(Kiliseler Birliği’nin Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Peygamberliğini Kabulü hakkında) 1 Avrupa’ya Bakış
(Kiliseler Birliği’nin Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Peygamberliğini Kabulü hakkında)
Burada Müslüman ve Hıristiyanların dikkatlerini bir noktaya daha çekmek istiyorum.
Bize göre Avrupayı ikiye ayırıp öyle değerlendirmek gereklidir:
Birincisi, başta İslamiyet ve Hıristiyanlık olmak üzere büyük ve hak dinlerden ilhamını alan ve bütün insanlığa yararlı bilim ve teknolojiye beşiklik yapan Avrupa’dır ki, biz bu Avrupa’nın alkışlayıcıları ve hayranlarıyız. Bu noktada olumsuz bir düşüncemiz olamaz. Hz. Peygamber’in “Hikmet Mü’minin yitik malıdır; nerede bulursa onu almaya en layık olan Mü’mindir.” Manasındaki hadisi bizim için çok önemli rehberdir.
Bir gün, yolda bir gayr–i Müslim, Şakik–i Belhî’ye güzel bir söz söylemişti. Şakik, hemen yanındakilere, “Bu sözü bir yere kaydediniz. Yerinde ve doğru bir sözdür.” buyurdu. Gayrimüslim: “Nasıl olur, senin gibi yüksek bir zat, benim gibi birinin söylediği söze değer verip de, kaydeder mi?” diye hayretle sorunca Şakik şu cevabı vermişti: “Evet, biz kim olursa olsun, doğruyu söyleyen, hakkı dile getiren kimsenin sözünü alır, kabul ederiz. Zira Hz. Peygamber: “Hikmet mü’minin yitik malıdır. Nerede bulursa alsın” buyurmuşlardır. Gayrimüslim, bu sözler karşısında iyice hayrette kalarak, İslam dinine yakınlaştı. Daha sonra da Şakik’e: “Senin dinin hak dindir. Tevazu ve hakperestliği emretmektedir. Bana İslam’ı anlat, ben de Müslüman olacağım.” demiştir. Gerçekten de o zat daha sonra, Şakîk–i Belhi’nin en kıymetli talebelerinden biri olmuştur.
İkincisi ise, Avrupalıların kendilerinin de şikâyet ettiği ve sakat bir kısım görüşlerle ahlaki çöküntünün çehresini teşkil eden Avrupa’dır ki, Batılı ve aklı başında insanlar da bundan şikâyetçidirler.
Burada özellikle Kur’an’ın bir çağrısını hem Müslümanlara ve hem de gayr-i Müslimlere hatırlatmak istiyorum. Kur’an-ı Kerim Bakara Suresinde şöyle buyuruyor: “Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.” (1)
Bu ayeti açıklayan Bediüzzaman Hazretleri meseleyi şöyle açıklamaktadır: “Ey ehl-i kitap! Geçmiş olan enbiya ve kitaplara iman ettiğiniz gibi, Hazret-i Muhammed (a.s.m.) ile Kur’ân’a da iman ediniz. Zira onlar, Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) gelmesini müjdeledikleri gibi, onların ve kitaplarının doğruluğuna olan deliller, hakikatiyle, ruhuyla Kur’ân’da ve Hazret-i Muhammed’de (a.s.m.) bulunmuştur. Öyleyse, Kur’ân Allah’ın kelâmı ve Hazret-i Muhammed (a.s.m.) de resulü olduğunu evleviyetle ile kabul ediniz ve etmelisiniz.” (..) “Ey ehl-i kitap! İslâmiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur; size ağır gelmesin. Zira, size bütün bütün dininizi terk etmenizi emretmiyor. Ancak, inançlarınızı ikmal ve yanınızda bulunan dini esaslar üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor. Zira Kur’ân, bütün geçmişteki bütün mukaddes kitapların güzelliklerini ve eski dinlerin temel esaslarını cem etmiş olduğundan usulde muaddil ve mükemmildir. Yani, tâdil ve tekmil edicidir.
Yalnız, zaman ve mekânın değişmesi tesiriyle değişmeye maruz olan füruat kısmında müessistir. Bunda aklî ve mantıkî olmayan bir cihet yoktur.” (2)
2. Hıristiyan-Müslüman İlişkilerine Genel Bakış
Biz Medeniyetler ve Kültürler mabeyninde Diyalog prensiplerini vurgulamak ve insanlar ve devletler arasında barış dolu beraberliğin temellerini sağlamlaştırmak istiyoruz; çünkü diyalog akl-ı selim sahibi olanların seçimi ve yoludur; diyalog yani konuşmakla....Tartışmaları ve sorunları çözecek, krizleri bitirecek en etkin yoldur. Bu sorunlar insan toplumlarını yeterince rahatsız ettiler ve etmektedirler. Ben inanıyorum ve İslamiyet de bunu böyle mütalaa ediyor ki, insaniyet bir ailedir. Herkesin aslı birdir, herkes Allah’ın kulu ve Hz. Adem’in ise çocuklarıdır. Bundan dolayıdır ki, Efendimiz (ASM) Veda Hacc’ında çok net bir üslupla bunu beyan etmişlerdir ve buyurdular ki: “Ey insanlar, sizin Rabbiniz birdir ve sizin babanız da birdir. Siz hepiniz Adem’den geldiniz ve Adem ise topraktan halk edildi. Kimse kimseden üstün değildir, Allah yanında en üstün olanınız takva sahibi olanlardır.” (3)
14(On dört) asır önce, dünyada görülmemiş olan en büyük evrensel çağrıyı İslam yaptı. Kuran-ı Kerim Ehl- i Kitaba (Hiristiyan ve Yahudiler) şöyle sesleniyor : ‘De ki: “Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmayalım. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun biz Müslümanlarız”.(Allah’ın emirlerine teslim olanlar).” (3)
Kur’an’ın bu manadaki bir kısım ayetlerini daha sizlere takdim etmek isteriz:
“Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.” (4)
“İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim İlahımız da sizin İlahınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuzdur.” (5)
Avusturya Kardinal’i König’inde Viyana İslam Akademisi’nin açılışında ifade ettiği gibi, bugün insanlık, alabildiğine yayılan ahlaksızlık ve bir o kadar hızla artan dinsizlik karşısında, aradaki bazı farklılıkları bir tarafa bırakarak belli meselelerde ittifak etmek mecburiyetindedir. Bu iki önemli tehlikeye olan dinsisizlik ve ahlaksızlığa karşı, Müslümanlarla Hıristiyanların ittifak edeceklerine, bizim Peygamberimiz şöyle işaret buyurmuşlardır: ‘Gelecekte siz Hıristiyanlarla barış içinde olacak ve müşterek düşmanınız olan dinsizlik ve ahlaksızlık ile mücadele edeceksiniz.’ (6)
‘Müminler, sadece Müslüman kardeşleriyle değil, ayrıca ihtilaflı meseleleri bir tarafa bırakarak, dinsizlik ve ahlaksızlık tehlikelerine karşı dindar Hıristiyanlarla dahi ittifak kurmalılar’ şeklindeki bir İslam Allamesine ait olan beyan da bu hadise dayanmaktadır.
