Selamunaleyküm Hocam,
Hocam ben evli ve eşi şu an askerde bir bayanım.Eşim çok kıskanç biri olduğu için askere giderken bana bir takım kısıtlamalar koydu ve bunlar yaparsan 3'ten 9'a boşsun dedi.Bu kısıtlamalar kayınvalidem olmadan bir yere gitmemek, eve gelen erkek misafirlerin yanına çıkmamak, yeleksiz dolaşmamak, namahremim olan bir erkekle kesinlikle konuşmamak.... Ben üniversite mezunuyum ve açıkçası bu şartlar bana çok ağır geldi ve ben de bilerek yaptım. Gerçi o da şu an söylediği bu boşanma cümlesinden pişman. Sizce biz dinen boşanmış mı oluyoruz? Cevap verirseniz bendeki şüpheleri gidermiş olacağınız için çok sevineceğim.
Cevap:
Birkaç gün önce İlahiyatlı kızlarla sohbet ediyorduk, "kadının kocasına itaati" konusunda insan tabiatını zorlayan bazı hadis rivayetlerinin bulunduğunu hatırlatarak bunların sahih olup olmadığın sordular. Kısaca şunlar söyledim: Bu hadislerin bir kısmı sahih değildir; güvenilir kaynaklarda yoktur. Sahih olanlarının da birçoğu bağlayıcı, evrensel din kuralı getirmez, belli şartlara bağlı çözümler ve tavsiyelerdir. İtaati emreden sahih hadislere (aynı mânada âyetler de vardır) gelince bunların bir genel şartının bulunduğunu unutmamak gerekir. Bu genel şart, bir şeyi isteyen, emreden kocanın bunu yaparken kendinin de -bu emir ve istek konusunda- Allah'a itaat ediyor olmasıdır; başka bir deyişle kocanın isteğinin Allah'ın muradına, rızasına, emir ve yasaklarına aykırı düşmemesidir. Aile bir kurumdur, bir birliktir. Her kurumun, her birliğin bir düzeni, her düzenin kuralları vardır. Bu kuralların uygulanmasını denetlemek, kurumu ve birliği yönetmek, gerektiği zaman son sözü söylemek, karar vermek için de bir yöneticiye ihtiyaç vardır. Ailede reis, yönetici kocadır; hem ailenin geçimini sağlar, hem de birliği yönetir. Müslümanların bütün işleri danışma ile olacağından elbette aile işlerini karısına, çocuklarına ve gerektiğinde başkalarına da danışır. Allah'a itaat (din kurallarının ve ahlakın dışına çıkmamak) ve danışma olduktan sonra aile reisine itaatin ne sakıncası olabilir. Kadın olsun, erkek olsun bir işe giren, bir memuriyet alan kimse patrona, amire itaat ediyor; bunda onur kırıcı, hak ve özgürlüklere aykırı bir durum bulunmuyorsa -sözleşme ve doğum yoluyla karşılıklı hak ve yükümlülüklerin oluştuğu aile hayatı içinde- kocaya, babaya, anaya itaat etmekte de sakınca bulunmaz. Sakınca, buyuranların/yönetenlerin danışmayı terk etmeleri ve din kurallarının dışına çıkarak nefislerine uymalarından ileri gelmektedir...
Yukarıdaki soruya gelelim: Askere giden kocanın karısı için koyduğu sınırlar, din ve ahlak kurallarına değil, şüpheye, vehme ve kıskançlığa dayanıyor. Kadın da bunlara itaat etmekte zorlanıyor ve sonunda itaatsizlik ediyor. Kocanın söylediği söz fıkıh'ta iki şekilde anlaşılıyor:
a) Yemin. Buna göre koca "şunları yaparsan boşsun" diyerek karısını boşamış olmuyor, bunlar yaptığı takdirde boşayacağına yemin etmiş oluyor. Karısı da bunları yapınca isterse boşar, istemezse keffaret verir ve boşamaktan vazgeçer. Yemin "vallahi, billahi, tallahi" gibi Allah isimleri üzerine yapılmadığı için keffaret gerekmez diyenler de vardır. Bizce keffaret ödenmelidir.
b) Boşama. Koca bu sözleri söylerken karısını "şartlı olarak; yani yasakladığı şeyleri yapması şartıyla" boşamaktadır. Bu takdirde kadın, yasaklanan fiilleri yapınca bir talak ile boşanmış olur, yeniden bir nikah akdi yaparlar ve evliliğe dönerler. Geriye iki boşama hakkı daha kalır. Bu hakları kullanma konusunda çok ihtiyatlı davranmak gerekir. "Üç, dokuz" filan demekle kadın iki hayız arasındaki bir temizlik içinde birden fazla boşanmış olmaz; çünkü Peygamberimiz (s.a.) kadınların, bir temizlik içinde birden fazla boşanmasını yasaklamış ve böyle boşamaları "bir boşama" saymıştır (Geniş bilgi için benim Mukayeseli İslam Hukuku isimli kitabımın birinci cildine bakınız).
