Kutlu Nebi’den Gençliğe Mesajlar

memluk

Hatim Sorumlusu
“Gerçekten Allah, meleklerine karşı ibâdet eden bir gençle iftihar ederek buyuruyor: ‘Ey şehvetini Benim için bırakan genç! Ey gençliğini Bana bağışlayan genç! Sen benim nezdimde meleklerimin bazısı gibisin.’”(İhyâi Ulûmi’ddin, 2:432′de)

“Allah, gençliğini Allah’a itaat yolunda zenginleştiren genci sever.” (Deylemî)


“Gençlerinizin en hayırlısı ihtiyarlarınıza benzeyendir. İhtiyarlarınızın en şerlisi, gençlerinize benzeyendir.” (Feyzü’l Kadîr, 15:776)

Abdullah ibni Ömer (r.a.) şunları anlatır: Resul-i Ekrem (a.s.m.) vücudumun bir yanından tutarak şöyle buyurdu: “Dünyada sanki bir garîb (gurbette olan yabancı), hattâ yoldan geçen bir yolcu imişsin gibi ol ve kendini kabir halkından (biri) say.

” Daha sonra İbn-i Ömer (r.a.) sözüne şöyle devam etti: Sabaha çıktığın zaman kendine akşamın sözünü etme, akşama çıktığın zaman da kendine sabahın sözünü etme. Hastalığından önce sıhhatinden, ölümünden önce hayatından (istifâde edip tedbir) al. Çünkü sen, ey Abdullah! Yarın adının (mutlu mu, bedbaht mı) ne olacağını bilemezsin. (Tirmizi, Zühd: 25).

“Allah, gayri meşrû şehvet peşinde olmayan genci pek beğenir.” (Müsned, 4: 151).

“Hangi delikanlı ki, genç yaşında evlenirse, onun şeytanı şöyle bağırır: ‘Eyvah, dinini benden korudu.’” (Ramûzu’l-Ehâdis, c.1, s.179).

Âdemoğluna zinâdan nasibi yazılmıştır. Buna mutlaka erişecektir. Gözlerin zinâsı bakmaktır, kulakların zinâsı dinlemek, dilin zinâsı konuşmak, elin zinâsı tutmak, ayağın zinâsı da yürümektir. Kalp ise heves eder, diler. Ferc ise bunu ya uygular veya reddeder.” (Müslim, Kader: 21).

Nâmahreme bakmak, şeytanın oklarından bir oktur ki, her kim Benden korkarak onu bırakırsa, zevkine bedel ona öyle bir îman veririm ki, onun lezzetini ve tatlılığını kalbinde duyar.” (Hadisi Kudsî, Taberânî ve Hâkim).

Bir genç Peygamberimize gelerek: “Yâ Resûlallah, bana zina yapmak için izin ver” der. Orada bulunanlar gencin üzerine yürüyerek onu ayıplarlar ve men ederler. Hz. Peygamber, “Bana getirin” der. Yaklaşınca, “Bu fiilin annene yapılmasını ister misin?” diye sorar. Genç: “Hayır, vallahi (istemem)” diye cevap verir. Peygamberimiz: “(Başka) insanlar da anneleri için bunu istemezler” der. Daha sonra, “Kızın için kabul eder misin?”, “Kız kardeşin için…”, “Halan için…”, “Teyzen için bunu ister misin?” diye sorar ve her defasında, “Vallahi hayır” cevabını alınca, Hz. Peygamber de, “Diğer insanlar da buna razı olmazlar” der. Sonra elini gencin üzerine koyup, “Yâ Rabbi günahlarını affet, kalbini pâk et, fercini muhafaza et” diye duâ eder. Genç ondan sonra hiçbir menfî eğilim göstermez. (Müsned, 5: 256).

Alkame’den (r.a.): “Resûlüllah (a.s.m.) gençlerin yanına vardı ve şöyle dedi: ‘Sizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü, evlilik gözü haramdan alıkor; iffet ve namusu muhâfaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen ise oruç tutsun. Çünkü (oruç), cinsî arzuyu azaltır.” (Müslim, Nikâh:1).

