Livza
Well-known member
Bir adamın kılıbık olması başka şey, hanımına yardımcı olması başka bir şey! Kılıbıklıkla yardımı karıştırmamalıyız. Erkeğin hanımına yardım etmesi, Peygamberî bir ahlâktır.
Padişahın biri kılıbıklıkla itham ediliyormuş. Sonra karar vermiş ki, kılıbıkları ve herkeste bir parça kılıbıklık var olduğunu ortaya çıkarayım. İki çadır kurdurmuş ve tellâl çıkartmış:
“Ey ahâli! Padişahımız iki çadır kurdurdu. Bir çadıra kılıbık olanlar, diğer çadıra kılıbık olmayanlar girecek! Kılıbık olmayanlara kese kese altın ihsan edecek. Numara yapanlara ise cezâ verecek!”
Hurraaa, herkes kılıbık olanlar çadırına girmiş.
Yalnız bir kişi kılıbık olmayanlar çadırına girmiş! Padişah ona demiş ki:
“Aferin sana, gel bakalım, al şu kese altınları. Nasıl başardın, onu bir anlat hele!”
Adam cevap vermiş, “Valla Padişahım, bana hanım dedi ki, ‘Sakın kalabalığa karışma!’”
Bir adamın kılıbık olması başka şey, hanımına yardımcı olması başka bir şey! Kılıbıklıkla yardımı karıştırmamalıyız. Erkeğin hanımına yardım etmesi, Peygamberî bir ahlâktır. Çünkü, Hz. Muhammed (asm) hanımlarına yardım ederdi: Keçileri sağmış, giyeceklerini dikmiş, ayakkabılarını tamir etmiş, diğer ev işlerinde yardımcı olmuştur.
Yardımcı olmak başka bir şey, kılıbıklık başka bir şey! Kılıbıklık, hanımının rotasına girmektir!
“Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklit eder; refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur.
Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp ‘Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim’ diye takvâya girer.
Veyl o erkeğe ki, saliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer.
Ne bedbahttır o kadın ki, müttakî kocasını taklit etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.
Binler veyl o iki bedbaht zevc ve zevceye ki, birbirinin fıskını ve sefahetini taklit ediyorlar, birbirine ateşe atılmasında yardım ediyorlar.” (Lem’alar, s. 199)
Kadınlar kadın gibi davranmalı..
Bu başlığı okuyan hanımlardan şaşıranlarınız olacaktır elbette. “Nasıl yani, biz kadın gibi davranmıyor muyuz?” diye soracaksınız.
Maalesef feminizmin etkisiyle günümüzde bazı kadınlar, erkek gibi davranabiliyor. İlişkilerinde sert, resmî duruyor. Eşiyle ilişkileri cilve, naz gibi unsurları barındırmıyor. Giyimi, söylemleri, fikirlerini savunuş biçimi, bir erkeği andırıyor.
Erkekleşen kadınlar başta olmak üzere tüm kadınların Hürrem Sultan’dan öğreneceği çok şey var. Bakmayın siz TV dizisinde ecnebi kadınlarına benzetildiğine.
Hürrem Sultan, çok dindar ve testtüre önem veren bir hanımdı. Eşini de çok severdi. Kılık kıyafetini, saçının modelini eşi Kanuni Sultan Süleyman’ın ruh hâline göre ayarlardı. Eşi neşeliyken o da şen şakrak olur, süslenirmiş. Eşi sıkıntılıyken daha sade giyinir, sakin davranır ve tane tane konuşurmuş. Sultan Süleyman asabi olduğunda onu sakinleştirmeye çalışır, farklı bir konuyu gündeme getirmekten uzak dururmuş. Eşinin kendisini sevdiğini bildiği için canı sıkıldığı, yahut moralini bozan bir durum olduğunda ona naz yapar, hâlini belli edermiş. Eşinden bir şey istediğinde dikte ettirerek değil, telkin ederek elde edermiş. Eşi uzağa gittiği vakit, meselâ seferdeyken, ona aşkını anlatan mektuplar yazarmış. Gözden ırak olan gönülden de ırak olmasın diye.