Bize göre, bütün dünyada ve Avrupa’da doğru İslam’ın anlaşılmasına mani olan birçok maniler vardır. Avrupalıların doğru İslamiyet’i bilmeyişleri, Ortaçağda her din mensubunun aşırı taassubu sebebiyle İslamiyet’in anlaşılamayışı, din adamlarının meseleye tahakkümle yaklaşmaları, halkın bunları körü körüne taklit etmeleri ve İslamiyet’in bazı emirleri ile müspet bilimin arasında var olduğu iddia edilen bazı tezatlar, bu engellerin başında gelmekteydi. Bu engelleri bertaraf edebilmek için, şu üç kuvveti kullanacağız:
1- Bütün insanlıkta filizlenmeye başlayan gerçeği ama sadece gerçeği arama arzu ve meyli.Kısaca Hakkı,doğruyu,gerçeği öğrenme arzusu.
2- İster Müslüman ister Hıristiyan, bütün din mensuplarının farklı görüş ve dindeki insanları insafla dinlemesi.
3- Hümanizm diye ifade edilen ve Kur’an’ın işaretine uygun olarak insanı sevmek.
3. Hz. Peygamber’in Müjdesi
Ahmed ibn- Hanbel Müsned adlı hadis kitabında, Ebu Davud, İbn-i Mace ve İbn-i Hibban Sünen adlı eserlerinde ahirzaman ile alakalı çok önemli bir hadis nakletmektedirler ki, bu hadisi belli yerlerde Bediüzzaman da kullanmaktadır: “Bir gün gelecek Hıristiyanlarla (Rum ile) tam bir emniyet içinde barış yapacaksınız. Siz ve onlar yani Müslümanlar ve Hıristiyanlar, kendilerinin dışında müşterek bir düşman ile birlikte savaşacaksınız. Galip gelecek ve çok kazanımlar elde edeceksiniz. Sonra tepeli bir çayıra konaklayacaksınız.” (7)
Bir kısım İslam alimleri bunun Har-Magedon veya Armageddon adıyla Hıristiyan alemi tarafından bilinen ve hayır ile şerri birbirinden ayıracak ve dünyanın sonunu getirecek savaş olduğunu açıkladıkları kıyamet alameti olay kastedildiğini zikretmektedirler.
Bunu bazıları Avrupa ve Amerika ile Müslüman âlemi arasında çıkacak büyük bir savaş olarak da izah etmektedir. Ancak biz bunlara katılmıyoruz. Bediüzzaman’a göre bu ortak düşman dinsizlik cereyanıdır. Doğru yorumun Bediüzzaman tarafından yapıldığına inanıyoruz. (8)
O şöyle özetliyor: “İşte böyle bir sırada, dinsizlik cereyanı pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’ın ma’nevî şahsiyetinden ibaret olan hakîki İsevîlik dîni ortaya çıkacak, yâni Rahmet-i İlâhîyenin semâsından nüzûl edecek; hâl-i hazır Hıristiyanlık dîni o hakîkata karşı tasaffi edecek, hurâfelerden ve tahrifattan sıyrılacak, İslâmın hakikatleriyle ile birleşecek; ma’nen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâb edecektir... Ve Kur’ân’a iktidâ ederek, o İsevîlik şahs-ı ma’nevîsi tâbi’; ve İslâmiyet metbu’ makamında kalacak; Hak Din bu iltihak neticesinde büyük bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûb olan İsevîlik ve İslâmiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak isti’dâdında iken, göklerde cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsâ Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sâdık, bir Kadir-i Külli Şey’in va’dine istinâd ederek haber vermiştir. Mâdem haber vermiş, haktır; mâdem Kadir-i Külli Şey’ va’detmiş, elbette yapacaktır. Hazret-i İsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakîki İsâ olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun manevi yakınları ve havassı, nûr-u îman ile O’nu tanır. Yoksa açık bir şekilde herkes onu tanımayacaktır.” (9)
Kanaatimize göre, bu birleşmenin vakti çok yakındır. Bu sebeple alabildiğine müsbet hareket etmek ve İslam’ın güzelliklerini gayr-i Müslimlere anlatmak bizim vazifemizdir. Aklınıza şu soru gelebilir: Bu konuda bazı işaretler görüyor musunuz? Evet, gelecek başlıkta bunu özetleyeceğiz.
