Konuya cevap cer

Sual: Kur'an harflerini  yazmanın maddi sırları var mıdır? Bazı rivayetlerde, Kur'an harfi ile  yazılmış olan dua, ayet gibi kıymetli şeyleri yazmak, üzerinde taşımak  veya okumaktan bahs ediliyor. Bunları nasıl anlamalıyız? Cevap: Sualinizin cevabını, Üstad Bediüzzaman   Hazretlerinin, "Kudret Hazineleri Kef-Nun'dadır" başlıklı   bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

 Yasin Suresi’nin sonundaki ayette beyan edildiği gibi, Allahu Teala   Hazretleri, bir şeyin yaratılmasını murad ettiğinde “ol diye   emreder" ve o şey hemen oluverir.

 Her şeyi yaratan   sadece Allah’ın kudreti olmakla beraber, Allahu Teala’nın yaratmadan   önce her şeye ol demek gibi bir adeti vardır ve ayet bu İlâhî adeti ifade ediyor.

 Ehl-i   Sünnet kelam âlimlerinin bildirdiğine göre, Allah’ın ezelî   kelamı ve sözüparçalardan   oluşmaz. kelimelerden, harflerden ve 

    Allah'ın diğer sıfatları gibi, kelam sıfatı da zatından   ayrılıp bir tarafa gitmez ve parçalanıp cüzlere   ayrılmaz. Cüzelere ve kısımlara ayrılmaktan münezzehtir,   infikaki muhaldir (zatından ayrılıp gitmesi imkansızdır).

 Diğer sıfatlarının hakiki mahiyetini bilemediğimiz gibi kelam   sıfatının da hakikatini bilemeyiz ve insan kelamı ile aynı   kefeye koyamayız. Çünkü Allah, muhalefetün lil havadis, mahluklara   benzememe sıfatına sahiptir.

 Doğru, Allah’ın kelamı   harflerden oluşmaz ve Allah'ın zatından parçalar halinde ayrılıp bir   tarafa doğru gitmez.

 Fakat, Üstad Bediüzzaman’ın 28. Lema’daki, “Allah’ın ol emrinden gelen harfler, maddi kuvvet gibi varlıklar   üzerinde tesir eder.” açıklamasından anlaşıldığına göre,   Allah’ın ezeli kelamının bir tecellisi olan “ol" kelamıyla   emrettiğinde, “ol emrinden gelen", yani onun   vesilesiyle ortaya çıkan harfler, Arş’dan   yere doğru zamansız olarak aniden gelir ve yaratılacak şeye   temas ederek onun yaratılmasında maddi bir güç gibi iş yapar.  (Arştan yere doğru inen bu kudsi harfler, bizzat Allah'ın kelamı değil,  o   kelamın tecellisiyle yaratılan manevi varlıklardır. Onun kelamı    harflerden oluşmaktan münezzehdir.)

 Nasıl ki melekler de   Allah’ın yaratmasında bazı görevler yaparlar, hâlbuki asıl   iş gören Allah’ın kudretidir. Onun gibi, emri tekviniden (ol   emrinden) gelen harfler, bazı şeylerin yaratılmasında   görev yaparlar, fakat hakiki iş gören harfler değil   Allah’ın kudretidir.

 Bediüzzaman Hazretleri   28. Lema’da, bahar mevsimi başında, bademlerin çiçek açması zamanında,   bahar havasının onlara temas etmesi ile, ol emri harflerinin   çiçeklerin açmasına vesile olduğunun kendisine gösterildiğini anlatır. Bu normalde görülebilecek bir hadise olmadığı halde, Allah’ın   bir lütfu olarak “ol der ve oluverir” ayetinin anlaşılması   için kendisine gösterilmiştir.

 İşte,   dünyadaki ve evrendeki yaratma işlerinde, Allah’ın   kurduğu, harflere dayalı böyle bir düzen vardır.   Devamlı bir surette Allah’ın emri ve o emrin harfleri, varlıklar   üzerine iner ve onları şekillendirir, üzerlerinde işler yapar. “Gökten yere (her) emri, (O) tedbîr (ve idâre) eder” (Secde,   5) ayeti bu manayı ifade eder gibidir. Yani, İlâhî emir ve emrin   harfleri gökten yere sürekli olarak iner.

 Diğer bir ayette de “yaratmak ve emir Allah’ındır”   (Araf, 54) buyrularak yaratma işinin emirle olduğuna dikkat çekilmiştir.   Başka bir ayette de melekler, “biz ancak Rabbinin emriyle   ineriz”  (Meryem, 64) diyerek yine emir konusu, meleklerle   birlikte dikkate  sunulmuştur. (Yukarıda, harflerin yaratma işindeki   rolünün  meleklerinkine benzediğini ifade etmiştik.)

 Fakat tekrar   vurgulayalım. Bütün bu  işleri yapan aslen kudret-i ilahiyedir, harfler   sırf zahiri bir  sebebdir, Allah tarafından kurulmuş bir yaratma   düzendir.

