Asrın hastalığa düşmesi
beşerin dalalete yönelmesindendir
beşerin dalalete yönelmesi ise cehl-i mürekkepten ileri gelmektedir
"Bilirsiniz ki, eğer dalâlet cehaletten gelse, izalesi kolaydır. Fakat dalâlet fenden ve ilimden gelse, izalesi müşküldür. Eski zamanda ikinci kısım binde bir bulunuyordu. Bulunanlardan ancak binden biri irşadla yola gelebilirdi. Çünkü, öyleler kendilerini beğeniyorlar. Hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir zannediyorlar. Cenâb-ı Hak şu zamanda, i’câz-ı Kur’ân’ın mânevî lemeâtından olan malûm Sözleri, şu dalâlet zındıkasına bir tiryak hâsiyetini vermiş tasavvurundayım." 5.Mektub
Üstad Hz bu asırda dalaletin ilim ve fenden geldiğini söylüyor
aslında burada da devreye cahillik giriyor diye düşünüyorum
bir insan düşünün ki ilim ve fen bilimlerinde en fazla ne kadar yükselebilir, ilerleyebilir
profesör olsun hadi ordinaryus olsun
sadece ve sadece belirli bir alanda ilerleyebilir
tıp alanında ilerlerse kimyadan anlamaz
biyoloji alanında ilerlerse matematikten anlamaz
en kötüsüde anlamadığının farkına varmaz, varsa da kabul etmez
ben biliyorum der
ama bir bakarsınız o konuda zerre kadar ilmi yoktur
işte en kötü cahillik, cahilliğin farkına varmamak ve bunu kabul etmemektir
böyle körü körüne cahil olan insanlar gözlerinin önündeki hahikatleri göremezler, görselerde inkar ederler
maneviyat olmadığı için elle tutulur ispatlar ararlar
Böyle cehl-i mürekkep içinde olan ve gaflete dalalete sapan insanlar için Üstad, mucizevi Kur'an'ın, manevi parıltıları hükmünde olan Sözler'i ilaç olarak önermiş.
Demek böyle hastalıklı bir zamanda
bu kadar manevi hastalığa ve yaralara karşı
sadece Kur'an'ın ışığında giderek, ona sarılarak karşı durabiliriz.
"Kur'ân, bu dünyada öyle nûrânî ve saadetli ve hakîkatli bir sûrette bir tebdil-i hayat-ı içtimâiye ile beraber, insanların hem nefislerinde, hem kalblerinde, hem ruhlarında, hem akıllarında, hem hayat-ı şahsiyelerinde hem hayat-ı içtimâiyelerinde, hem hayat-ı siyâsiyelerinde öyle bir inkılâp yapmış ve idâme etmiş ve idâre etmiş ki, on dört asır müddetinde, her dakikada altı bin altı yüz altmış altı âyetleri kemâl-i ihtiramla, hiç olmazsa yüz milyondan ziyâde insanların dilleriyle okunuyor ve insanları terbiye ve nefislerini tezkiye ve kalblerini tasfiye ediyor. Ruhlara inkişaf ve terakkî ve akıllara istikâmet ve nur ve hayata hayat ve saadet veriyor. Elbette böyle bir kitabın misli yoktur, hârikadır, fevkalâdedir, mu'cizedir." 25.Söz'den