Kýrýk Testi
Well-known member
İsra suresi 79. âyette: “Gecenin bir kısmında Kur’ân okuyarak sana mahsus nâfile namaz kılmak için uyan, umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama, makam-ı mahmûda ulaştırır.” buyurulmuştur.
Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edilen bir hadiste, Peygamber Efendimize bu âyette geçen Makam-ı Mahmud’dan sual edildiği ve Resul-i Ekrem’in de (a.s.m.): “Bu şefaattir” diye cevap verdiği belirtilir.
Kadı İyaz’ın ifadesine göre şefaat, ya hesabı kolaylaştırıp kulun affını veya derecesinin yükselmesini sağlamaktır.
Kadı İyaz’a şefaatin beş mertebede gerçekleşeceğini söyler: Bunlardan birincisi, umumî şefaattir ve bütün insanları kaplamaktadır. Mahşer yerinde toplanan insanların, mahşerin sıkıntısından kurtulmasını sağlamak için yapılacak şefaattir. Diğerleri ise; mü’minlerden bir kısmının hesaba çekilmeden önce Cennete girmeleri için yapılan şefaat; tevhid ehli olan Müslümanların günahları sebebiyle Cehenneme girmeye hak kazananlara Cennete girmeleri için yapılacak şefaat; günahları sebebiyle Cehenneme girenlerin oradan çıkmaları için yapılacak şefaat ve Cennet ehlinin derecelerinin yükseltilmesi için Hz. Peygamber (a.s.m.) tarafından yapılacak şefaattir.
Resul-i Ekrem (a.s.m.), Makam-ı Mahmûd’da bulunduğu sırada elinde Hamd sancağı (Livâü’l Hamd) bulunacaktır. Efendimiz bunu bir hadisinde şöyle buyurur:
“Ben kıyamet gününde Âdem oğullarının efendisiyim, ama bu övünmeyi gerektirmez. O gün elimde Hamd sancağı bulunacak, ama bu da övülmeyi gerektirmez. O gün gerek Âdem, gerek diğer bütün Peygamberler benim sancağımın altına sığınacaklardır.”
Cabir bin Abdullah’tan gelen bir hadiste Hz. Peygamber(a.s.m.), Makam-ı Mahmûd’a, yani, şefaate nail olmak için ümmetine şu tavsiyede bulunmaktadır:
Kim ezanı duyduğu zaman; “Allah’ım! Ey bu tam davetin ve kılınacak namazın Rabbi, Muhammed’e (a.s.m.) vesileyi, fazileti ve yüksek dereceyi ver. Onu kendisine vaad ettiğin Makam-ı Mahmûd’a ulaştır.” diye dua ederse, ona şefaatim vacip olur.
Üstad Bediüzzaman Mesnevî-i Nuriye’de Makam-ı Mahmûd hakkında şöyle buyuruyor: “İ'lem eyyühe'l-aziz! Nebiyy-i Zîşânın (a.s.m.) Makam-ı Mahmûdu İlâhî bir mâide ve Rabbânî bir sofra hükmündedir. Evet, tevzi edilen lütuflar, feyizler, nimetler o sofradan akıyor. Resul-i Zîşâna (a.s.m.) okunan salâvat-ı şerife, o sofraya edilen dâvete icâbettir. Ve keza, salâvat-ı şerîfeyi getiren adam, zât-ı Peygamberîyi (a.s.m.) bir sıfatla tavsif ettiği zaman, o sıfatın nereye taallûk ettiğini düşünsün ki, tekrar be tekrar salâvat getirmeye müşevviki olsun.”
Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edilen bir hadiste, Peygamber Efendimize bu âyette geçen Makam-ı Mahmud’dan sual edildiği ve Resul-i Ekrem’in de (a.s.m.): “Bu şefaattir” diye cevap verdiği belirtilir.
Kadı İyaz’ın ifadesine göre şefaat, ya hesabı kolaylaştırıp kulun affını veya derecesinin yükselmesini sağlamaktır.
Kadı İyaz’a şefaatin beş mertebede gerçekleşeceğini söyler: Bunlardan birincisi, umumî şefaattir ve bütün insanları kaplamaktadır. Mahşer yerinde toplanan insanların, mahşerin sıkıntısından kurtulmasını sağlamak için yapılacak şefaattir. Diğerleri ise; mü’minlerden bir kısmının hesaba çekilmeden önce Cennete girmeleri için yapılan şefaat; tevhid ehli olan Müslümanların günahları sebebiyle Cehenneme girmeye hak kazananlara Cennete girmeleri için yapılacak şefaat; günahları sebebiyle Cehenneme girenlerin oradan çıkmaları için yapılacak şefaat ve Cennet ehlinin derecelerinin yükseltilmesi için Hz. Peygamber (a.s.m.) tarafından yapılacak şefaattir.
Resul-i Ekrem (a.s.m.), Makam-ı Mahmûd’da bulunduğu sırada elinde Hamd sancağı (Livâü’l Hamd) bulunacaktır. Efendimiz bunu bir hadisinde şöyle buyurur:
“Ben kıyamet gününde Âdem oğullarının efendisiyim, ama bu övünmeyi gerektirmez. O gün elimde Hamd sancağı bulunacak, ama bu da övülmeyi gerektirmez. O gün gerek Âdem, gerek diğer bütün Peygamberler benim sancağımın altına sığınacaklardır.”
Cabir bin Abdullah’tan gelen bir hadiste Hz. Peygamber(a.s.m.), Makam-ı Mahmûd’a, yani, şefaate nail olmak için ümmetine şu tavsiyede bulunmaktadır:
Kim ezanı duyduğu zaman; “Allah’ım! Ey bu tam davetin ve kılınacak namazın Rabbi, Muhammed’e (a.s.m.) vesileyi, fazileti ve yüksek dereceyi ver. Onu kendisine vaad ettiğin Makam-ı Mahmûd’a ulaştır.” diye dua ederse, ona şefaatim vacip olur.
Üstad Bediüzzaman Mesnevî-i Nuriye’de Makam-ı Mahmûd hakkında şöyle buyuruyor: “İ'lem eyyühe'l-aziz! Nebiyy-i Zîşânın (a.s.m.) Makam-ı Mahmûdu İlâhî bir mâide ve Rabbânî bir sofra hükmündedir. Evet, tevzi edilen lütuflar, feyizler, nimetler o sofradan akıyor. Resul-i Zîşâna (a.s.m.) okunan salâvat-ı şerife, o sofraya edilen dâvete icâbettir. Ve keza, salâvat-ı şerîfeyi getiren adam, zât-ı Peygamberîyi (a.s.m.) bir sıfatla tavsif ettiği zaman, o sıfatın nereye taallûk ettiğini düşünsün ki, tekrar be tekrar salâvat getirmeye müşevviki olsun.”