Geçimsizlikten kaynaklanan boşa/n/malarda Kur'ânî perspektiften uğranması zorunlu olan durakları anlatıyorduk.Buna geçmeden önce bir hususu özellikle belirtme ihtiyacı duyuyorum; aşağıda okuyacağınız şeyler Kur'an'ın boşama prosedürü ile alakalı ortaya koyduğu, Hz. Peygamber'in (sas) fiilî ve kavlî uygulama ve beyanları ile tarihte kendine yer bulan ilkelerdir. Hamza Aktan Hoca'nın tesbitleri içinde geçimsizlik durumunda Kur'an'ın eşlere çizdiği yol haritası şu şekildedir. Sırasıyla;
1- Karşılıklı sabır ve tahammül. "Onlarla hoşça, güzelce geçinin! Şayet onlardan hoşlanmayacak olursanız, olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur." (4/19)
2- Eşlerin birbirlerini uyarması. Geçimsizliğin kimden kaynaklandığına göre değişik şekiller alan bu uyarma sahfasında, konuşma, nasihat etme, bir müddet ayrı kalma vb. eşin kişilik ve karakterine, örf ve âdete göre değişik uygulamalar olabilir. (4/5; 4/128)
3- Kadın ve erkek tarafından akrabaların devreye girmesi. (4/35)
4- Bu safhaların hiçbirinden netice alınamaması durumunda boşama ve boşanma.
Sıra boşa/n/maya gelince takip edilecek metot söz konusu olunca;
Bir; "Eşlerinizi boşayacağınız vakit onların iddetlerini dikkate alarak boşayın ve iddeti dikkatle sayın!" (65/1) ayetinden hareketle boşamanın belli bir süre içinde olma zorunluluğu. Ayette dikkate alınması istenen iddet, Efendimiz'in (sas) kavli beyanıyla içinde eşlerin iradi olarak cinsel ilişkiye girmedikleri temizlik dönemidir. Aybaşı halinde eşini boşayan İ. Ömer'e "karına geri dön" emri ve boşamayı geçersiz sayması, bunu çok net bir şekilde göstermektedir.
İki; aynı anda birden fazla boşama hakkının kullanılmaması. Efendimiz'in (sas) beyanları içinde kocanın boşama hakkını bu şekliyle kullanması doğru değildir. Üç boşama hakkını aynı anda kullanan sahabiye; "Ben henüz sizin içinizde yaşarken, Allah'ın kitabıyla oynuyor musunuz?" çıkışı bunun göstergesidir.
Üç; iki şahit bulundurulması. "Bekleme sürelerinin (üç âdet süresinin) sonuna yaklaştıkları zaman, onları ya güzelce evinizde alıkoyun, evliliği devam ettirin, yahut güzellikle ayrılın ve bu boşanmaya sizden iki âdil kimseyi şahit tutun ve şahitliği de Allah için dürüst yapın!" (65/2-3)
Gazete makalesi çerçevesinde bunların hepsini başka ayet, hadis, erken dönem uygulamaları ile temellendirmemiz, farklı fukaha içtihadlarını mukayeseli olarak anlatmamız imkânsız. Ama anlattığımız kadarıyla dahi olsa sizin de gördüğünüz gibi Kur'anî ilkelerden çıkan mana boşa/n/mada keyfîliğin yeri olmadığı gerçeğidir. Çok açık ve net, "İslam'da kadının kaderi, kocasının iki dudağı arasındadır." demek Kur'an'a yapılmış bir iftiradan ibarettir.
İki haftadır ele aldığımız boşamada takip edilecek sıralama Allah'ın inananlara talimatıdır. Bunların bir talimat olduğunu da bizzat Allah kendi beyanıyla bizlere intikal ettirmektedir; "İşte sizden Allah'a ve âhirete iman edenlere verilen talimat, yapılan tavsiye budur. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona sıkıntıdan çıkış kapıları açar. Onu hıç ummadığı yerlerden rızıklandırır. Allah'a dayanıp güvenene Allah kâfidir. Allah, buyruğunu elbette yerine getirir. Gerçekten Allah her şey için bir ölçü, her iş için bir vâde belirlemiştir. (65/2-3)
Pekala bu sıralamaya uymayanlar kendilerine tanınmış hakkı kötüye kullanmış sayılırlar mı? "Hakkın kötüye kullanımı cezai müeyyideye tabidir" hukuk kuralından hareketle, bunlara ceza verilebilir mi? Bu soruya fukahanın verdiği cevap "evet"tir. İsterseniz bunu da bir başka yazıda ele alalım.
