Aşk insan fıtratına ancak rabbine bağlanmak için dercedilmiştir. Bu melekeyi farkında olmadan veya kendini engelleyemeden hatalar yapabilen terk edebilecek seni hor görebilecek acı çektirecek kısacası nefis taşıyan bir varlığa bağlanmak için kullanmak çoğu zaman hüsranla sonuçlanmıştır.
Kalp ki, hiçbir güneşin ışığına muhtaç olmayan gerçek güzelin aynasıdır ve ufukların da gözünün yetmediği o büyüklük aşkı için yaratılmıştır; terk eden, giden, sevgiliyi sevmek için kullanamazsın onu.
Evet, kalp ancak Allah sevgisi için yaratılmıştır ve ancak onu anmakla tatmin olur. allah ve resul aşkı nedir bilmeyen insana ’keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam’ mısraları ne yazık ki çok şey ifade etmez. İnsan aşk hissini Allah’a değilde kula karşı hissetmiş ise evet aynen bu mısralarda yazdığı gibi o sevgilinin aşkı ile oturup onunla kalkar. O sevgili ne yazıkki senin her sıkıntını anlamaz sanarsınki o mükemmel o kusursuz onun güzelliği hiç geçmeyecek o hiç hata yapmaz. halbuki gerçek te öyle değildir mahbub. Kalp ancak öylesini istediği ancak onunla tatmin olabildiği için maşukunu o kalıba sokmaya çalışır bu noktadan sonra artık mantık işlemez hale gelir aşkın gözü kördür denen meseleye dayanır olay.
Hâlbuki kalbin aradığı sevgili hiç hata işlemeyen tüm vasıflarıyla mükemmel sen hatalar işlesen de pişman olup ona sığındığında seni her zaman affedebilen seni her zaman dinlemeye hazır dertlerini çözebilecek en büyük makam ve onu anlatmaya kelimelerin yetersiz kaldığı halikımız malikimiz olan Allah’tır. Kısacası insan kusursuza müştaktır.
Kul kendisi gibi bir yaratılmışa karşı bu duyguları beslediği takdirde her zaman onun rızasın sevgisini hoşnutluğunu kazanmak için gayret sarf eder. Onun için hayatta yalnızca o önemlidir tüm dünya onun etrafında dönmektedir adeta.
Acı ama gerçek durum şudur ki aşk kul olmaktır. ilahi aşkı hiç tatmamış bir insan bu mecazi aşkı yaşadığında gün gelecek diyecektir tıpkı mecnunun dediği gibi sen benim leylam olamazsın. O aşk duygusu öyle büyüyecektir ki o kalbi yanlış şekilde doldurduğu için kendiside karşısındaki de acılar yaşayacaktır çünkü iki tarafta kusursuz değildir kesinlikle ve alçaktan düşen insan belki zarar görmez ama göklere çıkartılmış liyakat kesbetmediği mevkiye yerleştirilmiş insan düştüğünde elbette büyük acılar yaşayacaktır.
Neden günümüzde ayrılıklar daha fazla hâlbuki o kadar seçici davranıyoruz. Bu işi eskiler daha mı iyi başarıyordu acaba. Onlar nerdeyse birbirini görmüyorlardı bile evlenmeden önce. aşk tehlikelidir. Kusurları göremez olur insan. Gün gelir aşk biter ve geriye kalanlar işte bunlarla bir ömür geçirilecektir.
hadiste ne güzel diyor,
Sevdiğin kişiyi ölçülü sev.
Yoksa, bir gün gelir o insan gözünde sevimsizleşir de önceki aşırı muhabbetinden dolayı elemin iyice ziyadeleşir.
Kızdığın kimseye karşı da ölçülü ol ve nefret hissinin önünü kes. Aksi halde, gün döner de o şahıs dostun oluverirse evvelki öfkeli tavırlarının mahcubiyeti seni çok üzer.
Aşk gerekli değildir gerekli olan kesinlikle saygı, sevgi ve hoşgörüdür. Klasik gelebilir belki ama aslolan budur.sözü söz üstadına bırakmak en yerinde bir sonuç olacaktır.
İnsan, kâinatın en câmi’ bir meyvesi olduğu için, kâinatı istila edecek bir muhabbet o meyvenin çekirdeği olan kalbine dercedilmiştir. İşte şöyle nihayetsiz bir muhabbete lâyık olacak, nihayetsiz bir kemal sahibi olabilir.
Muhabbet ise, sevdiğin şey, ya seni tanımaz, Allah’a ısmarladık demeyip gider. -Gençliğin ve malın gibi.- Ya muhabbetin için seni tahkir eder. Görmüyor musun ki, mecazî aşklarda yüzde doksandokuzu, maşukundan şikayet eder. Çünki Samed âyinesi olan bâtın-ı kalb ile sanem-misal dünyevî mahbublara perestiş etmek, o mahbubların nazarında sakildir ve istiskal eder, reddeder. Zira fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar.
kâinata dağınık bütün muhabbetlerin, onun esma ve sıfâtına karşı verilmiş bir muhabbettir. Sen sû’-i istimal etmişsin, cezasını da çekiyorsun. Çünki yerinde sarfolunmayan bir muhabbet-i gayr-ı meşruanın cezası, merhametsiz bir musibettir.
