Kur’an-ı Okumak ve Yaşamak

TUVRES

Member
Kur’an-ı Okumak ve Yaşamak



Yüce Kitabımız Kur’anKerim, melek Cebrail vasıtasıyla Peygamberimiz Hz.Muhammed’e vahiy yoluyla indirilmiş, Mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, okunması ibadet olan Allah kelamıdır. K.Kerim’in muhatabı bütün insanlar, gayesi de, insanların dünya ve ahiret saadetini sağlamaktır. Bu gayeye ulaşabilmemiz için, Kur’anı okumamız, anlamamız, emir ve yasaklarına uymamız gerekir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Bu Kuran, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır”.

“Şüphesiz ki bu Kuran, en doğru yola iletir. İyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükafat olduğunu müjdeler” “Bu Kuran da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin” K.Kerimi okumaktan maksat, onu anlamak, anlamaktan maksat da, onun hükümleriyle amel etmek ve onun gösterdiği yoldan yürümektir. Nitekim milli şairimiz Mehmet Akif şiirinde şöyle diyor:

Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan Kuran ın ;Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın Ya açar Nazm-i Celil in bakarız yaprağına; Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına, İnmemiştir hele Kuran, bunu hakkiyle bilin;Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için Kuranı okumalı, düşünmeli, Kuran üzerinde kafa yormalıyız. Kuranı dost edinmeli, onunla arkadaş olmalıyız.“Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an ) geldi. Peygamber Efendimizin en büyük mucizesi Kur’andır. Peygamberimiz kalpleri onunla fethetti, gönülleri onunla nurlandırdı, insanlığı onunla hidayete ulaştırdı. Kur’an-ı Kerimde Rabbimizin muhatabı biz insanlardır. Allah, bize değer vermiş ve bize seslenmiştir. Kuran’a kulak verenler Allah’ın samimi kullarıdır. Onu okumak, dinlemek, onunla amel etmek başlı başına bir ibadettir. Onun için namazlarımızda Kur’an okuyoruz. Namazda Kur’an okumak namazın farzlarındandır. Namazımızın geçerli olacak kadar Kur’an ezberlemek, Kur’an’ı doğru okumak her müslümana farz-ı ayındır. Kur’anı’ı ezberlemek, onu öğretmek ise , farzı kifayedir. “Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler”.

“Andolsun biz, Kur’anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?”Kur’an, yaratan ile yaratılan, Allah ile insan arasında bir köprüdür. Bir tanışma ve anlaşma aracıdır. Kur’anın deyimiyle tutunduklarında insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak . Ve tutunanların birlik ve beraberliğini sağlayacak ve doğruya götürecek olan bir iptir . O öyle bir iptir ki, hiçbir zaman kopmaz. Kur’an-ı Kerim, düşünemeyen hayvanlara değil, düşünebilecek ve doğru yolu bulabilecek özelliklerde yaratılmış olan insanlara gönderilmiş olan ilahi bir kitaptır. Göndereni Rabbimiz, gönderildiği adresi ise insanlardır. Kur’an öğüttür ve büyük bir haberdir . Bu kitapta öğüt almak için her örnekten anlatılmış , öğüt alınabilmesi için ayetleri geniş geniş açıklanmıştır . Doğrusu aklı başında olan aklıselim sahipleri öğüt alırlar. Kur’an bir öğüttür, artık dileyen Rabbine giden yolu tutar dileyen de delaleti ve sapıklığı… Çünkü Allah insana iki yolu göstermiştir. Peygamber (sav) Efendimizin bu konuda en meşhur hadis-i şerifi şöyledir: “Sizin en hayırlınız, Kur’an-ı Kerimi öğrenen ve öğretendir”. (Buhari. Tirmizi ve İbn-i Mace) Hz.Ali Efendimizin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: “Kim Kur’an-ı Kerimi okuyup ezberler, onun helal kıldığını helal kabul eder ve haramını da haram sayarsa, bu sebeple Allah onu cennete koyar ve hepsi de cehennemlik olan yakınlarından on kişiye şefaat yetkisi verir”. (İbni Mace, Tirmizi)

Görüldüğü üzere Kur’anı okuyup ezberleyen ve onunla amel eden kişinin, kendisi cennete gireceği gibi, cehennemlik olan on yakınına da şefaat edecek ve onları cennete götürecektir.
Ebu Zer (ra) diyor ki;

“ Ya Resulellah , bana öğüt ver ,” dedim.
“ Allah’a karşı gelmekten sakın, çünkü o, her işin başadır” buyurdu. Ben:
“Ya Resulellah, bana daha ne tavsiye edersin” dedim.

