[NOT]BİRİNCİ MESELE: Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir. Musibet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryad etmek gerektir.[SUP]1[/SUP] Fakat dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bir kısmı ihtar-ı Rahmânîdir. Nasıl ki çoban, gayrın tarlasına tecavüz eden koyunlarına taş atıp, onlar o taştan hissederler ki, zararlı işten kurtarmak için bir ihtardır, memnunâne dönerler.[SUP]2[/SUP]
Öyle de, çok zâhirî musibetler var ki, İlâhî birer ihtar, birer ikazdır. Ve bir kısmı keffâretü’z-zünubdur.[SUP]3[/SUP] Ve bir kısmı, gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve zaafını bildirerek bir nevi huzur vermektir. Musibetin hastalık olan nev’i, sabıkan geçtiği gibi, o kısım, musibet değil, belki bir iltifat-ı Rabbânîdir, bir tathirdir.[SUP]4[/SUP] Rivayette vardır ki, “Ermiş bir ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşüyor; sıtmanın titremesinden günahlar öyle dökülüyor.”[SUP]5[/SUP][/NOT]
Musibetler müminlerin en büyük imtihanlarıdır.Öyle ki bu imtihanlarda zor sorular herdaim katsayısı yüksek sorular cihetinde mukafatı da büyük olur.Yalnız musibetler de perdelenmiştir.Şayet perde olmasa insanın en çok içine düştüğü şekva da olmazdı.Belki de en büyük ayrıntı da bu..Hak'tan gelen imtihanları kul ne yönde hangi yöne çevirmekte..Elbette en büyük musibet dine gelen musibettir.Peki dine gelen musibet nasıl gelir ? Hangi yollardan insana çıkar ? Türlü türlü sınavlarla elbette...
Mesela;kul der ki içki içmek haramdır ve ben içmiyorum.Sonra bakar ki arkadaşı onu bi şekilde sürüklüyor ve harama davet ediyor.Eşlik etmese de iştirak ediyor ortamlarına ve giderek gözü,kulağı,dili,Hak namına verilen bütün cihazatlarını sinsi sinsi köreltiyor ve duyulamaz yani gafletin içine bırakıyor.Şimdi burada kul kul ile sınanmış oldu.Ve en çok da insan sevdikleriyle sınanır.Musibet sevdiğinden,yakınından geldi ve Allah yolundaki itikadını bozacak dereceye kadar ilerledi.
Önce imanına sonra kalbine ve giderek ısrarla dinine zarar veren musibetin not ortalaması da belirlenmiş oldu.İlahi istenen neydi ? Bunu herdaim ilkinden sonuna kadar her anında yaşayabilmek hakiki bir cihattır.
[NOT]
Musibet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryad etmek gerektir.[SUP]1[/SUP][/NOT]
Her vakit her saniye Allah'a iltica ederek sığınmak ise insanı bir çeper gibi sarar ve korur.
[NOT]Fakat dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bir kısmı ihtar-ı Rahmânîdir. Nasıl ki çoban, gayrın tarlasına tecavüz eden koyunlarına taş atıp, onlar o taştan hissederler ki, zararlı işten kurtarmak için bir ihtardır, memnunâne dönerler.[SUP]2[/SUP][/NOT]
Bazı musibetler ise;imani noktada zarar vermeyebilir fakat insanın kamil seviyeye terakkiyetinde bu musibetler ona olgunluk kazanadıracaktır belki de..Şöyle ki;insan en çok kendi nefsini beğenir ve der ki;"asla ve kat'a ben yapmam!Ben günah işlemem!..Hata yapmam!.."
Bu nefsin çılgınca kendini beğenmesidir.Çünkü o şeytanın şakirdidir.Ona tabidir.İnsan ise;eğer ki hata eder ve hatasının zararlı yanlarını görüp Rabbine yönelerek o pişmanlıkla ve o en emin gözyaşlarıyla ondan mağfiret dilerse Allah'ın onu sınamasıyla nefsine asla güvenmemesi gerektiğini öğrenmiş olur.
Çünkü insan işlemediği günahın mücahedesini söz ile tesir ettirmez.Nefsine güvenemez.Bunun için de imtihan meydanı hazırlanır elbet..Ve soru cevap buyur der!..Şimdi o dediklerini uygulama zamanı..Bu sebeple bu tür musibetler de ihtardır alınması gereken dersler vardır.Ubudiyet cihetinde tecrübelerdir.
[NOT]Öyle de, çok zâhirî musibetler var ki, İlâhî birer ihtar, birer ikazdır. Ve bir kısmı keffâretü’z-zünubdur.[SUP]3[/SUP] Ve bir kısmı, gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve zaafını bildirerek bir nevi huzur vermektir. Musibetin hastalık olan nev’i, sabıkan geçtiği gibi, o kısım, musibet değil, belki bir iltifat-ı Rabbânîdir, bir tathirdir.[SUP]4[/SUP] Rivayette vardır ki, “Ermiş bir ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşüyor; sıtmanın titremesinden günahlar öyle dökülüyor.”[SUP]5[/SUP][/NOT]
Kaza,hastalık,dert,dünyevi sıkıntılar...Bunlar kimi zaman insan için birer ihtar birer haber elçileridir.Hak'tan gelen sessiz mektuplar gibi..Kimisi çok böbürlenir dünyada kibirlenerek yürür Malıyla,mülküyle,eşiyle,evladıyla..hepsini kendisi inşa etti sanır ki aldanır.Bu aldanmalara bazen bir ilahi ikaz cevap verir.Sen dahil tüm kainat Cenab-ı Hakk'ın dır ve verilenler de emanet ile imtihandır der adeta..
[DIKKAT]
Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka birşey değildir. Allah katında büyük ecir vardır. 8 / ENFÂL - 28
|
[/DIKKAT]
Bir kısımı musibet ise;müminlerin işlemiş oldukları günahlarına keffarettir.Ebedi alemindeki mekanına gitmeden evveli Cenab-ı Hak dünyada kulunu Ustad Hazretlerinin de dediği gibi silkelenen ağaç misali kurumuş yapraklarını dökmesine vesile olur.Bu da Cenab-ı Hakk'ın sonsuz merhametinin ve Rahmetinin en büyük işaretçisidir.Hepsi birer elçidir sonuç itibariyle..