Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Lemeât
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 334971" data-attributes="member: 1"><p><strong>Lemeât - Sayfa 999</strong></p><p></p><p>Bir sıbga-i Rahmânî suretinde göremez. Belki tabiat noktasında tutar, tasvirediyor; hem ondan da çıkamaz.</p><p></p><p>Onun için telkini aşk-ı tabiat olur. Maddeperestlik hissi, kalbe de yerleştirir; ondan ucuzca kendini kurtaramaz.</p><p></p><p>Yine ondan gelen, dalâletten neş’et eden ruhun ıztırâbâtına, o edepsizlenmiş edebmüsekkin, hem münevvim, hakikî faide vermez.</p><p></p><p>Tek bir ilâcı bulmuş, o da romanlarıymış. Kitap gibi bir hayy-ı meyyit, sinema gibi bir müteharrik emvat. Meyyit hayat veremez.</p><p></p><p>Hem tiyatro gibi tenasuhvâri, mazi denilen geniş kabrin hortlakları gibi şu üç neviromanlarıyla hiç de utanmaz.Beşerin ağzına yalancı bir dil koymuş, hem insanın yüzüne fâsık bir göz takmış, dünyaya bir âlüfte fistanını giydirmiş, hüsn-ü mücerred tanımaz.</p><p></p><p>Güneşi gösterirse, sarı saçlı güzel bir aktrisi kàrie ihtar eder. Zahiren der: “Sefahet fenadır, insanlara yakışmaz.”Netice-i muzırrayı gösterir. Halbuki sefahete öyle müşevvikane bir tasviri yapar ki, ağız suyu akıtır, akıl hâkim kalamaz.</p><p></p><p>İştihayı kabartır, hevesi tehyiç eder, his daha söz dinlemez. Kur’ân’daki edepsehevâyı karıştırmaz.Hakperestlik hissi, hüsn-ü mücerred aşkı, cemâlperestlik zevki, hakikatperestlikşevki verir. Hem de aldatmaz.Kâinata tabiat cihetinde bakmıyor. Belki bir san’at-ı İlâhî, bir sıbga-i Rahmânînoktasında bahseder; akılları şaşırtmaz.</p><p></p><p>Mârifet-i Sâniin nurunu telkin eder. Herşeyde âyetini gösterir. Her ikisi rikkatli birer hüzün de veriyor; fakat birbirine benzemez.</p><p></p><p>Avrupazâde edepse, fakdü’l-ahbaptan, sahipsizlikten neş’et eden gamlı bir hüznü veriyor; ulvî hüznü veremez.</p><p></p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Avrupazâde: Avrupa’dan doğmuş olan (bk. bilgiler – Avrupa)</strong></td><td><strong>aşk-ı tabiat: tabiat aşkı (bk. ṭ-b-a)</strong></td></tr><tr><td><strong>beşer: insanlık</strong></td><td><strong>cemâlperestlik: güzelin güzelliğini anlamak, beğenmek (bk. c-m-l)</strong></td></tr><tr><td><strong>cihet: yön</strong></td><td><strong>dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)</strong></td></tr><tr><td><strong>edeb: edebiyat</strong></td><td><strong>emvat: ölüler (bk. m-v-t)</strong></td></tr><tr><td><strong>fakdü’l-ahbap: dostların olmayışı, yalnızlık (bk. ḥ-b-b)</strong></td><td><strong>fistan: kadın elbisesi</strong></td></tr><tr><td><strong>fâsık: yoldan çıkmış, günahkâr</strong></td><td><strong>hakikatperestlik: hakikate taraftarlık, gerçeğin ve doğrunun tarafını tutmak (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</strong></td></tr><tr><td><strong>hakikî: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</strong></td><td><strong>hakperestlik: hakka taraftarlık (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</strong></td></tr><tr><td><strong>hayy-ı meyyit: canlı cenaze (bk. ḥ-y-y; m-v-t)</strong></td><td><strong>heves: nefsin hoşuna giden gelip geçici istek ve arzular</strong></td></tr><tr><td><strong>hevâ: kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme (bk. h-v-y)</strong></td><td><strong>his: duygu</strong></td></tr><tr><td><strong>hâkim: hükmeden (bk. ḥ-k-m)</strong></td><td><strong>hüsn-ü mücerred: soyut güzellik (bk. ḥ-s-n)</strong></td></tr><tr><td><strong>ihtar etmek: hatırlatmak</strong></td><td><strong>iştiha: iştah, fazla istek ve arzu</strong></td></tr><tr><td><strong>kari: