Kur’ana ittiba hem asrımızın içinde bulunduğu hastalıklara, hem maddeten ve manen geri kalışlarımıza, ibadet ve taatteki gösterdiğimiz gevşekliğe hem de ahlaki zafiyetlerimize en büyük reçete hükmündedir. Hastalık teşhis edildikten ve reçete verildikten sonra eğer hasta reçetede yazan ilaçları ne kadar iyi bilsede eğer kullanmazsa hiçbir fayda göremez. Madem elimizde hem maddi hemde manevi hastalıklarımızı tedavi edecek bir reçetemiz var bize düşen bu reçeteyi en iyi şekilde tatbik etmek.
İnsanın herhangi bir uzvu hasta olsa bundan bütün vücut etkilenir. Aynen öylede eğer toplumdaki insanların ahlaki değerleri bozulmuşsa bundan bütün toplum etkilenir ve o toplumun hem maddi hemde manevi olarak ilerlemesi beklenemez.
"Bu öyle bir kitaptır ki, bütün insanları Rabblerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve övülmeye layık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik." (İbrahim, 1)
Kur’an Kerim gelmiş ve geçmiş bütün zamanlara ve insanlara hitap eden herkese kabiliyeti cihetinde ders verip manevi bütün ihtiyaçlarına cvp veren, kalp, ruh ve aklı tatmin eden semavi bir kitab-ı mukaddestir.
"Ey insanlar, size Rabbinizden bir öğüt, kalplerdeki dertlere bir deva, inananlara bir yol gösterici ve rahmet gelmiştir... De ki: Allah'ın lütuf ve rahmetiyle, ancak bu Kur'an'la ferahlansınlar. Bu, onların topladıkları dünyalıklardan daha hayırlıdır." Yunus, 57-58
Getirdiği prensipler sadece Müslümanlar için değil bütün insanlar için kurtuluş rehberidir. Her bir ayet bize birer yol gösterici, ahlaki çöküntüler içinde bocalayan toplumlar için bir kurtuluş reçetesidir.bazı ayetlerine baktığımızda sağlıklı bir toplumun nasıl özelliklere sahip olması gerektiğini de görebiliyoruz.
“...Yakınınız dahi olsa söylediğiniz zaman adaletten ayrılmayınız...” (En’am Suresi, 6/152)
“Ey iman edenler! Allah için adaletle şahitlik ediniz. Kendinizin, ana, babanızın ve yakınlarınızın aleyhine bile olsa, (şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayınız.) Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Onun için nefsinizin hevasına uyup da adaletsizlik etmeyiniz. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğip bükerseniz veya doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa Suresi, 4/135)
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab Suresi, 33/70-71)
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. ” (Hud Suresi, 11/112)
“...Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” (İsra Surasi, 17/34)
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘of’ bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: ‘Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara öyle rahmet et’ diyerek dua et.”(İsra, 17/23-24)
“Kim bir insana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın bir insanı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur.” (Maide, 5/32)
“Müminler, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahının cezasını bulur.” (Furkan, 25/68)
“Ey inananlar, mallarınızı aranızda batıl sebepler ile yemeyin, ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız ticaretle yiyebilirsizin.” (Nisa, 4/29)
“Biriniz diğerinin arkasından çekiştirmesin (gıybet etmesin.) Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan iğrendiniz. O halde Allah’tan korkun, şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.” (Hucurat, 49/12)
“İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Onun çalışması yakında görülecektir. Sonra ona tastamam karşılığı verilecektir.” (Necm Suresi, 53/39-41)
“...Yakınınız dahi olsa söylediğiniz zaman adaletten ayrılmayınız...” (En’am Suresi, 6/152)
eğer bir toplum Kur'an-ı Kerim'in ayetlerine ittiba edip, emrettiği gibi çalışsa, adaletten ayrılmasa, verilen emanete sadık olsa, yetim hakkı yemeyip, zina etmeyip… vs.. gibi hükümlerine sadık kalsa elbette o toplum hem maddi hemde manevi olarak terakki eder. Kurtuluşun yegane çaresi Kur’anı Kerim’e ittibadır. ve bize gönderilen hastalıklarmıza deva hakiki bir reçetedir.