Burada üstadımız alimlerin beyan ettiği bazı eserlerde belirtilen bazı hususi ibadetlerle ,hasıl olan neticelere verilmediğine dair ,gelen bir suala verilen cevaptır.Yani o ibadetler yalnız hak içindir.O neticeler için değildir.Rabbimiz eğer o neticeleri yanında ikram edip verirse ne ala ,yok verilmezse ,bu dualar tesirsizdir.Kabul olmuyor denilmez.Belki kusur bizdedir denilir.Yoksa o hassiyetler o dualarda yok değildir.Vardır ama bizim ıhlasla istememiz gereklidir.
Elbette bütün isteklerimizi ondan ve bizzat dua ile isteyeceğiz.Çünkü sonsuz hazinelerin anahtarlerı onun elindedir.O şafi dir Şifa veren yalnız odur .O rezzaktır rızkı doğrudan doğruya perdesiz ikram eder.O hayy dır hayatı perdesiz verir.O ğaniyy dir sonsuz ikramı ile izzetli ve zengin eder.Evet bütün bu isteklerimizi bizzat ondan isteyeceğiz.Çünkü o rabbimizdir ve müracaat edilecek tek ve en son kapıdır.
İmam ali r.a. için bir hal anltılır bunu gören kişi sormuş Ya ali bana da öğretki bende yapayım öğretmiş.Fakat olmamış,Yaptım olmadı demiş ,İmam ali r.a. yolunu öğrettik ise ,nefesimizide vermedik demiş. Yani ne istersek isteyelim ihlas esastır.İhlasın esası ise Yalnız hakkı istemek onu bizzat dilemek ondan başkasını netice ve maksad etmemektir.Çünkü Bizde o varsa herşey vardır.
Buradan şunu anlıyorum Allah c.c. bizler aczimizi ve fakrımızı idrak etmemiz için çeşitli zorluklar veriyor.Bizlerse sonsuz aczimizi anlayıp onun dergahına dua ile müteveccih olup yine o sıkıntımzın giderilmesi için bizzat ondan niyaz ediyoruz.Hayır ve şer onun elindedir.Bizler hayırlısını bilemiyoruz.Bulunduğumuz hal hakikat noktasında hayırsa Rabbimiz merhametinden o hali tebdil etmeyebilir.Biz bundan şikayetçi değil memnun oluruz.Onun takdirine rıza ile şükür ile sabır isteriz.
Çünkü, âbid, namazında der:
-1- Yani, "Hâlık ve Rezzâk, Ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat, Onun elindedir. O hem Hakîmdir, abes iş yapmaz. Hem Rahîmdir, ihsanı, merhameti çoktur" diye itikad ettiğinden, her şeyde bir hazîne-i rahmet kapısını bulur. Duâ ile çalar. Hem herşeyi kendi Rabbinin emrine musahhar görür. Rabbine ilticâ eder; tevekkül ile istinad edip, her musîbete karşı tahassun eder. İmânı ona bir emniyet-i tâmme verir. (alıntıdır)