "tuğyân" طغىان kelimesi aslında su baskını manasına gelmekle beraber, baskı, despotluk, tiranlık gibi manalarda da kullanılmaktadır. Genellikle "tuğyân" kelimesi "insanı azdıran her şey" için kullanılmaktadır.

"Tuğyân"kelimeside bu kökten türetilen mübalağa kipiyle cins bir isimdir. Kelimenin aslı "ceberût, zorbalık" gibi "tağavut"tur. Buna göre tuğyan "isyankâr, azgın, azman" gibi manalara gelmektedir. İbn-i Cerir-i Taberani'nin tarif ettiği üzere, Allah (CC)'a karşı isyankâr olup, zorla ve zorlama ile veya gönül rızasıyla kendisine tapınılıp mâbud ittihaz edilen, gerek insan, gerek şeytan, gerek put, gerek dikili taş ve gerekse diğer herhangi bir şey demektir. Şeytan veya sihirbaz, kahin ya da insanların ve cinlerin, inad edip büyüklük taslayanları veya Allah (CC)'a karşı mabud tanınıp buna razı olan Firavun ve Nemrud gibiler veya putların tağut olduğu şeklinde rivayetler vardır.Aslında tağut, bunların herbirisine hasredilmiştir. Daha geniş ifade ile " Allah (CC)'ın yolundan menedenler" olarak tarif edilmiştir. Casiye Suresi'nin 23.ayetinde "Heva ve hevesini ilâh edinen kimseyi gördün mü?" hükmüne göre kendi hevasına uyup kendi kendine mabud rütbesi vermiş olanlar düşünülecek olursa tağutun az önceki gibi geniş manasına dahil edilmiş olacaktır. Yani böyle yapanlar başkaları tarafından mabud olarak tanınmadığı halde kendi kendilerine mabudiyet mertebesini vererek ilahlığını ilan etmiş kişilerdir.

Bu izahlardan anlaşıldığı üzere "şeytan, sihirbaz, kahin, batıl mabud, insanların ve cinlerin büyüklük taslayıp inad edenleri" tağutun tarifinin içine dahil olmuşlardır. Yine bu izahlardan anlaşılacağı üzere tağutun gizlisi de açığı da, görünürü de, görünmezi de vardır. Bu duruma göre putlar ikinci derece tağutlardan sayılmaktadır. Akıl sahibi olmayan ve hayatları bulunmayan putların ve dikili taşların ve sanemlerin aslında tağutlardan sayılmamaları gerekebilir. Zira bunların bizzat kendi şahıslarının Allah'a karşı bir azgınlık haline sahip olamayacakları ve buna rıza gösteremeyecekleri aşikardır. Fakat Allah'a isyanı red edemediklerinden nihayet bir azgınlık sebebi olarak kabul edilebilir ve bu sebebi ise yine tuğyan etmiş kişiler bulurlar. Tuğyan etmiş şahıslar putlar ve dikili taşlar ile azgınlıklarını dışa vururlar. Bundan dolayıdır ki putlar tağut olmayıp sadece tağutların temsilcileridir.

"Tâğût" kelimesi ve bu kelimenin kökü olan "Tağy veya Tağv" kelimesinden türetilen kelimeler Kur'an-ı Kerim'de 40 yerde geçmektedir. Hakka Suresi'nin 11.ayetinde geçen "suyun taşması" manası dışındakiler "azgınlık, hududu aşmak, sapıkların başını çeken kişiler, azdırmak" gibi manalarda kullanılmıştır.

Tuğyan, taşkınlık, azgınlık, haddi ve sınırı aşmak demektir. Fiziksel güçlerin dahi normal sınırları aşacak şekilde taşmaları da tuğyan kelimesiyle ifade edilmiştir. Buna göre suyun taşması da Kur'an-ı Kerim'de "tağa" kelimesiyle ifade edilmiştir. Bu şekilde taşan ve her yeri kaplayan şeye "tâğiye" denilmektedir. İsyan ve günahta sınır tanımayacak ölçüde ileri gitmeye tuğyan denilmiştir. Allah'ın koyduğu sınırları insanın nefsi ve hevesi için aşması caiz olmayıp bu haller tuğyana girmektedir. Allah'ın koyduğu sınırların aşılması tuğyan olarak isimlendirilmiştir. Tuğyan, bir nevi istikametten sapmadır. İnsan, belli nimetlere mazhar olduğu ve kendisini başkalarından müstağni zannettiği, kendisinde istediğini yapma arzu ve kudreti hasıl olduğu ve bir kabiliyet vehmettiği zaman artık Allah'ı unutmaya başlar, gerçek kudret, ilim, irade sahibinin kim olduğunu unutur. İşte böyle bir durum, insan için tuğyana açılan kapı demektir. Hiç bir hak ve hukuk tanımaz, haddi aşar, Allah'a ortak koşmaya başlar, nefsin heva ve hevesini kendine İlah ittihaz eder ve heveslerinin peşinden gider.

"Tağut" kelimesinin Ebced Değeri: 1416'dır.
 
Üst