Hayrettin KARAMAN
Hocam ben evli ve eşi şu an askerde bir bayanım.Eşim çok kıskanç biri olduğu için askere giderken bana bir takım kısıtlamalar koydu ve bunlar yaparsan 3'ten 9'a boşsun dedi.Bu kısıtlamalar kayınvalidem olmadan bir yere gitmemek, eve gelen erkek misafirlerin yanına çıkmamak, yeleksiz dolaşmamak, namahremim olan bir erkekle kesinlikle konuşmamak.... Ben üniversite mezunuyum ve açıkçası bu şartlar bana çok ağır geldi ve ben de bilerek yaptım. Gerçi o da şu an söylediği bu boşanma cümlesinden pişman. Sizce biz dinen boşanmış mı oluyoruz? Cevap verirseniz bendeki şüpheleri gidermiş olacağınız için çok sevineceğim.
Cevap:
Birkaç gün önce İlahiyatlı kızlarla sohbet ediyorduk, "kadının kocasına itaati" konusunda insan tabiatını zorlayan bazı hadis rivayetlerinin bulunduğunu hatırlatarak bunların sahih olup olmadığın sordular. Kısaca şunlar söyledim: Bu hadislerin bir kısmı sahih değildir; güvenilir kaynaklarda yoktur. Sahih olanlarının da birçoğu bağlayıcı, evrensel din kuralı getirmez, belli şartlara bağlı çözümler ve tavsiyelerdir. İtaati emreden sahih hadislere (aynı mânada âyetler de vardır) gelince bunların bir genel şartının bulunduğunu unutmamak gerekir. Bu genel şart, bir şeyi isteyen, emreden kocanın bunu yaparken kendinin de -bu emir ve istek konusunda- Allah'a itaat ediyor olmasıdır; başka bir deyişle kocanın isteğinin Allah'ın muradına, rızasına, emir ve yasaklarına aykırı düşmemesidir. Aile bir kurumdur, bir birliktir. Her kurumun, her birliğin bir düzeni, her düzenin kuralları vardır. Bu kuralların uygulanmasını denetlemek, kurumu ve birliği yönetmek, gerektiği zaman son sözü söylemek, karar vermek için de bir yöneticiye ihtiyaç vardır. Ailede reis, yönetici kocadır; hem ailenin geçimini sağlar, hem de birliği yönetir. Müslümanların bütün işleri danışma ile olacağından elbette aile işlerini karısına, çocuklarına ve gerektiğinde başkalarına da danışır. Allah'a itaat (din kurallarının ve ahlakın dışına çıkmamak) ve danışma olduktan sonra aile reisine itaatin ne sakıncası olabilir. Kadın olsun, erkek olsun bir işe giren, bir memuriyet alan kimse patrona, amire itaat ediyor; bunda onur kırıcı, hak ve özgürlüklere aykırı bir durum bulunmuyorsa -sözleşme ve doğum yoluyla karşılıklı hak ve yükümlülüklerin oluştuğu aile hayatı içinde- kocaya, babaya, anaya itaat etmekte de sakınca bulunmaz. Sakınca, buyuranların/yönetenlerin danışmayı terk etmeleri ve din kurallarının dışına çıkarak nefislerine uymalarından ileri gelmektedir...
Yukarıdaki soruya gelelim: Askere giden kocanın karısı için koyduğu sınırlar, din ve ahlak kurallarına değil, şüpheye, vehme ve kıskançlığa dayanıyor. Kadın da bunlara itaat etmekte zorlanıyor ve sonunda itaatsizlik ediyor. Kocanın söylediği söz fıkıh'ta iki şekilde anlaşılıyor:
a) Yemin. Buna göre koca "şunları yaparsan boşsun" diyerek karısını boşamış olmuyor, bunlar yaptığı takdirde boşayacağına yemin etmiş oluyor. Karısı da bunları yapınca isterse boşar, istemezse keffaret verir ve boşamaktan vazgeçer. Yemin "vallahi, billahi, tallahi" gibi Allah isimleri üzerine yapılmadığı için keffaret gerekmez diyenler de vardır. Bizce keffaret ödenmelidir.
b) Boşama. Koca bu sözleri söylerken karısını "şartlı olarak; yani yasakladığı şeyleri yapması şartıyla" boşamaktadır. Bu takdirde kadın, yasaklanan fiilleri yapınca bir talak ile boşanmış olur, yeniden bir nikah akdi yaparlar ve evliliğe dönerler. Geriye iki boşama hakkı daha kalır. Bu hakları kullanma konusunda çok ihtiyatlı davranmak gerekir. "Üç, dokuz" filan demekle kadın iki hayız arasındaki bir temizlik içinde birden fazla boşanmış olmaz; çünkü Peygamberimiz (s.a.) kadınların, bir temizlik içinde birden fazla boşanmasını yasaklamış ve böyle boşamaları "bir boşama" saymıştır (Geniş bilgi için benim Mukayeseli İslam Hukuku isimli kitabımın birinci cildine bakınız).
Hayrettin KARAMAN