Peygamber Efendimiz (a.s.m.), ölüm döşeğinde olan bir gencin yanına girdi ve ona, “Sen kendini nasıl buluyorsun?” diye sordu. Genç, “Ben Allah’ (ın affın)ı umarım.Yâ Resûlellah! Ve günahlarımdan da korkarım” dedi. Bunun üzerine Resûlellah (a.s.m.) buyurdu ki, “Bu vakitte herhangi bir kulun kalbinde bağışlanma umudu ve günah korkusu birleşince mutlaka Allah o kuluna dilediğini verir ve onu korktuğu azabından emin kılar.” (Neseî, Zühd: 31).

”Size hayırlı gençleri tavsiye ederim. Çünkü, onların kalbi daha incedir. Allah beni doğrulukla ve müsamahayla gönderdi. Bana gençler yanaştı, ihtiyarlar muhâlefet etti” buyurdu ve şu mealdeki âyeti okudu: “Zaman uzadı da kalbleri katılaştı. Onların çoğu fâsıktırlar.” (Hadîd sûresi: 16).

“Adâlet güzeldir, fakat idârecilerde olursa daha güzeldir. Cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde olursa daha güzeldir. Dinde titiz olmak güzeldir, fakat âlimlerde olursa daha güzeldir. Sabır güzeldir, fakat fakirlerde olursa daha güzeldir. Tevbe güzeldir, fakat gençlerde olursa daha güzeldir. Hayâ güzeldir, fakat kadınlarda olursa daha güzeldir.” (Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs).

“Allah tevbe eden genci sever.” (Câmiü’s-Sağîr:1866).

“Bir genç yaşlı bir insana yaşlılığından dolayı ikramda bulunursa, yaşlandığı zaman kendisine ikramda bulunacak bir kimseyi Allah ona musahhar kılar.” (Tirmizi, Birr: 75).

“Şayet Allah’tan korkan gençleriniz, bolluk içinde nimetlenen hayvanlarınız, beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar üzerinize sel gibi yağacaktı.”

“Yedi kimseyi Allahü Teâlâ kendi gölgesinden başka gölgenin olmadığı (kıyâmet) gününde kendi gölgesinde gölgelendirecektir: Adâletli devlet reisi, Rabbine ibâdet yolunda serpilip büyüyen genç, gönlü mescidlere bağlı kimse, Allah yolunda birbirini sevip buluşan ve bu yolda ayrılan iki kimseden her biri, makam sahibi güzel bir kadın onu istediğinde, ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek (o günahı işlemeyen adam), sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmeyecek kadar (gösterişsiz) gizli sadaka veren adam, tenhada Allah’ı zikredip de gözü dolup taşan kişidir.” (Buhârî, Muhâbirîn: 4).

“Küçüklüğünden beri Allah’a çokca kulluk eden gencin, yaşı ilerledikten sonra çokca kulluk etmeye başlayan ihtiyara üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlara üstünlüğü gibidir.” (Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs).

“Cennete giren nimet görür fakirlik görmez, elbisesi eskimez, gençliği de tükenmez.” (Müslim, Cennet: 8).

“Allah kötülüğe iltifat etmeyen genci, emsallerine üstün tutar.” (Feyzul Kadir, c.2, s.263, no:1799).

“Anne babaya itaat nafile ibâdetten daha hayırlıdır.” (Müslim, Sıla: 2).


Cömert güzel ahlâklı bir genç; cimri, ibâdet eden, kötü ahlâklı bir yaşlıdan Allah’a daha sevimlidir.” (Deylemî ve Muhtarül Ehâdis:88)

Gençliğinde ilim öğrenen taştaki damga gibi, yaşlılığında öğrenen ise, su üzerine yazı yazan gibidir.” (Keşfül Hafâ, 2: 66)

”Bir genç ilim ve ibâdet içinde yetişir, olgunlaşırsa, Allah Kıyâmet Günü ona yetmiş iki sıddîkın sevabı kadar sevap verir.” (Tabarânî’nin Kebir’inden).

Gökten daha önce hiç inmemiş olan bir melek geldi, selâm verdi. Sonra Hasan ve Hüseyin’in Cennet gençlerinin, Hazreti Fâtıma’nın da Cennet kadınlarının efendisi olduğunu müjdeledi.” (Tirmizî, Menâkıb: 31).

“Cennet ehlinin gençleri şu beş kişidir: Hasan, Hüseyin, Abdullah ibni Ömer, Sa’d bin Muaz, Übey bin Kâb.” (Câmiüssağîr: 4858).
 
Üst