"De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüzçevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, hidâyeti/doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik belâğ/tebliğdir, duyurmaktır."
(24/Nûr, 54)
"(Ey mü'minler!) peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden,, birini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isâbet etmesinden sakınsınlar." (24/Nûr, 63)
[NOT]Bu âyet, Hz. Peygamber (s.a.s.)'e sadece ismiyle hitap etmenin veya kendisinden bahsederken sırf ismini söylemenin, ümmetlik terbiyesi ile bağdaşmayacağını ifade etmektedir.
Böyle durumlarda onun ismi ile beraber Peygamber, Nebî, Rasûl, Rasûlullah, Rasûl-i Ekrem, Peygamber Efendimiz, Habîbullah gibi onu anlatan ve ona saygımızı ifade eden sıfat ve unvanları da söylemek yerinde olur.
Ayrıca, Allah Teâlâ'nın, 33/Ahzâb sûresinin 56. âyetindeki emri uyarınca biz müslümanların, Peygamberimizin ismi anılınca, 'Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun' anlamına gelen 'sallâllahu aleyhi ve sellem (s.a.s.)' dememiz de ona olan saygımızın bir gereğidir.[/NOT]
"(Rasûlüm!) Biz seni, ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik." (25/Furkan, 56)
"Peygamber, mü'minlere kendi canlarından daha üstündür. Eşleri, onların analarıdır..." (33/Ahzâb 6)
"Andolsun ki, Allah'ın Rasûlünde, sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için en güzel ve mükemmel bir örnek vardır." (33/Ahzâb, 21)
[NOT]Âyette, Hz. Peygamber'in, Allah'ın rızâsını kazandıracak davranışlarda bulunmak isteyenler için mükemmel ve canlı bir örnek, en büyük fazilet numûnesi olduğu anlatılmaktadır.
Böylece, Rasûlullah'ın, hislerine mağlûp insanları memnun etmek ve onlara pratik değerden mahrum birtakım teorik kurallar öğretmekle görevli olmayıp, O'nun hedefinin, insanlığa amelî kaideler öğretmek ve bu kuralları kendi yaşayışıyla Canlı Kur'an olarak izah ve târif etmek olduğu anlaşılmış olmaktadır.
Bunun için, O'nun hayatı ve sîreti incelenirken bu nokta, asla gözden uzak tutulmamalıdır.[/NOT]
"Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, iman etmiş bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (33/Ahzâb, 36)
"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat O, Allah'ın Rasûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilir." (33/Ahzâb, 40)
"Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şâhid, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Allah'ın izniyle, Allah'a çağıran bir dâvetçi ve nur saçan bir lâmba olarak (gönderdik)." (33/Ahzâb, 45-46)
"Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salât ederler. (Onun şerefini gözetmeye, şânını yüceltmeye özen gösterirler.) Ey mü'minler! Siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." (33/Ahzâb, 56)
[NOT]Allah'ın salâtı, rahmet etmek ve kulunun şânını yüceltmektir. Meleklerin salâtı, Peygamber'in şânını yüceltmek, mü'minlere bağış dilemek anlamındadır.
Mü'minlerin salâtı ise, duâ anlamına gelmektedir. Allah bütün bütün mü'minlere, peygamberlerine salât ve selâm getirmelerini emretmekte ve ona saygı göstermelerini istemektedir.
"Allahumme salli alâ Muhammed" demek salât, "esselâmu aleyke eyyühe'n-Nebiyyu" demek selâmdır. Peygamberimiz'den rivâyet edilen çok sayıda salevât-ı şerîfe vardır. Bunları okumak, mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm getirmek, Peygmaber'in sevgisini celp eder, Allah'ın izniyle şefâatine sebep olabilir.[/NOT]
"Allah ve Rasûlünü incitenlere Allah, dünyada ve âhirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır." (33/Ahzâb, 57)
"(Kâfirlerin) Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün, 'eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e itaat etseydik!' derler. 'Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar' derler. 'Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov, lânetle' (derler)."
(33/Ahzâb, 66-68)
"(Ey Muhammed,) De ki: 'Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben kendiliğmden bir şey teklif edenlerden de değilim." (38/Sâd, 86)
"İman edip sâlih amel işleyenlerin, Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilen gerçeğe iman edenlerin günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir." (47/Muhammed, 2)
"Şüphesiz Biz seni, şâhid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik ki, Allah'a ve Rasûlü'ne iman etmeniz, O'nu savunup desteklemeniz, O'nu en içten bir saygı ile yüceltmeniz ve sabah-akşam O'nu tesbih etmeniz için." (48/Fetih, 8-9)
"Muhammed rasûlullah'tır/Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rızâ isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır..." (48/Fetih, 29)
"Ey iman edenler! Allah'ın ve Rasûlü'nün huzurunda öne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah (her şeyi) işitendir, bilendir. Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinden fazla yükseltmeyin.
Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Öyle yaparsanız, siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider. Rasûlullah'ın huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takvâ ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır." (49/Hucurât, 1-3)
[NOT]Yukarıdaki âyetlerde Allah ve Rasûlü'nün huzurunda sözde veya işte öne geçerek konuşmak ya da hüküm beyan etmek yasaklanmıştır. Rasûlullah'ın huzurunda yüksek sesle konuşmak da haram kılınmıştır.
Bundan maksat, onun huzurunda münâsebetsizce bağırıp çağırma ve sesini yükseltmedir. Sahâbeden Sâbit bin Kays'ın durumu, âyetin tefsirine açıklık getirmektedir.
Zira bu zât âyet inince, yükses seli olduğundan, Hz. Peygamber'in huzurunda konuşursa amelinin boşa gideceği endişesi beslemiş, huzur-ı risâlete gitmemeye başlamıştı. Hz. Peygamber, onu çağırtarak teselli etmiş, ona hayır haberi ve cennet müjdesi vermiştir.[/NOT]
"Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Hz. Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; O, hevâsına (kötü arzularına) göre konuşmaz. O(nun konuşması, kendisine) vahyedilenden başkası değildir." (53/Necm, 1-4)
"Allah'a ve Rasûlü'ne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler indirdik. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır." (58/Mücâdele, 5)
"Allah'a ve Rasûlü'ne düşman olanlar, işte onlar en alçaklar, en bayağılar arasındadırlar." (58/Mücâdele, 20)
"...Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azâbı çetindir." (59/Haşr, 7)
"Hatırla ki Meryem oğlu İsa, 'Ey İsrâil oğulları! Ben size Allah'ın rasûlüyüm, benden önce gelen Tevrat'ı tasdik edici ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim' demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince, 'bu, apaçık bir büyüdür' doediler." (61/Saff, 6)
"(Ey Rasûlüm!) Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir ecir/mükâfât vardır. Ve sen, kesinlikle yüce bir ahlâk üzeresin (mükemmel bir ahlâka sahipsin)." (68/Kâlem, 4)
"...Kim Allah ve Rasûlü'ne karşı gelirse, bilsin ki ona, (kendi gibilerle birlikte) içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır." (72/Cin, 23)