4. Kiliseler Birliği ve Dünya Hıristiyan Temsilcileri Hz. Peygamber’in Peygamberler Zincirinin Bir Halkası Olduğunu İtiraf Ediyorlar
7 (yedi) yıldır Hollanda’da İslam Üniversitesinin Rektörlüğünü yapıyorum ve Hz. Peygamberin verdiği müjdenin gerçekleşeceği günleri bekliyorum. Bütün sıkıntılara rağmen beni orada durduran sebep, Hz. Peygamber’in verdiği müjde ve Bediüzzaman’ın ısrarla bu müjdenin gerçekleşeceğine dair tespitleridir. Ancak yeni papa’nın olumsuz beyanları, Avrupa Devletlerinin menfi yaklaşımları, Danimarka’daki karikatür olayları, Hollanda’da Wilders gibilerin olumsuz hareketleri, Batıda ve Amerika’da artarak devam eden İslomofobi paranoyaklığı bu ümitlerimizi kırıyordu. Ancak Hollandalı bir araştırmacı ve papazın bana ve değerli meslektaşlarıma yaptığı bir sitem bizi uykudan uyandırdı. Bu uzun yıllar papazlık yapmış olan insan, daha sonra bu kararları değerlendiren bir makale yazmış ve adını şöyle koymuş: “Hıristiyanların Hz. Muhammed’i Tanıması İle Alâkalı Tartışmalar” (10)
Bu meslektaşımız şunu haykırıyordu: ‘Siz Avrupalılara ve Hıristiyanlara sitem ederken, kendi kusurlarınızı görmüyorsunuz. Rotterdam İslam Üniversitesi gerçek manada diyalogun ve Peygamberinizin verdiği müjdeyi gerçekleştirecek bir adım. Daha ötesi var. Ben size Müslümanların maalesef değerlendiremediği ve sonra da ortadan kaldırılmaya çalışılan Kiliseler Birliğinin tarihi bir kararından bahsedeceğim.
<img alt="Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir." width="1" height="1">
Yer: Polten – Avusturya
Zaman: 5-10 Mart 1984
Katılanlar:
• Avusturya’dan 3 papaz;
• Belçika’dan 2;
• Kıbrıs Ortodoks Kilisesinden 1;
• Rusayadan 2;
• Danimarkadan 2;
• Finlandiya’dan 1;
• Fransa’dan 2,
• Alman Kiliselerinden 7;
• İngiltere’den 7;
• Yunanistan’dan 1;
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz - Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü
• Macaristan’dan 1;
• İtalya’dan 1;
• Hollanda’dan 2;
• Norveç’den 1;
• Polonya’dan 1;
• Portekiz’den 1;
• Romanya’dan 1;
• İspanya’dan 1;
• İsviçre’den 2;
• Rus Ortodoks Kilisesinden 1;
• Katoliklerden Thomas Mitchel ve 3 papaz daha;
• Amerikan İncil Cemiyetinden bir temsilci;
• Luter Dünya federasyonundan bir temsilci;
• Ortadoğu Kiliseler Konseyinden bir temsilci;
• Dünya Kiliseler Birliğinden bir temsilci;
• Bazı Müslüman ülke temsilcileri.
• Genel Sekreter: Drs. Jan Slop
Bu toplantıda Kuran’ın Allah Kelamı olduğunu ve Hz. Muhammed’in ise Hz. İbrahim’den beri gelen Peygamberler zincirinin bir halkası olduğunu ve asla sahte peygamber olamayacağını itiraf ettik.
Bu kararlara özellikle Müslüman ülkelerden gelen temsilciler şöyle itiraz ettiler: Eğer bu kararları Dünyaya ilan edersek, İslam dünyasında Hıristiyan kalmaz ve hepsi Müslüman olurlar.
Biz böyle düşündük ama İslam âleminde bu kararlara gereken önem verilmedi.’ (11)
Bu önemli ikazdan sonra araştırmaya koyulduk ve hemen Kiliseler Birliğinin mutat toplantılarının yer aldığı web Sayfasına ulaştık. Ancak, liste arasında bahsettiğimiz tarihli toplantıya işaret dahi bulunmuyordu. İngilizce bilgiyi aynen aktarmak istiyoruz:
Kiliseler Birliğinin 1959 yılından beri
yaptıkları toplantılar ve konuları:
• 1959 Nyborg, Denmark: “European Christianity in Todays Secularized World= Seküler Dünyada Avrupa Hıristiyanlığı”
• 1960 Nyborg, Denmark: “The Service of the Church in a Changing World= Değişen Dünyada Kilisenin Rolü”
• 1962 Nyborg, Denmark: “The Church in Europe and the Crisis of Modern Man=Avrupa’da
Kilise ve Modern İnsanın Krizi”
• 1964 m.v. Bornholm (at sea): “Living Together as Continents and Generations=Kıtalar ve Nesiller olarak Birlikte Yaşama”
• 1967 Pörtschach, Austria: “To Serve and Reconcile: the Task of the European Churches Today= Avrupa kiliselerinin Birleştirici Rolü”
• 1971 Nyborg, Denmark: “Servants of God, Servants of Men?= Allah’ın Kulları veya İnsanları Köleleri”
• 1974 Engelberg, Switzerland: “Act on the Message - Unity in Christ and Peace in the World=Dünyada İsa’da Birlik ve Barış”
• 1979 Chania, Crete: “Alive to the World in the Power of the Holy Spirit=Kutsal Ruhun Gücüyle Dünyayı İhya”
• 1986 Stirling, Scotland: “Glory to God and Peace on Earth=Allah’ı Tesbih ve yeryüzünde Barış”
• 1992 Prague, former CSFR: “God Unites - in Christ a New Creation”
• 1997 Graz, Austria: “Reconciliation , Gift of God and Source of New Life=Allah’ın Hediyesi ve Yani Bir hayatın Kaynağı”
• 2003 Trondheim, Norway: Jesus Christ Heals and Reconciles: Our Witness in Europe= Hz. İsa Manen Tedavi Eder ve Bizi Birleştirir”.
Asıl önemli olan, bu kararların kitapçığına ulaşmak idi ve “Witness to God in a Secular Europe=Laik Avrupa’da Allah’a Şahadet” adını taşıyan bu kitapçık, gerçekten Papazın dediğinden daha fazla müjdeli haberlere imza atıyordu. Ayrıntıya girmeden, bu kararlardan bazılarını aynen aktaracağız:
I. "Allah" kelimesi daima bizim "God" dediğimiz ilahı ifade etmek için kullanılmıştır. Hıristiyanlar, Müslümanlar ile Allah inancını paylaşmakla sorumludurlar. Aynı zamanda Müslümanların Allah inancını araştırmakla mükelleftirler.