okuyucu</strong></td><td><strong>kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</strong></td></tr><tr><td><strong>maddeperestlik: maddeye tapma</strong></td><td><strong>marifet-i Sâni: herşeyi sanatlı bir şekilde yaratan Allah’ı tanıma ve bilme (bk. a-r-f; ṣ-n-a)</strong></td></tr><tr><td><strong>mazi: geçmiş</strong></td><td><strong>meyyit: ölü (bk. m-v-t)</strong></td></tr><tr><td><strong>münevvim: uyutucu, uyuşturucu</strong></td><td><strong>müsekkin: teskin edici, sakinleştirici (bk. s-k-n)</strong></td></tr><tr><td><strong>müteharrik: hareketli</strong></td><td><strong>müşevvikane: teşvik eder bir şekilde</strong></td></tr><tr><td><strong>netice-i muzırra: zararlı netice</strong></td><td><strong>nevi: tür</strong></td></tr><tr><td><strong>neş’et: doğma, ortaya çıkma</strong></td><td><strong>rikkat: şefkat, yumuşak yüreklilik</strong></td></tr><tr><td><strong>san’at-ı İlâhî: Allah’ın san’atı (bk. ṣ-n-a; e-l-h)</strong></td><td><strong>sefahet: yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük, budalalık</strong></td></tr><tr><td><strong>suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)</strong></td><td><strong>sıbga-i Rahmânî: Rahmânî boya, san’at (bk. r-ḥ-m)</strong></td></tr><tr><td><strong>tabiat: doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem (bk. ṭ-b-a)</strong></td><td><strong>tasvir: anlatma, resmetme (bk. ṣ-v-r)</strong></td></tr><tr><td><strong>tehyiç: heyecanlandırma, harekete geçirme</strong></td><td><strong>telkin: zihinde yer ettirme, aşılama</strong></td></tr><tr><td><strong>tenasuhvâri: reenkarnasyonu anımsatır bir şekilde</strong></td><td><strong>ulvî: yüce, yüksek</strong></td></tr><tr><td><strong>zahiren: görünüşte (bk. ẓ-h-r)</strong></td><td><strong>âlüfte: iffetsiz, düşkün kadın</strong></td></tr><tr><td><strong>âyet: delil</strong></td><td><strong>ızdırâbât: ızdıraplar, sıkıntılar</strong></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 334971, member: 1"] [b]Lemeât - Sayfa 999[/b] Bir sıbga-i Rahmânî suretinde göremez. Belki tabiat noktasında tutar, tasvirediyor; hem ondan da çıkamaz. Onun için telkini aşk-ı tabiat olur. Maddeperestlik hissi, kalbe de yerleştirir; ondan ucuzca kendini kurtaramaz. Yine ondan gelen, dalâletten neş’et eden ruhun ıztırâbâtına, o edepsizlenmiş edebmüsekkin, hem münevvim, hakikî faide vermez. Tek bir ilâcı bulmuş, o da romanlarıymış. Kitap gibi bir hayy-ı meyyit, sinema gibi bir müteharrik emvat. Meyyit hayat veremez. Hem tiyatro gibi tenasuhvâri, mazi denilen geniş kabrin hortlakları gibi şu üç neviromanlarıyla hiç de utanmaz.Beşerin ağzına yalancı bir dil koymuş, hem insanın yüzüne fâsık bir göz takmış, dünyaya bir âlüfte fistanını giydirmiş, hüsn-ü mücerred tanımaz. Güneşi gösterirse, sarı saçlı güzel bir aktrisi kàrie ihtar eder. Zahiren der: “Sefahet fenadır, insanlara yakışmaz.”Netice-i muzırrayı gösterir. Halbuki sefahete öyle müşevvikane bir tasviri yapar ki, ağız suyu akıtır, akıl hâkim kalamaz. İştihayı kabartır, hevesi tehyiç eder, his daha söz dinlemez. Kur’ân’daki edepsehevâyı karıştırmaz.Hakperestlik hissi, hüsn-ü mücerred aşkı, cemâlperestlik zevki, hakikatperestlikşevki verir. Hem de aldatmaz.Kâinata tabiat cihetinde bakmıyor. Belki bir san’at-ı İlâhî, bir sıbga-i Rahmânînoktasında bahseder; akılları şaşırtmaz. Mârifet-i Sâniin nurunu telkin eder. Herşeyde âyetini gösterir. Her ikisi rikkatli birer hüzün de veriyor; fakat birbirine benzemez. Avrupazâde edepse, fakdü’l-ahbaptan, sahipsizlikten neş’et eden gamlı bir hüznü veriyor; ulvî hüznü veremez. [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Avrupazâde: Avrupa’dan doğmuş olan (bk. bilgiler – Avrupa)[/B][/TD] [TD][B]aşk-ı tabiat: tabiat aşkı (bk. ṭ-b-a)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]beşer: insanlık[/B][/TD] [TD][B]cemâlperestlik: güzelin güzelliğini anlamak, beğenmek (bk. c-m-l)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cihet: yön[/B][/TD] [TD][B]dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]edeb: edebiyat[/B][/TD] [TD][B]emvat: ölüler (bk. m-v-t)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]fakdü’l-ahbap: dostların olmayışı, yalnızlık (bk. ḥ-b-b)[/B][/TD] [TD][B]fistan: kadın elbisesi[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]fâsık: yoldan çıkmış, günahkâr[/B][/TD] [TD][B]hakikatperestlik: hakikate taraftarlık, gerçeğin ve doğrunun tarafını tutmak (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakikî: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/B][/TD] [TD][B]hakperestlik: hakka taraftarlık (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hayy-ı meyyit: canlı cenaze (bk. ḥ-y-y; m-v-t)[/B][/TD] [TD][B]heves: nefsin hoşuna giden gelip geçici istek ve arzular[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hevâ: kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme (bk. h-v-y)[/B][/TD] [TD][B]his: duygu[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hâkim: hükmeden (bk. ḥ-k-m)[/B][/TD] [TD][B]hüsn-ü mücerred: soyut güzellik (bk. ḥ-s-n)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ihtar etmek: hatırlatmak[/B][/TD] [TD][B]iştiha: iştah, fazla istek ve arzu[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kari: okuyucu[/B][/TD] [TD][B]kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]maddeperestlik: maddeye tapma[/B][/TD] [TD][B]marifet-i Sâni: herşeyi sanatlı bir şekilde yaratan Allah’ı tanıma ve bilme (bk. a-r-f; ṣ-n-a)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mazi: geçmiş[/B][/TD] [TD][B]meyyit: ölü (bk. m-v-t)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]münevvim: uyutucu, uyuşturucu[/B][/TD] [TD][B]müsekkin: teskin edici, sakinleştirici (bk. s-k-n)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müteharrik: hareketli[/B][/TD] [TD][B]müşevvikane: teşvik eder bir şekilde[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]netice-i muzırra: zararlı netice[/B][/TD] [TD][B]nevi: tür[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]neş’et: doğma, ortaya çıkma[/B][/TD] [TD][B]rikkat: şefkat, yumuşak yüreklilik[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]san’at-ı İlâhî: Allah’ın san’atı (bk. ṣ-n-a; e-l-h)[/B][/TD] [TD][B]sefahet: yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük, budalalık[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]suret: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)[/B][/TD] [TD][B]sıbga-i Rahmânî: Rahmânî boya, san’at (bk. r-ḥ-m)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tabiat: doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem (bk. ṭ-b-a)[/B][/TD] [TD][B]tasvir: anlatma, resmetme (bk. ṣ-v-r)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tehyiç: heyecanlandırma, harekete geçirme[/B][/TD] [TD][B]telkin: zihinde yer ettirme, aşılama[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tenasuhvâri: reenkarnasyonu anımsatır bir şekilde[/B][/TD] [TD][B]ulvî: yüce, yüksek[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zahiren: görünüşte (bk. ẓ-h-r)[/B][/TD] [TD][B]âlüfte: iffetsiz, düşkün kadın[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âyet: delil[/B][/TD] [TD][B]ızdırâbât: ızdıraplar, sıkıntılar[/B][/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Lemeât
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst