Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 33 - Yunusvâri Dua Etmeye Muhtacız !
[NOT]Elhasıl: Madem insan, mahiyetinin câmiiyeti itibarıyla, sıtmadan müteellim olduğu gibi, arzın zelzele ve ihtizâzâtından ve kâinatın kıyamet hengâmında zelzele-i kübrâsından müteellim oluyor. Ve nasıl ki hurdebinî bir mikroptan korkar, ecrâm-ı ulviyeden zuhur eden kuyruklu yıldızdan dahi korkar. Hem nasıl ki hanesini sever, koca dünyayı da öyle sever. Hem nasıl ki küçük bahçesini sever; öyle de, hadsiz ebedî Cenneti dahi müştakane sever.[/NOT]
İnsan kainatın bir nevi çekirdeği, fihristesi hükmünde olduğundan kainatın her tarafına dal budak salmış arzuları, elemleri, lezzetleri, korkuları, muhabbetleri var. İnsan dediğimiz varlık en basit birşeyden de en büyük birşeyden de korkuyor. Kendine çok yakın olan birşeyi sevebildiği gibi, belki bu alemde bir daha göremeyeceği ya da hiç göremediği şeylere dahi muhabbeti var. Bir çiçeği sevdiği gibi baharı da, cenneti de seviyor. Halbuki cenneti ne görmüş, ne biliyor.
On Yedinci Lem'a daki şu kısım insanın bu garip haletini ne güzel anlatıyor.
[NOT]Ey insan! Fâtır-ı Hakîmin senin mahiyetine koyduğu en garip bir hâlet şudur ki:
Bazan dünyaya yerleşemiyorsun, zindanda boğazı sıkılmış adam gibi “of, of” deyip dünyadan daha geniş bir yer istediğin halde; bir zerrecik, bir iş, bir hatıra, bir dakika içine girip yerleşiyorsun. Koca dünyaya yerleşemeyen kalb ve fikrin o zerrecikte yerleşir. En şiddetli hissiyatınla o dakikacık, o hatıracıkta dolaşıyorsun.
Hem senin mahiyetine öyle mânevî cihazat ve lâtifeler vermiş ki, bazıları dünyayı yutsa tok olmaz; bazıları bir zerreyi kendinde yerleştiremiyor. Baş bir batman taşı kaldırdığı halde, göz bir saçı kaldıramadığı gibi; o lâtife, bir saç kadar bir sıkleti, yani, gaflet ve dalâletten gelen küçük bir hâlete dayanamıyor. Hattâ bazan söner ve ölür.[/NOT]
Allah cc. insanın mahiyetine bu özellikleri koymuş. Bu açıdan bakınca insanın fıtratı Rabbini ve Onun yarattığı alemleri biliyor da diyebiliriz. İnsanın güzele olan muhabbeti, dolaylı olarak Allah'ın Cemil isminin bir tecellisine olduğundan, fıtraten güzelliği istiyor, fıtraten güzelliğe olan ihtiyacına binaen dua ediyor. Aslında aradığı ve fıtratın razı olacağı güzellikler, bu dünyanın fani güzellikleri değil, ebedi saadetin güzellikleri ve de Allah'ın cemali. Allah mahiyetimize koyduğu bu fıtri dua halini, insandan kalben ve lisanen de istiyor. "Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var" ve "dua edenin duasına icabet ederim" gibi ayetlerle duaya ne derece muhtaç yaratıldığımızı, kulun duaya ne kadar muhtaç olduğunu bildiriyor. Evet insan duası kadar insandır ve duası kadar da ehemmiyeti vardır.