II. Artık Hıristiyanların Müslüman bir Müslüman olarak necat ehli midir değil midir? Hıristiyanlar ve Müslümanlar aynı iman zincirinin birer halkası değiller midir? Hıristiyanlar ve Müslümanlar aynı Allah’ın hâkimiyetinde değiller midir? Bu soruları aramızda tartışmak ve doğru cevaplar bulmak zorundayız.
III. Bütün Hıristiyanlar Tevrat’tan beri gelen peygamberlik zincirine saygı göstermektedirler. Şimdi böyle inanan insanların Muhammed’i sahte bir peygamberdir diyerek zincirin halkaları dışına itmeleri adil ve hakperestçe değildir. Hıristiyanlar Muhammed’i peygamberlik zincirinin bir halkası olarak tanıyabilirler. Elbette ki Müslüman arkadaşlarımız iki anlayış arasındaki farkları saygıyla karşılayacaklardır.
IV. İncil ve Kur’an insanların temel haklarını ve birlikte barış ve harmoni içinde yaşayacaklarını vurgulamaktadır.
V. İnanan insanlar olarak biz Hıristiyanlar ve Müslümanlar Allah’ın yarattıklarına hizmette ortak hareket etmek durumundayız.
VI. Hem Hıristiyanların kendi aralarında ve hem de Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında çok ciddi ihtilafların bulunduğunun farkındayız. Ancak bunları bir tarafa bırakıp birlik yollarını ve ittifak ettiğimiz noktaları aramak mecburiyetindeyiz.
• Hep birlikte şu duayı etmeliyiz: ‘Ey Allahımız! İhtilaf içinde olan Hıristiyanlar olarak itiraf ediyoruz ki, senin birliğine yeteri kadar şahadet edemedik. Bizler, Müslümanlar ile aramızda olan ihtilaflardan dolayı mahzunuz. Aramızdaki ihtilafları halletmek için biz yardım et.’
<img alt="Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir." width="1" height="1">12. Kiliseler Birliği’nin Hz. Peygamberin
Peygamberliğini Kabulü ile alâkalı Tarihi Belge 1984
<img alt="Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir." width="1" height="1"><img alt="Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir." width="1" height="1">
5. Son Sözümüz ve Tavsiyemiz
İşte bu müjdeler sebebiyledir ki, yıllardır bütün olumsuz şartlara rağmen Avrupa’nın kalbi olan Rotterdam’da Rotterdam İslam Üniversitesi gibi bir ilim meş’alesini söndürmemeye çalışıyoruz. Ve inanıyoruz ki, “hadîs-i sahihle, âhir zamanda İsevîlerin hakîki dindarları ehl-i Kur’ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya,dinsizliğe karşı dayanacaklardır. O halde şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakîkat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimi ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakîki dindar ruhanileri ile dahi, anlaşmazlık noktalarını geçici olarak tartışmadan müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtacız...”
Avrupa Medeniyetinde elbette ki çok sayıda güzellikler vardır.. Fakat bunlar sadece Hıristiyanlığın malı değildi, yalnız ve yalnız Avrupa icadı da değildir. Yalnız bu asra da mal edilemez. Belki bütün insanlığın malıdır; hem tarih boyu ilimlerin gelişmesinden, hem de başta İslamiyet olmak üzere mukaddes dinlerden ve de insanlığın fıtri ihtiyaçlarından doğmuştur ve umumun malıdır.
(Rotterdam İslam Ünivesitesi Bülteni | www.bulten.iur.nl)
1 Kur’an, 2: 4.
2 Bediüzzaman, Said Nursi, İşarat al-İ’caz, Envar İstanbul 2005, sh. 49-50.
3 Kur’an, 3:64.
4 Kur’an, 60: 8, 9.
5 Kur’an, 29: 46.
6 Tac, c. IV, sh. 960; Ebu Davud, Cihad, 156, Melahim, 2; Ahmed bin Hanbel,
IV, sh. 91; V, sh. 372; IX, sh. 40.
7 Ebu Davud, 4292; Ahmed ibn- Hanbel, 4 / 91 ، 5 / 228.
8 Armageddon - Wikipedia, the free encyclopedia; Muhammed Hassan, Nihaye al-
Alem; Meta ve Eyne, www.mohamedhassan.org/alkhotab%20wa%20aldoros/
written/..%5C..%5CFiles%5CLessons%5CWrited%5Cnehyat.doc
9 Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, On Beşinci Mektup, 57.
10 Dr. Jan Slomp, Het Debat over de chrıstelıjke erkenning van Mohammed,
(Dialoog, Red. Herre A. Halbertsma-Abdulwahid van Bommel, Zoetermeer
1995, Oase), sh. 127-140.
11 Krş. Witness to God in a Secular Europe 2 vols. Report of a Consultation
held in St. Polten Austria 5th-10th March 1984. Geneva: Conference of European
Churches. 1985. 76 pp. 6 & 86 pp. n.p.
12 Krş. Witness to God in a Secular Europe 2 vols. Report of a Consultation
held in St. Polten Austria 5th-10th March 1984. Geneva: Conference of European
Churches. 1985. 76 pp. 6 & 86 pp. n.p.
Kiliseler Birliği’nin Hz. Peygamberin
Kiliseler_Birligi'nin_Hz Muhammed'in_Peygamberligini_kabulu.doc
848K Görüntüle İndir
(Kiliseler Birliği’nin Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Peygamberliğini Kabulü hakkında)
1
Avrupa’ya Bakışımız ve Kiliseler Birliği’nin
Hz. Muhammedin (s.a.v) Peygamberliğini Kabulü
Hz. Peygamber: "Gelecekte siz Hıristiyanlarla barış içinde yaşayacak ve müşterek düşmanınız olan dinsizlik ve ahlâksızlık ile mücadele edeceksiniz." diye ümmetine haber vermiştir.
