Ey okuyucu, Peşinen bunu itiraf ederim ki, hat sanatı ve nazımda (sanatsal yazıda, şiirde) olan kabiliyetimden şikayetçiyim. Hatta şimdi ismimi de düzgün yazamıyorum. Nazım, vezin ise (nazımda ölçü), ömrümde kısa bir yazı yapamamıştım. Birden bire zihnime, nazma dair ısrarlı bir arzu geldi. Sahabelerin savaşlarına dair Kürtçe Kavl-i Nevala Siseban (Ashab-ı Kirâmın kahramanlıklarından bahseden dört yüz beyitlik uzun bir kasidedir. Zühd ve takvasıyla tanınan Molla Ağa es-Zibarî tarafından Kürtçe kaleme alınmıştır.) isminde bir destan vardı. Onun ilahi tarzındaki doğal nazmına ruhum hoşlanıyordu. Ben de kendime has, onun şiir tarzını ihtiyar ettim, nazma benzer bir düz yazı yazdım. Fakat yazıdaki ölçü için zorluğa katlanmadım. İsteyen adam, nazmı hatıra getirmeden, zahmetsiz, düz yazı gibi okuyabilir. Hem düzyazı şeklinde bakmalı ki, mana anlaşılsın. Her bölümde anlam bütünlüğü vardır, kafiyede durulmasın. Külah püskülsüz olur, vezin kafiyesiz olur, nazımda kuralsız olur. Zannımca, söz ve şiir sanatça cazibedar olsa, bakışı kendiyle meşgul eder. Dikkati manadan çevirmemek için, perişan olması daha iyidir.
Şu eserimde üstadım Kur’an’dır, kitabım hayattır, muhatabım yine benim. Sen ise, ey okuyucu, dinleyicisin. Dinleyicinin eleştiriye hakkı yoktur. Beğendiğini alır beğenmediğine ilişmez. Şu eserim, bu mübarek Ramazan’ın feyzi olduğundan, ümit ederim ki, inşaAllah din kardeşimin kalbine tesir eder de, Allah’ın affı için bana bir dua bahşeder veya bir Fatiha okur…
İlk defa okuduğum bir bölüm olduğu için çok yüzeysel olucak;
Yanlış anlamadıysam Üstad Hz.'i hat sanatı ve şiir gibi ölçülü yazılara dair olmayan yeteneğinden şikayet ediyor. Fakat şiddetle nazma dair bir istek duyuyor, Sahabelerin Savaşlarını anlatan bir eserde, çok hoşlandığı bir bölümü kaleme alıyor. Kendine has bir üslup ile kafiye ya da ölçü kullanmadan düz yazı tarzında yazıyor. İsteyen düz yazı gibi okuyup anlayabilir diyor.
Asıl ifade edilmek istenen ise sanırım şu cümlede özetleniyor: Zannımca, söz ve şiir sanatça cazibedar olsa, bakışı kendiyle meşgul eder. Dikkati manadan çevirmemek için, perişan olması daha iyidir.
Yani eserin edebi özelliğinden ziyade mana önemlidir. Ne kadar süslü olduğu, kafiyenin yada ölçünün uyumluluğu değil, içerdiği anlam önemlidir.
Sonunda aklım karıştı
Şu eserimde Üstadım Kur'an'dır
Kitabım hayatımdır
Muhatabım yine benim diyor..
Şu eserim diye ifade ettiği Risale-i Nur'ların zaten Kur'an'ın nurundan aldığı feyzle ortaya çıktığını hep söylüyor Üstad, kendi hayatını bir kitap olarak görüp, muhatabım yine benim derken, aslında tüm ithamları kendi nefsine aldığını mı anlatmak istiyor.. :032:
eserim diye adlandırdığı Risale-i Nur'lar değilde nazım şeklinde ölçüsüz yazdığı, ismi geçen kitabın bölümü mü yoksa?
Benim kafam çok karıştı? :032: