[BILGI]
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا
Aziz sıddık kahraman kardeşlerimiz,
Evvelâ: Binler selâm ve sevgilerimizi sunar, hizmet-i imaniye ve Kur’aniyede muvaffakiyetler diler, dualarınızı bekleriz.
Sâniyen: Cereyan etmekte olan hâdisatın muhtemel menfî tesirlerinden kalb ve ruhlarımızı âzade bulundurmak; ve birşey meydana geldikten sonra daima kader cihetini düşünerek hikmetli ve güzel taraflarını görmek ve zahirî ruha dokunan kaba, şerr, musibet cihetlerine fazla nazarı dolaştırmamak -Risale-i Nur’dan aldığımız derslere binaen- lâzımdır.
***
Kardeşlerimiz, gözlerimiz hâlâ nemli, yaşlarımız dinmedi ve dinmeyecek… O sevgili Üstadımız en sevgili, en hicranlı hâtıraları hâfızalarımızda bırakarak aramızdan maddeten ayrıldı, rahmet-i Rahman’a, Peygamber-i Zîşan’ımızın (A.S.M.) yanına kavuştu. Onu çok arıyoruz ve arayacağız.
Bahtiyarız bizler ki, bu dehşetli asırda bizlere Kur’ana hizmet aşkını Risale-i Nur vasıtasıyla kazandırdı. Yirminci asrın insan psikolojisini, içtimaiyatının tam ve hakikatlı bir tahlilini yaparak, bu hizmette kalb ve akılları teshir edecek müsbet ve ilmî ikna usûllerini bizlere öğretti.
Canından fazla sevdiği ve üzerinde gözbebeği gibi titrediği Risale-i Nur hizmetini talebelerine emanet etti. Biz de bu emaneti bütün ruhumuzla muhafaza edip, nesilden nesile ileteceğiz inşâallah.
Çünki o külliyatın her sahifesinde Said Nursî var, her satırında Bediüzzaman konuşuyor. Seksen küsur senenin başını eğdiremediği mücahid-i ekber, allâme-i cihan, sarığı başında bizimle sohbet ediyor…
Ve diyor:
"Evet ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılâbı içerisinde en yüksek gür sadâ, İslâmın sadâsı olacaktır."
"Aziz sıddık kardeşlerim, merak etmeyiniz, biz inayet altındayız. Zahiren zahmetler altında rahmetler var."
"Aziz, sıddık, sarsılmaz, telaş etmez, âhireti bırakıp fâni dünyaya dönmez kardeşlerim.."
Ey Risale-i Nur’un talebesi! Hayatı hârikalarla dolu Üstadın yaşayan, manen hükmeden sesini duy!
Ey büyük Üstad! Minnet sana, şükran sana, rahmet hep sana!..
Ey kardeş dikkat buyur! Denizli hapsinde bütün esbab-ı âlem zahiren Üstadın aleyhinde.. i’dam hükümleriyle mahkemeye verilmişken Üstad diyor:
"Merak etmeyiniz kardeşlerim, o nurlar parlayacaklar."
Bu söz nasıl tahakkuk etti!
Üstadımızın dediği gibi: "Bize şimdi lâzım, kemal-i teslimiyetle sabır ve temkinde bulunmak ve bilhassa inkisar-ı hayale düşmemek ve bazan ümidin hilaf-ı zuhuruyla me’yus olmamak ve muvakkat fırtınalarla sarsılmamak, inayet-i İlahiyenin imdadımıza gelmesini tevekkül ile beklemektir."
Burada birbirimize çok tekrar ettiğimiz bir dersimiz de: Vazifemizin yalnız ve yalnız hizmet ve neşir olduğu ve neticenin Cenab-ı Hakk’a ait bir keyfiyet bulunduğu hususudur. Tedbiri ise, a’zamî faaliyet ve a’zamî hizmet içerisinde tedbir olarak mütalaa ediyoruz. Yoksa hizmeti -Allah göstermesin ve Üstadımızı kabrinde mahzun etmesin- hiss, heva ve nefsin bir tezahürü olan tamamen veya muvakkaten terk etmek manasında değil…
Bidayet-i İslâmdan beri gelen hâdisatı, zamanın şeridinde ibretle seyretmek,
Nurları okumak, okutmak, yazmak suretindeki meşguliyetle hizmet-i Kur’aniye ve imaniyeyi devam ettirmek, kalbi ferahlandırmak, aramızdaki uhuvvet ve muhabbeti ziyadeleştirerek ihlasla ve tam tevekkül ve teslim içerisinde müsbet hareket ederek, hizmette kusur göstermemek elzemdir. Kanaatımız
ve imanımız budur.
