Konuya cevap cer



Îmâilekılanauymak



Sual: S.  Ebediyye’de, (Ayakta namaz kılan, oturarak kılana uyabilir) deniyor.  Buradan îmâ ile kılana da uyabileceği, yani îmâ ile kılanın ayakta  kılabilenlere imam olabileceği anlaşılır mı?
CEVAP
Hayır,  oturup îmâ ile kılan yani rükû ve secde edemeyen kimse, ayakta kılan  kimseye imam olamaz. Bu hususta fıkıh kitaplarında deniyor ki:
Ayakta  durarak namaz kılan kimse, oturduğu yerde rükû ve secde eden imama  uyabilir, fakat rükû' ve secde ile namaz kılan kimse, îmâ ile namaz  kılana uyamaz. (Fetava-i Hindiyye)
Oturanın, ayakta durana imam olması caizdir, fakat rükû ve secde ile namaz kılanın, îmâ ile namaz kılana uyması sahih değildir. (Mecmua-i Zühdiye)
Rükû ve secde eden, îmâ ile kılana uyamaz. (İbni Âbidin)
Ayakta  kılan oturarak kılana uyar. Îmâ ile kılan, îmâ ile kılana uyar. Ancak  oturarak îmâ ile kılan, yatarak îmâ ile kılan imama uyamaz. Ayakta olan  da uyamaz. (Dürer Gurer)
Hasta,  namazın bir kısmını îmâ ile kılar, sonra ayağa kalkıp rükû ve secde  ederek namaz kılmaya gücü yeterse, o kimsenin namazını iade etmesi  gerekir. Çünkü namazı rükû ve secde ederek kılanın îmâ ile kılana uyması  caiz olmadığı gibi, îmâ ile kılmaya başladığı namazı, rükû ve secde ederek tamamlaması caiz olmaz. (Halebi-yi sagir)
Rükû ve secde ile namaz kılanın, îmâ ile namaz kılana uyması caiz olmaz. (Nimet-i İslâm)
Hanefi’de,  ayakta namaz kılanın, oturarak rükû ve secdeyi yapabilen imama uyması  sahihtir. Rükû ve secdeyi yapmaktan âciz olana, ayakta kılanın uyması  sahih olmaz. (El-fıkhü alel mezahibil-erbea)


Sırat’tan geçemez


Namazını kılmayan,
Sırat’tan nasıl geçer?
Günahtan sıkılmayan,
Sırat’tan nasıl geçer?

Bozuk kitaplar yazan,
Doğru inancı bozan,
Dindara kuyu kazan,
Sırat’tan nasıl geçer?

Kişi oruç tutmazsa,
Bir kez hacca gitmezse,
Farzı eda etmezse,
Sırat’tan nasıl geçer?

Sapık hakkı görmezse,
Doğru yola girmezse,
Zengin zekât vermezse,
Sırat’tan nasıl geçer?

Vakıf malını çalan,
Günah gölüne dalan,
İçi fesatla dolan,
Sırat’tan nasıl geçer?

Mezhepsize uyanlar,
Kadınları soyanlar,
Rezaleti yayanlar,
Sırat’tan nasıl geçer?

Dini yıkan hocalar,
Şirk içinde bocalar.
Deyyus olan kocalar,
Sırat’tan nasıl geçer?

Sahabeye sövenler,
Sapıkları övenler,
Kâfirleri sevenler,
Sırat’tan nasıl geçer?

Hoca dini bilmeyen,
Doğru yola gelmeyen,
İman ile ölmeyen,
Sırat’tan nasıl geçer?