“Bütün Hıristiyanlar Tevrat’tan beri gelen peygamberlik zincirine saygı göstermektedirler. Şimdi böyle inanan insanların Muhammed’i ‘sahte bir peygamberdir’ diyerek zincirin halkaları dışına itmeleri adil ve hakperestçe değildir. Hıristiyanlar Hz.Muhammed’i peygamberlik zincirinin bir halkası olarak tanıyabilirler.
Elbette ki, Müslüman arkadaşlarımız iki anlayış arasındaki farkları saygıyla karşılayacaklardır.”
(‘’Laik Avrupa’da Allah’a Şehadet”, Karar:3)
1. Avrupa’ya Bakışımız Nasıl Olmalı?
Burada Müslüman ve Hıristiyanların dikkatlerini bir noktaya daha çekmek istiyorum.
Bize göre Avrupayı ikiye ayırıp öyle değerlendirmek gereklidir:
Birincisi, başta İslamiyet ve Hıristiyanlık olmak üzere büyük ve hak dinlerden ilhamını alan ve bütün insanlığa yararlı bilim ve teknolojiye beşiklik yapan Avrupa’dır ki, biz bu Avrupa’nın alkışlayıcıları ve hayranlarıyız. Bu noktada olumsuz bir düşüncemiz olamaz. Hz. Peygamber’in “Hikmet Mü’minin yitik malıdır; nerede bulursa onu almaya en layık olan Mü’mindir.” Manasındaki hadisi bizim için çok önemli rehberdir.
Bir gün, yolda bir gayr–i Müslim, Şakik–i Belhî’ye güzel bir söz söylemişti. Şakik, hemen yanındakilere, “Bu sözü bir yere kaydediniz. Yerinde ve doğru bir sözdür.” buyurdu. Gayrimüslim: “Nasıl olur, senin gibi yüksek bir zat, benim gibi birinin söylediği söze değer verip de, kaydeder mi?” diye hayretle sorunca Şakik şu cevabı vermişti: “Evet, biz kim olursa olsun, doğruyu söyleyen, hakkı dile getiren kimsenin sözünü alır, kabul ederiz. Zira Hz. Peygamber: “Hikmet mü’minin yitik malıdır. Nerede bulursa alsın” buyurmuşlardır. Gayrimüslim, bu sözler karşısında iyice hayrette kalarak, İslam dinine yakınlaştı. Daha sonra da Şakik’e: “Senin dinin hak dindir. Tevazu ve hakperestliği emretmektedir. Bana İslam’ı anlat, ben de Müslüman olacağım.” demiştir. Gerçekten de o zat daha sonra, Şakîk–i Belhi’nin en kıymetli talebelerinden biri olmuştur.
İkincisi ise, Avrupalıların kendilerinin de şikâyet ettiği ve sakat bir kısım görüşlerle ahlaki çöküntünün çehresini teşkil eden Avrupa’dır ki, Batılı ve aklı başında insanlar da bundan şikâyetçidirler.
Burada özellikle Kur’an’ın bir çağrısını hem Müslümanlara ve hem de gayr-i Müslimlere hatırlatmak istiyorum. Kur’an-ı Kerim Bakara Suresinde şöyle buyuruyor: “Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.” (1)
Bu ayeti açıklayan Bediüzzaman Hazretleri meseleyi şöyle açıklamaktadır: “Ey ehl-i kitap! Geçmiş olan enbiya ve kitaplara iman ettiğiniz gibi, Hazret-i Muhammed (a.s.m.) ile Kur’ân’a da iman ediniz. Zira onlar, Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) gelmesini müjdeledikleri gibi, onların ve kitaplarının doğruluğuna olan deliller, hakikatiyle, ruhuyla Kur’ân’da ve Hazret-i Muhammed’de (a.s.m.) bulunmuştur. Öyleyse, Kur’ân Allah’ın kelâmı ve Hazret-i Muhammed (a.s.m.) de resulü olduğunu evleviyetle ile kabul ediniz ve etmelisiniz.” (..) “Ey ehl-i kitap! İslâmiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur; size ağır gelmesin. Zira, size bütün bütün dininizi terk etmenizi emretmiyor. Ancak, inançlarınızı ikmal ve yanınızda bulunan dini esaslar üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor. Zira Kur’ân, bütün geçmişteki bütün mukaddes kitapların güzelliklerini ve eski dinlerin temel esaslarını cem etmiş olduğundan usulde muaddil ve mükemmildir. Yani, tâdil ve tekmil edicidir.