 İşte burada, Kur’an harflerinin tesir ve etki sahibi olması konusu   devreye giriyor ve böylece iki kısım harf söz konusu   oluyor. Biri, gökten inen Allah’ın emrinin   harfleri; ikincisi, yerde insanlarca okunan   ve yazılan Kur’an’ın kudsi harfleri.

 Aralarındaki münasebet ise şöyledir: Yerde okunan bir Kur’an   ayeti ve onun harfleri, hangi derde deva ise, gökten o konuda İâhî emrin   inmesine sebeb olur. 

 Mesela, baş ağrısı için okunan bir ayet ise, bu ayet Allah'dan şifa emrinin inmesine vesile oluyor. Ağrı   için okunan bu Kur’an harfleri, şifa için olan İlahi emrin harflerini   içine alarak, ona ahizelik yaparak kuvvet kazanıyor ve maddi ilaç gibi o   hastalığa şifa oluyor.

 Hastalıklara şifa için okunan şifa ayetlerini,   nazardan korunmak veya şifa bulmak için okunan nazar ayetini,   düşmanlardan korunmak için okunan Ayetel Kürsi’yi,   sihirden korunmak veya kurtulmak için okunan Felak ve Nas surelerini burada hatırlayabiliriz.

 Üstad Bediüzzaman bu manayı özetle şöyle anlatır:

 Kur’an’ın kudsi harfleri,   hususan surebaşlarında bulunan “elif-lam-mim” gibi ilahi şifrelerin harfleri Allah’dan gelen muntazam ve   nihâyetsiz hassâs ve zamansız emirleri dinliyorlar ve yapıyorlar.”   (28. Lema)

 “İlahi şifreler olan Sure başlarındaki   harfler, havanın zerreleri içinde, zamansız, gizli ve incecik bağlantı   tellerini harekete getirecek birer düğme harfi olduklarını ve yerden   arşa manevî telsiz telefon gibi kudsi bir haberleşmeyi yerine getirmeleri, o İlâhî kudsî şifrelerin (Kur'an   harflerinin) vazîfesidir.” (28. Lema)

 Yani bir   mümin, Kur’an  harflerindeki kudsiyete yakışan halis bir niyetle ve doğru   bir nazarla  bir Kur’an ayetini veya harfini okuduğu zaman o harf   kudsiyet kazanır  ve o kudsi harfi okumakla, sanki bir haberleşme   düğmesine basmış gibi olur. Veya onun ağzından çıkarak havada   oluşan harf, sanki bir haberleşme ağının düğmesi imiş gibi havadaki   gizli ilahi düzeneği çalıştırarak bir mesaj çekmiş gibi olur.

 Bunun üzerine derhal ve zamansız bir şekilde, ol emrinin   harfleri bu Kur’an harflerinin üzerine inerek onlara karşılık verir ve o   harfleri tesir ve kuvvet sahibi yapar. İşte kurulan bu   düzenden sayesinde, okunan veya yazılan Kur’an harfleriyle pek çok maddi işler   yapılabilir ve tarih boyunca yapılmıştır.

 Kur’an harflerinin,   ayetlerinin, hangisinin neye karşı okunacağı hakkında   pek çok rivayetler ve bu konuda yazılmış kitaplar olduğu gibi, bazı   alimlerce, “bu ayet şu maddi  işe yarar” manasında pek   çok keşifler de yapılmıştır.

 İşte İslam dünyasında asırlardır, “falan ayet okunursa filan   derde iyi gelir” veya “yazılıp boyunda taşınırsa filan   derde şifa olur” gibi sözlerin, hastaların üzerine ayetleri   okumanın, muska yazmanın kaynağı yukarıda anlattığımız   gerçeklerdir.

 Harflerin okunarak, yazılarak,   hatta zihinden geçirmekle dahi bu özelliklere sahip   olabileceğini Hz. Üstad aynı risalede şu mealde ifade etmiştir:

 Harflerin   havadaki varlıkları  bu özelliğe sahip olduğu gibi, insan zihnindeki   varlıkları, hatta  kağıt üzerine yazılmış şekilleri dahi bu özelliğe   sahiptir.


  Demek o kudsi harflerin okunmasıyla ve yazılmasıyla,   maddî ilaç gibi şifâ ve başka maksadlar elde edilebilir.” (28.   Lema)

 Günümüzde hâkim olan maddeci felsefenin bakış açısı,   gözüyle görmediği ve aslını bilmediği şeyleri hurafedir deyip inkâr   etse de işin aslı budur.

 Allah’ın varlığını   kabul etmeyen ya da şüpheler içinde bakan kimselerin bunları   anlayamaması onların kendi hatalarının sonucudur ve   kendi başlarına sardıkları bir beladır.

 Bütün kâinatın, her canlının ve her zerrenin, varlığını   apaçık gösterdiği O yüce yaratıcıyı inkâr etmeselerdi, kâinatın   sırlarını, varlıkların hakikatini anlamakta böyle   mahrumiyetlere düşmezlerdi.

 Kaynak: risaleonline.com


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst