Mecûsîlik

Kýrýk Testi

Well-known member
Mecûsîlik, bir ilmî disiplin olarak Dinler Tarihinde, Eski İran ve Hindistan’da yayılmış bulunan Zerdüştîlik dini adı altında incelenmiştir. Adını kurucusu Zerdüşt’den alan Zerdüştîlik, ilâh olarak kabul ettiği Ahura Mazdaha nisbeten Mazdeizm olarak da bilinir. Halk dilinde “Yaşayan Yıldız” anlamına gelen Zerdüşt M.Ö. 570 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Temel akideleri ateşe tapmak olan Mecûsilik; Zerdüştîlik, Mithraîlik, Zurvaîlik, Manilik ve Mazdekîlik gibi çeşitli fırka ve mezheplerin ortak adı olarak kullanılmıştır. Mecusîler, ateşe tapan, nur ile zulmeti iki hayır ve şer kaynağı olarak kabul eden müşrik bir topluluktur.

İslâm tarihi ve ehli kitap kaynaklarında, dini inançlar bakımından oldukça çeşitlilik gösteren Zerdüşt öncesi İran'da, çok tanrılı inançların yanında, İlâhî bir dinin varlığından da bahsedilmektedir. Cassas Ebu Bekir er-Râzi Ahkâmu'l Kur'an'ında, Viştaseb dönemine kadar uzunca bir zaman tevhîd inancının bulunduğunu söylemektedir. Şehristâni, el-Milel'de; İranlıların Mecusîlik dininden önce, Hz. İbrahim'in (a. s) Hanif dininden olduklarını zikretmektedir.

Taberî'ye göre, İsrailoğullarından bir peygamber, Keyâniyan hanedanının dördüncü hükümdarı olan Viştaseb’e tebliğci olarak gönderildi. Bu peygamber Viştaseb'in sarayında daha önce Filistin’de yaşamış olan Zerdüşt’le karşılaştı. Bu peygamber Viştaseb ve halkına tebliğini İbranice yapıyor, Zerdüşt'de bunu Pehlevice’ye çeviriyordu. Hükümdar Viştaseb bu zamana kadar Sabiî dinine mensuptu. Ancak, bu peygamber vefat edince Zerdüşt bunu fırsat bilerek şeytanın vesveselerini yeni bir din olarak tebliğ etmeye başladı. Ebu Davûd, İbn-i Abbas'tan rivayetle, Hz. Peygamber (a.s.m.) şöyle buyurdu: “Farslılar'ın peygamberi ölünce, şeytan onlara Mecus akidelerini yazdırdı. ” (Ebu Davûd, Harac, 31)

Mecusîlik dinine ait bilgiler, bu dinin kutsal kitabı olan Avesta'da bulunmaktadır. Avesta, Zerdüşt'ün ilâhileri olan Gatha'lar bölümü hariç, İkinci Şahpur zamanında tedvin edilmiştir.

Mecûsîlerce iyilik tanrısı kabul edilen Ahura Mazdah, İslâmî kaynaklarda Hürmüz ve Yezdan, şer ve kötülük tanrısı Angra Mainyu ise Ehriman olarak geçmiştir. Mecûsî tapınaklarında iyilik ve ışık tanrısı olan Ahura Mazdayı sembolize eden bir ateş odası (ateşgede) bulunurdu. Bu tapınaklardan alınan kutsal ateş, söndürülmemek üzere evlere götürülür, ateşgededeki ateşi yakmakla görevli rahip, ateşi kirletmemek için eline eldiven giyer, ağzının üstüne de bir peçe takardı.

Mecûsîlikte, Ehrimen’in (kötülük tanrısı) bozgunculuğundan dünyanın kurtulacağına inanılarak dinin şu dört ilkesinden bahsedilir: 1. Ahura Mazda'ya (Hürmüz) ibadet, 2. Feriştehlere saygı; 3. Cin ve şeytanlara lânet; 4. En yakın ile evlilik yapmak.

Abdullah ibni Abbas’tan (r.a.) yapılan rivayete göre, Saffat Süresinin 158. âyeti başta Mecûsîlik olmak üzere diğer putperest dinlere işaret etmektedir. “Allah ile iblis-şeytan arasında bir nesep bağı kurup, karşılıklı iki birader gibi kabul ederek, hayrın yaratıcısı Allah, şerrin yaratıcı ise İblistir diyen zındıklar hakkında nâzil olmuştur ki Mecûsîler bu âlemde hayırlar Nur’dan (Ahura Mazda-iyilik tanrısı), kötülükler ise Zulmet’ten (Ehrimen-Şeytan) olduğuna inanırlar”

İslâm’ın doğduğu ve yayıldığı sıralarda, Mecusîlik, İran dışında Umman, Bahreyn, Yemen ve Necran bölgelerinde de mevcuttu. Hz. Peygamber (a.s.m.), Hicretin yedinci yılında, Ala' bin Abdullah el-Hadramiyi, Bahreyn halkını İslâm’a davet için bölgeye gönderdi. Zerdüştlerin bir kısmı İslâm’a girdi. İslâm’ı kabul etmeyenler de Yahudi ve Hıristiyanlarla birlikte "cizye" ödemeyi kabul ettiler. Fethi takip eden yıllar içinde İran'da yaşayan Mecusî halkı, İslâm'ın adil düzeni karşısında kitleler hâlinde İslâm'a girdi.
 
Üst