Yalnız, zaman ve mekânın değişmesi tesiriyle değişmeye maruz olan füruat kısmında müessistir. Bunda aklî ve mantıkî olmayan bir cihet yoktur.” (2)
2. Hıristiyan-Müslüman İlişkilerine Genel Bakış
Biz Medeniyetler ve Kültürler mabeyninde Diyalog prensiplerini vurgulamak ve insanlar ve devletler arasında barış dolu beraberliğin temellerini sağlamlaştırmak istiyoruz; çünkü diyalog akl-ı selim sahibi olanların seçimi ve yoludur; diyalog yani konuşmakla....Tartışmaları ve sorunları çözecek, krizleri bitirecek en etkin yoldur. Bu sorunlar insan toplumlarını yeterince rahatsız ettiler ve etmektedirler. Ben inanıyorum ve İslamiyet de bunu böyle mütalaa ediyor ki, insaniyet bir ailedir. Herkesin aslı birdir, herkes Allah’ın kulu ve Hz. Adem’in ise çocuklarıdır. Bundan dolayıdır ki, Efendimiz (ASM) Veda Hacc’ında çok net bir üslupla bunu beyan etmişlerdir ve buyurdular ki: “Ey insanlar, sizin Rabbiniz birdir ve sizin babanız da birdir. Siz hepiniz Adem’den geldiniz ve Adem ise topraktan halk edildi. Kimse kimseden üstün değildir, Allah yanında en üstün olanınız takva sahibi olanlardır.” (3)
14(On dört) asır önce, dünyada görülmemiş olan en büyük evrensel çağrıyı İslam yaptı. Kuran-ı Kerim Ehl- i Kitaba (Hiristiyan ve Yahudiler) şöyle sesleniyor : ‘De ki: “Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmayalım. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun biz Müslümanlarız”.(Allah’ın emirlerine teslim olanlar).” (3)
Kur’an’ın bu manadaki bir kısım ayetlerini daha sizlere takdim etmek isteriz:
“Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.” (4)
“İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim İlahımız da sizin İlahınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuzdur.” (5)
Avusturya Kardinal’i König’inde Viyana İslam Akademisi’nin açılışında ifade ettiği gibi, bugün insanlık, alabildiğine yayılan ahlaksızlık ve bir o kadar hızla artan dinsizlik karşısında, aradaki bazı farklılıkları bir tarafa bırakarak belli meselelerde ittifak etmek mecburiyetindedir. Bu iki önemli tehlikeye olan dinsisizlik ve ahlaksızlığa karşı, Müslümanlarla Hıristiyanların ittifak edeceklerine, bizim Peygamberimiz şöyle işaret buyurmuşlardır: ‘Gelecekte siz Hıristiyanlarla barış içinde olacak ve müşterek düşmanınız olan dinsizlik ve ahlaksızlık ile mücadele edeceksiniz.’ (6)
‘Müminler, sadece Müslüman kardeşleriyle değil, ayrıca ihtilaflı meseleleri bir tarafa bırakarak, dinsizlik ve ahlaksızlık tehlikelerine karşı dindar Hıristiyanlarla dahi ittifak kurmalılar’ şeklindeki bir İslam Allamesine ait olan beyan da bu hadise dayanmaktadır.
Bize göre, bütün dünyada ve Avrupa’da doğru İslam’ın anlaşılmasına mani olan birçok maniler vardır. Avrupalıların doğru İslamiyet’i bilmeyişleri, Ortaçağda her din mensubunun aşırı taassubu sebebiyle İslamiyet’in anlaşılamayışı, din adamlarının meseleye tahakkümle yaklaşmaları, halkın bunları körü körüne taklit etmeleri ve İslamiyet’in bazı emirleri ile müspet bilimin arasında var olduğu iddia edilen bazı tezatlar, bu engellerin başında gelmekteydi. Bu engelleri bertaraf edebilmek için, şu üç kuvveti kullanacağız:
1- Bütün insanlıkta filizlenmeye başlayan gerçeği ama sadece gerçeği arama arzu ve meyli.Kısaca Hakkı,doğruyu,gerçeği öğrenme arzusu.
2- İster Müslüman ister Hıristiyan, bütün din mensuplarının farklı görüş ve dindeki insanları insafla dinlemesi.
3- Hümanizm diye ifade edilen ve Kur’an’ın işaretine uygun olarak insanı sevmek.
3. Hz. Peygamber’in Müjdesi
Ahmed ibn- Hanbel Müsned adlı hadis kitabında, Ebu Davud, İbn-i Mace ve İbn-i Hibban Sünen adlı eserlerinde ahirzaman ile alakalı çok önemli bir hadis nakletmektedirler ki, bu hadisi belli yerlerde Bediüzzaman da kullanmaktadır: “Bir gün gelecek Hıristiyanlarla (Rum ile) tam bir emniyet içinde barış yapacaksınız. Siz ve onlar yani Müslümanlar ve Hıristiyanlar, kendilerinin dışında müşterek bir düşman ile birlikte savaşacaksınız. Galip gelecek ve çok kazanımlar elde edeceksiniz. Sonra tepeli bir çayıra konaklayacaksınız.” (7)
Bir kısım İslam alimleri bunun Har-Magedon veya Armageddon adıyla Hıristiyan alemi tarafından bilinen ve hayır ile şerri birbirinden ayıracak ve dünyanın sonunu getirecek savaş olduğunu açıkladıkları kıyamet alameti olay kastedildiğini zikretmektedirler.
Bunu bazıları Avrupa ve Amerika ile Müslüman âlemi arasında çıkacak büyük bir savaş olarak da izah etmektedir. Ancak biz bunlara katılmıyoruz. Bediüzzaman’a göre bu ortak düşman dinsizlik cereyanıdır. Doğru yorumun Bediüzzaman tarafından yapıldığına inanıyoruz. (8)
O şöyle özetliyor: “İşte böyle bir sırada, dinsizlik cereyanı pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’ın ma’nevî şahsiyetinden ibaret olan hakîki İsevîlik dîni ortaya çıkacak, yâni Rahmet-i İlâhîyenin semâsından nüzûl edecek; hâl-i hazır Hıristiyanlık dîni o hakîkata karşı tasaffi edecek, hurâfelerden ve tahrifattan sıyrılacak, İslâmın hakikatleriyle ile birleşecek; ma’nen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâb edecektir... Ve Kur’ân’a iktidâ ederek, o İsevîlik şahs-ı ma’nevîsi tâbi’; ve İslâmiyet metbu’ makamında kalacak; Hak Din bu iltihak neticesinde büyük bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûb olan İsevîlik ve İslâmiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak isti’dâdında iken, göklerde cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsâ Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sâdık, bir Kadir-i Külli Şey’in va’dine istinâd ederek haber vermiştir. Mâdem haber vermiş, haktır; mâdem Kadir-i Külli Şey’ va’detmiş, elbette yapacaktır. Hazret-i İsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakîki İsâ olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun manevi yakınları ve havassı, nûr-u îman ile O’nu tanır. Yoksa açık bir şekilde herkes onu tanımayacaktır.” (9)
Kanaatimize göre, bu birleşmenin vakti çok yakındır. Bu sebeple alabildiğine müsbet hareket etmek ve İslam’ın güzelliklerini gayr-i Müslimlere anlatmak bizim vazifemizdir. Aklınıza şu soru gelebilir: Bu konuda bazı işaretler görüyor musunuz? Evet, gelecek başlıkta bunu özetleyeceğiz.