Hizmet.. durmadan, dinlenmeden, yılmadan hizmet… Kasırgalar, tufanlar saldırsa yine hizmet…
Bu vatan ahalisinin Nurlara en az ekmek, hava ve su kadar ihtiyacı var. Sefahet ve ahlâksızlığın cemiyetimizin bünyesini bir kanser gibi kemirdiğini ve her geçen dakikanın bilhassa genç nesillerimizi uçurumlara attığını, bütün bir vatan sathına yayılmak istidadını gösteren serserilik ve anarşi tohumlarının hayatiyet ve bekamızı tehdid edecek hale geldiğini, kör olanlar da gördü.
Elbette Risale-i Nur’la bu müdhiş yaranın tedavisine çalışılacak.
Bu can bu tende durdukça, koynunda bir tarihin yattığı ve bütün bir ecdad kalbinin çarptığı bu vatanın; câmiler, mescidler, türbeler kokan temiz havasını teneffüs ettikçe, ebedler tarafına doğru bu manevî bayrak dalgalanacak, bu iman yanacak, sönmeyecek inşâallah…
Nihayet en garazkârlar da anlayacak ki, "Bir hakikat var, hiçbir şey’e fedâ edilmez, ehl-i dalâlete başını eğmez, mağlûb olmaz."
"Evet, bu şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm hakikatı, elbette hayattan ziyade bir istediği var. Ve onun i’damından kurtulmak çaresi; insanların her mes’elesinin fevkinde en büyük ve en ehemmiyetli ve en lüzumlu bir ihtiyac-ı zarurî ve kat’îsidir."
Müsaade ederseniz burada bir an Üstadımıza sesleneceğiz
:
Üstadımız! Elimizde nur var, siyaset topuzu yok. Asayiş memurlarıdır manen talebelerin… Düsturlarını öylesine benimsedik, nasihatlarını öylesine dinledik ki; kabrinde rahatsız edildiğin demde dilimiz susmadı, elimiz Nur Risalelerini bırakmadı, ayaklarımız menfî ümitlerin hilafına envar-ı imaniye ve cihad-ı diniye meydanlarında koşuştu, hislerimiz galeyana geldi, hissiyatımız coştu, hicran ve tahassür, azab ve işkenceler içinde âdeta sergerdan gibi dolaştık, intikamımızı Risale-i Nur’un ihtiva ettiği tahkikî iman derslerini okumak ve okutmakla aldık.
"Birimiz şarkta, birimiz garbda, birimiz cenubda, birimiz şimalde, birimiz âhirette, birimiz dünyada da olsak biz yine birbirimizle beraberiz" sözün içli bir teselli marşımız oldu.
Netice: Üzülecek hiçbir şey yok, zulüm olursa ömrü de az olur. Kader herşeyden üstündür.
Hülâsa: Müjde var! Muktezi ise herşey var. Bir manevî sefer var, Risale-i Nur’u okuyarak Üstada kavuşuncaya kadar…
Müjde var arkadaşlar, müjde var. Said yaşıyor, yaşayacak! İşte misal:
"Yakînim var ki, istikbal semavatı, zemin-i Asya
Bahem olur teslim, yed-i beyza-yı İslâma…"
Nur Talebeleri
[/BILGI]
Es selamu aleykum ve rahmetullahi ve bereketuh muhterem kardesler...
Bediuzzaman Said Nursi hazretlerinin vefat yildonumun yaklastigi bu gunlerde, Dunyanin dört bir yanindan Bediuzzamani anma programlari devam ederken, bizde bu seferki lahika analizi dersinde, üstadimizi anma ve anlama adina, yukarda yer alan, üstadin vefatindan hemen sonra talebelerinin yazmis oldugu bu manidar mektubu okuyarak bir nevi gayretimizi arttirmak ve teselli bularak derslerimize devam etmek istiyoruz.
Onu anlatmaya ne hal nede kelimeler kiyafet eder. Imanin selameti için dunyasini feda eden, ve gerekirse ahiretimi feda ederim diyen Kuran dellali aziz Ustadimiza, Rabbim bizleri layik talebe eylesin. Kabri Pur nurla dolsun. El fatiha.
Lahika derslerimiz devam ediyor...Anladıklarımızı paylaşarak, anlamadıklarımızı sorarak katılımlarınızı bekliyoruz . Selam ve dua ile.
--------------
Ilk sorularimiz:
1_ Neden Bediuzzaman ?
2- Bediuzzamani anmanin hikmeti nedir ?
3-Ustad bediuzzaman kimdir, said nursi denince akliniza ilk gelen nedir?
4-Nasil bir karaktere sahipdi? Etrafindakilerle iliskilerinde nelere dikkat ederdi?
5-Aklinizda kalan en cok etkilendiginiz anisi nedir?
6- Biraktigi emanette bugunki durum nedir ? Beklenti karsilanmis durumdami? Henien lekum sozunu ustad ne zaman soyledi, bu soz bizemi bizden sonrakileremi hitap ediyor?
7-Tarihe yolculuk : Nuriye hanimin çocuklari neden zeka harikasiydi?