1- Karşılıklı sabır ve tahammül. "Onlarla hoşça, güzelce geçinin! Şayet onlardan hoşlanmayacak olursanız, olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur." (4/19)
2- Eşlerin birbirlerini uyarması. Geçimsizliğin kimden kaynaklandığına göre değişik şekiller alan bu uyarma sahfasında, konuşma, nasihat etme, bir müddet ayrı kalma vb. eşin kişilik ve karakterine, örf ve âdete göre değişik uygulamalar olabilir. (4/5; 4/128)
3- Kadın ve erkek tarafından akrabaların devreye girmesi. (4/35)
4- Bu safhaların hiçbirinden netice alınamaması durumunda boşama ve boşanma.
Sıra boşa/n/maya gelince takip edilecek metot söz konusu olunca;
Bir; "Eşlerinizi boşayacağınız vakit onların iddetlerini dikkate alarak boşayın ve iddeti dikkatle sayın!" (65/1) ayetinden hareketle boşamanın belli bir süre içinde olma zorunluluğu. Ayette dikkate alınması istenen iddet, Efendimiz'in (sas) kavli beyanıyla içinde eşlerin iradi olarak cinsel ilişkiye girmedikleri temizlik dönemidir. Aybaşı halinde eşini boşayan İ. Ömer'e "karına geri dön" emri ve boşamayı geçersiz sayması, bunu çok net bir şekilde göstermektedir.
İki; aynı anda birden fazla boşama hakkının kullanılmaması. Efendimiz'in (sas) beyanları içinde kocanın boşama hakkını bu şekliyle kullanması doğru değildir. Üç boşama hakkını aynı anda kullanan sahabiye; "Ben henüz sizin içinizde yaşarken, Allah'ın kitabıyla oynuyor musunuz?" çıkışı bunun göstergesidir.
Üç; iki şahit bulundurulması. "Bekleme sürelerinin (üç âdet süresinin) sonuna yaklaştıkları zaman, onları ya güzelce evinizde alıkoyun, evliliği devam ettirin, yahut güzellikle ayrılın ve bu boşanmaya sizden iki âdil kimseyi şahit tutun ve şahitliği de Allah için dürüst yapın!" (65/2-3)
Gazete makalesi çerçevesinde bunların hepsini başka ayet, hadis, erken dönem uygulamaları ile temellendirmemiz, farklı fukaha içtihadlarını mukayeseli olarak anlatmamız imkânsız. Ama anlattığımız kadarıyla dahi olsa sizin de gördüğünüz gibi Kur'anî ilkelerden çıkan mana boşa/n/mada keyfîliğin yeri olmadığı gerçeğidir. Çok açık ve net, "İslam'da kadının kaderi, kocasının iki dudağı arasındadır." demek Kur'an'a yapılmış bir iftiradan ibarettir.
İki haftadır ele aldığımız boşamada takip edilecek sıralama Allah'ın inananlara talimatıdır. Bunların bir talimat olduğunu da bizzat Allah kendi beyanıyla bizlere intikal ettirmektedir; "İşte sizden Allah'a ve âhirete iman edenlere verilen talimat, yapılan tavsiye budur. Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona sıkıntıdan çıkış kapıları açar. Onu hıç ummadığı yerlerden rızıklandırır. Allah'a dayanıp güvenene Allah kâfidir. Allah, buyruğunu elbette yerine getirir. Gerçekten Allah her şey için bir ölçü, her iş için bir vâde belirlemiştir. (65/2-3)
Pekala bu sıralamaya uymayanlar kendilerine tanınmış hakkı kötüye kullanmış sayılırlar mı? "Hakkın kötüye kullanımı cezai müeyyideye tabidir" hukuk kuralından hareketle, bunlara ceza verilebilir mi? Bu soruya fukahanın verdiği cevap "evet"tir. İsterseniz bunu da bir başka yazıda ele alalım.