4. Kiliseler Birliği ve Dünya Hıristiyan Temsilcileri Hz. Peygamber’in Peygamberler Zincirinin Bir Halkası Olduğunu İtiraf Ediyorlar
7 (yedi) yıldır Hollanda’da İslam Üniversitesinin Rektörlüğünü yapıyorum ve Hz. Peygamberin verdiği müjdenin gerçekleşeceği günleri bekliyorum. Bütün sıkıntılara rağmen beni orada durduran sebep, Hz. Peygamber’in verdiği müjde ve Bediüzzaman’ın ısrarla bu müjdenin gerçekleşeceğine dair tespitleridir. Ancak yeni papa’nın olumsuz beyanları, Avrupa Devletlerinin menfi yaklaşımları, Danimarka’daki karikatür olayları, Hollanda’da Wilders gibilerin olumsuz hareketleri, Batıda ve Amerika’da artarak devam eden İslomofobi paranoyaklığı bu ümitlerimizi kırıyordu. Ancak Hollandalı bir araştırmacı ve papazın bana ve değerli meslektaşlarıma yaptığı bir sitem bizi uykudan uyandırdı. Bu uzun yıllar papazlık yapmış olan insan, daha sonra bu kararları değerlendiren bir makale yazmış ve adını şöyle koymuş: “Hıristiyanların Hz. Muhammed’i Tanıması İle Alâkalı Tartışmalar” (10)
Bu meslektaşımız şunu haykırıyordu: ‘Siz Avrupalılara ve Hıristiyanlara sitem ederken, kendi kusurlarınızı görmüyorsunuz. Rotterdam İslam Üniversitesi gerçek manada diyalogun ve Peygamberinizin verdiği müjdeyi gerçekleştirecek bir adım. Daha ötesi var. Ben size Müslümanların maalesef değerlendiremediği ve sonra da ortadan kaldırılmaya çalışılan Kiliseler Birliğinin tarihi bir kararından bahsedeceğim.
<img alt="Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir." width="1" height="1">
Yer: Polten – Avusturya
Zaman: 5-10 Mart 1984
Katılanlar:
• Avusturya’dan 3 papaz;
• Belçika’dan 2;
• Kıbrıs Ortodoks Kilisesinden 1;
• Rusayadan 2;
• Danimarkadan 2;
• Finlandiya’dan 1;
• Fransa’dan 2,
• Alman Kiliselerinden 7;
• İngiltere’den 7;
• Yunanistan’dan 1;
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz - Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü
• Macaristan’dan 1;
• İtalya’dan 1;
• Hollanda’dan 2;
• Norveç’den 1;
• Polonya’dan 1;
• Portekiz’den 1;
• Romanya’dan 1;
• İspanya’dan 1;
• İsviçre’den 2;
• Rus Ortodoks Kilisesinden 1;
• Katoliklerden Thomas Mitchel ve 3 papaz daha;
• Amerikan İncil Cemiyetinden bir temsilci;
• Luter Dünya federasyonundan bir temsilci;
• Ortadoğu Kiliseler Konseyinden bir temsilci;
• Dünya Kiliseler Birliğinden bir temsilci;
• Bazı Müslüman ülke temsilcileri.
• Genel Sekreter: Drs. Jan Slop
Bu toplantıda Kuran’ın Allah Kelamı olduğunu ve Hz. Muhammed’in ise Hz. İbrahim’den beri gelen Peygamberler zincirinin bir halkası olduğunu ve asla sahte peygamber olamayacağını itiraf ettik.
Bu kararlara özellikle Müslüman ülkelerden gelen temsilciler şöyle itiraz ettiler: Eğer bu kararları Dünyaya ilan edersek, İslam dünyasında Hıristiyan kalmaz ve hepsi Müslüman olurlar.
Biz böyle düşündük ama İslam âleminde bu kararlara gereken önem verilmedi.’ (11)
Bu önemli ikazdan sonra araştırmaya koyulduk ve hemen Kiliseler Birliğinin mutat toplantılarının yer aldığı web Sayfasına ulaştık. Ancak, liste arasında bahsettiğimiz tarihli toplantıya işaret dahi bulunmuyordu. İngilizce bilgiyi aynen aktarmak istiyoruz:
Kiliseler Birliğinin 1959 yılından beri
yaptıkları toplantılar ve konuları:
• 1959 Nyborg, Denmark: “European Christianity in Todays Secularized World= Seküler Dünyada Avrupa Hıristiyanlığı”
• 1960 Nyborg, Denmark: “The Service of the Church in a Changing World= Değişen Dünyada Kilisenin Rolü”
• 1962 Nyborg, Denmark: “The Church in Europe and the Crisis of Modern Man=Avrupa’da
Kilise ve Modern İnsanın Krizi”
• 1964 m.v. Bornholm (at sea): “Living Together as Continents and Generations=Kıtalar ve Nesiller olarak Birlikte Yaşama”
• 1967 Pörtschach, Austria: “To Serve and Reconcile: the Task of the European Churches Today= Avrupa kiliselerinin Birleştirici Rolü”
• 1971 Nyborg, Denmark: “Servants of God, Servants of Men?= Allah’ın Kulları veya İnsanları Köleleri”
• 1974 Engelberg, Switzerland: “Act on the Message - Unity in Christ and Peace in the World=Dünyada İsa’da Birlik ve Barış”
• 1979 Chania, Crete: “Alive to the World in the Power of the Holy Spirit=Kutsal Ruhun Gücüyle Dünyayı İhya”
• 1986 Stirling, Scotland: “Glory to God and Peace on Earth=Allah’ı Tesbih ve yeryüzünde Barış”
• 1992 Prague, former CSFR: “God Unites - in Christ a New Creation”
• 1997 Graz, Austria: “Reconciliation , Gift of God and Source of New Life=Allah’ın Hediyesi ve Yani Bir hayatın Kaynağı”
• 2003 Trondheim, Norway: Jesus Christ Heals and Reconciles: Our Witness in Europe= Hz. İsa Manen Tedavi Eder ve Bizi Birleştirir”.