Boşuna tarihe geçmemiş Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın aşkı! Günümüz kadınının ondan öğreneceği pek çok sır, püf noktası yok mu?
Ali FERŞADOĞLU
Padişahın biri kılıbıklıkla itham ediliyormuş. Sonra karar vermiş ki, kılıbıkları ve herkeste bir parça kılıbıklık var olduğunu ortaya çıkarayım. İki çadır kurdurmuş ve tellâl çıkartmış:
“Ey ahâli! Padişahımız iki çadır kurdurdu. Bir çadıra kılıbık olanlar, diğer çadıra kılıbık olmayanlar girecek! Kılıbık olmayanlara kese kese altın ihsan edecek. Numara yapanlara ise cezâ verecek!”
Hurraaa, herkes kılıbık olanlar çadırına girmiş.
Yalnız bir kişi kılıbık olmayanlar çadırına girmiş! Padişah ona demiş ki:
“Aferin sana, gel bakalım, al şu kese altınları. Nasıl başardın, onu bir anlat hele!”
Adam cevap vermiş, “Valla Padişahım, bana hanım dedi ki, ‘Sakın kalabalığa karışma!’”
Bir adamın kılıbık olması başka şey, hanımına yardımcı olması başka bir şey! Kılıbıklıkla yardımı karıştırmamalıyız. Erkeğin hanımına yardım etmesi, Peygamberî bir ahlâktır. Çünkü, Hz. Muhammed (asm) hanımlarına yardım ederdi: Keçileri sağmış, giyeceklerini dikmiş, ayakkabılarını tamir etmiş, diğer ev işlerinde yardımcı olmuştur.
Yardımcı olmak başka bir şey, kılıbıklık başka bir şey! Kılıbıklık, hanımının rotasına girmektir!
“Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklit eder; refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur.
Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp ‘Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim’ diye takvâya girer.
Veyl o erkeğe ki, saliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer.
Ne bedbahttır o kadın ki, müttakî kocasını taklit etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.
Binler veyl o iki bedbaht zevc ve zevceye ki, birbirinin fıskını ve sefahetini taklit ediyorlar, birbirine ateşe atılmasında yardım ediyorlar.” (Lem’alar, s. 199)
Kadınlar kadın gibi davranmalı..
Bu başlığı okuyan hanımlardan şaşıranlarınız olacaktır elbette. “Nasıl yani, biz kadın gibi davranmıyor muyuz?” diye soracaksınız.
Maalesef feminizmin etkisiyle günümüzde bazı kadınlar, erkek gibi davranabiliyor. İlişkilerinde sert, resmî duruyor. Eşiyle ilişkileri cilve, naz gibi unsurları barındırmıyor. Giyimi, söylemleri, fikirlerini savunuş biçimi, bir erkeği andırıyor.
Erkekleşen kadınlar başta olmak üzere tüm kadınların Hürrem Sultan’dan öğreneceği çok şey var. Bakmayın siz TV dizisinde ecnebi kadınlarına benzetildiğine.
Hürrem Sultan, çok dindar ve testtüre önem veren bir hanımdı. Eşini de çok severdi. Kılık kıyafetini, saçının modelini eşi Kanuni Sultan Süleyman’ın ruh hâline göre ayarlardı. Eşi neşeliyken o da şen şakrak olur, süslenirmiş. Eşi sıkıntılıyken daha sade giyinir, sakin davranır ve tane tane konuşurmuş. Sultan Süleyman asabi olduğunda onu sakinleştirmeye çalışır, farklı bir konuyu gündeme getirmekten uzak dururmuş. Eşinin kendisini sevdiğini bildiği için canı sıkıldığı, yahut moralini bozan bir durum olduğunda ona naz yapar, hâlini belli edermiş. Eşinden bir şey istediğinde dikte ettirerek değil, telkin ederek elde edermiş. Eşi uzağa gittiği vakit, meselâ seferdeyken, ona aşkını anlatan mektuplar yazarmış. Gözden ırak olan gönülden de ırak olmasın diye.
Boşuna tarihe geçmemiş Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın aşkı! Günümüz kadınının ondan öğreneceği pek çok sır, püf noktası yok mu?
Ali FERŞADOĞLU