Kalp ki, hiçbir güneşin ışığına muhtaç olmayan gerçek güzelin aynasıdır ve ufukların da gözünün yetmediği o büyüklük aşkı için yaratılmıştır; terk eden, giden, sevgiliyi sevmek için kullanamazsın onu.
Evet, kalp ancak Allah sevgisi için yaratılmıştır ve ancak onu anmakla tatmin olur. allah ve resul aşkı nedir bilmeyen insana ’keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam’ mısraları ne yazık ki çok şey ifade etmez. İnsan aşk hissini Allah’a değilde kula karşı hissetmiş ise evet aynen bu mısralarda yazdığı gibi o sevgilinin aşkı ile oturup onunla kalkar. O sevgili ne yazıkki senin her sıkıntını anlamaz sanarsınki o mükemmel o kusursuz onun güzelliği hiç geçmeyecek o hiç hata yapmaz. halbuki gerçek te öyle değildir mahbub. Kalp ancak öylesini istediği ancak onunla tatmin olabildiği için maşukunu o kalıba sokmaya çalışır bu noktadan sonra artık mantık işlemez hale gelir aşkın gözü kördür denen meseleye dayanır olay.
Hâlbuki kalbin aradığı sevgili hiç hata işlemeyen tüm vasıflarıyla mükemmel sen hatalar işlesen de pişman olup ona sığındığında seni her zaman affedebilen seni her zaman dinlemeye hazır dertlerini çözebilecek en büyük makam ve onu anlatmaya kelimelerin yetersiz kaldığı halikımız malikimiz olan Allah’tır. Kısacası insan kusursuza müştaktır.
Kul kendisi gibi bir yaratılmışa karşı bu duyguları beslediği takdirde her zaman onun rızasın sevgisini hoşnutluğunu kazanmak için gayret sarf eder. Onun için hayatta yalnızca o önemlidir tüm dünya onun etrafında dönmektedir adeta.
Acı ama gerçek durum şudur ki aşk kul olmaktır. ilahi aşkı hiç tatmamış bir insan bu mecazi aşkı yaşadığında gün gelecek diyecektir tıpkı mecnunun dediği gibi sen benim leylam olamazsın. O aşk duygusu öyle büyüyecektir ki o kalbi yanlış şekilde doldurduğu için kendiside karşısındaki de acılar yaşayacaktır çünkü iki tarafta kusursuz değildir kesinlikle ve alçaktan düşen insan belki zarar görmez ama göklere çıkartılmış liyakat kesbetmediği mevkiye yerleştirilmiş insan düştüğünde elbette büyük acılar yaşayacaktır.
Neden günümüzde ayrılıklar daha fazla hâlbuki o kadar seçici davranıyoruz. Bu işi eskiler daha mı iyi başarıyordu acaba. Onlar nerdeyse birbirini görmüyorlardı bile evlenmeden önce. aşk tehlikelidir. Kusurları göremez olur insan. Gün gelir aşk biter ve geriye kalanlar işte bunlarla bir ömür geçirilecektir.
hadiste ne güzel diyor,
Sevdiğin kişiyi ölçülü sev.
Yoksa, bir gün gelir o insan gözünde sevimsizleşir de önceki aşırı muhabbetinden dolayı elemin iyice ziyadeleşir.
Kızdığın kimseye karşı da ölçülü ol ve nefret hissinin önünü kes. Aksi halde, gün döner de o şahıs dostun oluverirse evvelki öfkeli tavırlarının mahcubiyeti seni çok üzer.
Aşk gerekli değildir gerekli olan kesinlikle saygı, sevgi ve hoşgörüdür. Klasik gelebilir belki ama aslolan budur.sözü söz üstadına bırakmak en yerinde bir sonuç olacaktır.
İnsan, kâinatın en câmi’ bir meyvesi olduğu için, kâinatı istila edecek bir muhabbet o meyvenin çekirdeği olan kalbine dercedilmiştir. İşte şöyle nihayetsiz bir muhabbete lâyık olacak, nihayetsiz bir kemal sahibi olabilir.
Muhabbet ise, sevdiğin şey, ya seni tanımaz, Allah’a ısmarladık demeyip gider. -Gençliğin ve malın gibi.- Ya muhabbetin için seni tahkir eder. Görmüyor musun ki, mecazî aşklarda yüzde doksandokuzu, maşukundan şikayet eder. Çünki Samed âyinesi olan bâtın-ı kalb ile sanem-misal dünyevî mahbublara perestiş etmek, o mahbubların nazarında sakildir ve istiskal eder, reddeder. Zira fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar.
kâinata dağınık bütün muhabbetlerin, onun esma ve sıfâtına karşı verilmiş bir muhabbettir. Sen sû’-i istimal etmişsin, cezasını da çekiyorsun. Çünki yerinde sarfolunmayan bir muhabbet-i gayr-ı meşruanın cezası, merhametsiz bir musibettir.