Asıl önemli olan, bu kararların kitapçığına ulaşmak idi ve “Witness to God in a Secular Europe=Laik Avrupa’da Allah’a Şahadet” adını taşıyan bu kitapçık, gerçekten Papazın dediğinden daha fazla müjdeli haberlere imza atıyordu. Ayrıntıya girmeden, bu kararlardan bazılarını aynen aktaracağız:
I. "Allah" kelimesi daima bizim "God" dediğimiz ilahı ifade etmek için kullanılmıştır. Hıristiyanlar, Müslümanlar ile Allah inancını paylaşmakla sorumludurlar. Aynı zamanda Müslümanların Allah inancını araştırmakla mükelleftirler.
II. Artık Hıristiyanların Müslüman bir Müslüman olarak necat ehli midir değil midir? Hıristiyanlar ve Müslümanlar aynı iman zincirinin birer halkası değiller midir? Hıristiyanlar ve Müslümanlar aynı Allah’ın hâkimiyetinde değiller midir? Bu soruları aramızda tartışmak ve doğru cevaplar bulmak zorundayız.
III. Bütün Hıristiyanlar Tevrat’tan beri gelen peygamberlik zincirine saygı göstermektedirler. Şimdi böyle inanan insanların Muhammed’i sahte bir peygamberdir diyerek zincirin halkaları dışına itmeleri adil ve hakperestçe değildir. Hıristiyanlar Muhammed’i peygamberlik zincirinin bir halkası olarak tanıyabilirler. Elbette ki Müslüman arkadaşlarımız iki anlayış arasındaki farkları saygıyla karşılayacaklardır.
IV. İncil ve Kur’an insanların temel haklarını ve birlikte barış ve harmoni içinde yaşayacaklarını vurgulamaktadır.
V. İnanan insanlar olarak biz Hıristiyanlar ve Müslümanlar Allah’ın yarattıklarına hizmette ortak hareket etmek durumundayız.
VI. Hem Hıristiyanların kendi aralarında ve hem de Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında çok ciddi ihtilafların bulunduğunun farkındayız. Ancak bunları bir tarafa bırakıp birlik yollarını ve ittifak ettiğimiz noktaları aramak mecburiyetindeyiz.
• Hep birlikte şu duayı etmeliyiz: ‘Ey Allahımız! İhtilaf içinde olan Hıristiyanlar olarak itiraf ediyoruz ki, senin birliğine yeteri kadar şahadet edemedik. Bizler, Müslümanlar ile aramızda olan ihtilaflardan dolayı mahzunuz. Aramızdaki ihtilafları halletmek için biz yardım et.’
<img alt="Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir." width="1" height="1">12. Kiliseler Birliği’nin Hz. Peygamberin
Peygamberliğini Kabulü ile alâkalı Tarihi Belge 1984
<img alt="Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir." width="1" height="1"><img alt="Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir." width="1" height="1">
5. Son Sözümüz ve Tavsiyemiz
İşte bu müjdeler sebebiyledir ki, yıllardır bütün olumsuz şartlara rağmen Avrupa’nın kalbi olan Rotterdam’da Rotterdam İslam Üniversitesi gibi bir ilim meş’alesini söndürmemeye çalışıyoruz. Ve inanıyoruz ki, “hadîs-i sahihle, âhir zamanda İsevîlerin hakîki dindarları ehl-i Kur’ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya,dinsizliğe karşı dayanacaklardır. O halde şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakîkat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimi ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakîki dindar ruhanileri ile dahi, anlaşmazlık noktalarını geçici olarak tartışmadan müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtacız...”
Avrupa Medeniyetinde elbette ki çok sayıda güzellikler vardır.. Fakat bunlar sadece Hıristiyanlığın malı değildi, yalnız ve yalnız Avrupa icadı da değildir. Yalnız bu asra da mal edilemez. Belki bütün insanlığın malıdır; hem tarih boyu ilimlerin gelişmesinden, hem de başta İslamiyet olmak üzere mukaddes dinlerden ve de insanlığın fıtri ihtiyaçlarından doğmuştur ve umumun malıdır.
(Rotterdam İslam Ünivesitesi Bülteni | www.bulten.iur.nl)
1 Kur’an, 2: 4.
2 Bediüzzaman, Said Nursi, İşarat al-İ’caz, Envar İstanbul 2005, sh. 49-50.
3 Kur’an, 3:64.
4 Kur’an, 60: 8, 9.
5 Kur’an, 29: 46.
6 Tac, c. IV, sh. 960; Ebu Davud, Cihad, 156, Melahim, 2; Ahmed bin Hanbel,
IV, sh. 91; V, sh. 372; IX, sh. 40.
7 Ebu Davud, 4292; Ahmed ibn- Hanbel, 4 / 91 ، 5 / 228.
8 Armageddon - Wikipedia, the free encyclopedia; Muhammed Hassan, Nihaye al-
Alem; Meta ve Eyne, www.mohamedhassan.org/alkhotab%20wa%20aldoros/
written/..%5C..%5CFiles%5CLessons%5CWrited%5Cnehyat.doc
9 Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, On Beşinci Mektup, 57.
10 Dr. Jan Slomp, Het Debat over de chrıstelıjke erkenning van Mohammed,
(Dialoog, Red. Herre A. Halbertsma-Abdulwahid van Bommel, Zoetermeer
1995, Oase), sh. 127-140.
11 Krş. Witness to God in a Secular Europe 2 vols. Report of a Consultation
held in St. Polten Austria 5th-10th March 1984. Geneva: Conference of European
Churches. 1985. 76 pp. 6 & 86 pp. n.p.
12 Krş. Witness to God in a Secular Europe 2 vols. Report of a Consultation
held in St. Polten Austria 5th-10th March 1984. Geneva: Conference of European
Churches. 1985. 76 pp. 6 & 86 pp. n.p.
Kiliseler Birliği’nin Hz. Peygamberin
Kiliseler_Birligi'nin_Hz Muhammed'in_Peygamberligini_kabulu.doc
848K Görüntüle İndir