“ Kur’an-ı Kerim’i okumaya devam et. Çünkü o senin için dünya nurdur yolunu aydınlatır. Kıyamette de sana faydası dokunur” buyurdu. Yine Ebu Zer (ra), Peygamber (sav) Efendimizin kendisine şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir. “ Ey Ebu Zer ! Gidip Allah ‘ın kitabı Kur’an’dan bir ayet öğrenmen, senin için yüz rekat namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Ve kendisiyle amel edilsin veya edilmesin ilimden bir mesele öğrenmen, bin rekat nafile namaz kılmandan daha hayırlıdır.” İbni Mace. Yine Peygamber Efendimiz: ”Kim Kuran-ı Kerimi okur ve onunla amel ederse, kıyamet gününde ana ve babasına taç giydirilir” buyurmaktadır.

Başka bir Hadiste ise: ”Kulları Allah’a en fazla yaklaştıran şey, Onun kelamı Kur’an-ı Kerimdir” buyrulmaktadır. (Terğib ve Terhib.3-272) Ebu Said (ra) dan: Peygamber (sav) Efendimiz kutsi hadisinde Allah (cc) ın şöyle buyurduğunu söylüyor: “Allah ‘ın kelamının diğer sözlere üstünlüğü, Allah’ın yarattıkları mahlûkata olan üstünlüğü gibidir.” İnsanlık ne zaman Kurana yönelmiş ve onu rehber edinmişse, en ileri medeniyetlere sahip olmuştur. Peygamber (sav) bu gerçeği şöyle dile getiriyor: “Muhakkak ki Allah, Kur’anla amel edenleri yüceltir, ona uymayanları düşürür ve geri bırakır”. Kişiliğimizi, seciyemizi onunla inşa etmeliyiz. Kur’anı hep gündemimizin en başında tutmalıyız: Bu konuda Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: Hz.Cabir (ra)’dan: “Kur’an-ı Kerim şefaat eder, şefaatı kabul edilir. Savunucudur, savunması kabul edilir. Kim onu önünde tutarsa, kendisini cennete sevk eder. Kim de onu arkasına iterse, kendisini cehenneme sevkeder.” (Terğib ve Terhib.3¬-267 Yine Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “ Kur’an’ı Kerim’i okuyunuz. Çünkü o kıyamet gününde okuyucularına şefaatçi olarak gelecektir”. Abdullah bin Amir (ra) Resulüllah (sav) in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Oruç ve Kur’an kıyamet gününde kula şefaat ederler. Oruç: “ Ya Rabbi! Ben onu gündüz yeme ve içmesinden alıkoydum. Ona şefaat etmeme müsaade buyur “ der. Kur’an-ı Kerim de: “ Rabbim! Gece uykusundan onu alıkoydum. Ona şefaat etmeme izin ver” der. Böylece bu ikisine de şefaat hakkı verilir ve şefaat ederler:” İbni Ömer (ra): Resulullah (sav) in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “ İki kimseye gıpta edilir. Birisi, Allah’ın kendisine Kur’an ilmi verdiği kimsedir ki, gece gündüz onunla meşgul olur. Diğeri de, Allah ‘ın kendisine mal verdiği kimse olup gece gündüz o malı Allah yolunda sarfeder:” (Buhari ve Müslim) Hayatımız Kur’an ile bir anlam kazanır. Dünya ve ahiret saadetine kur’an ile ulaşabiliriz. Peygamberimiz veda hutbesinde: “Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sıkı sıkıya sarılırsanız hiçbir zaman yolunuzu şaşırmayacaksınız. Bunlar; Kur’an ve sünnetimdir” buyurmaktadır.

Kur’an’ı Kerim Yüce Allah‘ın ziyafet sofrasıdır: Bu konuda Abdullah ibni Mesud (ra), Hz.Peygamber (sav) ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

“Bu Kur’an Allah’ın ziyafet sofrasıdır. Yiyebildiğiniz kadar onun nimetlerinden yiyiniz. Şüphesiz ki bu Kur’an, Allah’ın ipidir, apaçık nurdur ve faydalı şifadır. Kur’an kendisine sarılanın koruyucusu, kendisine uyanların kurtarıcısıdır. Kur’an’a uyan doğru yoldan sapmaz ki, kınansın. Eğrilmez ki, doğrultulsun. Kur’an’ın bambaşka üstünlüğü kaybolmaz, çok okumakla eskimez. Onu okuyunuz. Çünkü Allah onun okunmasının her harfine on ecir verir. Dikkat edin elif, lam, mim bir harftir demiyorum. Fakat elif tek başına bir harftir, mim bir harf ve lam da bir harftir.” Sohbetimi şu hadisi şerif meali ile bitiriyorum: Peygamber (sav) Efendimizden, Ebu Hureyre (ra) rivayet etmektedir: “Her hangi bir topluluk Allah‘ın evlerinden birinde toplanır, K.kerimi okurlar ve aralarında müzakere ederlerse mutlaka üzerlerine kalp huzuru iner, Allah’ın rahmeti kendilerini kaplar, melekler kendilerini kuşatır ve Allah da onları kendi katındakiler içerisinde anar”. (Müslim; Ebu Davut ve diğerleri rivayet etmiştir.)


Kemalettin AKSOY
 
Üst