          MESNEVİ-İ NURİYE DERSLERİ 4.13.REŞHALAR(DEVAMI)

 ONİKİNCİ REŞHA(DEVAMI)

Ezcümle: Kâinatta görünen hüsn-ü san’at dahi risalet-i Ahmediyeye (a.s.m.) delâlet ve şehadet eden kat’î bir delildir. Zira, şu ziynetli masnuatın cemâli, hüsn-i san’at ve ziyneti izhar eder. San’at ve suretin güzelliği, Sânide güzelleştirmek ve ziynetlendirmek isteği mevcut olduğuna delâlet eder. Güzelleştirmek ve zînetlendirmek sıfatları, Sâniin san’atına olan muhabbetine delâlet eder. Bu muhabbet ise, masnuatın en ekmeli insan olduğuna delildir. Çünkü o muhabbetin mazhar ve medarı insandır. İnsan dahi masnuatın en câmi ve en garibi olduğundan, şecere-i hilkate bir semere-i şuuriyedir. İnsan bir semere gibi olduğu cihetle kâinatın eczası arasında en câmi ve baîd bir cüzdür. İnsan zîşuur ve câmi olduğu cihetle, nazarı âmm, şuuru küllî olur. Nazarı âmm olduğundan şecere i hilkati tamamıyla görür, şuuru da küllî olduğundan, Sâniin makasıdını bilir. Öyleyse, insan Sâniin muhatab-ı hâssıdır.
 
 Evet, âmm ve şumullü olan nazar ve şuurunu Sâniin ibadetine ve muhabbetine sarf ve san’atını istihsan, takdir ve teşhirine tevcih ve nimetlerinin şükrüne istimal eden bir fert, verdiği nimetlere karşı şükür isteyen ve yarattığı mahlûkatı ibadete, şükre davet eden Sâniin has muhatap ve habibidir.
 
Ey insanlar! Zikredilen ahval ve şuûnatla muttasıf olan Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.), Sâniin o ferd-i ferid dediğimiz muhatab-ı hassı olmamasına imkân var mıdır? Ve tarihinizin gösterdiği nev-i beşerden en büyük insanlar arasında, bu makama daha lâyık diğer bir şahıs var mıdır?


Lügatler : 
ahval : haller, vaziyetler
âmm : genel, kapsamlı
baîd : uzak
câmi : kapsamlı
cemâl : güzellik
cihet : yön, taraf
cüz : kısım, parça
delâlet etme : delil olma, gösterme
ecza : parçalar, kısımlar
ekmel : en mükemmel
ezcümle : meselâ, örneğin
ferd-i ferid : eşi-benzeri olmayan tek kişi
garib : farklı, benzersiz
habib : sevgili
has : özel
hüsn-ü san’at : sonsuz güzellikteki sanat
istihsan : beğenme, güzel bulma
istimal eden : kullanan
izhar etmek : açıklamak, göstermek
kâinat : evren
kat'î : kesin, şüphesiz
küllî : kapsamlı, geniş
levha : görünen manzara; tablo
mahlûkat : yaratılmışlar, varlıklar
makasıd : gayeler, istenilen şeyler
masnuat : san’at eseri varlıklar
mazhar : bir şeye erişen; ayna olan
medar : sebep, vesile
mevcut : var
muhabbet : sevgi
muhatab-ı hâs : özel muhatap
muhatap : hitap edilen
muttasıf : bir nitelik ve özelliği üzerinde taşıyan
nazar : bakış, görüş
nev-i beşer : insanlık
risalet-i Ahmediye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliği ve Allah’ın ona semâvî kitap göndermesi
rububiyet : Rablık; Allah’ın her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
Sâni : her şeyi san’atla yaratan Allah
sarf : kullanma
semere : meyve
semere-i şuuriye : şuurlu bir meyve; kâinat ağacının şuurlu meyvesi olan insan
sıfat : nitelik, vasıf
suret : biçim, şekil
şecere-i hilkat : yaratılış ağacı; kâinattaki bütün varlıkların bir ağaç misali yaratılmaları
şehadet eden : şahitlik eden
şumul : geniş kapsamlı oluş, kuşatıcılık
şuûnat : hâller, işler
şuur : bilinç, anlayış
şükür : Allah’a karşı minnet duyma, teşekkür etme
takdir : övgü
teşhir : ilân etme, sergileme
tevcih : yöneltme
ubudiyet : kulluk
zikredilen : hatırlatılan, söylenen
zira : çünkü
zîşuur : akıl ve şuur sahibi
ziynet : süs


 

 



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst