kudsî hadis nedir?

Hamiyetkar

Well-known member
Kudsî Hadis

Kudsi Hadis Muhammed (s.a.v.)'den Rabbinden isnad yolu ile ahad olarak bize nakledilen hadistir. Kudsi Hadis, Allah'ın kelamından ona izafe edilen bir hadistir. Allah'a nisbet edilmesinin sebebi ilk önce onu konuşanın Allahu Teâla olduğundan dolayıdır. Nebi (s.a.v.)'e izafe edilmesinin sebebi ise Allahu Teâla'dan haber veren olmasından dolayıdır. Ancak Kur'an-ı Kerim gibi değildir. Çünkü o ancak Allahu Teâla'ya izafe edilmektedir. Kur'an'dan bir ayet söyleneceği zaman "Allahu Teâla şöyle buyurdu" denilir. Hadisi Kudsi söylenmek istenildiğinde ise: "Rasulullah (s.a.v.) Rabbinden yaptığı rivayette şöyle buyurdu" denilir. Bir başka ifade ile de şöyle denilir. "Rasulullah (s.a.v.)'in Rabbinden rivayetle Allahu Teâla şöyle buyurdu" denilir. Her iki ifadenin anlattığı anlam ise tektir.

Kur'an ile Kudsi Hadis arasındaki fark şudur: Kur'an'ın hem lafzı hem de manası Vahyi Celi ile Allahu Teâla'dandır. Hadisi Kudsi ise; Lafzı Rasulullah (s.a.v.)'den manası ise ilham veya uyku yoluyla Allahu Teâla'dandır. Kur'an, Cebrail vasıtasıyla indirilen mucize bir lafızdır. Hadisi kudsi ise mucize değildir ve Cebrail vasıtası ile de gelmemiştir. Kur'an, Kudsi Hadis ve Kudsi olmayan hadis arasındaki fark şudur: Kur'an, Cibril'in lafzen Nebi (s.a.v.)'e indirdiği sözlerdir. Hadisi Kudsi; Allahu Teâla'nın ilham veya uyku yoluyla Nebi (s.a.v.)'e verdiği bir haberi Nebi (s.a.v.) kendi ifadesi ile bildirdiği habere denir. Diğer hadisler de Kudsi Hadis gibi manası Allah'tan lafzı ise Rasulullah (s.a.v.)'dendir. Ancak Allahu Teâla'ya nisbet edilmiştir. Allahu Teâla'ya izafe edilen Kudsi Hadisi hadis diye isimlendirmek ıstılahi bir isimlendirmedir.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Kudsî Hadis

Allah'ın, manaları Hz. Peygamber'e (s.a.s) ilham ettiği fakat lafızlarını Peygamber (s.a.s)'in ifade ettiği, Kur'ân'dan sayılmayan, okunmakla ibadet olunmayan (Kur'ân gibi namazda okunmaz), ahad yolla (tevatürle değil) Rasûlüllah (s.a.s)' tan nakledilmiş ve onun tarafından da Allah'a nisbetle ifade edilmiş sözlerdir. Kudsî hadis hakkında iki görüş vardır: 1- Kudsî hadislerin hem sözleri hem de manası Allah'tandır, fakat Kur'ân'dan bir âyet değillerdir. 2-Kudsî hadislerin manası, diğer hadisler gibi Allah'tan, sözleri ise Rasûlüllahtandır. Bu tür hadislere aynı zamanda "rabbanî ve ilahî hadisler" de denir. Kudsî hadislerde: "Rabb'ından rivayet ettiği hadiste Rasûlüllah şöyle buyurdu", "Kendisinden Rasûlüllah'ın rivayet ettiği hadiste Allah Teâlâ şöyle buyurdu" gibi ifadeler kullanılmıştır (bk. "Kudsi Hadis" mad).

Ebu'l-Bekâ, hadîsi şöyle tarif eder: Hadîs, tahdis mastarından bir isimdir, haber vermek manasınadır. Sonraları Rasûlüllah (s.a.s)'e nisbet edilen bir söze veya fiile yahut bir takrire hadis denmiştir. Sünnet ise lügatte, kişinin takib ettiği yol, pratik hayatta hal ve tavır, âdet, gidiş, sîret gibi manalara gelir. Hadîs alimlerince hadîs ile sünnet aynı manada kullanılmıştır. Sünnet kelimesi genelde Allah'a ve Rasûlüllah (s.a.s)'e nisbet edilir. Allah'a nisbet edildiği zaman âdetullah, kanun manasında kullanılmıştır: "Daha evvel geçenler hakkında da Allah bu âdeti koymuştur" (el-Ahzab, 33/62); "Biz bunu senden evvel gönderdiğimiz peygamberler için de sünnet (kanun, kaide) yapmışızdır. Habibim sen bizim sünnetimizde hiç bir değişiklik bulamazsın" (el-İsra, 17/77; Fatır, 35/43). Sünnet kelimesi Hz. Peygamber'e nisbet edildiği zaman da onun sözleri, yani hadis-i şerifleri, fiilleri ve takriri anlaşılır. Sünnet, dolayısıyla hadis-i şerifler "vahy-i gayrı metlüv" dür ve özellikleri şunlardır: 1- Yalnız manası Allah tarafından vahyedilmiştir, sözleri Rasûlüllah (s.a.s)'e aittir. 2- Bu sebeple manayı iyi anlayanların, onu yalnız manasıyla nakletmeleri caiz görülmüştür. 3- Lâfzı mu'ciz değildir. 4- Okunarak ibadet edilmez (namazda okunsa namaz bozulur). 5- Uykuda ve uyanıkken, meleksiz ve melekle türlü vahiy şekilleriyle gelmiştir. 6- Kur'an için yukarıda sayılan diğer özellikler burada aranmaz.

Kur'ân'da vahy kelimesi, ilahî ve gayrı ilahî vahy olmak üzere iki manada kullanılmıştır. Gayn ilâhî vahiy, Zekeriyya (a.s)'ın kavmine yaptığı vahy gibi "Derken Zekeriyya mescidinden kavminin karşısına çıkıp onlara; sabah-akşam tesbihte bulunun" diye vahyetti" (Meryem,19/11) "Ve şeytanların birbirlerine yaptığı vahiydir"... (el-En'am, 6/121). Vahy kelimesi ilk âyette "işaret" manasında ikinci âyette ise "gizli söylemek ve fısıldamak" manasında kullanılmıştır. Ilahî vahy anlamında kullanılan vahy kelimesinin 71 tanesi Hz. Peygamber (s.a.s)'e yapılan vahy ile ilgilidir. Geriye kalanları ise cansız olan "arz"a yapılan vahy (ez-Zilzâl, 99/4, 5), semaya yapılan vahy (Fussilet, 41/12), bal arısına yapılan vahy (en-Nahl, 16/68, 69), meleklere yapılan vahy (el Enfâl, 8/12), Hz. İsa'nın Havarîlerine yapılan vahy (el-Mâide 5/111), Hz. Musa'nın anasına yapılan vahy (el-Kasas, 28/7)'dir.

sorularla islamiyet...
 
Üst