Konuya cevap cer

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ



Eser: Lem'alar/İkinci Lem'a/Beşinci Nükte/Birinci ve İkinci Mesele

Konu: Dine Gelen Musibet ve Musibetin Ehemmiyet Verdikçe Artması


Açıklamalı risale derslerimiz devam ediyor. 



  • Derslerimize herkes katılabilir.
  • Soru sorabilir veya sorulan sorulara cevap verebilir.
  • Ders anlayışımız; "biz biliyoruz, öğretiyoruz" değil, "anladığımızı paylaşıyoruz." şeklindedir.
  • Açıklamalı dersler, birkaç yöneticinin kendi tekelinde gibi algılanmamalı.
  • Yöneticiler derslerin sadece takibini ve seri olarak açma vazifelerini üstlenmekteler.
  • Bunun dışında dersin gidişatı herkese açıktır.
  • Bundan dolayı bütün kardeşlerimizin derslere iştirak etmelerini arzu ediyoruz.


Selam ve dua ile.



[BILGI]BEŞİNCİ NÜKTE


Üç Meseledir.


BİRİNCİ MESELE:  Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir. Musibet-i  diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryad etmek  gerektir.[SUP]1[/SUP] Fakat dinî olmayan  musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bir kısmı ihtar-ı  Rahmânîdir. Nasıl ki çoban, gayrın tarlasına tecavüz eden koyunlarına  taş atıp, onlar o taştan hissederler ki, zararlı işten kurtarmak için  bir ihtardır, memnunâne dönerler.[SUP]2[/SUP]


Öyle de, çok zâhirî musibetler var ki, İlâhî birer ihtar, birer ikazdır. Ve bir kısmı keffâretü’z-zünubdur.[SUP]3[/SUP]  Ve bir kısmı, gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve zaafını bildirerek  bir nevi huzur vermektir. Musibetin hastalık olan nev’i, sabıkan  geçtiği gibi, o kısım, musibet değil, belki bir iltifat-ı Rabbânîdir,  bir tathirdir.[SUP]4[/SUP] Rivayette vardır ki, “Ermiş bir ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşüyor; sıtmanın titremesinden günahlar öyle dökülüyor.”[SUP]5


[/SUP]

Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm, münâcâtında, istirahat-i nefis için dua  etmemiş. Belki zikr-i lisanî ve tefekkür-ü kalbîye mâni olduğu zaman,  ubudiyet için şifa talep eylemiş. Biz, o münâcatla birinci maksadımız,  günahlardan gelen mânevî, ruhî yaralarımızın şifasını niyet etmeliyiz.  Maddî hastalıklar için, ubudiyete mâni olduğu zaman iltica edebiliriz.  Fakat muterizâne, müştekiyâne bir surette değil, belki mütezellilâne ve  istimdatkârâne iltica edilmeli. Madem Onun rububiyetine razıyız; o  rububiyeti noktasında verdiği şeye rıza lâzım. Kazâ ve kaderine itirazı  işmam eder bir tarzda ah, of edip şekvâ etmek, bir nevi kaderi  tenkittir, rahîmiyetini ittihamdır. Kaderi tenkit eden, başını örse  vurur, kırar. Rahmeti ittiham eden, rahmetten mahrum kalır. Kırılmış  elle intikam almak için o eli istimal etmek nasıl kırılmasını tezyid  ediyor; öyle de, musibete giriftar olan adam, itirazkârâne şekvâ ve  merakla onu karşılamak, musibeti ikileştiriyor.


İKİNCİ MESELE: Maddî musibetleri büyük gördükçe büyür, küçük  gördükçe küçülür. Meselâ, gecelerde insanın gözüne bir hayal ilişir. Ona  ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet verilmezse kaybolur. Hücum eden  arılara iliştikçe fazla tehacüm göstermeleri, lâkayt kaldıkça  dağılmaları gibi, maddî musibetlere de büyük nazarıyla, ehemmiyetle  baktıkça büyür. Merak vasıtasıyla o musibet cesetten geçerek kalbde de  kökleşir, bir mânevî musibeti dahi netice verir, ona istinad eder, devam  eder. Ne vakit o merakı, kazâya rıza ve tevekkül vasıtasıyla izale  etse, bir ağacın kökü kesilmesi gibi, maddî musibet hafifleşe hafifleşe,  kökü kesilmiş ağaç gibi kurur, gider. Bu hakikati ifade için bir vakit  böyle demiştim:


Bırak ey biçare feryadı belâdan kıl tevekkül,

Zira feryat belâ ender hatâ ender belâdır bil.

Eğer belâ vereni buldunsa, safâ ender atâ ender belâdır bil.

Eğer bulmazsan, bütün dünya cefâ ender fenâ ender belâdır bil.

Cihan dolu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan? Gel, tevekkül kıl.

Tevekkülle belâ yüzünde gül, tâ o da gülsün. O güldükçe küçülür, eder tebeddül.


Nasıl ki mübarezede müthiş bir hasma karşı gülmekle, adâvet musalâhaya, husumet şakaya döner, adâvet küçülür, mahvolur, [SUP]6[/SUP] tevekkül ile musibete karşı çıkmak dahi öyledir.



[SUP]1[/SUP]  :  bk. Tirmizî, Deavât: 79; Nesâi, es-Sünenü’l-Kübrâ: 6:106. 

  [SUP]2[/SUP]  :  bk. Buhâri, Îman: 39, Büyû’: 2; Müslim, Müsâkât: 107; Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ: 1:11. 

  [SUP]3[/SUP]  :  bk. Tirmizî, Tefsîr-u Sûre: 4:24; Müsned, 2:303, 335, 402. 

  [SUP]4[/SUP]  :  bk. Müslim, Birr: 52; Ebû Dâvud, Cenâiz: 1; ed-Deylemî, el-Müsned: 1:123; el-Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru’l-Usûl: 1:286. 

  [SUP]5[/SUP]  :  Buharî, Merdâ: 3, 13, 16; Müslim, Birr: 45; İbni Mâce, Edeb: 56; Dârimî, Rikâk: 57; Müsned, 1:381, 441, 455, 3:152.

[SUP]6[/SUP]  :  bk. Fussilet Sûresi, 41:34. 

  [/BILGI]



[TAVSIYE]Diğer Lem'alar dersleri: Lem'alar

Diğer açıklamalı dersler: Risale Açıklamalı[/TAVSIYE]


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst