Kureyş

Kýrýk Testi

Well-known member
Hz. Peygamberin (a.s.m.) onuncu dedesi olan Fihr bin Mâlik için Kureyş lâkabı kullanılıyordu. Daha sonra onun neslinden gelenler de bu isimle anıldılar. Zaman içinde bu kabile bir çok kola ayrıldı.

Kureyş Kabilesi, Hz. Peygamberin dördüncü dedesi Kusay bin Kilâb’a gelinceye kadar Hicaz’da dağınık şekilde yaşıyordu. Kusay, bütün Kureyş kabilelerini birleştirdi. Miladî 440 yılında, Kâbe ve çevresinin hizmetini üstlendi. Mekke kentini ve devletini kurarak, kabile arasında hizmet paylaşımı yaptı. Kabile bu yolla bütün Hicaz bölgesinde büyük saygınlık kazandı. Hz. Peygamberin ikinci dedesi Hâşim zamanında Mekke-i Mükerreme büyük bir ticaret merkezi hâline geldi.

Kureyş kabilesi, Cahiliye Devrinde Kâbe-i Muazzama içinde bulunan Hübel İsaf ve Naile adlarındaki putlara tapardı.

Hz. Muhammed (a.s.m.) peygamberlik görevine başladığında kureyşlilere Allah'ın birliğini ilân etti. Ancak Kureyşlilerin çoğu putperestlikte ısrar ederek, ona karşı çıktı. Benî Hâşim ve Muttalib kabileleri, bu tevhid inancını benimsememelerine karşın, Hz. Muhammed’i (a.s.m.) korudular. Diğer Kureyş kabileleri ise Hz. Muhammed’e (a.s.m.) düşman oldular. Bu düşmanlık sonucu Hz. Muhammed (a.s.m.) Medine-i Münevvereye göç etti. Kureyş’in tutumu hicretten sonra da değişmedi. En son Mekke fethinde İslâmı kabul ettiler. Bu tarihten sonra Kureyşliler arasında birlik sağlandı.

Kureyş kâbilesi ile ilgili Kur’ân-ı Kerimde başlı başına bir sûre vardır. Bu sûrede Kureyş kabilesinin yaptığı ticârî faaliyetlerinden söz edilerek, onların kışın Yemen’e, yazın da Suriye’ye olmak üzere yılda iki defa uzak ülkelere ticârî seferler düzenlediği belirtilmektedir.

Kureyş Kabilesi ve fazileti hakkında pek çok hadis-i şerif vardır. (bk. Tirmizi, Menakıb, 66; Tecrid-i Sarih, IX, 220)
 
Üst